HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan, tüm sorunların çözümü için “Toplumsal Lozan” önerisinde bulunarak, hem Kürtlerin hem de Türklerin kazanmasının Lozan'ın güncellenmesinden geçtiğini vurgulamıştı.
Birinci Dünya Savaşı’nın ardından ulus devletlerin “barış” adı altında imzaladığı ve Kurdistan’ı dört parçaya bölen Lozan Antlaşması, yüzüncü yılına girdi. Britanya, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Yugoslavya ve Türkiye’den temsilcilerin katılımıyla İsviçre’nin Lozan kentinde 20 Kasım 1922'de başlayan, 24 Temmuz 1923’te karar altına alınan Kürtleri statüsüz bırakan antlaşma ile Kurdistan, Irak, İran, Suriye ve Türkiye arasında pay edildi.
Osmanlı Devleti’nin yıkıntıları, Lozan Antlaşması’nın temelleri üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti, geçen yüzyılda Kürtlere dönük imha ve inkar konseptini uygulaya geldi. Ulus devletlerin soykırım politikalarına karşı yüzyıldır direnen Kürtler, yüzüncü yılında kendi Lozan Antlaşmalarını yapma arayışında. Kürt’ün imha ve inkarının başlangıcı olan antlaşmanın imzalandığı Lozan’da başlayan, ulus devletler arasında pay edilen Kurdistan parçalarında devam eden konferans ve çalıştaylarla, Kürtler “Toplumsal Lozan” için çalışmalarını sürdürüyor.
Lozan’ın Türkler açısından tamamlandığını ancak Kürtler için eksik kalındığını belirten PKK Lideri Abdullah Öcalan, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde avukatlarıyla yaptığı görüşmelerde sık sık Kürtlerin Lozan’ı güncellemesi gerektiğinin altını çizerek, ‘Toplumsal Lozan’ın önemine değindi; bunun tüm sorunların çözümü olduğunu, Kürtlerin de Türklerin de kazanacağının altını çizdi.
‘KÜRTLER İÇİN LOZAN TAMAMLANMALI’
Abdullah Öcalan, “Kürtlerin Lozan’ı” vurgusunda bulunduğu 3 Aralık 2008 tarihli görüşmede, Sevr Antlaşması’nı İngilizler dayattı, ben Sevrci değil, Lozancıyım. Lozan’a gidilirken iki Kürt milletvekili götürülmüştü. Orada ‘Türklerin ve Kürtlerin temsilcisi olarak buradayız’ denilmişti ama gereği yapılmadı. Türkler açısından Lozan tamamlanmıştır. Kürtler açısından bugün tamamlanması gerekiyor. Ben buna İkinci Lozan veya Lozan’ın tamamlanması süreci diyorum. Lozan’ın tamamlanması cumhuriyetin demokratikleşmesiyle olacaktır” dedi.
PKK Lideri, Kürtlerin Sevr Antlaşması’nı kabul etmiyoruz, kendi Lozan’ımızı güncellemek istiyoruz” demesi gerektiğinin altını çizerek, 10 Aralık 2008 tarihli görüşmede, “Lozan imzalanırken İsmet İnönü, yanında iki Kürt milletvekili de götürerek, ‘Bunlar Kürt’tür, Kürtlerin temsilcisidir’ diye tanıtmış; ‘Biz sorunu kendi içimizde çözeceğiz’ demiştir. İsmet İnönü’nün yanında götürdüğü milletvekilleri Diyarbakır milletvekilleriydiler. Bunlardan biri Fevzi Bey’di. Lozan’ı güncelleyerek İkinci Lozan’ı hayata geçirmeliyiz. Böylece Misak-ı Milli de genişletilir. Suriye, Irak ve İran’daki Kürtler de dâhil edilir” diye belirtti.
