SEMSÛR - Semsûr’da depremzede mültecilerin ayrı bir alanda toplanarak ayrımcılığa uğradıklarını belirten DAKAH-DER'den Av. Şirvan Yakut, bin 500 kişinin kaldığı çadır kentte sadece 8 tuvalet olduğunu söyledi.
Mereş merkezli 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerden etkilenen kentlerden biri olan Semsûr’da, aradan geçen 6 aya rağmen mağduriyetler giderilmedi. Depremin ilk günlerinde sahaya inerek depremzedelere yardım eli uzatan birçok sivil toplum kuruluşu, sessiz sedasız sahayı terk etti. Depremzedeler, birçok ihtiyaçlarına ulaşmakta büyük zorluk çekiyor. Hasar almış binaların yıkılmasından kaynaklı toz bulutu içinde kalan kentte, en fazla hak ihlallerine uğrayan kesimlerin başında ise mülteciler geliyor. Depremden öncede ayrımcılığa maruz kalan mültecilerin, depremle birlikte maruz kaldıkları hak ihlalleri arttı.
‘ÖTEKİ’ MUAMELESİ
Depremzede mülteciler Semsûrlu mülteciler ile birlikte kaldıkları çadır kentten bir ay önce çıkarılmaya başlandı. Semsûr merkezde kurulan ve Ç1, Ç3 ve Ç27 şeklinde numaraların verildiği çadır kentlere yerleştirilen mülteciler, konteyner talep ettiklerinde ise kendilerine 158 kilometre uzaklıktaki Riha’nın Harran ilçesinde bulunan konteyner kente gitmeleri öneriliyor.
Mültecilerin yaşadıkları bir diğer sorun ise Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın Semsûr merkez Cumhuriyet Mahallesi’nde bulunan bin 500 mültecinin kaldığı Ç27 çadır kentinden çekilmesi oldu. “Hijyenik koşullar olmadığı” gerekçesiyle bakanlığın görevlendirdiği sağlıkçıların yine bakanlık kararı ile sahadan çekildiği belirtiliyor. Bakanlığın terk ettiği alanda gönüllü olarak Dayanışmanın Kadın Hali Derneği (DAKAH-DER) ve Lider Kadın Derneği hukuki destek ve danışmanlık hizmeti veriyor.
Ç27 çadır kentinde çalışma yürüten Dayanışmanın Kadın Hali Derneği gönüllüsü avukat Şirvan Yakut (26), deprem öncesi ayrımcılığa maruz kalan mültecilerin deprem ile birlikte daha fazla ayrımcılığa maruz bırakıldıklarını söyledi.
HARRAN’A GİTMELERİ ÖNERİLİYOR
Mültecilere konteyner verilmediğini belirten Yakut, belirli çadır kentlerde toplanmalarının da ayrımcılık olduğunu söyledi. Mültecilerin sadece Ç1, Ç3 ve Ç27 isimli çadır kentlerde kalabildiklerini kaydeden Yakut, “Bu çadır kentlerde kalan Türkiyeli yurttaşlar bir ay önce konteyner kentlere yerleştirildiler. Ancak mültecilere konteyner verilmiyor. Başvurular yapılıyor, ancak bu başvurular cevapsız bırakılıyor. Valiliğin ‘mültecilere konteyner verilecek’ yönünde bir açıklaması vardı, ancak bu konteynerlerin Adıyaman’da değil Urfa’nın Harran ilçesinde olduğu öğrenildi. Mültecileri Adıyaman dışına çıkmaya zorluyorlar” dedi.
Yakut, mültecilere ilişkin kaygılarını şu sözlerle dile getirdi, “Harran sınıra yakın bir ilçe. Acaba ilerleyen süreçte mülteciler sınır dışı mı edilecek diye düşünüyoruz.”
