HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan, son bildirisinde bir kez daha “saldırı örgütü” olduğunu gösteren NATO’ya dair değerlendirmelerinde, AKP’nin NATO politikalarının uygulayıcısı olduğunu ve yapılan anlaşmaların “Kürtleri tasfiye etme planı” olduğunu vurgulamıştı.
NATO olarak bilinen ve 4 Nisan 1949’da Belçika’da kurulan Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı, Sovyetler Birliği'ne karşı ilk somut önlem niteliğinde oluşturuldu. 12 ülke tarafından kurulan NATO’ya, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 17 ülke daha katıldı. Sovyetler Birliği'nin 1991 yılında dağılması ve soğuk savaşın resmen bitişinin ardından genişlemesini sürdüren NATO; dünyanın birçok bölgesindeki siyasal, ekonomik ve askeri süreçlere “Gladio” adıyla kurulan gizli örgütlenmelerle farklı yöntemlerle kanlı müdahalelerde bulundu.
Dünya düzenini değiştiren NATO, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) de içinde bulunduğu Türkiye ile anlaşmalarla daha önce devreye koyduğu Kürtlerin tasfiye edilmesi planlarını sürdürüyor. Bu plan, son olarak İsveç üyeliği gündemiyle Türkiye’nin “terörle mücadele” adı altında NATO Zirvesi’nde Kürtlerin pazarlık konusu haline getirilmesiyle gündeme geldi.
“NATO kararıdır” tespitinde bulunduğu uluslararası komployla İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 24 yıldır ağır tecrit koşullarında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın, bu sürede avukatlarıyla yaptığı görüşmelerde NATO’nun Kürtlere dönük planlarını, Gladio örgütlenmelerini değerlendirerek, ‘Milli Gladio’dan ‘Özel Gladio’ya dönüşen Türkiye Gladiosu’nun amaçlarını anlattı.
NATO KARARIYLA ULUSLARASI KOMPLO
NATO kararıyla Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) öncülüğünde uluslararası komplo sonucunda teslim alındığını belirten PKK Lideri Öcalan, 10 Mayıs 1999 tarihli avukat görüşmesinde, “Dikkat edin, o gün tüm Avrupa ülkelerine inişimiz yasaklandı. Pirimakov da yasakladı o gün. Bu tespit edilmeli. Benim hakkımda NATO seviyesinde de karar var. Bu kararın ne içerdiğini bilemiyorum. Bildiğim kadarıyla silah bırakma karşılığında demokratik çözüm var. Benim hakkımda karar, 1996 yılında alınmıştı. NATO kararı direnirsem vurulmam, esir alınırsam da çözümdü” dedi.
Abdullah Öcalan, komplonun esasında Türkiye’ye yapıldığı tespitinde bulunduğu 13 Aralık 1999 tarihli avukat görüşmesinde, “Tarihle kimse oynayamaz. Çok karanlık bir durum gördüm. Benim yakalanmam NATO’nun çekirdek kanadının işidir. Yunanistan’ın NATO’daki subayları Amerika emriyle Türkiye’ye hizmet olsun diye mi, yoksa birlikte Türkiye’nin başını belaya sokmak için mi yaptılar? Bu oyunun en büyüğü Türkiye’ye karşı oynanmıştır. Araştıralım diyorum. NATO nezdinde, istihbarat nezdinde subaylarının örgütlenmesi var. Kostulas’ın 20 yıl boyunca NATO’da çalışması var. Ben kesin, yüzde 100 böyle demiyorum. Acaba beni imha için mi, yoksa T.C.’yi sevdikleri için mi teslim ettiler?” diyerek, bu konunun araştırılması gerektiğinin altını çizdi.
NATO’NUN TÜRKİYE AYAĞI: JİTEM
Küresel kapitalimizin bölgede ve dünyada oyunlar oynadığını belirten Abdullah Öcalan, 24 Mart 2010 tarihli görüşmede, “Bu oyunlar Londra merkezlidir, arkasında İngiltere ve ABD var. Bu güçler bugün NATO’yu da kullanarak bu politikalarını hayata geçirmeye çalışıyorlar. 15 Ağustos Atılımı’nı yaptığımızdan beri, yani 1985’ten bugüne bu güçler bizimle uğraşıyorlar. Almanya’nın bu tarihten beri bize yaklaşımı biliniyor. Bizim üzerimizdeki NATO politikaları ağırlıklı olarak Almanya üzerinden yürütüldü. Zaten NATO’nun Türkiye politikaları Almanya üzerinden geliştirildi ve geliştiriliyor. Almanya NATO’nun Türkiye politikalarının yerel ayağıdır. Almanya da NATO’nun Türkiye politikalarını uyguladı. 1999’a kadar tam 15 yıl NATO-Gladiosu’nun Türkiye’deki ayağı JİTEM’i bize karşı kullandılar. 1985’ten 1999’a kadar 15 yıl boyunca Türkiye üzerindeki NATO politikaları ağırlıklı olarak Almanya üzerinden yürütülürken, Türkiye içinde de bu politikalar Gladio’nun Türkiye uzantısı JİTEM eliyle uygulandı. Aslında bu Ergenekon JİTEM’in deşifre olmasından sonra kuruldu. 1999’larda JİTEM lağvedildi onun yerine Ergenekon devreye konuldu” diye belirtti.