KÜRTLER ARASINDA GÖNÜL BAĞI
Misak-ı Milli’ye işaret ederek Kürtler arasında gönül ve dostluk bağının kurulması gerektiğini kaydeden Abdullah Öcalan, “Benim Misak-ı Milli anlayışım, İdris-i Bitlisi’nin anlayışı değildir. Ben Suriye, İran, Irak ile gönül bağı, dostluk bağından söz ediyorum. Özgünlükler korunarak birlikte yaşayabilecekleri alanlar yaratmak için söylüyorum. Demokratik Konfederal sistem dediğim de budur. Parçalar özgünlüklerini koruyarak, bir araya gelip, tüm halklarla, Araplarla, Azerilerle, Farslarla, Türklerle bu temelde birlikte yaşam mümkündür. Bakın, dikkat edin, bölücülük demiyorum. Ben gönül bağı diyorum, kötülük bunun neresinde, bölücülük bunun neresinde?” önerisinde bulundu.
‘KÜRTLERİN HAKLARI TANINMALI’
Misak-ı Milli ve Lozan’ın güncelleştirilmesi gerektiğini belirten Abdullah Öcalan, 14 Ocak 2009 tarihli görüşmede, “Misak-ı Milli güncelleştirilebilir derken Irak’taki ya da başka yerdeki topraklar Türkiye’ye katılmasını kastetmiyorum. Misak-ı Milli, o zaman şu an Irak’taki toprakların bir kısmını Süleymaniye’ye kadar kapsıyordu. Musul-Kerkük 1926’da İngilizlerin müdahalesiyle Irak’a bağlanıyor. Parmak kadar bir ada ülkesi olan İngiltere, tüm dünyayı parmağında oynatıyor. Bugün de İngiltere, dünya siyasetine egemendir. Sykes-Picot anlaşmasının da gündemleştirilmesi lazım. Kasrı Şirin Antlaşması’nın da güncelleştirilmesi lazım. Kasrı Şirin Antlaşması da o zamanki feodaller tarafından yapılmıştır. Lozan Antlaşması’nın altında Kürt milletvekillerinin de imzası bulunmaktadır. Lozan Kürtler açısından eksik kalmıştır. Misak-ı Milli Kürtler bakımından eksik kalmıştır. Bugün bunların demokratik çözüm ve yöntemlerle tamamlanması, Kürtlerin haklarının tanınması lazım” diye konuştu.
‘CUMHURİYET DEMOKRASİYLE TAÇLANDIRILMALI’
Ortadoğu’da halklar arasında demokratik konfederal sistemin inşa edilmesinin önemine vurgu yapan Abdullah Öcalan, “Halkları bir araya getiren kurumlar oluşturulabilir. Mesela Kerkük’te halkların demokratik ilişkisini sağlayan bir dernek kurulabilir. Hewlêr’de kurulabilir. Beyrut’ta kurulabilir. Bunların içinde Türkmenler, Süryaniler de olabilir. Bir başlangıç da olsa, bunlar yapılabilir. Halklar arasındaki bu demokratik ilişkiler geliştirilirse, Ortadoğu’daki ulus-devletler aşılabilir. Ben cumhuriyete karşı değilim, mevcut cumhuriyetler demokratikleştirilmelidir. Türkiye katı ulus-devlete dönüştürüldü. Ortadoğu’da ulus-devletlerin aşılması lazım. Cumhuriyetin demokrasiyle taçlandırılmasıdır bizim isteğimiz” dedi.
CUMHURİYETİN KURULUŞ FELSEFESİNE ÇAĞRI
PKK Lideri, Kürtler üzerine birçok planın Sykes-Picot Antlaşması ile başladığına dikkat çekerek, 21 Ocak 2009 tarihli görüşmede şunları söyledi: “Büyük Kurdistan projesi de Sykes-Picot ile hazırlanmıştır. Her türlü oyunu oynuyorlar. Ben bunun için Misak-ı Millinin güncellenmesi lazım dedim. Peki, bu bölücülük mü? Hayır, bizim çözüm anlayışımızda bölücülük yok. Cumhuriyete, sınırlara karşı değiliz. Benim amacım Misak-ı Milli döneminde, Cumhuriyetin ilk yıllarındaki ruhu, ilkeleri görünür hale getirmektir. Benim çağrım, Cumhuriyetin kuruluş özüne, kuruluş felsefesine çağrı yapmaktır.”
