AMED - Tahliye olan DFG Eşbaşkanı Serdar Altan, operasyonla Özgür Basın’ın susturulmaya çalışıldığını belirterek, “Yargılama sırasında gazeteciliğin onurunu koruduk. Hem iddiaları çürüttük hem de yapmak istediklerini boşa çıkardık” dedi.
Amed merkezli gerçekleşen operasyonda 13 ay önce gözaltına alınarak tutuklanan 15 gazeteci, 11-12 Temmuz'da görülen davanın ilk duruşmasında tahliye edildi. Tahliye edilen gazetecilerden Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan ve Gazeteci Mazlum Doğan Güler, Özgür Basın’a yönelik baskıları ve nedenlerini değerlendirdi.
'SUSTURMA AMAÇLİ BİR OPERASYONDU'
Operasyonla gazeteciliği etkisizleştirme, baskı altına alma ve var olan gerçekliğin üstünü kapatma çabasının hayata geçirilmeye çalışıldığını ifade eden Altan, bu sürecin gazetecilik açısından yüzkarası olduğunu söyledi. Altan, "Bu operasyonun amacının aslında gazetecileri susturmaya dönük bir çaba olduğunu hep dile getirdik" dedi.
Gazetecilere dönük operasyonlarla yapılmak istenenin kısa sürede açığa çıktığını belirten Altan, şöyle devam etti: "Bu açıdan bu süreç biraz da derslerle geçen bir süreçti. Bu sürecin en iyi şekilde atlatılması bizim de vereceğimiz bir sınavdı. Eğer bize yönelik, susturmaya yönelik bir çaba varsa buna karşı sesimizi daha gür çıkartabilecek bir pozisyon yakalamamız gerekiyordu. Bu açıdan önemli bir sınav verildiğini söyleyebilirim. Çünkü biz hiç susmadık. Cezaevinde de bu böyle oldu. Dışardaki arkadaşlarımız da susmadılar, çağrımız ilk andan itibaren buydu. Bu operasyon bizi susturmaya dönük bir operasyondur ama ne biz susacağız ne de kalemimiz yerde kalacak, dışardaki arkadaşlarımızda bunun gereğini yapacaktır dedik. İzleyicilerimize, okurlarımıza bunun güvencesini verdik hem de bu konuda kendimizi ikna eden bir pozisyondaydık. Gerçekten de öyle oldu ve bu da hem uluslararası alanda hem Türkiye'de hem de muhalif çevrelerde de görüldü. Bu duruş biraz da herkese irade kazandırdı. Açıkçası bu konuda hem kamuoyu hem gazetecilik alanında oluşan tepki bir şekilde bu operasyonu, bu organizasyonu boşa çıkardı. Elbette ki bunun acısını çıkartmak istediler, bu yüzden uzun bir süre tutuklu kaldık."
'GAZETECİLİĞİN ONURUNU KORUDUK'
Savcının iddianameyi 10 ayda ancak hazırlayabildiğini söyleyen Altan, 10 ay boyunca ne ile suçlandıklarını bilemediklerini belirtti. İddianame sonrasında içeriğinin boş ve gazeteciliğin yargılanmasına dönük bir çabanın olduğunu gördüklerini ifade eden Altan, "Çok beceriksizce hazırlanmış bir iddianameydi. Geçmişe dayandırıp örgütsel bağ oluşturmaya dönük çaba vardı. Buna karşı 13 ay sonra çıktığımız hakim karşısında gazeteciliğin onurunu savunan pozisyon aldık. Madem politik bir yaklaşım sergileniyor buna cevabımız da politik olacaktı. Yargılanan gazeteciliğin onurunu kurtarmaya dönük olacağını söyledik ve bunu gerçekleştirdik. Bu açıdan hem iddiaları çürüttük hem de yapmak istediklerini boşa çıkardık. Böylelikle Özgür Basın’ın ne kadar önemli bir pozisyonda olduğu açığa çıktı" şeklinde konuştu.
ÖZGÜR BİR GAZETECİLİK
Operasyonlar ile halkın haber alma hakkının da engellendiğini ifade eden Altan, “Gazetecilik bu şekilde yargılanamaz, derdest edilemez. AKP iktidarı sürecinde onuru ayaklar altına alınıp çiğnenmek istenen gazetecilik bu değil, olması gerekense özgür bir medya, özgür bir basın yayın alanı, özgür bir gazeteciliktir. Biz bunun her zaman savunucusu olmaya devam edeceğiz. Şimdiye kadar nasıl ki susmadık bundan sonrada susmayacağız" diye konuştu.
'CEZAEVLERİNDE İRADE TESLİM ALMA ÇABASI VAR'
Cezaevi koşullarına ilişkin de konuşan Altan, cezaevlerinin “iradeyi teslim alma” yeri olarak organize edilen mekanlar olduğunu söyledi. Bu durumun 1980'li yıllarda da böyle olduğunu belirten Altan, aradan geçen 40 yıla rağmen sistemin değişmediğini söyledi. Altan, "Buralar iradeyi teslim alma mekanları olarak ortaya çıkıyor. Bütün yöntemleri bunun üzerine kurulu. Küçük küçük şeylerle yapılmaya çalışılıyor ama toplamı iradeyi teslim alma gibi büyük bir amaç olarak karşımıza çıkıyor. Bunun karşısında da cezaevlerinde iradeli, güçlü bir direniş var. Bu direniş ile bu politikalar boşa çıkıyor" dedi.
Cezaevinde iradelerini teslim etmediklerini belirten Altan, "Burada oluşturulan dört duvara irademizi teslim etmeyiz diyerek ayakta durmaya çalıştık. Bu noktada sağlığımız, sıhhatimiz yerinde. Ancak uygulamalar çok kötü” diye belirtti.
Altan, cezaevlerindeki ihlallerin daha fazla gündemde tutulması gerektiğini vurgulayarak, “Tutsak aileleri ile dayanışmayı büyütmek gerek. Madem orada ciddi bir direniş var dışarıda da bu direnişe ses olup, bunu büyütmek gerekiyor. Tutsakların iradesi gasp edilmek, ayaklar altına alınmak isteniyor. Buna karşı bir direnişte var. Bu direnişe ses olmak lazım. Oradaki yaşananlara gözümüzü, kulağımızı kapatmamak oradaki arkadaşlar ve aileleri ile dayanışmak gerekiyor" diye konuştu.
‘KALDIĞIMIZ YERDEN DEVAM’
Gazeteci Mazlum Doğan Güler ise, 8 gün boyunca neden gözaltına alındıklarını bilmediklerini, yaşanan hukuksuzluğun savcılık ve hakimlik süreçlerinde de devam ettiğini ifade etti. Cezaevinde iddianamenin çıkmasını beklerken “savcı izni, adli tatil” gibi gerekçelerle sürecin uzatıldığı belirten Güler, hukuksuzca 13 ay boyunca içeride tutulduklarını söyledi.
Mazlum Doğan Güler
Güler, “Bir şekilde biz olmasak da geride kalan arkadaşlar işleri yürütüyor. Özgür Basın hiçbir şekilde susmuyor, susmayacak. Biz de kaldığımız yerden devam edeceğiz" dedi.
MA / Müjdat Can