AMED - Êzidîlerin öz örgütlülükleriyle 74’üncü Ferman’a en büyük yanıtı verdiğini belirten Adalet İçin Kadınlar yöneticisi Dr. Leyla Ferman, “Şengal’in statüsünün tanınması gerekiyor” dedi.
DAİŞ’in 3 Ağustos 2014 tarihinde Şengal’e yönelik düzenlediği ve “74’üncü Ferman” olarak adlandırılan saldırının üzerinden 9 yıl geçti. Saldırılarda 10 bini aşkın Êzidî katledildi, kadın ve çocukların da aralarında olduğu 6 bini aşkın kişi kaçırıldı. Hala binlerce kişinin akıbeti bilinmiyor. Tahminlere göre 2 bin 700 Êzidî kadın halen DAİŞ tarafından esir olarak tutuluyor. Kayıp Êzidîlerin bulunması için çalışmalar sürerken, DAİŞ üyeleri tarafından kaçırılan Êzidî kadın ve çocukların bazılarının son yıllarda Ankara’da parayla satıldıkları ortaya çıktı.
PLATFORMUN ÇALIŞMALARI
Amed’te, 17 Şubat 2015 tarihinde Demokratik Toplum Kongresi (DTK) ve Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılan Kongreya Jinên Azad (Özgür Kadın Kongresi-KJA) öncülüğünde “Zorla Alıkonulan Kadınlar İçin Mücadele Platformu” kuruldu. Platform, DAİŞ’ten kurtarılan kadınlarla, soykırıma giden süreçte sorumlulukları tespit etmek için çalışmalar yürüttü. Êzidîlerin Türkiye’den ayrılması ve kurtarılan birçok kadın ve çocuğun Almanya’ya göç etmesi nedeniyle platform da çalışmalarını orada sürdürmeye başladı.
Almanya’da 2019’da oluşturulan “Kadınlar İçin Adalet”, sivil toplum örgütü olarak çalışmalarını sürdürüyor. Kadınlar İçin Adalet’in yönetimin de yer alan Dr. Leyla Ferman, çalışmalarını anlattı.
DAİŞ saldırısı sonrasında Amed’de aralarında belediye eşbaşkanları, avukatlar, gazeteciler ve kadın aktivistlerin yer aldığı bir platform ile çalışmaya başladıklarını anlatan Ferman, “O dönemde DAİŞ’in elinden kurtulanlara sahip çıkmak ve kadınların yaşadıklarına dair görüşmeler yapıyorduk. O görüşmelerde özellikle kadınların ‘adalet’ talebi vardı. Bu anlamda da yaşanan soykırıma ilişkin hukuki çalışmada yapmaya karar verdik ve kadınların anlatımlarını kayıt altına almaya başladık” dedi.
‘ADALET’ TALEBİ
Katliama maruz kalan kadınların yaşadıkları korkuya ve aileleri DAİŞ’in elinde esir olmasına rağmen “adalet” talebiyle gördüklerini, yaşadıklarını anlattığını kaydeden Ferman, “Kadınlarda hukuki mücadele için yaşadıklarını anlatıyorlardı. Birçoğunun aileleri DAİŞ’in elindeydi ve basına ya da kamuoyuna paylaşılmasını istemiyorlardı. Hala korkanlar var. Êzidîler Türkiye’den çıkınca biz de Almanya’ya geldik. Çünkü DAİŞ’in elinden kurtarılan ve kurtulan birçok Êzidî kadın ve çocuk Almanya’da yaşamaya başlamıştı. Adaletin yerine gelmesi, Êzidî kadınların yaşadıklarını raporlaştırmak ve bunları ilerleyen süreçlerde hukuksal olarak kullanabilmek için çalışmalarımızı Almanya’ya taşıdık” diye belirtti.
‘DAİŞ VARLIĞI DEVAM EDİYOR’
Ferman, 2022 yılında Êzidî Adalet Komisyonu (YJC) ile rapor hazırladıklarını belirterek, raporun Türkiye, Suriye ve Irak’ın “Êzidi soykırımı eylemlerinde suç ortağı olduğu gerekçesiyle Uluslararası Adalet Divanında yargılanması gerektiğini" ortaya koyduğunu hatırlattı. Ferman, raporun hazırlanma sürecini de şöyle anlattı: “Uluslararası alanda birçok insan hakları kurumu ile birlikte ‘Şengal’de yaşanan soykırımda devletler ne yaptı? Ne yapması gerekiyordu? Ferman’ı engellemek için ne yaptı ne yapmadı?’ üzerinden bir rapor oluşturuldu. Türkiye, Suriye ve Irak, bu Ferman’ı engellemediği için suçlu bulundu. Ferman’ı engelleyebilirdi ancak engellemediler. Türkiye, DAİŞ ile işbirliği yaptığına dair de deliller var, bundan kaynaklı da suçlanıyor. Bugün de hala DAİŞ üyesi olan ve Êzidî kadınları esir tutanlar Türkiye’de yaşıyor. Êzidî kadınların bugün Türkiye’nin başkentinde hala aileleri tarafından para ile satın alınmak zorunda kalınıyorsa, bu da DAİŞ varlığının devam ettiğini gösteriyor. Türkiye istese o kadınları özgürleştirilebilirdi.”