‘BEŞ İLKE ŞARTI ETRAFINDA TARTIŞILMALI’
Abdullah Öcalan, Kürtlerin Lozan’ın güncelleştirilmesi için konferans ve çalıştaylarla ilkeler etrafında tartışması gerektiğinin altını çizdi. PKK Lideri Öcalan’ın “Beş İlke Şartı” şöyle:
“Savaş ve Barış ilkesi: Savaş neyi getirir neyi götürür, ne anlam ifade ediyor? Barış neyi getirir neyi götürür, kime ne kazandırır? Barış nasıl sağlanır? Bunların açıklığa kavuşturulması lazım.
Birlik ilkesi: Türkiye’deki Kürtler, İran’daki Kürtler, Suriye ve Irak’taki Kürtler kendi aralarında bu durumu tartışırlar. Bu, Kürtlerin kendi aralarındaki birliktir. Bulundukları devletin sınırlarına karşı değildir. Türkiye’deki Kürtler, Türkiye’yle sorunlarını demokratik şekilde çözme yöntemini tartışırlar. İran’daki Kürtler, İran’la kendi sorunlarının demokratik çözüm yöntemini tartışırlar. Ancak Türkiye, İran, Irak ve Suriye’deki Kürtler, kendi aralarındaki ilişkilerini ve birliklerini kurarlar. Bu durum o devletlere karşı değil, Kürtlerin kendi demokratik konfederal sistemlerinin kurulmasıdır. Burada çözüm ulus-devlette değil, ulus-devlet çözümsüzlüktür. Büyük Kurdistan çözüm değil, kan gölüne dönüştürür. Küçük Kurdistan da çözüm değil. Çözüm olan demokratik konfederalizm ilkeleri çerçevesinde örgütlenmektir.
Demokratik ilkesi: Bu ilkenin uygulanması şudur; Kürtlerin haklarının ve örgütlenmelerinin önündeki bütün engellerin kaldırılmasıdır. Anayasal, yasal bütün engellerin kaldırılıp demokratik dönüşümün hayata geçirilmesidir.
Kültürel Haklar ilkesi: Kürtlerin kültürlerinin bir bütün olarak tanınması ve hayata geçirilmesidir. Bütün bu ilkelerin açıklığa kavuşturulması lazım. Bunların ne anlama geldiği, bunların sınırlarının ne olduğu hepsi belirlenmelidir.
Demokratik Siyaset İlkesi eklenebilir. Sosyal Şart da ileri sürülebilir. Sosyal, eğitim ve ekonomi de ilke şartı olarak bunlara eklenebilir.”
‘KÜRTLER OYUNLARA GELMEMELİ’
Abdullah Öcalan, 28 Ocak 2009’da avukatlarıyla yaptığı görüşmede milliyetçiliğin çözüm olmadığını ifade ederek, “Bütün kesimler bir arada yaşayarak, kendi sorunlarını kendi aralarında çözebilir. Her kesim, Arap, Kürt, Türk, Sünni, Alevi, Êzidî, kısaca tüm kültür ve inançlar kendini bu aygıt içinde temsil ederler, temsiliyet imkânı bulurlar. Asıl önemli olan demokrasidir. Demokrasi zenginliktir. Gerçek bir demokrasi beraberinde zenginliği getirir, barışı getirir, sağlıklı bir çevreyi getirir. Kadın için de böyledir. Türk ve Kürt halkı birlikte yaşayabilir, doğru olan da tarihsel olan da budur, adil olan da budur. Bu demokrasidir. İngiltere’yi bu kadar zengin ve güçlü yapan demokrasisinin güçlü olmasıdır. Ancak başka yerlerde bunu yapmıyorlar, tekelciliği uyguluyorlar. Para ve milliyetçiliği kullanıyorlar. Diyarbakır’da, Bitlis’te, Van’da kurdukları birkaç holding üzerinden Kürtleri kendi etrafında toplamaya çalışarak, Kürtleri denetim ve baskı altında tutuyorlar, demokratik taleplerin önüne geçiyorlar. Ben bu konuda Kürtleri uyarıyorum, bu oyunlara gelmesinler. Halka da bunlar iyi anlatılmalıdır" dedi.
