İSTANBUL - Ceza hukukçusu Ercan Kanar, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a verilen disiplin ve iletişim cezalarının uluslararası kararlara aykırı olduğuna işaret ederek, baroların tecride karşı harekete geçmesi gerektiğini belirtti.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın uluslararası komployla 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilerek İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi'ne konulmasının üzerinden 24 yıl geçti. Abdullah Öcalan için “özel” olarak dizayn edilen İmralı Cezaevi’nde uygulanan tecrit sistemi, 29 aydır mutlak iletişimsizlik haliyle sürdürülüyor. Bu süre zarfında Abdullah Öcalan’ın avukatlarının yaptığı tüm aile ve avukat görüşleri de “disiplin” adı altında verilen cezalarla engelleniyor. Abdullah Öcalan ile görüşmelerin sağlanması ve tecridin kaldırılması talebiyle Türkiye başta olmak üzere Ortadoğu ve Avrupa’dan binlerce avukat Adalet Bakanlığı’na başvurmak için imza kampanyası başlattı.
İmzacılardan Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi ve ceza hukukçusu Ercan Kanar, İmralı tecrit sistemi ve haber alınamama haline dair değerlendirmelerde bulundu.
ULUSLARARASI HUKUK NE DİYOR?
PKK Lideri üzerindeki tecridin bir insanlık suçu olduğunu belirten Kanar, ulusal ve uluslararası hukukta yerinin olmadığının altını çizdi. Birleşmiş Milletlerin (BM) 1955 yılında tutuklu ve hükümlülere uygulanan tecrit politikasına dair aldığı yasak kararına işaret eden Kanar, bu kararın 2015 yılında tekrar gözden geçirildiğini ve “Nelson Mandela Kuralları” adını aldığını paylaştı. Kanar, bu kararların tutuklular arasında ayrım yapmaksızın eşit uygulanması gerektiğini vurguladı.
‘KARAR TEKRAR GÖZDEN GEÇİRİLMELİ’
Kanar, Abdullah Öcalan’ın uzun tutukluluk süresine ilişkin ise şu yasal mevzuatı paylaştı: “Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin birçok kararı ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) ‘Kafkaris-Kıbrıs’ kararında ve Vinter Birleşik Krallık kararında, Öcalan-Türkiye kararında belli sürelerde gözden geçirilme kuralı vardır. Avrupa Birliği Bakanlar Komitesi, 8 ile 14 yıl arasında ölene kadar hapis cezasının gözden geçirilmesini belirtir. Anayasa Mahkemesi (AYM) kararında 25 yıl olarak belirtilmiştir. Öcalan’a yönelik verilen hapis cezalarının artık gözden geçirilmesi gerekir. Ayrıca belirttiğim kararlarda, ‘disiplin cezası, hücre cezası, iletişim cezası verilemez’ denmesine rağmen Öcalan’a tüm bu cezalar veriliyor. Şimdi Abdullah Öcalan'a yapılan bu uygulamayla bütün bu kurallar ayaklar altında alınmış durumda.”
‘EVRENSEL KRİTERLERE UYULMUYOR’
Derinleştirilerek sürdürülen tecrit politikalarına karşı toplumda yeterince karşı bir ses çıkmadığının dile getiren Kanar, gelinen aşamada özellikle de baroların bu konudaki sessizliğini eleştirdi. Kanar, “Yaşanan bu hukuksuzluğa karşı tüm barolar, güçlü ses çıkarmak ve bu durumun insanlık suçu olduğunu haykırmak durumundadır. Dünyanın birçok yerinde bu duruma karşı tepkiler gelirken, bizim toplumumuzda, ana muhalefet de dahil bu konuda sessizliğini koruyor. Türkiye’deki barolar evrensel insan hakları kriterlerine uygun davranmıyor, evrensel değerleri dikkate almıyor ve ayrımcılık yapıyor. Çünkü şoven, ırkçı bir yaklaşımları var. Bunun için hukukçuların mücadelesi gerekiyor. Bu konuda güçlü sesler çıkarılmalı. Sadece belli bir kesimin ses çıkarmasıyla tecrit aşılamaz” ifadelerini kullandı.
‘TECRİT TÜM TOPLUMU İLGİLENDİRİYOR’
Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin tüm topluma gözdağı anlamına gelen bir tehdit olarak uygulandığını ifade eden Kanar, “Eğer tecrit ilk başladığında güçlü bir ses çıkarılsaydı, Türkiye’de F tipleri toplum gündemine gelmezdi. Sonrasında ne oldu, F Tipi cezaevleri ülkede kurumsallaştı” dedi.
‘KAMPANYA’ ÇAĞRISI
Kanar, yasal mevzuatta tutuklular için bulunan “ölene kadar hapis cezası” uygulanmasının son bulmasını ve insan onurunu temel alan bir infaz uygulamasının olması gerektiğinin altını çizdi. Gelinen aşamada ülkenin her yerinden özellikle “ölene kadar hapis cezasının” kaldırılması yönünde çalışmalar, kampanyalar yapılması gerektiğini belirten Kanar, şunları söyledi: “Bunu katıldığımız bütün toplantılarda söylüyoruz. İnsan Hakları Derneği, 80’li, 90’lı yıllarda idam cezalarının kaldırılması için nasıl kampanyalar yaptıysa, şimdi de ölene kadar hapis cezasının kaldırılması için kampanyalar yürütmeli. Cezaevleri var olduğu sürece hangimizin içerde, hangimizin dışarda olduğu hiç önemli değildir. Dolayısıyla tecride son verilmesi gerekiyor. Öcalan Kürt halkının lideri olduğu için, onun şahsında Kürt halkına eziyet ediliyor.”
MA / Esra Solin Dal