SEMSÛR - Semsûr'da depremden bu yana çalışmalarını sürdüren Çocuk Hakları Odaklı Kriz Yönetim Ağı, çocuklar için çeşitli ekinliklerin yapılacağı “Umut Bahçesi” oluşturdu.
Mereş merkezli depremlerden sonra Amed Kent Koruma ve Dayanışma Platformu bünyesinde kurulan Çocuk Hakları Odaklı Kriz Yönetim Ağı (Tora Rêvebarîya Krîzê ya Mafparêz a Zarokan a Amedê), Semsûrlu çocuklar için 5 aydır çalışmalarını sürdürüyor. Amed Barosu Çocuk Hakları Merkezi, Rengarenk Umutlar Derneği, Çocukça, Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği, İnsan Hakları Derneği (İHD) Çocuk Hakları Komisyonu, Çocuk İçin Adalet, Eğitim Sen Amed Şubesi, Lotus Genç Alan Derneği'nin yer aldığı ağ, Semsûr’da halk tarafından kurulan çadır kentlerde çocuklar için oyun alanları kurarak çocuklarla birlikte çeşitli etkinlikler düzenliyor. Çocuklar için atölye ve çeşitli oyunlar düzenleyen Ağ, çocuklara psikolojik destek sunuyor.
Ağın çalışma yürüttüğü yerlerden biri de Semsûr merkez Cumhuriyet Mahallesi’nde emek örgütleri tarafından kurulan Narlı Kuyu çadır kenti. Onlarca ailenin yaşadığı çadır kentte ağ gönüllüleri her gün çocuklar için resim, müzik, dans ve drama atölyeleri düzenliyor. Çocuklar için oyun çadırı kurarak yaşam alanı oluşturan ağ gönüllüleri, çocuklar ile birlikte çeşitli sebzelerin ekimini gerçekleştirerek “Umut Bahçesi” oluşturdu.
Ağ gönüllüsü Sosyolog Ferhat Pekdoğan (29), 5 aydır sürdürdükleri çalışmaları, deprem sonrası çocuklar için oluşturulan yaşam alanlarının önemini, deprem sonrası çocuklarda oluşan davranış değişiklikleri ve çocukların maruz kaldığı hak ihlallerini Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.
‘DAVRANIŞ DEĞİŞİKLİKLERİ BAŞ GÖSTERDİ’
Ağın depremin ilk günlerinde kurulduğunu belirten Pekdoğan, ağ içinde bulunan derneklerin yıllardır Amed sahasında çalışma yapan dernekler olduğunu kaydetti. Depremin ilk günlerinde Amed’te çalışma yürüttüklerini söyleyen Pekdoğan, 18 Şubat’tan bu yana Semsûr’da çalışma yürüttüklerini, çocuklar için yaşam alanı oluşturmaya başladıklarını ifade etti. Pekdoğan, “Deprem sonrası Akut dönemindeki çocukların davranış bozukluklarının başında şiddet geliyordu. Çocuklar depremin neden olduğu etkiyi şiddet ile üstünden atmaya çalışıyordu. Çocuklar ailelerine, biz eğitmenlere şiddet uygulamaya çalıştılar. Bunun dışında altına kaçırma, uykudan irkilerek uyanma gibi davranış değişiklikleri baş gösterdi” dedi.
‘AMAÇ PSİKOSOSYAL VE KÜLTÜREL DESTEK’
Toplanma alanlarında çocuk alanlarının önemine vurgu yapan Pekdoğan, depremden en fazla etkilenen kesimlerin başında çocukların geldiğini kaydetti. Pekdoğan, yaşam alanlarının çocukların davranışları üzerine etkilerini şu şekilde anlattı: “Korumaya muhtaç olan çocuklar, hep ebeveynlerinin korumasında yaşadılar, ta ki deprem zamanına kadar. Çocuklar ebeveynlerinin de kendilerini koruyamadığına şahit oldular. Bu sürecin ardından şimdi çocuklar çok dar çadırlarda yaşamlarını sürdürüyorlar. Bu dar alanlarda kalan çocukların kendilerini deşarj etmeleri için çocuk oyun alanlarına ihtiyaç var. İlk günlerde çocuklar birbirlerine taş atıyor, kavga ediyorlardı. Bunun nedeni ise bir etkinlik alanlarının olmamasıydı. Bizim amacımız psiko sosyal ve kültürel destek vermek.”
