WAN - İHD Wan Şube Başkanı Fırat Durmaz, tecridin siyasetin mücadele yöntemlerini geliştirememesinden kaynaklı yaşanan boşluktan beslendiğine işaret ederek, "Mücadele şart" dedi.
Ağır hasta tutuklular arasında bulunan 84 yaşındaki Mehmet Emin Özkan, 27 yıl tutuklu kaldıktan sonra sağlık durumunun ağırlaşması üzerine 17 Temmuz'da Diyarbakır 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nden tahliye edildi. Özkan'ın geç tahliye edilmesi tepkileri beraberinde getirirken, benzer sağlık sorunlarını yaşayan çok sayıda tutuklu halen cezaevinde tutuluyor. Tutukluların tahliye edilmemesine ise, Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) verdiği "cezaevinde kalabilir" raporları gerekçe gösteriliyor. İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) geçtiğimiz yılın verilerine göre 651’i ağır bin 517 hasta tutuklu bulunuyor; 2022 yılında 78, 2023 yılının ilk 5 ayında ise 15 tutuklu cezaevinde yaşamını yitirdi. İHD Wan Şube Başkanı Fırat Durmaz, hasta tutukluların durumunu değerlendirdi.
'İNSAN HAKLARI İHLAL EDİLİYOR'
Türkiye'de 1980’li yıllardan bu yana cezaevlerinde ciddi ihlallerin yaşandığına dikkati çeken Durmaz, tutukluların can güvenliklerinden sorumlu devletin birçok tutuklunun ölümüne neden olduğunu hatırlattı. Yaşanan ölümlerin sorumlularının beraat ettirildiğini kaydeden Durmaz, "Devlet politikası sonucunda yüzlerce insan öldü. Bu nedenle de F veya S tipi cezaevleri çerçevesinde yürütülen tartışmalar bir bina sorunu olarak görülemez. Mevcut cezaevlerinin tutukluların fiziksel, sosyal ve psikolojik insanı gereksinimleri yok sayılıyor" diye kaydetti.
Durmaz, tutukluların tüm haklarının uluslararası sözleşmelerle güvence altına alındığına işaret ederek, "Türkiye'de, cezaevlerine dair uygulamalar insan onuruna aykırıdır. Bugün cezaevlerinde binlerce tutuklu ve hükümlü tecrit ve izolasyon koşulları altında hücrelerde tutulmakta ve en temel insan hakları ihlal edilmektedir" dedi.
‘MÜCADELE ŞART
Tek kişiye mahsus cezaevi örneğinin bir tek Türkiye'de olduğunu söyleyen Durmaz, “Tecrit ve izolasyon cezaevlerinde artık olağan bir cezalandırma yöntemi olarak uygulanmaktadır. Türkiye'deki cezaevleri uygulamaları insan onuruna ve insanın aynı zamanda sosyal bir varlık olduğu gerçeğine aykırıdır. Bir ülkede insan hakları durumuna ilişkin temel gösterge cezaevleridir. Bizler, duvarların arkasında neler oluyor bilmek istiyoruz. Bu bizim ve bütün toplumun en doğal hakkıdır. İHD olarak tüm tutsakların insan onuruna ve haklarına saygı çerçevesinde bütün cezaevlerinin sivil izlemeye açılmasını istiyoruz" diye konuştu.
Durmaz, şunları söyledi: "Tüm toplumu ilgilendiren ve etkileyen tecrit zihniyetini tartışmak büyük önem taşıyor. Tecridi derin bir kuyu olarak tanımlayabiliriz. Burada söz konusu olan tüm benliği yok edilmek istenen bir toplum ve insanlıktır. İmralı’da geliştirilen tecrit bugün bütün topluma sirayet etmiştir. Toplumun tecride karşı harekete geçmesi gerekiyor. Bunun bilincini oluşturmak için aydın, entelektüel ve sivil toplum oluşumları mücadele etmeli, adım atmalı, alternatif yaratmalıdır. Tecrit, siyaset alanının mücadele yöntemlerini geliştirememesinin yarattığı büyük boşluktan beslenmektedir. Ölümlerin, cezaevlerindeki hak ihlallerinin asıl sorumlusu bizleriz. Toplum, giderek duyarsızlaştırılmaya çalışılmıştır. Bunun için büyük bir mücadele şarttır."