Sancar: Ülkedeki fiili sistem mega kayyum sistemidir

img

ANKARA - HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar, 16 Nisan’daki referandumla kabul ettirilen ve Anayasa değişikliğinde Cumhurbaşkanlığı sistemi olarak adlandırılan sistemin gerçek adının ‘mega kayyumluk’ sistemi olduğunu söyledi. 

HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar, Türkiye'de demokratik bir yerel yönetim sisteminin çok fazla mevcut olmadığını, OHAL ilanıyla da artık ortadan kaldığına dikkat çekti. 
 
"Bütçenin kendisi ya da bütçe tasarısı iktidarın hangi zihniyetle yönetmek istediğini de gösterir" diyen Sancar, şöyle konuştu: "İktidarın darbe girişimiyle mücadele adı altında yaptığı işlere bakarsanız, darbe zihniyeti ve darbe teşebbüsüne karşı samimi bir tedbir paketine sahip olmadığını rahat görürsünüz. OHAL çerçevesinde ilk yaptıkları işlerden biri belediyelere kayyum atanmasını mümkün kılan kanun hükmündeki kararnameyi yayımlamak oldu. Oysa 19 Ağustos 2016'da, burada, torba yasada böyle bir hüküm varken bunu bütün partiler bir araya gelip tartışmıştık ve bizlerin muhalefeti sonucu, itirazları sonucu bu düzenleme o torba yasa tasarısından çıkarılmıştı. Peki, neden daha sonra böyle bir kanun hükmündeki kararname çıkardınız? Çünkü iktidar, mevcut yerel yönetim mevzuatına göre hareket ederek belediyelere el koymasının mümkün olmadığını görüyordu. O zaman, darbe girişimiyle mücadele gerekçesiyle ilan edilen olağanüstü hâlin imkânlarını devreye soktu."
 
Sancar, "Bu bütçeye baktığınızda ve genel uygulamaları dikkate aldığınızda şu an ülkede bulunan fiili sistem bir mega kayyumluk sistemidir" diyerek, bu sistemin 16 Nisan’daki şaibeli referandumla kabul ettirilen Anayasa değişikliğinde Cumhurbaşkanlığı sistemi olarak adlanrıldığını ancak bunun gerçek adının bütün ülkeye hükmeden mega kayyumluk sistemi olduğunu ifade etti. 
 
HDP Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ise Meclis’te devam eden bütçe görüşmelerinde hükümete yüklendi. Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini gündeme getiren Yiğilap, "Bu ülke 12 Eylül 1980'i yaşadı; 1960'ları yaşadı, 1970'leri yaşadı, 1993'ü yaşadı, e-muhtıraları yaşadı, 2000'leri yaşadı, halen hafızamızda canlı canlı tarihler duruyor. Bakın, 5 No’lu Cezaevi var, şu anda Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi üzerinden bir komisyon kuruldu, o komisyona gelen insanlar cezaevinde neler yaşadığını satır satır anlatıyor. Çoğu zaman duygulanarak anlatıyor çünkü 1980 cezaevi Türkiye tarihinin en kara dönemlerinden biridir. Şimdi, o uygulamaların hepsi neredeyse bütün Türkiye cezaevlerine sirayet etmiş durumda. Biz bugün burada 5 no’lu cezaevinin neden böyle olduğunu konuşuyoruz ama yanı başımızdaki bütün cezaevleri neredeyse bu uygulamalarla yüz yüze" diye konuştu. 
 
'ALANYA EMNİYETİNİ PKK Mİ KONTROL EDİYOR?' 
 
Antalya'nın Alanya ilçesinde gözaltına alındıktan sonra intihar ettiği iddia edilen Murat Araç'la ilgili İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun açıklamalarına da tepki gösteren Yiğitlap, "Bugünün İçişleri Bakanı onun PKK tarafından intihar etmesi talimatıyla intihar ettiğini söylüyor. Fakat o çocuğun üzerinde darp var, dişi kırılmış ve otopsi raporu henüz insanların eline geçmedi. Soruyorum ben o zaman Alanya'nın Emniyet Müdürü PKK'nin elinde midir? PKK mi orayı kontrol ediyor, PKK mi diyor 'Hadi sen git buradan intihar et, ben sana bu emri veriyorum.' O emniyetin orada bir görevlisi yok mu? Nasıl intihar edebiliyor? Bu da ve bu vebal de sizin üzerinizdedir" dedi. 
 
'BÜTÇEYİ TAYBET ANA'NIN CENAZESİNİ SOKAKTA BEKLETENLER YAPIYOR'
 
Yiğitalp, şöyle konuştu:"Karanlık bir dönemden geçiyoruz, OHAL döneminden geçiyoruz, KHK'lar üzerinden geçiyoruz ve bu ortamda, bu koşullarda bu kadar ağır ihlallerin olduğu bir yerde, bu zihinsel yapı, bu mantık bütçe getirdi buraya. Bunun bütçesini oyluyoruz burada, bunun bütçesini tartışıyoruz. Bu bütçeye sahip olanların, bu bütçeyi verenlerin Meclis’teki üyeleri zamanında Taybet İnan'ın yedi gün sokakta cenazesinin yerde yattığını görüp sessiz kalanların da sorumlusu olduğunu hatırlatarak bir şey söylemek istiyorum. Bakın, Taybet İnan'ın çocuğu şöyle bir cümle kurmuş, 'Annem, tam tamına yedi gün sokakta kaldı. Hiç birimiz uyumadık, köpekler gelir, kuşlar konar diye. O orada yattı, biz 150 metre ileride öldük.' O gün bu ülkenin vicdanları öldü. Yedi gün orada cenazesini izleyip sessiz kalanlar bu insanlık ayıbından, bu utançtan hiçbir zaman ve hiçbir zaman asla ve asla kurtulamayacaktır. O cenazeyi izleyenlerin de, o cenazeyi yaşatanların da, o katliamları yapanların zihinsel yapısı ve cezasızlık, kuralsızlık bugün o bütçeyi yapıyor."