‘DAVA AÇACAK DEVLET ARIYORUZ’
Ellerinde Suriye, Türkiye ve Irak hakkında Birleşmiş Milletler Adalet Divanı’nda dava açacak kadar delil olduğunu ancak bunun uluslararası hukukta bazı prosedürlerden kaynaklı yapılamadığını kaydeden Ferman, “Adalet Divanı’nda dava açılabilmesi için bir devletin bir devleti şikâyet etmesi gerekiyor. Bunun için çalışmalarımız sürüyor. Türkiye, Suriye ve Irak’a karşı bu fermanı önlemediği için dava açabilecek bir devlet arıyoruz” dedi.
ŞENGAL’İN İNŞASINA DAİR PROJELER
Görüşme yaptıkları Êzidî kadınların iki talebi olduğunu da anlatan Ferman, bu taleplerden birinin “adalet” diğerinin ise Şengal’in yeniden inşa edilmesi olduğunu söyledi. Bu kapsamda Almanya’da yürüttükleri çalışmalar kapsamında aynı zamanda Şengal’in yeniden inşa edilmesi için de birçok proje gerçekleştirdikleri bilgisini paylaştı. Ferman, Almanya’da 10 kurucu üye ile başlattıkları çalışma kapsamında aralarında Türkiye, Kıbrıs, Almanya, İsviçre, Belçika, Irak ve Suriyeli 40’dan fazla üye ve gönüllü ile çalışmalarını sürdürdüklerini anlattı. Ferman, Şengal’de kadın hastanesi, Doğa İçin Kadınlar, çocuklar için kreş, kadınlara ve çocuklara psikolojik destek gibi çalışmaları Şengal’deki yerel dinamiklerle birlikte sürdürdüklerini dile getirdi.
Çalışmaları içerisinde DAİŞ’ten kurtarılan kadınların yer aldığını söyleyen Ferman, “Bu biraz zaman aldı çünkü kadınların inanca ve biraz zamana ihtiyacı vardı. Yaptığımız görüşmelerde ilk kez bizi görüyorlardı. Haklı olarak tedirginlikleri vardı. Ama zamanla aşıldı” dedi.
‘ŞENGAL’DE BİR AĞAÇ’ KAMPANYASI
“Doğa İçin Kadınlar” projesi kapsamında “Şengal’de bir ağaç” kampanyasını 2020 yılında başlattıklarını söyleyen Ferman, şöyle devam etti: “ Kadınların isteği üzerine orada ağaç dikim kampanyası başlattık. Kadınlar Şengal’in yeniden yapılandırılmasında yeşil alanlar görmek istiyordu. Hava saldırıları olmasaydı bu projemiz çok daha iyi devam edecekti. Ancak oradaki siyasi durum ve saldırılar bizim çalışmalarımızı da engelliyor. Bu ağır koşullara ve şartlara rağmen kadınlar Şengal’i yeniden inşa etmek için çalışmalarını sürdürüyor. Orada güvenlik olsaydı Şengal’in yeniden inşa edilmesi daha kolay olurdu.”
‘ŞENGAL’İN STATÜSÜ TANINSIN’
Şengal’e yönelik saldırının Kürt toplumu ve Êzidîler için çok ağır bir süreci beraberinde getirdiğini ve o günü kara bir gün olarak tarifleyen Ferman, “Toplum şoktaydı. Kimse bu kadar beklemiyordu. Bugün Êzidî kadınlar kendi kültürünü, toprağını savunuyor. Bu tarihte bir ilktir. Bugün bir kişi kendi toprağı, kültürü için canını veriyorsa bundan değerli bir şey olamaz. Ferman başta ağır bir süreç olsa da kendiyle beraber bir uyanış da getirdi. Bu Ferman Êzidî halkının ve kadınlarının örgütlenmesinin de önünü açtı. Bunun içinde Şengal’de atılan adımlar, Êzidîlerin meclislerini oluşturması, örgütlemesi bu Ferman’a en büyük yanıttır. Êzidîler kendi örgütlülüğünü, öz savunmasını oluşturmadığı sürece bir geleceği de olmaz. Êzidî halkı kendi özsavunması için kimseden izin almaya mecbur değildir. Bir an önce Şengal’in statüsünün tanınması gerekiyor” diye belirtti.
MA / Berivan Altan