ŞIRNEX - Doğa talanının orman yangınlarıyla sürdüğü Cûdî Dağı’nda incelemelerde bulunan ekoloji örgütleri, mücadelenin ortaklaşması gerektiğini vurgulayarak, “Gabar, Cudi ve Kurdistan’ın herhangi bir yerinde olan kıyımın acısını hissetmeliyiz” dedi.
Ekolojistler, Şirnex ve ilçelerini çevreleyen Cûdî Dağı’nda yıllardır devam eden ağaç kıyımı ve orman yangınlarını yerinde inceledi. Mezopotamya Ekoloji Hareketi (MEH), Amed Ekoloji Derneği, Mêrdîn Ekoloji Hareketi Derneği, Özgürlükçü İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Ekoloji Komisyonu, İnsan Hakları Derneği (İHD), Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ekoloji Meclisi, Wan Çevre Derneği-Ekoloji Birliği (Wan ÇEVDER), İklim Adaleti Koalisyonu, Ekoloji Politik ve Şirnex Ekoloji Paltformu’nun yer aldığı heyete, Silopiya Belediye Eşbaşkanı Adalet Fidan da eşlik etti. Heyet, ilk olarak Cûdî Dağı’nın eteklerinde bulunan ve 1990’lı yıllarda devlet baskılarıyla boşaltılan Dêrge (Gümüş) köyünde incelemelerde bulundu.
Askerler tarafından ateşe verilen Gera Mihêtê ve Sorbitmê köyünde incelemelerde bulunmak isteyen heyet, “operasyon” gerekçesiyle askerlerce engellendi. Cûdî’nin eteklerinde bulunan köylerde incelemelerde bulunan ekolojistler, izlenimlerini aktardı.
HDP Ekoloji Meclisi Eşsözcüsü Menekşe Kızıldere, Cûdî Dağı’nda süren talana karşı yapılan ihbarlara rağmen bakanlığın yangın olmadığı iddiasında bulunduğunu söyledi. Bölge halkının çektiği fotoğraf ve videolarla yangının kanıtlandığını belirten Kızıldere, bunun üzerine talanı yerinde incelemek için bölgeye geldiklerini kaydetti. Kızıldere, incelemeleri raporlaştırarak, kamuoyuna açıklayacaklarını söyledi.
‘AĞAÇ KIYIMI VAHİM DERECEDE’
Cûdî’de yaşanan ağaç kıyımını vahim bir derecede olduğuna dikkat çeken Kızıldere, “Hem ağaç kıyımı hem yangınlar nedeniyle Cûdî Dağı’nda ormanlık alan büyük ölçüde kaybolmuş durumda. Sadece ağaç kıyımı ile sınırlı olmadığı gibi, adeta bir maden alanı olarak orman varlıkları yok olmakla karşı karşıyadır. Kalekolun hemen altında bir petrol arama kuyusu gördük. Burada maden şirketleri, o alana girme endişesi yaratıyor. Belki de bu nedenle bilgiler saklanıyor. Asıl amaç maden şirketlerinin buraya girilmesi, bu nedenle ağaç kıyımı yapılıyor, yangınlar çıkartılıyor. Maden ocakları bu alana girdikten sonra artık Cûdî ormanlarından bahsedemeyiz. Buraya gelirken bile nasıl köylerin boşaltıldığını ve yasaklarla nasıl insanların buraya girmesini engellediğini görüyoruz. Bu da aslında insansızlaştırma politikasıdır” dedi.
‘ÖZEL SAVAŞIN BİR PARÇASI’
Cûdî Dağı’na sömürge politikasıyla yaklaşıldığını dile getiren Kızıldere, “Burada o kadar yasak, bu kadar engel ve bilgi kirliliği altında sömürge anlayışı var. Bu özel savaşın bir parçasıdır. Özel savaşa birde sermayeyi katıp ön palana çıkartarak, burası insansızlaştırılmak isteniyor. Zaten sermaye ile devlet arasında bir fark kalmadı. Bunu güvenlikli politikalarıyla meşrulaştırıyorlar” ifadelerini kullandı.
‘BİR AĞAÇ DAHA KAYBEDEMEZ'
Cûdî’nin talana karşı yalnız bırakılmaması gerektiğinin altını çizen Kızıldere, “Doğanın yalnız bırakılması, halkın yalnız bırakılmasıdır. Amaçları bu yangınları uzatmak ve halkı yılgınlığa itmek, tam da buna karşı bir birliktelik ortaya koymak gerekiyor. Herkesin sahiplenmesi gerekir. Çünkü yangın ve ağaç kıyımıyla beraber ikliminde sıcaklığında değişikliler ve kuraklık hayatı olumsuz etkileyecek. Artık Cûdî ağaç kaybedemez, bunun bir durdurulması gerekir” şeklinde konuştu.
