AMED - Licê’de çobanlara yönelik asker şiddetinin cezasızlık politikasının sonucu olduğunu belirten avukat Yakup Güven, "Kürt meselesinin çözümsüzlüğündeki ısrar ve cezasızlık pervasızlığa yol açıyor" dedi.
Kurdistan kentlerinde asker, polis ve bekçiler tarafından Kürtlere yönelik gerçekleştirilen işkence, katletme ya da yaralama olaylarında faillere uygulanan cezasızlık politikası bu olayların her geçen gün daha da artmasına neden oluyor. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Dokümantasyon Birimi/Merkezi verilerine göre, 2022 yılının ilk 11 ayında işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldığı iddiasıyla toplam bin 130 kişi başvurdu. Başvuranların 700’ü aynı yıl içinde işkence ve kötü muamele gördüklerini belirtti. İnsan Hakları Derneği (İHD) Dokümantasyon Birimi’nin 2022 yılı tespitlerine göre ise resmi gözaltı yerlerinde en az 980 kişi işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldı.
192 KİŞİ İŞKENCEYE MARUZ KALDI
İHD Amed Şubesi’nin 2022 verilene göre ise bölgede en az 15 yurttaş gözaltında, 178 yurttaş gözaltı yerleri dışında (sokak, ev baskını vb) işkence ve kötü muameleye maruz kalırken, en az 42 tutuklu da cezaevlerinde işkence ve kötü muameleye maruz kaldı.
4 AYDA 3 İŞKENCE VAKASI
Yalnızca Amed’de son zamanlarda meydana gelen 3 işkence olayı kamuoyunda gündem oldu. Failleri polis ve asker olan üç olayda da ceza alan olmadı. Amed’in Licê ilçesinde 21 Mart'ta 10 yaşında bir arkadaşıyla evine dönerken polis tarafından durdurulan Y.D. (14) isimli çocuk, kaçırılarak işkence edildi. Tenha bir araziye götürülen çocuk Türk olduğunu söylemeye zorlandı, ardından da “Kürtlere küfret, İstiklal Marşı’nı oku” denilerek, şiddete maruz bırakıldı. Y.D.’ye işkence soruşturmasında tutuklanan 3 polis ise 23 Haziran’da “işkence suçunun unsurları oluşmadığı” gerekçesiyle tahliye edildi. Yine Çêrmûg (Çermik) ilçesi Bistin (Aynalı) mahallesine bağlı Gulabaxça mezrasında yaşayan 3 çocuk babası Mikail Ekinci “dur” ihtarına uymadığı iddiasıyla 1 Nisan'da askerler tarafından öldürüldü. Ekinci için basılan köyde 15 haneye de baskın, işkence ve kötü muamele uygulandı. Hak örgütlerinin girişimleri sonucunda soruşturma açıldı ancak fail tespiti yapılmaksızın etkin olmayan soruşturma devam ediyor.
Son olarak da Amed’in Licê (Lice) ilçesinin Bêşiştê (Türeli) kırsal mahallesine bağlı Metmûr (Kalkanlı) mezrasında çobanlık yapan Yalavuz ailesinden 4 kişi askerlerin şiddetine maruz kaldı. 3 Haziran'da yaşandığı belirtilen olay, "Uzman Çavuş Komutan Berk" adlı TikTok kullanıcısının görüntüleri sanal medyada "intikam" ifadesiyle paylaşmasıyla ortaya çıktı. İşkenceye maruz kalan Hanifi Yalavuz, Amed Barosu’na başvurdu, konu hakkında suç duyurusunda bulundu.
İHD Amed Şubesi İşkence ile Mücadele Komisyonu üyesi avukat Yakup Güven ve Amed Barosu Başkan Yardımcısı Mehdi Özdemir, polis ve askerlerin uyguladığı işkence ve kötü muamelelerin artmasına ve uygulanan cezasızlık politikasına dair konuştu.