‘LOZAN’IN KÜRT AYAĞI TAMAMLANMALI’
Kürtlerin kendi Lozanlarını tartışarak Ortadoğu’da barış ve demokrasinin önünü açabileceğini dile getiren Abdullah Öcalan, 4 Şubat 2009 tarihli görüşmede, “Lozan sürecinde Kürtler Cumhuriyetle birlikte hareket ettiler. Bu dönem de Lozan’ı yeniden inşa ederek yarım kalan Kürt ayağını tamamlamalılar. Bu da Kürtlerin demokratik özgürlüklerinin, haklarının tanınması, anayasal-yasal güvenceye alınmasıyla olur. Kürtler bunun için çalışmalıdır” diye önerdi.
DEMOKRATİK CUMHURİYET VURGUSU
Abdullah Öcalan, 27 Mart 2009 tarihli görüşmede cumhuriyetin Lozan ile kurulduğunu hatırlatarak, Demokratik Cumhuriyet'in de "Kürtlerin Lozan'ı" ile kurulabileceğini vurguladı. Demokratik Cumhuriyet'in demokratik uzlaşı olduğunun altını çizen PKK Lideri Öcalan, "İki halkın uzlaşısı demokrasiyi getirir. Cumhuriyetin kurulması ne kadar önemliyse, cumhuriyetin demokratikleşmesi de cumhuriyetin kurulması kadar önemli ve anlamlıdır. Kürtlerle Türklerin stratejik ortaklığıdır; iki toplumun bir arada yaşaması, hatta kardeş olmasıdır. Bu yapılırsa, Ortadoğu’da öncü bir rol oynanır. Kürtler demokratizmi sağlarsa, demokratizm tüm Ortadoğu’ya yayılır" diye belirtti.
KÜRTLERE ‘TOPLUMSAL LOZAN’ ÖNERİSİ
PKK Lideri Abdullah Öcalan, 1 Temmuz 2009 tarihli avukat görüşmesinde, tüm sorunların çözümü için “Toplumsal Lozan” önerisinde bulunarak, şu çağrıda bulundu: "1920'lerdeki Lozan, ulusal Lozan'dır. Bu Lozan’la, cumhuriyet kuruldu. Bu cumhuriyet bugüne kadar demokratikleştirilmedi, şimdi demokratikleştirilmeye ihtiyacı var. Bu nedenle Toplumsal Lozan diyorum. Bu toplumsal Lozan’la, toplumun tüm kesimleri demokratikleştirilecek. Bugün bunun zemini de vardır. Ancak çok çalışılması gerekiyor. Bunun derinliğine iyi anlaşılması lazım. Kürtler Toplumsal Lozan’a iyi hazırlanmalıdır. Bu Toplumsal Lozan’la, Kürtler demokratikleşmenin öncülüğünü yapacak. Kürtler, toplu halde, toplum olarak bir savaşa hazırlanır gibi Toplumsal Lozan’a hazırlanmalıdır."
‘KÜRTLER DE TÜRKLER DE KAZANACAKTIR’
Abdullah Öcalan, Lozan’ın güncellenmesiyle Kürtlerin de Türklerin de kazanacağını belirterek, 17 Mart 2010 tarihli avukat görüşmesinde, “Lozan’ın güncellenmesi demokratik ulus, demokratik cumhuriyet, demokratik vatandır. Ben bu temelde buradan demokratik çözüm için, barış için çok çabaladım. Ama çabalarım ortada kaldı. İyi anlatılırsa Türk halkının yüzde 90’ı bu sürece gelir. Sorumluluk alınmalıdır” dedi.