ANKARA - “Kalbimin Hikayesi” kitabı, adı Dêrsim ile bütünleşen Atakan Mahir’in kaleminden ve yoldaşlarının anlatımından mücadele destanını anlatıyor.
Şiyar Dersim ve Nujiyan Munzur, bizleri bir destana davet ediyor. Hem de Dêrsim'in Derviş’inin Spartaküs’e taş çıkarttıran destanına. Ömrünü Kürt halkının özgürlük mücadelesine adayan Atakan Mahir’in yürüdüğü yolu yoldaşlık edenlerden bilme şansına sahip oluyoruz. “Kalbimin Hikayesi” ismini taşıyan kitabın önsözü, “Bu kitap bir roman değil. Derleme, inceleme, hikâye de değil. Bir olaydan da bahsetmiyor. İşin aslı bir felsefe, yaşam tarzının kişide vücut bulmuş halini anlatıyor. Yarım asırlık özgürlük mücadelesinde özgürlüğe susamış kahramanların nefes nefese yaptığı yolculuklardan sadece bir tanesi. Bir savaşçının özgür yaşam arayışını anlatıyor” cümleleriyle başlıyor.
Bir solukta okuyacağınız ama bir türlü de elinizden bırakmak istemeyeceğiniz kadar akıcı, kendinizi içinde bulmak istediğiniz bir yaşamda buluşturuyor. Atakan Mahir’i tanıyan arkadaşlarının, ailesinin anı ve anlatımlarından oluşan kitap, bir biyografi olmaktan uzak olsa da yaşamına ve mücadele aşkına dair önemli veriler sunuyor. Birçok kişinin gazeteci Ertuğrul Mavioğlu ve yönetmen Çayan Demirel’in gerillanın PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla geri çekilmesi sırasında çekilen “Bakur” belgeselindeki anlatımlarıyla tanıdığı Atakan Mahir’in çeşitli alan ve denemelere ait şiirleri de kitabın ilk bölümünde yer alıyor. İkinci bölümde ise ailesiyle mücadele arkadaşlarının anı ve anlatımları yer alıyor.
ATAKAN MAHİR’İN DÊRSIM’E BAĞLILIĞI
Kitabın başında yer alan “Kalbimin Hikayesi” şiiri ile Atakan Mahir, dinleyene, anlatana bir dengbej misali hikayesini anlatıyor. “Her kalbin hikayesi eski bir zaman anlatıcısı/Dengbej/dinleyene…/gönül açıklık ister/bilene...”
Şiirleri ile Atakan Mahir bir metafordan öte kendisini ateşiyle yakıp yeniden var ettiği felsefesini, mücadelesini, mücadele ile felsefenin nasıl hemhal olduğunu anlatıyor. Tabi söz konusu Atakan Mahir olunca onun şiirlerinde “Dêrsim Ana”yı, “Munzur”u da buluyorsunuz. Mücadeleye ilk dahil olduğu yer olan Dêrsim’in Atakan Mahir’in kişiliğine, ruhuna nasıl değdiğini de dizelerinden okumak mümkün.
Ailesi ve yoldaşlarının anlatımlarında da onun Dêrsim ile olan bağlılığına tanıklık ediyorsunuz. Kurdistan içinde inanç yapısı, doğası ve halkın duruşu, direniş geleneğiyle başka bir yere sahip olan Dersimle buluşan Atakan Mahir’in nasılda o bölgenin özünü alıp kendine damıttığını görebilirsiniz.
DAĞ EDEBİYATINA KATKIDA BULUNAN BİR KİTAP
Yarım asrı geçen bir mücadelede onlarca pusuya düşen, yanındaki arkadaşlarını yitiren Atakan Maihr’in bu burukluğunun yarattığı ağırlığı hem kendi sözlerinden hem de yoldaşlarının tanıklıklarıyla kitapta buluşuyor. Kürtlerin edebiyatına dair yeni bir çığır açan dağ edebiyatına anı-anlatı tarzıyla katkıda bulunan kitapta, yoldaşlarının anlatımıyla Atakan Mahir’in nasıl “Dêrsim Dervişi” adını aldığını görebiliyorsunuz.
