İSTANBUL - Dev Yapı-İş Genel Başkanı Özgür Karabulut, ülkedeki krizlere karşı çözümün mücadele olduğunu vurgulayarak, “Büyük birleşik mücadele hattı örülmeli” dedi.
Ekonomik kriz, yoksulluk, emek sömürüsü ve güvencesiz çalışma koşullarını da derinleştiriyor. Toplumun yaşadığı sorunları “normalleştirilmeye” çalışan iktidara karşı işçi, emekçi ve kadınlar başta olmak üzere muhalif dinamiklerin itirazları sürüyor. Ancak baskı politikaları nedeniyle bu itirazlar ülkenin geniş kitlelerine yayılmadan sönümleniyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın verilerine göre; 2008-2021 yılları arasında eylem gerçekleştiren işçi sayısı en fazla 2013 yılında 16 bin 632 olarak görüldü. Bu oran en az ise 2021 yılında 519 olarak belirlendi. 1960’lı yıllarda önü açılan işçi örgütlenmesi, özellikle 12 Eylül askeri cunta sonrası yapılan yasal düzenlemeler ve siyasi tercihlerle günümüze kadar kesintiye uğradı.
İşçi hareketinin örgütlenmesinde yaşadığı sorunlar ve geldiği aşamayı Devrimci Yapı, İnşaat ve Yol Sendikası (Dev Yapı-İş) Genel Başkanı Özgür Karabulut değerlendirdi.
Özgür Karabulut
İŞÇİ DİRENİŞLERİNİN ÖNEMİ
İşçilerin toplum içerisinde üreten bir yerde durduğunu belirten Karabulut, üretenlerin ve hayatı var edenlerin direnişlerinin önemli olduğunu söyledi. İşçilerin hak aramaya çıktıklarında baskıyla karşı karşıya kaldıklarını vurgulayan Karabulut, buna rağmen işçilerin direnmesi gerektiğinin altını çizdi. Karabulut, “Bu noktada en küçük bir direnişin bile örnek oluşturma, toplumun diğer kesimlerine yayılma ve diğer işçi kesimleriyle buluşma imkanı var. Yüzde 60 emekçi olan, üreten bir ülkede yaşıyoruz. Bu yüzden işçilerin direnişi neredeyse toplumun tüm kesimleri tarafından kabul gören, destek bulan bir pozisyona sahiptir. Ayrıca her siyasal anlayıştan tabanı olan bir kesimdir” ifadelerini kullandı.
SENDİKALARIN GÜVEN SORUNU
İşçilerin örgütsüz olduğunu dile getiren Karabulut, bunun nedenlerinden birinin de sendikaların işçilere yeteri güveni vermediğini ifade etti. İşçilerin ücretini alamadığında ya da işten atıldığında sendikaya başvurduklarını belirten Karabulut, “Bu direnişlerin çoğu da ücret temelli oluyor. Öbek öbek bu direnişler, başkaldırılar ve isyanlar oluyor ama yayılmıyor. İşçilerin toplu direnişe geçmesi, bunun yayılması ve bir kıvılcım olması öyle kolay değildir. Çünkü despot bir yönetimle karşı karşıyayız. Toplumun en altında yoksullukla boğuşan, açlık sınırının altında bir ücrete mahkum olan emekçilerden bahsediyoruz. İşten atılma riski var, açlık sınırı altındaki ücreti bile bulamama durumu var. Bu durum, birlikte direnmenin önüne engel oluyor. Buna karşı mücadele yürüten kurumlar da bu gerçekliğe, hakikate çözüm üretebilmiş değil. Sadece sorun olduğunda sorun odaklı bir müdahale gerçekleşiyor” şeklinde konuştu.
SERMAYENİN ÖRGÜTLÜLÜĞÜ!
İşçilerin örgütlenmesinin karşı karşıya kaldığı sorunlara değinen Karabulut, sözlerini şöyle sürdürdü: “İşçiler bir sendikal örgütlenmeye gittiğinde, bir itiraz geliştirdiğinde, kara listeye alınıyor. O kişiye organize sanayide iş verilmiyor. Ayrıca patronların örgütlülüğü işçilere göre daha yüksek. Bu yüzden emekçiler, teşhir olduğunu düşünüyor ve adım atmakta zorlanıyor. Daha çok da ücret temelli bir itiraz olduğunda ya da işçiler hafif bir itiraz geliştirdiğinde, kısmi haklar vererek, onu susturuyor ya da bir şekilde törpülemiş oluyor. Patronların, sermayenin, devletin bu anlamda çok daha örgütlü, uzun vadeli planlar yaptığını görebiliyoruz.”
ORTAK MÜCADELE SORUNU
Sendikalar arasında da sorunlar olduğunu ifade eden Karabulut, işçileri birliğe çağıran sendikaların kendi emek örgütleriyle ortak bir mücadeleyi geliştiremediklerinin altını çizdi. Bunun sendikaların bir eksikliği olarak dile getiren Karabulut, “Normalde aynı iş kolundaki sendikalar birbiriyle ortak hareket etmezler. 5 yıldır İnşaat İşçileri Sendikası (İnşaat İş) ile ortak bir şekilde mücadele ediyoruz. Aynı iş kolunda olmamıza rağmen hem güçlerimizi birleştirdik hem de dost kurumlara bir moral olduğunu düşünüyoruz. Emek alanında mücadele eden kurumlar birbirleriyle rekabet ettiğinde işçiye zararı verir. Ama güçlerini birleştirip dayanışmayı geliştirdiklerinde kazanma şansları var. Biz 2 yıldır bir mücadele geliştirdik ve direnişe çıktığımız bütün eylemlerimizi kazandık” diye konuştu.
YASALARI AŞAN MÜCADELE HATTI
Çözümün fiili meşru mücadele olduğunu vurgulayan Karabulut, yasaları da zorlayan daha büyük birleşik bir mücadele hattının olması gerektiğini dile getirdi. Karabulut, “Toplumsal dinamiklerin demokrasi, ekoloji, kadın sorunu gibi alanlarda omuz omuza mücadele etmesi gerekiyor” dedi.
MA / Ömer İbrahimoğlu