ANKARA – Orman yangınlarına dikkat çeken Yeşil Sol Parti Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Kurdistan coğrafyasında yakılan ormanların yerine karakollar, Akbelen’de ise kesilen ağaçların yerine otellerin inşa edildiğini söyledi.
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Türkiye ekonomisindeki krize dikkat çeken Beştaş, “Sermayeden, ranttan ve savaştan yana bir iktidar enflasyonda düşüşü yakalayamaz” dedi.
‘FİYAT İSTİKRARI KALMADI’
Merkez Bankası’nın en temel görevlerinden birinin fiyat istikrarını sağlamak olduğunu, ancak fiyat istikrarının kalmadığını söyleyen Beştaş, “Merkez Bankası başkanının açıklaması iktidarın politikalarına da bir eleştiri içeriyor, mevcut politikaların enflasyonun yükselmesine sebep olduğunu söylemiş oluyor aslında. Aslında iktidar vergileri arttırdıkça biz zorda kalıyoruz, ‘biz enflasyon oranını düşüremiyoruz’ diyor. Artık onların arasında nasıl bir iletişim, politik tutarlılık ya da bağımlılık ilişkisi var; bunları sizin takdirinize sunuyoruz” diye konuştu.
‘ZAMLARI KABUL ETMEYECEĞİZ’
Milletin yoksullaştığını belirten Beştaş, şöyle konuştu: “Bunları söyledikçe millet yoksullaşıyor, siz denedikçe millet parça parça ekmeğe muhtaç hale geliyor. Akaryakıt fiyatlarına da bir zam daha geldi. Bu gece yarısından itibaren motorinin litresine 1 lira 45 kuruş zam geldi. Akaryakıt zamlanmaya devam ediyor. Akaryakıta yapılan zamlar duracak gibi durmuyor. Bunu herkes ifade ediyor. Akaryakıta zam demek, hayatın her alanındaki ihtiyaçlara zam gelmesi anlamına geliyor. Çiftçiler üretim yapamıyor, taksi ve ulaşım fiyatları artıyor, çocukların servis ücretleri, uçak fiyatları artıyor. Sebze ve meyvede ulaşım fiyatı arttığı için oraya doğrudan yansıyor. Bunu hepimiz hayatımızda görüyoruz. Akaryakıt fiyatlarının artması daha çok yoksullaşmak demek. Daha çok yoksullaşıyoruz. Erdoğan’ın 35 yıl önce söylediği bir sözü hatırlatmak istiyorum: ‘Ekonomide kaide alım gücüyle ölçülür’ demişti. ‘Sadece akaryakıttaki fiyat tabelasına bakarak bizim ülkemiz ucuzdur kimse demesin’ demişti. Sanırım Mehmet Şimşek, Erdoğan’ın bu eski söylemlerini bilmiyor. Çünkü kendisi hala akaryakıtta Avrupa'nın en ucuz ülkesi olduğumuz yalanıyla milleti yanıltmaya çalışıyor. Erdoğan ile sohbet etmesini öneriyoruz. Kesinlikle bu zamları kabul etmeyeceğiz, alışmayacağız ve vatandaş da bunu sineye çekmeyecek; konuşmaya, itiraz etmeye, tepki vermeye, demokratik itirazlarını her yerde ifade edecek. Biz de yanlarında olacağız, bu mücadeleyi hep birlikte yükselteceğiz.”
‘GIDA ENFLASYONU REKOR DÜZEYDE’
Beştaş, Türkiye’nin OECD ülkeleri arasında en yüksek enflasyona sahip ülke olduğunu söyledi. Tarım ülkesi Türkiye’nin başarılmayan bir şeyi başardığını aktaran Beştaş, “Olumsuz gelişmelerde ilerideyiz, olumlu gelişmelerde en gerilerdeyiz. Bu başarı da AKP iktidarına ait. Çiftçilerin üretim yapmaması için iktidar elinden gelen her şeyi yapıyor desek yanılmış olmayız. Çiftçinin ürününü tarlada bırakan AKP iktidarı dışarıdan tarımsal ürün ithal ediyor. İçerideki çiftçiler ne yapıyor? Borçla bile olsa üretim yapmak istiyor ama ürettiklerini satamaz duruma gelmiş” diye konuştu.
‘TOPLUM BÜYÜK BUHRAN İÇİNDE’
Türkiye’de yoksul yurttaşların oranının yüzde 70’lerde olduğunu söyleyen Beştaş, yurttaşların kahvaltılık dahi alamadıklarını belirtti. Beştaş, “Türkiye toplumu büyük bir buhranın içinde ve yaşam mücadelesi veriyor. Bunlardan biri de tabii ki kira artışları. Artan enflasyon kiraları sürekli artırıyor. Kiracılar dertli. Bu sabah okuduğum bir habere göre galiba 4,5 milyon civarında davaya dönüşmüş ev sahiplerinin kiracıları tahliye etmek için açtıkları davalar var. En temel sorunlardan biri artık barınma sorunu oldu” dedi.