PARADİGMAYI YAŞAMIYLA BİRLEŞTİRDİ
Kadın özgürlükçü, ekolojik, demokratik paradigmayı sadece bir anlatı ve söylemin ötesinde yaşamıyla birleştiren Atakan Mahir’in kendinle nasıl da dost ve yoldaş olduğunu da eserlerde anlatılıyor. Hayatın her alanında aşkla çalışan ve mücadele eden Atakan Mahir’in sadece yoldaşlığı şöyle anlatılıyor: “Bir gün arkadaşlarının çorabını yıkarken gördük. Başka bir gün elinde kürekle çalışırken. Bir gün planlar yaparken, diğer gün çocuklarla bilmece oynarken.”
‘DÊRSİM SENLEŞTİ’
Artık adı Dêrsim ile özdeşleşen Atakan Mahir ile Dêrsim’in birlikteliği de şu sözlerle anlatılıyor: “Uzun zamandır, sen henüz fiziken aramızdayken adın hep Dêrsim’le birlikte anılıyordu. Şimdi daha çok sizi birbirinizden koparmak zor. Sonuçta insan biraz da yaşadığı yerdir. Bedeninde oranın suyunu taşır, kaderini şekillendirir. Sen doğduğun ve büyüdüğün yerlerden de çok Dersim ve dağlar ile bir oldun. Biraz Munzur suyu, biraz çiçek, biraz suskunluk… Üzerinde biraz Dersim toprağı ile biraz da hiç solmayan sarı dağ çiçekleriyle, sonsuzluğunda hep olduğu gibi gösterişsiz, saf varlığınla doğanın ayrılmaz bir parçası. Yıllar yılı dinledin Dersim Ana’yı. Toprağın zerrelerinde ağaçların demetlerine, suların damlamalarına dek işleyen acısını, yarasını kalbinde gördüm. Dokunduğun o yarayı iyileştirmek için mücadele ettin. Bu yüzden mi yumuşaktı adımların. Tıpkı bir rüzgâr misali yürüdün. En çok sen yakışıyordun Dersim’e. Orada her şeye kendinden bir parça bıraktın. Dersim’in her yerindensin. Şimdi Dêrsim senleşti. Dersim dağlarında bir dağsın. Kar kardeş jey, Bava Dûzgin, Ana Buyerê, Munzurlar, kırmızı dağ ve nicesi gibi, sırtımızı dayadığımız dirençli, koruyucu, bir dağ. Hangi dağa çıksak sen olacaksın. Gözlerimizin önünde hangi kayaya yaslasak seni hissedeceğiz. Diğer yandan da biliyorum ki Xızır hep seninleydi. Senin suretinde göründü bize. O kadar yalın ve kısacık.”
‘ÖZGÜRLÜK SENİN ADIN OLSUN’
Kitap Atakan Mahir’in bir nevi vasiyeti gibi olan kalbimin dili şiiriyle sonlanıyor. Atakan Mahir’in şiirinden bir kesit şöyle: “Düşersem bir gün/Meşeden bir yaprak düştü dersin/Alır eline koklarsın/ Sızlar kalbin belki/O kadar da olsun be yoldaşım!/Unutma ki!/Mesih çağının değil/Uzay çağının gerillasıyız/Ne Spartaküs bizim gibi yaşadı/Ne de CHE bizim gibi savaştı/Bedenlerimiz bedel olacak elbet/Bulutsuz/Masmavi göğün müjdesi için/Olsun be yoldaşım/Güneşin zaptı yakın değil/Güneşi zapt ettik artık/Şafak bizim artık/Türkümüz uzun uzun çalıyor/Dağlar halaya durmuş/Çocuklarımız deli rüzgar gibi/Bak/Köylerden horoz sesi bile geliyor/Ve bayrağımız bulutlara rengini vermiş/Gökkuşağı değil/Kurdistan’ı çevreleyen/Adı yeni yaşam bunun/Özgürlük senin adın olsun be yoldaşım”
Kitap Aram yayıncılık tarafından okuyucuyla buluşturuldu.
MA / Dicle Müftüoğlu - Sincan Kadın Kapalı Cezaevi