‘CÛDÎ’DE DOĞA YOK EDİLİYOR’
Ekoloji Politika’dan Sebahat Yaraşır, Cûdî’de talana karşı sessizlik nedeniyle özeleştirisinde bulundu. Cûdi’de bir soykırım uygulandığını belirten Yaraşır, “Cûdî’de eko kırım var, insansızlaştırma var. Buna ses olmaya geldik. Bu sadece bir ağaç kesilmesi değil, aynı zamanda burada yaşayan binlerce canlı türün yok edilmesidir. Doğanın yok edilmesi söz konusudur” diye belirtti.
‘CÛDİ’NİN ACISINI HİSSETMELİYİZ’
Bugüne kadar Kurdistan’da yaşanan doğa kıyımına karşı sessiz kalındığını ifade eden Yaraşır, “Artık bu günden sonra ekoloji hareketleri olarak ne yapılabilir, ne gibi çalışmalar yürütebiliriz diye çalışacağız. Akbelen’de olması gereken yerde sahiplenme söz konusu iken, Cudi’de olması gereken bir sahiplenme söz konusu değil. Bu devletin ayrışma dilinin getirdiği noktadan kaynaklanıyor. Ekolojistler ortaklaşmalıdır. Nasıl Ocak ayında 80 örgütten oluşan çevre platformlarıyla konferanslar yapmayı başardıysak, şimdi de Gabar, Cudi ve Kurdistan’ın herhangi bir yerinde olan kıyımın acısını hissetmeliyiz” diye seslendi.
‘SAVAŞ ARACI OLARAK EKOLOJİK YIKIM’
Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Ekoloji Komisyonu üyesi Hülya Yıldırım, Türkiye’nin birçok yerinde ekolojik yıkımla karşı karşıya olduklarını söyledi. Yıldırım, daha önce incelemelerde bulunmak üzere Akbelen, Kazdağları, Dikmece’ye gittiklerini, bugün ise Cûdî’de olduklarını belirterek, “Cudi’de yaşanan ekoloji yıkımın, sadece rant olduğunu söyleyemiyoruz. Bir savaşın aracı olarak, insansızlaştırma aracı olarak, ekolojik yıkımla karşı karşıyayız. Bu sadece Cudi değil, Dersim’de ve birçok yerde yılladır yaşana bir durumdur” dedi.
‘CANLI YAŞAMI YOK EDİLİYOR’
Yıldırım, “güvenlik” adı altında kalekol ve karakolların olduğu bölgelerde orman yangınlarının olduğunu, diğer bölgelerin yeşil alanlar olduğuna dikkat çekerek, “Güvenlik alanı denilerek Cudi’nin yalnızlaştırılması durumu var. Kurdistan’da çıkan yangınlara karşı önlem alınmaması tek sebebi, güvenlik olarak gösteriliyor. Bu gerekçe beraberinde toplumda desteğin sağlanmasının önünü almadır. Özel güvenlik bölgesi ya da güvenlikli bölge, adına ne derseniz deyin, bir canlı yaşamı ve eko sistemin, tarihin ve kültürün yok edilmesini kimse kabul etmemelidir. Bunun için Cudi ve diğer yerler için dayanışma içinde olunmalıdır” çağrısında bulundu.
‘SES OLMAK İÇİN GELDİK’
İklim Adaleti Komisyonu üyesi Utku Şahin, dünyanın ve ülkenin birçok yerinde olduğu gibi bu bölgede de ekoloji yıkımın olduğunu söyledi. Her yıl bölgede orman yangınlarının olduğunu anımsatan Şahin, “İnsan kaynaklı orman yangını ve ağaç kesimi vardı. Geçen hafta bu alanda yangının çıktığını öğrendik. Buraya ses olmak ve buradaki canlılara sahip çıkmak için geldik” dedi. İncelemelerde bulunduğu Dêrgê köyünde ilk izlenimlerini anlatan Şahin, şunları söyledi: “Gittiğimiz köy Cudi’nin etekleri idi. Çokça meyve ağaçların olduğu ve oldukça verimli bir araziye sahip olan bir köydü. Orman yangını ve ağaç kesimi olduğu bölgeyi yakından incelemek istedik ancak izin verilmedi. Uzaktan çekim yapabildik. Bu nedenle tam anlamıyla bir tespit yapamadık. Köylüler eskiden sık ağaçlar olduğunu ve son dönemde giderek ağaçlık alanların seyrekleştiğini aktardı. Bunu uzaktan da olsa kendi gözlerimizle gördük.”
‘HALKA YASAK, MADENLERE AÇIK’
Bölgede incelemelerin engellenmesine tepki gösteren tepki gösteren Şahin, “Yasak gerekçesi öne sürüldü. Ama tam anlamıyla ne olduğunu açıklamıyor. Yangının çıktığı alanda halk yangını söndürmek istemiş ancak izin verilmemiş. Yine alan sivil halka yasak iken, maden şirketlerine ve sermayedarlara açık” diye aktardı.
MA / Mehmet Güleş – Zeynep Durgut