İSTANBUL - Siyasi tutukluları kapsamayan infaz düzenlemesinin hukuka aykırı olduğunu belirten ÖHD İstanbul Şube Eşbaşkanı Esra Bilen, düzenlemenin siyasi tutuklulara karşı “öç alma” duygusu taşıdığını söyledi.
AKP tarafından Meclis’e sunulan “Depremlerin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpların Telafisi İçin Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi İhdası ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” kanun teklifi 13 Temmuz’da kabul edildi.
Yapılan değişikliklere göre, Kovid-19 izninde bulunan tutuklulara denetimli serbestliğe ayrılmalarına 5 yıl ve daha az süre kalanlar, tekrar cezaevine dönmeyecek ve kalan sürelerini denetimli serbestlik altında infaz edecek. Değişikliğe göre; 31 Temmuz itibarıyla kapalı ceza infaz kurumunda bulunan ve cezasının belirli bir süresini bu kurumda geçiren tutuklular, “iyi halli” olmak şartıyla 3 yıl daha erken açık ceza infaz kurumuna ayrılabilecek. Ayrıca, bu hükümlüler cezalarının süresine göre en az 3 ay açık ceza infaz kurumunda kalmak şartıyla 3 yıl daha erken denetimli serbestliğe ayrılabilecek.
SİYASİ TUTUKLULARA AYRIMCILIK
Siyasi tutuklular ise, açık ceza infaz kurumuna erken ayrılma veya denetimli serbestliğe erken ayrılma düzenlemelerinden yararlanamayacak.
İnfaz düzenlemesini değerlendiren Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Şube Eşbaşkanı Esra Bilen, düzenlemenin hukuk dışı olduğunu ve tutuklular arasında ayrımcılığı derinleştirdiğini belirtti.
YENİ DÜZENLEMENİN FARKI
İnfaz düzenlemesinin “özel af” statüsünde değerlendirilebileceğini belirten Av. Bilen, söz konusu düzenlemenin yürürlüğe girmesiyle beraber binlerce adli tutuklunun serbest bırakılacağını ifade etti. Düzenlemenin kapsamı bakımından birçok eşitsizliği barındırdığını söyleyen Bilen, ayrıca düzenlemenin geçmiş dönemlerde yapılan infaz düzenlemelerinden ayrı şekilde değerlendirilmesi gerektiğine işaret etti. Bilen, “Pandemi dönemi ve sonrasında birkaç kez daha infaz düzenlemesi yapıldı ve bu düzenlemelere bakıldığında örneğin siyasi tutukluların yanı sıra ‘kasten öldürme, cinsel suçlar, uyuşturucu ticareti’ gibi suçlardan ceza alan kişiler de kapsam dışı bırakılmıştı. Ancak bu düzenlemede ilk defa sadece siyasi tutuklular kapsam dışı bırakıldı” dedi.
'AĞIR CEZALANDIRMA SİSTEMİ İNSANİ DEĞİL'
İktidarın, önceki dönemlerdeki infaz düzenlemelerinde siyasi tutukluların yanı sıra farklı bazı adli tutukluları da kapsam dışı bırakmasının birçok farklı nedeni olduğuna değinen Bilen, “Aslında devlet önceki süreçte siyasi tutuklulara yönelik yürüttüğü ayrımcılığı meşrulaştırmak için, ‘Katilleri, tecavüzcüleri ya da uyuşturucu baronlarını dışarı mı salacağız’ diyerek sadece siyasi tutuklulara ait ayrımcılık yapmadığının mesajını vermeye çalışırdı. Sonrasında da bu suç kategorilerini de infaz düzenlemelerinde kapsam dışı bırakırdı. Ancak yeni düzenlemede bu meşrulaştırma çabasına bile ihtiyaç duymadığını görüyoruz. Bunu söylerken tabi ki adli suçlar kapsam dışı bırakılmasın ya da belli suç türleri kapsam dışı bırakılmasın gibi bir yerden söylemiyorum. Bu ağır cezalandırma sistemi hiç kimse için insani değil” diye belirtti.
'ULUS-DEVLET SUÇLU ÜRETEN SUÇ MAKİNESİDİR'
Türkiye’de adli suç oranlarının arttığını ve bu nedenle cezaevlerindeki doluluk oranlarının kapasitenin üzerine çıktığını vurgulayan Bilen, düzenlemenin de bu nedenle yürürlüğe gireceğine işaret etti. Adli suç oranlarındaki artışın iktidarın politikalarıyla doğrudan bağlantılı olduğuna dikkat çeken Bilen, “Türkiye'deki ceza oranlarına baktığımızda hem genel önlemenin hem özel önlemenin gerçekleşmediğini görüyoruz. Çünkü burada sorun suç işleyen kişiler, suç kategorileri değil. Bu sorunu üreten, ahlaktan ve politikadan yoksun kılınan yoğunlaştırılmış bir ulus devlet sistemiyle karşı karşıyayız ve bu ulus devlet sistemi suçlu üreten bir suç makinesi aslında” dedi.
DEVLETİN SİYASİ TUTUKLULARA YAKLAŞIMI
Devletin siyasi tutuklulara karşı “egemenliğini koruma” refleksi gösterdiğini ve bu nedenle tüm düzenlemelerden muaf tuttuğunu vurgulayan Bilen, “Her devletin refleksi kendi egemenliğini korumaktır. Bu egemenliğini korumak için de hiçbir suçu işlemekten ya da hiçbir sistemi kurmaktan da kaçınılmaz. Aslında bu bir suç ama devletlerin suç işlemesi gibi veya devletleri yargılayan mekanizmalar olmadığı için bunu suç diye adlandırmıyoruz da ayrımcılık yasağının ihlali olarak adlandırıyoruz. Devlet şu anda devlet egemenliği tehdit eden kişiler olarak da siyasi tutsakları görüyor. İlk çağda olmadığımız için onları ortadan kaldırmıyor ama ölünceye kadar ağır hapis cezalarına hükmediyor” ifadelerini kullandı.
'ÖÇ ALMA DUYGUSU İLE YAKLAŞIYORLAR'
Düzenlemenin kapsamı bakımından hukuk dışı olduğuna işaret eden Bilen, iktidarın bu düzenleme ile siyasi tutuklulara yönelik “öç alma” yaklaşımı sergilediğine dikkati çekti. Bilen, şöyle devam etti: “Hiç kimse infaz düzenlemelerinde ayrı bir kategoride değerlendirilemez. Ancak devlet bu infaz düzenlemesiyle topluma çok net bir mesaj veriyor. Diyor ki: ‘Kadını öldürebilirsin, cinsel saldırıda bulunabilirsin, uyuşturucu ticareti yapabilirsin vb. her türlü suçu işleyebilirsin ama yeter ki devlet egemenliğine karşı herhangi bir şey düşünme ya da eyleme geçme. Diğer her şeyi affederim ama onu affetmem.’ Devletlerin cezalandırma mantığı ilkel cezalandırma mantığıyla çok benzerdir, öç alma ve intikam duygusu barındırır.”