‘ÇOCUKLAR KENDİLERİNİ DEŞARJ EDİYOR’
Ağın amacının modüller ile çocukların kişisel gelişimlerini sağlamak olduğunun altını çizen Pekdoğan, “Modüller ile çocukların kişisel gelişmesi, kendilerini, dünyayı, ailelerini tanıya bilmelerini ve çevreleri ile uyumlu hale gelmesini amaçlıyoruz. Biz yaşam alanı kurduk, bu alanda bitkiler ettik. Çocuklar ile birlikte ektiğimiz bitkilerimiz şu an boy vermeye başladı. Bitkilerin bakımlarını da çocuklar ile birlikte yapıyoruz. Çocuklar ile birlikte gerçekleştirdiğimiz atölyelerin içeriği uzmanlar tarafından belirleniyor. Daha önce farklı sivil toplum kuruluşları tarafından afet sonrası çocuklara uygulanan modüller var, onları uyguluyoruz. Bu modüllerden çok olumlu geri dönüşte aldık. İlk akut dönemini atlattıktan sonra modüllerde kimi değişiklikler yaparak ilerleme sağladık. Resim, müzik, kukla yapma atölyeleri, spor faaliyetleri ile çocuklar kendilerini deşarj ediyor. Her gün çocukları iki yaş grubuna ayırarak farklı etkinlikler ile kendilerini deşarj etmelerini sağlıyoruz” diye konuştu.
‘PSİKOLOG İHTİYACI VAR’
Çocuklara ailelerin gözetiminde psikolojik destek sunduklarını belirten Pekdoğan, “Yaptığımız çalışmaları raporlayıp sonuçları psikolog arkadaşlar ile paylaşıyoruz. Biz bunu yapabiliyoruz, ancak Adıyaman genelinde bir çok çadır kente bu imkan yok. Çocuklar, aileler bundan bi haber. Yıkımın boyutu çok büyük, bunun için psikolog ihtiyacı uzun bir süre hep olacak. Depremden sonra temas ettiğimiz çocuklarda yaşanan olumlu gelişmeyi gözlemlemek mümkün. Kendi içine kapanık olan çocuklar, şimdi bir birleri ile oyu oynuyor ve kimi olumsuz alışkanlıklarını terk etmiş durumdalar. Her toplanma alanında çocuk alanları olması önemli. Çocuklar için yaşam alanı oluşturulmayan yerlerde çocukların daha çok şiddete meyilli olduklarını gözlemliyoruz. Çocuklar ilk başta yaşadıkları bu alanlara ‘çadır’ derdi, ancak zaman ilerledikçe ev demeye başladılar. Çünkü bir süre sonra benimsemeye başladılar” ifadelerini kullandı.
GÖÇMEN ÇOCUKLAR
Narlı Kuyu çadır kentinde kalan ailelerin çoğunluğunun göçmen ailelerden oluştuğunu dile getiren Pekdoğan, “Çok fazla göçmen grup var ve bizim en zorlandığımız konuların başında dil sorunu geliyordu. Biz çoğu çocuğa erişemiyorduk. Bizde yaş grubu olarak daha büyük olan çocuklar aracılığıyla küçük çocuklara ulaşabildik. Biraz olsun Türkçe bilen kişiler bize tercümanlık taptı, bu şekilde çocuklara dokunabildik. Biz dil bilmiyoruz diyerek o çocuklara sırt çeviremezdik. Onlar bugünün çocukları, yarının geleceği. Onlar büyüyüp toplumun çeşitli yerlerinde önemli mevkilere gelecekler. Biz onlara sırt dönersek onları karamsarlığa itmiş oluruz” dedi.
‘İSTİSMARA DİKKAT ETMEK GEREK’
Çocukların maruz kaldığı hak ihlallerinin başında istismarın geldiğinin altını çizen Pekdoğan, “Çocuklara istismar konusunda bilgi veriyoruz. Bu tarz alanlar çocuk istismarına meydan veren alanlar. Çok dikkat etmek gerek. Çocuklara bedenlerine kimsenin dokunamayacağını, onlardan izin almadan onlara kimsenin yaklaşamayacağını atölyeler ile anlattık. Biz eğitmenler olarak sadece 5 saniye sarılıyoruz, 5 saniyeden sonra sarılmayı bırakıyoruz. İlk günlerde biz sarılmıyorduk. Biz eğitimciyiz, bizimle bağ kuruyorlar. Yarın bir gün başka biri ile bağ kurup sarılmak isteyebilir ve istismara maruz kalabilir” şeklinde konuştu.
MA / Emrullah Acar