BİN 500 KİŞİYE 8 TUVALET
Ç27 çadır kentinde psikolojik destek sağlayıp grup oturumları ile eğitimler veren Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın şartların zor olması gerekçesiyle çekilmesine tepki gösteren Yakut, “Geçen hafta itibarı ile bakanlık bu alanda çalışmanın çok zor olduğunu, çalışmalarını devam ettiremeyeceklerini belirterek tamamen çekildi. Ç27’de bütün etkinlikler UNICEF tarafından verilen bir çadırda yapılıyordu. Sahada hijyenik bir ortamın olmadığını, çalışanların sağlığı ve geleceği düşünüldüğü gerekçesi ile bakanlık sahadan çekildi. O sahada şuan iki kadın derneği çalışmalarını sürdürüyor. Ç27 çadır alanında bin 500 kişi kalıyor, ancak 8 tuvalet ve duşa kabin alanı var. Bu çok orantısız, hijyenden söz etmek olanaksız” diye konuştu.
‘DEPREM ETKİSİNİ ASIL ŞİMDİ GÖSTERİYOR’
Emek örgütleri tarafından Cumhuriyet Mahallesi’nde kurulan Narlı Kuyu Çadırkenti’nde kurdukları kadın çadırında; hukuki, psikolojik, danışmanlık ve sağlık hizmetleri verdiklerini belirten Yakut, “Depremin üzerinden 5 ayı aşkın süre geçti ve ilk başlarda çalışma yapan birçok kurum kuruluş sahadan çekilmeye başladı. İlk günlerde olan yoğunluk azaldı, insanlar yardım talep edecekleri bir sivil toplum kuruluşuna ulaşmakta zorluk yaşıyorlar. Aslında deprem etkisini şimdilerde göstermeye başladı. Çünkü insanlar artık yalnızlaşmaya başladı. Çadır ve konteyner kentler havaların ısınması ile insanların hayatlarını idame edecekleri alanlar olmaktan çıktı, insanların konut ihtiyacını artık karşılamıyorlar” ifadelerini kullandı.
Depremden en fazla etkilenen kesimlerin başında kadın, çocuk ve mültecilerin geldiğine dikkat çeken Yakut, depremzedelerin maruz kaldığı hak ihlallerini şu şekilde sıraladı: “İnsanlar maruz kaldıkları hak ihlallerine karşı nereye başvuracaklarını bilmiyorlar. Eğitimlerimizde insanlara maruz kaldıkları hak ihlallerinin neler olduklarını, depremden kaynaklı yaşadıkları hak kayıplarına karşı nereye başvuracaklarını anlattık. Bazı haklar süreye tabi, bunun için zamanında başvuru yapılması önemli. Bu nedenle ilk etapta süreli olan başvurular ile ilgili eğitimlerimizi verdik.
DEPREMZEDE KADINLAR
Daha çok kadınların aile hukuku ile ilgili danıştıkları konular oluyor. Deprem öncesinde ev içinde emek veren kadınlar, deprem sonrasında da çadır içinde en çok emek veren pozisyonda. Zorluklar ile en çok mücadele edenin kadınlar olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Kadınlara yönelik eşleri tarafından sistematik şiddet çadırlarda da devam ediyor. Bu konuda birçok başvuru aldık ve desteklemede bulunduk. Depremden kaynaklı olarak kiracı olan kişilerin ev sahipleri tarafından hak ihlaline maruz bırakıldıklarını gözlemledik. Ev sahipleri kira ücretini fahiş fiyatlara yükseltiyor, ya da kiracıyı evden çıkarmaya çalışıyor. Bu konuda yine en çok mağdur edilen kesimlerin başında mülteciler geliyor.”
“Depremzedelere asıl şimdi yardım eli uzatılmalı” diyen Yakut, “Biz dayanışma için buradayız ve burada kalmaya devam edeceğiz. Bütün sivil toplum kuruluşları burada olmalı. Girilmedik hiçbir çadır ve konteyner kent bırakılmamalı, herkese dayanışma eli uzatılmalı” şeklinde konuştu.
MA / Emrullah Acar