2 SAAT TERS KELEPÇELİ BEKLETİLDİLER
Metmûr mezrasında yaşanan işkenceye dair suç duyurusunda bulunan Amed Barosu Başkan Yardımcısı Mehdi Özdemir, olayın detaylarına dair şu bilgileri paylaştı: “3 Haziran gecesi sabaha karşı 03.00 sıralarında duyulan bir silah sesi üzerinden çobanlar köy muhtarı aracılığıyla karakola bilgi veriyorlar. Çobanlar duydukları silah seslerini karakola haber vermek istiyor. Karakoldan gelen özel harekât polisleri önce iki çadırdan birisine yanaşıyorlar. O çadırda bulunan kişilere fiziki şiddet uygulayarak, sözlü anlamda da hakaret ve tehditlerde bulunarak, ters kelepçeyle yüzükoyun bir biçimde yere yatırıyorlar. Akabinde diğer çadırda bulunan kişilere ‘Teslim ol’ çağrısında bulunuyorlar. Kaba bir şekilde detaylı bir üst aramasından sonra aynı şekilde fiziki ve sözlü şiddete maruz bıraktırarak, ters kelepçeyle yaklaşık 2 saat boyunca hürriyetlerinden yoksun bırakılmak suretiyle tutuyorlar. Bu arada da hayati tehlike oluşturacak şekilde kendilerini öldüreceklerine dair ağır tehditler de bulunuyorlar.”
CEZASIZLIK
Faili kolluk görevlisi olan bu tarz olaylarda etkin bir soruşturma yürütülmediğine dikkati çeken Özdemir, “Failin kolluk görevlisi olması halinde yargılama süreçlerinin etkisiz, failleri aklamaya dönük veya şahısların özel ayrıcalıklı yargılama usulleriyle beraat kararı ve takipsizlik kararıyla neticelenen yargı kararlarına dönüşüyor. İnsanlık dışı kötü muamele yasağının mutlak suretle yasak olduğuna dair Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve mevcut anayasasındaki hükümler gereğince yargılama faaliyetinin yürütülerek, faillerin tespiti ve yargılanmalarının sağlanması lazım. Ancak cezasızlık politikası bu olayda ve bundan önceki olaylarda gördüğümüz üzere etkin bir yargılama sürecinin oluşmasına engel bir durum teşkil etmektedir” diye belirtti.
‘MÜCADELE EDECEĞİZ’
Faili kolluk olan işkence olayların yargılamalarında işkencenin basit bir yaralama olarak ele alındığında değinen Özdemir, Licê’de işkenceye maruz kalan Y.D’nin de dosyasını hatırlattı. Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 94’üncü maddesinde “işkencenin mutlak suretle yasak” denildiğini aktaran Özdemir, “Lice’deki mağdur çocuğa ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında savcılık makamı adli bir şekilde ‘kasten yaralama, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma’ gibi suçlar yönünden değerlendirmişti. Biz işkence suçu oluştuğunu dosya kapsamında ifade etmiştik. Fakat işkence suçuna delil toplanmadığına bahisle itirazlar kabul edildi ve suç nitelenmesinin basit adli bir vakaymış gibi ifade edilerek, mağdur çocuk açısından eyleme uygun suç tanımı üzerinden yargılama yapılmadı ve fail polisler serbest bırakıldı. Önümüzdeki 20 Eylül tarihinde Lice Asli Ceza Mahkemesi’nde mağdur çocuk açısından yargılama gerçekleştirilecek” ifadelerini kullandı.
Özdemir, Amed Barosu olarak failleri polis ve asker olan işkence ve kötü muamele dosyalarının yargı süreçlerini etkin bir şekilde takip etmeye ve hukuki mücadeleyi de sürdürmeye devam edeceklerini belirtti. Licê’de 3 Haziran’da yaşanan işkence ve kötü muameleye dair de TCK’de yer alan “Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma”, “Kasten yaralama”, “İşkence suçu”, “Hakaret ve tehdit” maddelerinden başvuru yaptıklarını dile getiren Özdemir, “Bu suçları işleyen faillerin tespiti ile birlikte yargılanmalarını talep ettik. Baro olarak alınan başvuru üzerinden yargılama sürecini etkin bir şekilde takip ederek, faillerin yargılanması ve cezalandırılması noktasında gereken hukuki mücadeleyi yürütmeye devam edeceğiz” dedi.