‘İNSANLAR BESİN ALAMADIĞI İÇİN HASTALANIYOR’
İlaç fiyatlarında yaşanan zamlara tepki gösteren Beştaş, ilaçlara en az yüzde 30 oranında zam yapıldığını, insanların artık ilaçları zamsız şekilde bile alamadıklarını söyledi. Eczanelerin ilaç krizi yaşadığını da aktaran Beştaş, Türkiye’de sağlık hakkı da tamamen rafa kaldırılmış. Bu sefalet koşullarında yeterince besin alamadığı için insanlar hastalanıyor, şimdi de ilaçlara zam yapılarak tedavileri de engellenmiş oluyor. Başta kanser hastaları da olmak üzere çok ciddi mağduriyetler yaşanıyor” şeklinde konuştu.
‘EMEKLİLERİN DURUMU VAHİM’
Beştaş, emeklilerin durumunun gittikçe vahim hale geldiğini, 15 milyon emekçinin açlık ile boğuştuğunu kaydetti. Beştaş, “Evleri yoksa zaten yaşama şansları yok. Sokakta, parkta bir yakınlarının yanında kalmak zorunda kalıyorlar” diye konuştu.
‘MEŞRUİYETLERİNİ YİTİRDİLER’
İktidarın kaynak bulamadığına işaret eden Beştaş, “İktidar istediği zaman bütün çalışmalara kaynak bulabiliyor; ama emekliler, yoksullar, işçiler, öğrenciler, gençler, çiftçiler söz konusu olunca maalesef ‘bu kaynakları bulamıyorum’ diyor. Büyük yalanlarına devam ediyorlar. Sorun kaynak sorunu değil, ekonomik politik tercihlerinizdir. Bu tercihleri değiştireceğiz, meşruiyet krizi yaşadığınız bir dönemde; sakın seçimden çıktık demeyin. Çünkü seçimde halkı aldatarak, türlü hilelerle aldığınız oylarla belki çıktınız ama seçim sonrası politikalarınız meşruiyetinizi, yitirdiğinizi herkese gösteriyoruz. Bunu kabul etmeyecek vatandaşlar” dedi.
‘DEDAŞ ZÜLMÜ DEVAM EDİYOR’
DEDAŞ’ın kayıp olarak gördüğü harcamaları elektrik faturalarına yansıtarak yurttaşlara ödettiğini aktaran Beştaş, “DEDAŞ zulmü devam ediyor. Özellikle DEDAŞ, 6 ilde elektrik veriyor. Kürt halkının, bölgede yaşayan halkın, buna ilişkin dönem dönem ciddi tepkileri oluyor. Elektrik faturaları 3 bin, 5 bin, 7 bin TL arasında geliyor. Bu konuda bir kişinin elektrik borcu yüzünden bütün köyün ya da mahallenin elektrikleri kesiliyor. İşte saray usulü yönetimin başka bir yansıması. ‘Şirket gibi yönetmeli’ demişlerdi, şimdi sarayı da, şirketi de halkı eziyor” diye belirtti.
‘ALTINIZDAKİ KOLTUKLAR KAYMAYA DEVAM EDECEK’
Beştaş, Riha’nın Wêranşar ilçesinde DEDAŞ’ın uyguladığı elektrik kesintilerini protesto eden çiftçilerin durumuna da dikkat çekti. Beştaş, “Viranşehir’de defalarca köylülere saldırıldı, plastik mermi, TOMA, biber gazı kullanıldı ve 4 çiftçi tutuklandı. İşkence görenler oldu. Düşünsenize iktidar 21’inci yüzyılda çiftçisine elektrik; köylüsüne su veremiyor. Bunu protesto edenler de tutuklanıyor. Derdi ne? Protestoların önünü kesmek! Kesemeyeceksiniz bu protestoları! Bu sivil itaatsizlikler adım adım büyüyecek ve altınızdaki koltuklar kaymaya devam edecek” dedi.
