AMED - PKK Lideri Abdullah Öcalan’a verilen “disiplin” cezalarının avukat görüşmelerine engel olamayacağını söyleyen Av. Muharrem Şahin, tecride karşı ciddi olunması gerektiğini ve hukuk örgütlerinin adaleti sağlaması gerektiğini vurguladı.
Küresel güçlerin ortaklığında uluslararası komployla 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilen PKK Lideri Abdullah Öcalan, 24 yıldır İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşullarında tutuluyor. Abdullah Öcalan ile birlikte İmralı Ada Cezaevi’nde bulunan Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş ve Hamili Yıldırım'dan 28 aydır haber alınamıyor. PKK Lideri Öcalan ile diğer tutukluların aile ve avukatlarının yaptığı görüşme başvuruları ya “disiplin” cezaları gerekçesiyle reddediliyor ya da yanıtsız bırakılıyor. İmralı’da sistematik hale getirilen haber alınamama hali, yeni bir “disiplin” cezasıyla sürdürülüyor.
Abdullah Öcalan’ın avukatlarının 10 Temmuz'da yaptığı başvuruya Bursa İnfaz Hakimliği 18 Temmuz'da verdiği yanıtla, yeni bir “disiplin” cezası verildiği ortaya çıktı. “Disiplin” cezasının gerekçe ve tarihi hakkında bilgi vermeyen hakimlik, avukatların başvurusunu da reddetti.
İmralı Adası’nda PKK Lideri Abdullah Öcalan ile müvekkili olarak 15 kez görüşme gerçekleştiren avukat Muharrem Şahin, İmralı tecrit sistemini, aile ve avukat yasağıyla sürdürülen haber alınamama halini değerlendirdi.
Tecridin yalın haliyle bir bireyin toplumdan uzaklaştırılması, toplumla olan ilişkisi, basın yayın organları, ailesi, avukatları ile iletişimin kesilmesi olduğunu söyleyen Şahin, İmralı'da uygulanan tecridin dünyada bir benzerinin olmadığına dikkat çekti. Şahin, "Bu durum, keskin, kesintisiz, mutlak iletişimsizlik olarak uzun bir süredir devam etmektedir. Mevcut yasal düzenlemelere baktığımızda, Sayın Abdullah Öcalan'ın ailesi, avukatlarıyla, dış dünyayla ilişki kurmasını sağlayacak düzenlemeler söz konusudur. Kanunlarımızda, yasalarımızda tecridin olmaması gerektiğine dair her türlü yasal düzenleme var. Olması gereken husus şu; yasaların uygulanmasıdır" diye konuştu.
Av. Muharrem Şahin
‘CMK YERİNE GETİRİLMELİ’
Tecrit uygulamasıyla yasaların ihlal edildiğini belirten Şahin, “Burada esas sorumluluk siyasetçilere düşüyor. Siyasetçiler dünyayı yöneten, ülkeleri yöneten, toplumları yöneten bireylerdir. Aynı zamanda yasaları da siyasetçiler yapmaktadır. Bu yasaların uygulanması da hukukçuların görevidir. Burada olması gereken çok basit, mevcut Ceza Muhakemesi Kanunu'ndaki düzenlemelerin yerine getirilmesidir" diye belirtti.
‘HUKUK İÇİN İNSANLAR ÖLÜYOR’
İmralı tecridini protesto etmek amacıyla birçok kişinin yaşamına son verdiğini, birçok kez açlık grevi eylemlerinin gerçekleştirildiğini anımsatan Şahin, “Dünyanın hiçbir yerinde hukuk uygulansın diye insanlar ölmez. Ama ülkemiz gerçekliğinde insanlar hukuk uygulanmadığı için ölüyorlar ve ‘hukuku uygulayın’ diyorlar. Uygulanmadığı için yaşamlarını sonlandıran birçok insan oldu. O nedenle esas işin dikkat edilmesi gereken noktası burası. Nasıl olacak, nereden başlanacak diye baktığımızda, adaletle, hukukla, bağımsız yargıyla başlanacak. Ne yaparsak yapalım, bunlar olmadan bir ülkede düzen sağlanmaz" dedi.
'TECRİTLE HERKES NEFESSİZ KALDI'
Tecridin ağırlaştırılmasıyla ülkedeki bütün sorunların derinleştiğini vurgulayan Şahin, toplumdaki ekonomik kaos, adalet kaosu, hukuk kaosunun asıl nedeninin İmralı'daki tecrit olduğunun altını çizdi. Abdullah Öcalan ile görüşmelerin sağlandığı dönemde toplumun nefes aldığını belirten Şahin, “Tecritle birlikte herkes nefessiz kaldı. Her tarafa tecrit yayıldı ve bu ağırlaşarak devam etmektedir. Sayın Abdullah Öcalan'ın 'Demokratikleşme' ile ilgili fikirleri dikkate alınmış olsaydı, bugün Ortadoğu'daki, Türkiye'deki sorunların çözümü daha kolay olurdu" ifadelerinde bulundu.
