İSTANBUL - Kürtlerin birlik olmamalarından kaynaklı Lozan Antlaşması’nda yok sayıldığını belirten Av. Emran Emekçi, "Birlik sağlanırsa Kürtleri tanımak zorunda kalırlar. Bu yüzden Öcalan’ın Ulusal Kongre çağrısı önemlidir” dedi.
Kurdistan’ı ulus devletler arasında pay eden ve yüzüncü yılını geride bırakan Lozan Antlaşması’nı kabul etmeyen Kürtler, imha ve inkar politikalarına karşı ulusal birlik mücadelesini sürdürüyor. Antlaşmanın sonuçları ve etkileri üzerinden gelecek yüzyılını tartışan Kürtler, birçok yerde eylem ve etkinlikler ile konferans ve çalıştaylar düzenledi. Kurdistan Ulusal Kongresi (KNK) öncülüğünde antlaşmanın imzalandığı Lozan’da yapılan ‘Büyük Kurdistan Konferansı’nda, ulusal birliğin sağlanması, Kurdistan’ın statüye kavuşması, Kürt halkına yönelik “suç” işleyen ülkelerin uluslararası mahkemelerde yargılanması başlıkları öne çıktı. Son olarak Halkların Demokratik Kongresi (HDK), "Yüzüncü yılında Lozan: Muhasebe ve imkan" başlığıyla bir panel düzenledi. Bu panelde de Lozan süreci ve sonrasında yaşananlar genişçe tartışıldı.
Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Emran Emekçi, Lozan'ın yarattığı etkileri ve antlaşmanın 100'üncü yılında yapılan etkinliklerde alınan kararları değerlendirdi.
Emran Emekçi
KÜRTLER NEDEN KAYBETTİ?
Kürtlerin 100 yıl önce imzalanan antlaşma sırasında haklarını alamamasının temel nedeninin ulusal birliğini sağlayamamış olması olduğunu belirten Av. Emekçi, benzer süreçlerin yaşanmaması için ulusal birliğin sağlanmasının zorunlu olduğunu belirtti. Egemen devletlerin Kürtlerin bu durumundan faydalanarak azınlık statüsüne dahi koymadığını kaydeden Emekçi, “Biz Kürtler çok fazla kendi öz gücümüzle mücadele vermedik. 100 yıl önce Türklere güvenerek, ‘bizim de haklarımızı verirler’ diyerek iyi niyetler karşılığında sözler alarak hareket ettik. Bundan dolayı kaybettik. Kürtlerin birlik olmaması, bilinçli olmaması ya da bugünkü kadar bir halk uyanışının olmaması kaybettirdi. O dönem bu işlere önderlik eden Kürtler, feodal aşiret şefleriydi. Küçümseme anlamında söylemiyorum tabi bunu. Onlar da ellerinden geleni yapmışlar ama halk hareketine dönüşmemiş, halkın birliğine dönüşmemiştir” ifadelerini kullandı.
1921 ANAYASASI VE LOZAN
Lozan öncesi Kürtlerin, Türkler ile beraber savaşarak mücadele verdiğini anımsatan Emekçi, “Fakat Lozan’a giderlerken uluslararası güçlerin de onayıyla, ‘Ver Musul’u Kerkük’ü, al Kürtleri’ diyerek Kürtsüz, anti demokratik, tekçi ve katı merkeziyetçi bir cumhuriyet inşa edildi. Yani aslında Lozan ikinci bir cumhuriyettir. Biz Kürtlerin esas alması gereken 1918-1921 arasındaki birinci cumhuriyettir. Birinci cumhuriyet dönemi aslında bir devrim dönemiyken, ikinci cumhuriyet dönemi ise karşı devrim dönemidir. O dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon'un dediği, ‘Eğer gerçek tarih yazılırsa Lozan’da ne düzenekler döndüğünü dehşetle öğrenir’ sözü var. Lozan ‘Barış Antlaşması’ olarak tarihte yer alıyor ama asıl Lozan Antlaşması aslında barışa son veren bir anlaşmadır. Ulusal güçler Türklere, ‘Sen Kürt yoktur’ de, Kürtlere ise ‘Sen de isyan et’ dedi. Aslında bugün ki cumhuriyet, yüz yıllık bu kısır döngüyü yaşıyor. Yani Türklere inkar rolü verilirken, Kürtlere de isyan rolü verildi. Bugün bu Lozan’ın aşılması demek bu kısır döngünün de aşılmış olması demek olacak” şeklinde konuştu.