NATO’NUN TÜRKİYE’YE TAVİZLERİ
NATO’nun Türkiye’den bir şeyler koparma karşılığında Kürtler konusunda tavizler verdiğini vurgulayan PKK Lideri, aynı görüşmede şunları söyledi: “Ancak NATO, Türkiye’de iktidarlar kendi isteklerinin dışına çıktığında ise gözden çıkarmak için bir dakika bile düşünmez, onları gözden çıkarır. İşte Menderes Rusya’ya gidecekti, bu nedenle devre dışı bırakıldı. Yine Demirel, o da Rusya’ya gidecekti, o da devre dışı bırakıldı. Sonrasında Ecevit, Irak operasyonu kapsamında o dönem taviz vermediği için sağlığını bozdular, devre dışı bıraktılar ve sonrasında bilinen AKP iktidara getirildi. Zaten o dönem ABD’nin ‘Ilımlı İslam’ projesi de vardı. AKP bunun üzerine denk geldi ve iktidara getirildi.
NATO POLİTİKALARININ UYGULAYICISI
AKP, İngiliz-ABD-NATO politikalarının uygulayıcısıdır. AKP bu politikalar için yeni bir araçtır. Bunun dışında AKP’nin bir anlamı yoktur. Şimdilerde AKP eliyle birçok şeyi hayata geçirmeye çalışıyorlar. Aslında AKP tabanının ve AKP içindeki Kürtlerin de olan bitenden pek haberi yok. Olan biteni sadece Erdoğan biliyor. Bu durumdan sadece Erdoğan ve Başbuğ haberdar. Bunların birbirleriyle yaptıkları haftalık toplantılar ve yurt dışına gidip yaptıkları toplantılarda hep Kürtlerle ilgili bu sorunlar tartışılıyor, karara bağlanıyor. Bütün bu operasyonların kararları bu toplantılarda alınıyor, bu böyle bilinmelidir. AKP’nin sorunu çözmek gibi bir niyeti yok, çözer gibi yapıyor ama çözmüyor, ABD’nin politikalarını uyguluyor. Bu temelde yaptıklarından bile geri adım atabilir. Çünkü attıkları adımların hiçbir anayasal-yasal altyapısı bulunmuyor.”
TOPLUMSAL GELİŞMELERE MÜDAHALE
Abdullah Öcalan, NATO üyeliğiyle birlikte Türkiye’de Gladio örgütlenmesinin toplumsal gelişmelere müdahale ederek önemli rol oynadığının altını çizerek, 12 Ocak 2011 tarihli avukat görüşmesinde şu değerlendirmelerde bulundu: “Biliyorsunuz Gladio, NATO'nun özel savaş örgütlenmesidir. 1980'e kadar NATO Gladiosu ile Türkiye Gladiosu tamamen birdir, özdeştir. Daha iyi anlaşılması için bir örnekle açıklayayım. Ağca'nın Maltepe Cezaevi’nden kaçırılması, Papa'ya suikast düzenlemesi karşılığında yapılmıştır. Türk ve NATO Gladiosu’nun birliği ve özdeşliğinin bir örneğidir. Büyük oyunun bir parçası için bir Türk kullanılıyor. 1980 askeri darbesinden sonra ise aralarındaki ilişkide farklılaşmalar oldu. 1980 sonrası bu değişimi Kenan Evren'in ‘Türkiye Gladiosu ile NATO Gladiosu arasındaki ilişki 80'lerde farklılaştı, 90'larda ise Türkiye Gladiosu özerkleşti’ anlamında ifadeleri çok iyi özetlemektedir.