‘TOPLUMUN GELECEĞİ ÇALINIYOR’
Tecridin adaletsiz bir şekilde herkese uygulanmaya başlandığını dile getiren Şahin, şunları söyledi: “Bir düşünce ve fikir özgürlüğünden artık bahsedemiyoruz. O nedenle insanların bu kadar nefes alamamasının nedeni çok basit. Bu hakkın mutlak suretle sağlanması gerekiyor. Görüşmelerin başlaması gerekiyor. Görüşmeler olduğu zaman da tecrit devam ediyordu. O zaman da aileler, avukatlar gittiklerinde bin bir zorlukla, mevcut yasalara uyulmayarak, yasadışı koşullarda görüşmeler sağlanıyordu. Tüm bunlara rağmen en azından haber, bilgi, iletişim söz konusuydu. Dolayısıyla İmralı'daki tecritle, Sayın Öcalan'a uygulanan tecritle bir ülkenin, bir toplumun geleceği çalınıyor, geleceği yok ediliyor."
‘TECRİDE KARŞI CİDDİ OLUNMALI’
Siyasetçilerin, hukukçuların ve toplumsal kesimlerin tecdide karşı ciddiyetle yaklaşması gerektiğini vurgulayan Şahin, “Ciddi olmazsak, sorunlar ağırlaşarak devam edecektir. İçinden çıkılamaz bir hal alacaktır. Aksi halde hepimiz bu haksızlığa, hukuksuzluğa ve eşitsizliğe ortak olmuş oluruz. Burada açıkça ihlal edilen bir hak söz konusu. Bu hakkın sağlanması, yerine getirilmesi gerekiyor. Hukukta düzenlenmiş, zorunlu olan bir hakkın yerine getirilmemesi suçtur. Bu hükümetler, devletler, sistemler için de böyledir. Bireyler için de böyledir. Bu nedenle İmralı'daki ağır tecridin bir an evvel sonlandırılması gerekiyor."
‘ADALETİ SAĞLAMAK ZORUNDAYIZ’
Abdullah Öcalan ile görüşmeler gerçekleştirildiği dönemlerde de tecridin uygulandığını söyleyen Şahin, “Şimdi görüşmelerin tamamıyla kesilmesinin nedeni, düşüncelerinin, fikirlerinin topluma yansımasını engellemek. Bunun hukukta, demokrasilerde, adalette bir izahı yoktur. Tek bir çözümümüz var, adaleti, hukuku, demokrasiyi sağlamak zorundayız. Devlet vatandaşların taleplerini yerine getirmelidir. Devlet vatandaşından intikam alamaz. İntikam düşünceleriyle yaklaşamaz. Ne olursa olsun devlet kendi vatandaşının hakkını korumalıdır. Hak ve özgürlüklerini sağlamalıdır. O nedenle bu durumun bir an önce sonlandırılması gerekir" dedi.
Şahin, İmralı’da avukat ve aile görüşmelerinin “disiplin” cezaları gerekçesiyle engellenmesine dair şunları söyledi: “Keyfi olarak bunlar yapılabilir. Ayrıca cezaevinde bulunan bir mahpusun disiplin cezası alması, avukatıyla görüşmesine engel değil. Bu konuda da yasal düzenleme söz konusu.”
TECRİDİN ULUSLARARASI BOYUTU
İmralı tecridinin uluslararası boyutunu, Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT), Avrupa Birliği (AB) ile uluslararası insan hak ve hukuk örgütlerinin sessizliği üzerinden ele alan Şahin, “Hepsinin sorumluluğu vardır. Bireysel, kendi aralarındaki siyasetten, menfaatleri, çelişkilerinden kaynaklı bu konuya duyarsız kalmaktadırlar. Bu aslında tecridin çok daha geniş boyutlu olduğunun göstergesidir. Bu talepler o nedenle dikkate alınmadı. Bunlar hukuk kurumları gibi görünseler de kendi siyasi çıkarlarına, beklentilerine, devletin belirlediği sınırlar içerisinde kalmaya devam ediyorlar. Bu sınırların dışına çıkarlarsa, buradaki tecrit kalkmış olur. Bu tecrit, ancak insanlar sorumluluklarını, duyarlılıklarını arttırırsa, bunu daha yüksek sesle dillendirirse ortadan kalkabilir."
ABDULLAH ÖCALAN UYARMIŞTI
Şahin, İmralı'da görüştüğü PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın, “Ülkede gerçekten demokratikleşme olmazsa, hukuk alanında gelişme olmazsa, özgürlük alanı genişletilmezse, eşitlik olmazsa tecrit her alana yayılacaktır. Herkes bundan payını alacaktır" uyarısını hatırlatarak, PKK Liderinin bu tespitini de ısrarlı bir şekilde defaten tekrarladığını aktardı.
MA / Müjdat Can - Bazid Evren