ULUSAL BİRLİĞİN ÖNEMİ
Lozan sonrası Kürt halkının ulusal bilince kavuştuğunu, diasporada çok ciddi bir potansiyel ortaya çıkardığını kaydeden Emekçi, “Kürtler, Lozan’dan sonra toplumsal, politik ve kimlik bilincini kazanmış. Ama PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın dediği ‘Zihniyet devrimi yapılmış ama bu zihniyetin bedenselleşmesi gerekiyor’ sözü var. Nedir bu bedenselleşme; ulusal kongre, ulusal birlik ve onun organları olan savunması, diplomasisi, meclisi. Nihayetinde bütün kurumsal yapıların ancak bunun için bir araya gelmesi gerekiyor. Bu yüzyılda sayın Öcalan’ın dediği bu yapılar olursa zaten Lozan fiilen lağvedilir, geçersiz hale gelir. Evet şuanda yeni bir Lozan var ama Kürt halkının bu fırsatı artık kaçırmaması gerekiyor. Yani birlik sağlanırsa, Kürtleri artık tanımak zorunda kalırlar. Ama parçalı durumumuz devam ederse bu yüz yılı da kaçırırız. Biraz tarihten ders çıkarmamız gerekiyor. Bu yüzden Öcalan’ın Ulusal Kongre çağrısı önemlidir” diye konuştu.
TOPLUMSAL LOZAN
Abdullah Öcalan’ın ret ve inkara yol açan yüz yıllık Lozan Antlaşması’na karşılık önerdiği “Toplumsal Lozan” önerisine değinen Emekçi, şunları söyledi. "Öcalan bu önerisiyle ancak toplumsal güçlerin Lozan’ın ‘böl ve yönet’ oyununu bozabileceğine dikkat çekiyor. Mesela Sayın Öcalan, 1921 Anayasa’sını çok önemsiyor. Bu tarihteki Anayasa’yı Kürtlerin ve Türklerin ortak tarihi olarak ele alıyor. Onun işaret ettiği bu dönemi incelersek hakların neler kaybettiğini de öğrenmiş oluruz. Öcalan’ın özetle vurguladığı şey şu; Lozan’ı gerçek barışa döndürecek ya da Lozan’ı aşacak mesele halkların demokratik ittifakının iktidara gelerek, yeni bir Anayasa ile demokratik bir cumhuriyetle gerçek bir barışa ulaşmasıdır. Onun önerisi 1921 Anayasası’nın temel alınarak, bugün insan haklarındaki gelişmelere göre güncellenmesidir. Gayet güzel ve mantıklı bir öneridir. Bence de 1921 Anayasa’sı çok daha demokratik bir anayasadır. Tüm Ortadoğu’ya hatta ve hatta tüm dünyaya örnek olabilecek bir anayasadır. Bugünkü anayasa toplum karşıtı bir anayasadır. Lozan’dan sonra hazırlanan 1924 Anayasası'nda Kürtler yok sayıldı ve adeta ölüm fermanı verildi. Tüm bunların hepsi Lozan’da yapılan gizli görüşmelerle yapıldı.”
‘KENDİ LOZAN’IMIZI YARATMALIYIZ’
Lozan ile beraber Kürt halkının yüz yıldır tecrit edildiğini söyleyen Emekçi, söz konusu tecrit durumunu PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecride benzetti. Emekçi, şöyle devam etti: "İmralı tecridinde hukuk var mıdır? Yok. Öcalan ile beraber Kürt halkı da bugün hukukun dışında tutuluyor. Bu yüzyıllık haksızlığın temelini insanlara anlatmak gerekiyor. Lozan’ı doğru temelde insanlara anlatmak gerekiyor. 20 milyonluk bir ulusu yok saymak, statüsüz bırakmak reva olmamalıdır. Ya hep birlikte bu ret ve inkardan kurtulacağız ya da eskisi gibi devam edeceğiz. Biz Kürt halkı olarak kendi Lozan’ımızı kendimizi yaratmalıyız."
MA / Ergin Çağlar - İbrahim Irmak