NATO’NUN PKK’YE YASA DIŞI MÜDAHALESİ
NATO Gladiosu’nun PKK üzerindeki ilk oynaması 1985 yılıdır. PKK'nin silahlı atılımından hemen sonra, 1 yıl sonra uygulanmaya başlanmıştır. Ancak dikkat çekmek istediğim nokta şudur; 85 yılı NATO Gladiosu’nun PKK'ye ilk müdahale yılıdır. 1984 silahlı atılımından hemen sonra, bir yıl sonra NATO Gladiosu PKK ile savaşmaya başlamıştır ve bu müdahaleyi de NATO Antlaşması’nın 5. maddesine dayandırmışlardır. NATO Antlaşması’nın 5. maddesine göre, NATO'ya üye devletlerden birine karşı yapılan saldırı, tüm NATO üyelerine yapılmış sayılır şeklinde düzenlenmiştir. İşte NATO bu maddeye dayanarak PKK'ye müdahalesini 1985 yılında başlatmıştır. Türkiye NATO'nun 5. maddesinin uygulanmadığını söylüyor. Tabi bu müdahale yasal-resmi ilan edilmiş bir kararla yapılmamıştır, açıklanmamıştır ama gizli bir şekilde Gladio tarzında, özel savaş olarak başlatılmış ve yürütülmüştür.
ÇÖZÜM ÇABALARI NATO’YU RAHATSIZ ETTİ
Biliniyor NATO Gladiosu'nun merkezi Almanya'dır. Almanya 1987 yılında PKK'yi terör örgütü listesine alarak bir nevi NATO'nun tavrını netleştiriyordu. 1987 yılında Almanya'da alınan bu kararla PKK'nin üzerine gidildi. Onun etkisiyle birçok yerde PKK'nin faaliyetleri yasaklandı. Son olarak da bu süreç 2000'li yılların başlarında AB'nin PKK'yi ‘terör örgütü’ listesine almasıyla tamamlanmış oluyordu. Türkiye'nin PKK ile savaşı, Türkiye Gladiosu ile NATO Gladiosu arasındaki özdeşlik ilişkisinin karakterini de değiştirdi. Kenan Evren'in bahsettiğim sözü bunu kanıtlıyor. Çiller darbesiyle birlikte Türkiye Gladiosu bir nevi özerkleşti. Özal'ın Kürt sorununu çözme konusundaki iyiniyetli yaklaşımı biliniyor. Hatta o dönem Özal ve Jandarma Genel Komutanı'nın iyi niyetli çözüm çabaları vardı. Bu çabalar Gladio'yu rahatsız etmişti. Hatta hatırlıyorum Mehmet Ali Birand, benimle röportaj yaptıktan sonra Özal, Birand'ı arayıp ona ‘sen beni çok zor durumda bıraktın, başıma iş aştın, şimdi benim üzerime gelecekler’ dediği biliniyor. Zaten bu konuşmasından iki üç gün sonra kendisine Kartal Demirağ tarafından suikast düzenlendi. Özal bu tehlikelerin farkındaydı. Ancak bunlardan yılmadı, yine de cesaretlice sorunu çözmek istedi. Bu sorunun çözümüne girişmeyi tek başına yapmaya çalışması kendi sonunu getirdi. Ve hala ölümüyle ilgili dosya kapanmamış durumda, savcılık soruşturması aşamasında devam ediyor.
FİZİKİ SOYKIRIMDAN DAHA AĞIR SONUÇLAR
Özal'ın öldürülmesiyle açıkça Çiller'in başbakanlığı ve Doğan Güreş'in genelkurmay başkanlığı dönemine yol açıldı. Bu dönem Türkiye Cumhuriyeti'nin en karanlık dönemidir. Kenan Evren'in bahsettiği özerkleşme budur. Bu, Çiller darbesidir. O dönem 4 bin köyün yakılması, boşaltılması ve yüzbinlerce Kürt’ün göçe zorlanması, hatta on binlercesinin de katledilmesi olayları var. Bu olaylar bile tek başına en az Ermeniler ve Rumlara yapılanlar kadar ağırdır. Ermeniler ve Rumlara yapılan fiziki soykırımdan daha da ağır sonuçları olan bir dönemdir. Belki Ermeniler ve Rumlar üzerinde sağlanan başarı, Kürtler üzerinde sağlanamadı ancak yapılmak istenen ve amaçlanan en az Ermeniler ve Rumların başına getirilmek istenendi.”