KÜRT MESELESİNİN ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜ
İHD Amed Şubesi İşkence ile Mücadele Komisyonu üyesi avukat Yakup Güven de, Kürt meselesinin çözümsüzlüğündeki ısrar sebebiyle bu tür işkence olaylarının her geçen gün arttığına dikkati çekti. Kürt sorununda devam eden “güvenlikçi” politikaların bölgedeki sivil yurttaşların hak ihlallerine uğramasına neden olduğunun altını çizen Güven, ekledi: “Bu hak ihlalleri arasında yoğun olanı işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiği, hapishanelerde, gözaltına alınırken, götürüldüklerinde çeşitli kamusal alanlarda işkence olaylarının meydana geldiği, sivil yurttaşların çeşitli biçimlerle işkence edildiğine tanık oluyoruz .”
‘NEYİN İNTİKAMININ ALINDIĞI SORULMALI’
Yıllardır bu tür vakaların faillerinin cezasızlık politikasıyla sistematik olarak desteklendiğini vurgulayan Güven, “Genelde savcılık delil toplamaz, görüntü toplamaz veya bu konuda etkili bir soruşturma yürütmez. Veriler toplanmadığı için faillerin beraatla sonuçlanmasının önü açılır. Ama Licê’deki olayda, olayın faili kolluk görevlisi kendisi görüntüyü paylaşmıştı. Bir de ‘İntikam’ ismiyle paylaşmıştı. Orada sivil Kürt yurttaşlardan neyin intikamının alındığının sorulması gerekiyor. Bu işkence olayının Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmesinde de her türlü hiçbir şartta işlenmesinin kabul olmayacağını, hukuki bir tarafının olmadığını ve zaman aşımının uygulanmayacağını, hiçbir şekilde kabul edilmeyeceğini biliyoruz” dedi.
‘ONLARCA YILIN TEZAHÜRÜ’
Kötü muamele ve işkence görüntülerinin failler tarafından “İntikam” ismiyle paylaşılmasının da cezasızlık politikasının verdiği cesaretten kaynaklandığının altını çizen Güven, “Cezasızlık sisteminin kendilerini koruyacağına, kendilerine bu yönde cezai yaptırım uygulanmayacağına ilişkin inançtan gelmektedir. Aslında bu inanç onlarca yıllık bir pratiğin tezahürüdür. Failler cezasızlık pratiğinin kendilerine sağladığı o konforlu alanın avantajlarıyla hareket ediyorlar ve kendilerini teşhir etmekten de çekinmiyorlar. Tutuklanmayacaklarına olan inanç onları bu eylemleri yaptıktan sonra birde bu kamuoyuyla paylaşma noktasında teşvik ediyor. Ne yazık ki cezasızlık sisteminin geldiği boyut artık bu derinlikte bir pervasızlığa yol açabiliyor” ifadelerini kullandı.
‘HER YIL DAHA DA ARTIYOR’
İşkence ve kötü muamele vakalarında her geçen artış yaşandığına dikkati çeken Güven, şöyle devam etti: “ 2022 yılında bölgede en az 15 yurttaşın gözaltı yerlerinde, 115 yurttaşında gözaltı yerleri dışında ve 42 yurttaşında hapishanelerde işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını tespit ettik. Bir bütün olarak değerlendirildiğinde bunların tekil münferit olaylar olmadığını biliyoruz. Uzun yılların getirdiği sistematik Kürt meselesindeki güvenlik odaklı çözüm anlayışı, Kürt meselesindeki çözümsüzlükteki ısrar hak ihlallerinin giderek artması, yoğunlaşması, sivil yurttaşların can ve vücut dokunulmazlığı konusundaki güvenliklerinin sağlanması noktasında gittikçe bir güvensizlik ortaya çıkıyor. Bu konuda sivil yurttaşlara bir teminat da söz konusu değil. Yaşamını yitiren veya işkence kötü muameleye maruz kalan yurttaşlar ve aileleri hukuka güvenmiyorlar.”
Tüm bu olumsuz tabloya rağmen işkence ve kötü muameleye maruz kalanların hukuki mücadelelerini sürdürmeleri gerektiğinin de altını çizen Güven, “İşkence de zamanaşımı yoktur. Failler bugün olmasa da bir gün yargı önünde yargılanacak. Mücadelemiz ile bu faillerin hukuk önünde hesap verileceğine inancımız tamdır” dedi.
MA / Eylem Akdağ