‘ORMANLARIN YERİNE KARAKOLLAR YAPILIYOR’
Beştaş, Akbelen ormanlarındaki direnişin devam ettiğini, ancak ağaç kesiminin sürdüğünü aktardı. Beştaş, devamla şunları aktardı: “Türkiye’de 1-21 Temmuz arasındaki 20 günlük sürede 295 orman yangınında 3 bin 160 hektar alan zarar görmüş. Çanakkale, Manisa, Balıkesir, Kütahya’dan yangın haberleri gelirken Antalya'da yangın hala kontrol altına alınamadı. Diyarbakır'da son 6 ayda 25 orman yangını oldu. Tedbir almıyorlar, ranta çevirmek için hiç vakit kaybetmiyorlar. Ne yapıyorlar? Ormanları imara açıyor, maden sahası ilan ediyor ve şirketlere pazarlanıyor. Kürdistan coğrafyasında yakılan ve yanan ormanların yerine karakollar inşa ediliyor, batıda ise mesela Akbelen’de de oteller inşa ediliyor. Akbelen, maden sahasına çevrilmiş. Bodrum’da, başka yerlerde oteller inşa ediliyor. Evet doğuya kalekol, batıya rant alanları açılıyor. Bu da büyük büyük otellerin dikilmesi sonucunu doğuruyor. Hatay’da büyük bir deprem yaşayan zeytinliklerine göz diken ve hiçbir şekilde arlanmayan bir iktidarla karşı karşıyayız. Tek bir dertleri var, daha çok kazanç daha çok sermaye ve zenginleri daha çok zengin etmek; onun dışında gözleri hiçbir şey görmüyor.
CUDİ’DEKİ YANGIN SAVAŞ POLİTİKALARIN SONUCUDUR
Birkaç gündür Cudi’de ormanlar yanıyor ama Cudi’deki orman yangınları sadece iklim kriziyle bağlantılı değildir. Kürt sorununda savaş politikalarının sonucudur. Kalekol inşaatları da o yakılan ormanların yerine dikiliyor ve oralardan da rant sağlanıyor. Aslında her ikisinde de yine rant gerçekliği var, iktidarının devamını sağlama iradesi var. Savaş da bir rant aracı oldu. Sermayedarlar kalekol inşaatlarından büyük paralar kazanıyorlar, ama aynı zamanda Kürtlerin, Kürt halkının yaşam alanları da yerle bir ediliyor. Rant, savaş ve talan düzeni kol kola yürüyor. Biz Cudi’deki ormanları da, Akbelen’deki ormanları da savunmaya devam edeceğiz.
AİLE BAKANI ERKEKLİĞİ SAVUNUYOR
Son olarak bir nafaka gündemi var. O konuda da dehşet bir tartışma devam ediyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı çıkmış sanki bu ülkede kadınlar her gün öldürülmüyor, sanki kız çocukları herhangi bir ilde taciz ve tecavüze maruz kalmıyor gibi konuşuyor. Daha dün kadınları taciz edenleri serbest bırakan infaz düzenlemesi geçti bu Meclis’te. Kadınların yaşadığı binlerce sorunu tartışmayan Aile Bakanı, çıkmış ‘nafaka konusunda düzenleme yapacağım’ diyor. Yok efendim erkekler mağdur oluyormuş. Süresiz nafaka ödemeye mecbur bırakılıyorlarmış. Ne kadar cahilce! Büyük bir cehalet diyeceğim, ama sözümü geri alıyorum. Bu cehalet değil, bilinçli bir tercih. Bu, erkek iktidarın yanında olmak, erkekliği savunmaktır. Bir kadına bunu söylemekten büyük bir rahatsızlık duyuyorum.
SİZİ GÖNDERECEĞİZ
Ama Aile Bakanı’na çağrıda bulunuyorum; sizin göreviniz erkekleri korumak değil, erkek egemen sistemin bekçiliğini yapmak değildir. Sizin göreviniz milyonlarca kadının, bu toplumun yarısı olan bizlerin yaşadıkları sorunlara, sıkıntılara, cinayetlere karşı tutum almaktır. Medeni Kanunu da bilmiyor, böyle bir Aile Bakanı olabilir mi? Aslında istifa etmeli 175 ve 176’yı bir okusun. Orada nafaka cinsiyete göre ayrılmıyor, yoksulluğa düşen taraf diyor. Yani boşanma sonucunda kim yoksulluğa düşecekse, ‘kadın düşecekse erkek kadına; erkek düşecekse kadın erkeğe nafaka ödesin’ diyor. Bunu niye kadın üzerinden kuruyor? Çünkü yoksulluğa düşen taraf hep kadın oluyor. Sizin politik tercihleriniz, yaklaşımınız sebebiyle toplumsal cinsiyet eşitsizliği var. O kadar korkuyorsunuz ki kadınlardan yasalardaki toplumsal cinsiyet kavramlarını değiştiriyorsunuz. Ama korkun bizden! Gerçekten değiştireceğiz bu iktidarı, sizi de göndereceğiz. ‘Süremiz var’ demeyin, kadınlar bunların farkında.”