ERDOĞAN-BUSH GÖRÜŞMESİYLE TASFİYE KARARI
Birleşik Krallık eski Başbakanı Tony Blair'in 1990'larda sarf ettiği “Kuzey Irak'ta bir Kürt bölgesi oluşturmaktan başka bir politikamız yok” sözlerini hatırlatan Abdullah Öcalan, 19 Ocak 2011 tarihli görüşmede, “NATO bu şekilde Türkiye'yi bize karşı destekledi. Fakat özerkleşen bu Gladio'nun da 2007'de Washington'da Erdoğan-Bush (Amerikan Birleşik Devletleri 43. Başkanı George W. Bush) görüşmesinde tasfiyesine karar verildi. NATO Gladiosu deşifre olan ve kontrollerinden çıkmaya çalışan Gladio’yu AKP'nin desteğiyle tasfiye ediyor. AKP'nin Türkiye'deki iktidarını ordu içinde kabul eden kesim vardı, etmeyen kesim vardı. AKP ordudaki kabul eden kesimle anlaşarak -ki bu ordu içinde NATO Gladiosu’nu temsil eden kesimdir- diğer özerkleşen Gladio kesimini tasfiye yoluna gitti. Yani Gladio tam tasfiye edilmedi, Gladio’nun bir kesimiyle tam anlaşma ve uzlaşma sağlandı. Bunun böyle bilinmesi gerekir. Bu NATO Gladiosu dediğimiz, öyle küçük değil, çok büyük bir alana yayılmış durumda. Türkiye'den Afganistan'a, Pakistan'a kadar yayılmış durumdadır. Süleymaniye'deki çuval olayı da bununla bağlantılıdır. Oradaki özerkleşen Gladio, Talabani'ye (Irak eski Cumhurbaşkanı Celal Talabani) suikast hazırlığı yapıyorlardı. Ama her anı izleniyordu ve anında müdahale ettiler. Çuval olayı bu nedenle gerçekleşti. Bazı Güneyliler de bu Gladionun içindeydi. Orada üç bin kişilik Türk birliği var” dedi.
MİLLİ GLADİO’DAN ÖZEL GLADİO’YA
1950’de örgütlenen Türkiye Gladiosu’nun “Milli Gladio” olduğunu, Tansu Çiller hükümetiyle 1990’lı yıllarda özerkleştiğini, AKP iktidarıyla birlikte özelleştiğinin altını çizen Abdullah Öcalan, 2 Şubat 2011 tarihli avukat görüşmesinde, “1999'da Türkiye'ye getirilmemle birlikte bu ‘Özerk Gladio’ içinde bizimle en çok savaşan kesimler, artık bu sorunun bu yöntemle çözülemeyeceğini, bu şekilde bizi yok edemeyeceklerini anlamışlardı. Daha farklı yollarla sorunu çözme eğilimine girdiler, bu çerçevede benimle burada görüşülmesi gerektiğini belirtiyorlardı. Bizimle artık savaşmaya yanaşmayan, savaşmak istemeyen bu kesim dışarıda bırakıldı, tasfiye edildi. Savaşmayı-çatışmayı sürdürmek isteyen kesimler, ‘Özel Gladio’ içinde tutularak, yola devam edildi. Bugün Silivri'de yargılanan bazıları, bizimle savaşmayı reddedenlerdir, bu savaşın artık çözüm olmayacağını düşünenlerdir. Bu netleşmiştir” diye belirtti.
KÜRT SOYKIRIMINDA ANLAŞMA
PKK Lideri, aynı görüşmede şunları söyledi: “Bush-Erdoğan anlaşması. İşte bu Washington anlaşmasıyla Bush ikna edildi. ABD, bunlardan desteğini çekti, AKP ile anlaşmaya gitti. Yine AKP ve ordu arasında yapılan 2007'deki Büyükanıt'la Dolmabahçe anlaşması var. Kürtlerin soykırımı konusunda anlaşıldı. Bunun karşılığında AKP'nin kendi ‘Özel Gladiosu’nu oluşturmasının yolu açıldı. Bugün yaşananlar AKP'nin ‘Özel Gladiosu’nun, 1990'lı yıllardaki Güreş-Çiller darbesiyle oluşan ‘Özerk Gladio’ operasyonudur.”
TÜRKİYE DESTEĞİNE KARŞILIK KÜRTLERİN KELLESİ!
Türkiye’nin, NATO Gladiosu ve ABD ile anlaşmasıyla Kürtleri topyekûn bitirme ve tasfiye etme planının devreye konulduğunu vurgulayan Abdullah Öcalan, 18 Mayıs 2011 tarihli avukat görüşmesinde, “Ortadoğu'da Türkiye desteğine karşılık Kürtlerin kellesi Türkiye'ye verilecek. Bu konuda ABD ile anlaşmışlar, bu anlaşma Kürtlerin yok edilmesi üzerinedir. Daha önce ABD ile Türkiye Ortadoğu konusunda tam anlaşamamışlardı, Kürtlerden dolayı tam anlaşamıyorlardı. Kürtlerden dolayı bazı nüanslar, bazı ufak-tefek anlaşmazlıklar vardı. Ancak şu an o anlaşmazlıkları da çözmüş durumdalar. Ortadoğu'da Türkiye desteğine karşılık Kürtlerin KCK şahsında kellesi verilecek. Anlaşma budur!” dedi.