HABER MERKEZİ - Ekolojistler, birçok kentte devam eden ağaç kesimi ve orman yangınlarına karşı toplumun tüm kesimlerinin "dur" demesi halinde sonuç alınabileceğini belirtti.
Ormanlık alanlarda yaşanan ağaç kesimleri birçok kentte tepkilere rağmen devam ediyor. Muğla'nın Milas ilçesindeki Akbelen Ormanı sermayedarların maden sahası için talan edilirken, Şirnex, Amed ve Colemêrg gibi kentlerde asker ve korucular tarafından ağaçlar kesiliyor. Ağaç kesimlerinin yanı sıra orman yangınları da devam ediyor. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, bu yıl bin 22 orman yangınında yaklaşık 6 bin 900 hektarlık alan zarar gördüğünü açıkladı. Cûdî'deki yangınların söz konusu veriler içerisinde yer alıp almadığı ise bilinmiyor. Ekolojik tahribata karşı seslerini yükselten ekolojistler, herkesi yaşam alanlarını savunmaya çağırdı.
'HER YERDE MÜCADELE ETMELİ'
Mersin'de yaşayan ekolojist Erdal Dalgıç, doğa tahribatının küresel ısınmanın sebeplerinden biri olduğuna işaret etti. Dalgıç, ekolojik tahribatın halka da zararları olduğunu söyledi. Dalgıç, "Bütün canlıların yaşam hakkının sağlanması gerekiyor. Ülkenin hiçbir yerinde ağaç kıyımı ya da orman yangını istemiyoruz. Kapitalist Modernite yaşam alanlarımızı yok ediyor. Buna karşı çıkmalı. Sadece Akbelen'de değil, ülkenin her yerinde yaşanan doğa kıyımına karşı mücadele etmeliyiz" diye konuştu.
'SATILMADIK ŞEY BIRAKMADILAR'
Ülkenin doğal güzelliklerinin sermayedarlara peşkeş çekildiğini söyleyen ekoloji savunucularından Ali Diyaroğlu, "Ülkede satılmadık hiçbir şey bırakmadılar. Son çare ormanları feda ediyorlar. Bu toprakları talan ederek halkın nefes alacağı alanlar bırakmadılar. 71 yaşındayım, uzun yıllardır doğa için mücadele ediyorum, Cudi'de Akbelen'de mücadele eden halkı engellemek istiyorlar, herkes bu alanlara destek vermeli. Çocuklarımıza nefes alabilecekleri bir gelecek bırakma sorumluluğumuz var" ifadelerini kullandı.
'DUR' DENİRSE SONUÇ ALINIR'
Doğa savunucularından Ümran Büyükaşık ise, 6 Şubat Mereş merkezli depremleri hatırlatarak, "Depremin üzerinden aylar geçmesine rağmen hala Antakya'da en temel ihtiyaçlar karşılanmamış durumda. Havamızı, toprağımızı zehirleyen iktidar, şimdi de onbinlerce zeytin ağacını kesip TOKİ inşa etmeye çalışıyor" dedi. Akbelen'de rant için, Cudi ve Dikmece'de ise insanların yaşam alanlarının ortadan kaldırması için bir politika yürütüldüğünü ifade eden Büyükaşık, "Yaşamımızın her alanını ranta çeviren bu iktidarı kabul etmiyoruz. Bugün sahil kıyısında bir denize girmek dahi paralı. Bu doğa, toprak bizim. Rant uğruna talan edilmesine izin vermeyeceğiz. Herkes bu katliama 'dur' derse olumlu sonuç alınabilir. Gelin doğa için sesimizi daha gür çıkaralım" çağrısı yaptı.
‘ŞİRKET KARLARI ESAS ALINIYOR’
Ekolojist Mehmet Remzi Çelik, ormanlık alanlara yeteri önemin verilmediğini söyledi. Çelik, AKP döneminde ormanlık alanlarının özelleştirmelerle rant alanına dönüştürüldüğünü ifade etti. Çelik, "Akbelen'de yaşadığımız gibi maden sahası açmak için ormanlık alanını yok ediyorlar. Akbelen ormanlıkları yok olursa Bodrum ilçesi susuz kalır. Çünkü Bodrum’un su ihtiyacını besleyen hat oradan geçiyor. Bu ormanlık alanlarının yok etme politikalarından dolayı çok ciddi sıcaklıklar yaşıyoruz. Durumun ne kadar ciddi boyutlara ulaştığını iklimdeki değişikliklerden görebiliyoruz. Ormanları korumaktan çok şirketlerin karını esas alıyorlar” ifadelerini kullandı.
Ormanlık alanlarının ranta açılmasının ileriki dönemlerde iklim krizi, su sorunu, sıcaklık ve kuraklık gibi doğa felaketlerine yol açacağı uyarısında bulunan Çelik, "İnsanlar, kentlerin etrafındaki ormanları korumak zorunda. Bunlar bütün dünyanın ortak malı olan zenginliklerimizdir. Yer açmak için ormanları yakarlarsa ve ranta açarsanız ikilim düzeni değişiyor. Günlük sıcaklıklar ve su sorunu ortaya çıkacaktır. Orman kaybı yaşamsal bir kavramdır” diye belirtti.
'SAVAŞ POLİTİKALARININ PARÇASIDIR'
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) İklim Adaleti Koalisyonu üyesi Çiğdem Özbaş, devletin "güvenlikçi politikalarla" Kurdistan coğrafyasını ormansızlaştırmak istediğini söyledi. Özbaş, “Ormanlık alanların yakılması çok bilinçli bir politikanın sonucudur. Bunu askeri gerekçelere dayandırıyorlar” dedi. Özbaş, “Kürt bölgelerindeki ormansızlaştırma politikası savaş politikalarının bir parçasıdır. Bu doğa katliamına karşı hep birlikte el ele verip karşı çıkmak gerekir” ifadelerini kullandı.
Özbaş, orman yangınlarına müdahale edilmesinin engellenmesinin de savaş politikalarıyla bağlantılı olduğuna işaret ederek, "Devlet, doğaya sahip çıkması gerekirken halktan toplanan vergileri silahlanmaya harcıyor. Devlet yangın söndürmek için araç ve gereçlere yatırım yapmıyor, savaşa yatırıyor. Füzeler, nükleer silahlar her türlü katliamı büyütecek silah ve savaş teknolojisine yatırıyorlar" diye konuştu.
Akbelen'e iki kere gidip nöbet eylemine katıldığını aktaran Özbaş, "Hafta sonu tekrar gideceğiz. Biz aslında bir cehennem çukurunu engellemeye çalışıyoruz. Bu cehennem çukurunu koruyan özne ise devletin kendisi. Hiçbir şekilde çevrecileri ve köylüleri dinlemiyorlar” dedi.