7 Haziran’dan 23 Haziran’a: HDP yine sahnede

img

ANKARA - AKP’nin iktidarını sarsan 7 Haziran seçimlerinin üzerinden 4 yıl geçti, ancak etkisi hala sürüyor. HDP Sözcüsü Günay Kubilay, “7 Haziran’a sahip çıkılsaydı, bugün İstanbul seçimleri iptal edilmezdi” derken, yazar Veysi Sarısözen, 23 Haziran’da da AKP’ye “darbe” indirileceğini söyledi. 

Türkiye tarihinin önemli ve dönüm noktası olan seçimlerin başında gelen 7 Haziran Genel Seçimleri üzerinden 4 yıl geçti. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “400 vekil verin bu iş bitsin” çıkışlarına, HDP’nin parti olarak seçimlere girme kararı ve çoğulculuğu Meclis’te temsil etmesiyle yanıt verdi. İktidar ise toplumdaki alternatif arayışına karşın Türkiye’yi sivil ve askeri darbe mekaniğinin yeniden devreye girmesine sürükledi. 
 
31 Mart Yerel Seçimleri’nin geride bırakıldığı ve 23 Haziran İstanbul seçimlerinin yaklaştığı bugünlerde, aradan geçen 4 yıla rağmen toplumun alternatif arayışı ve “tekçiliğe” karşı çıkışı diriliğini koruyor. 23 Haziran seçimlerinin neden ve nasıl, hangi amaç ve araçlarla iptal edildiği sorularının yanıtı, 7 Haziran seçimlerinin öncesi ve sonrasında gizli. 
 
7 HAZİRAN’A GİDERKEN
 
Kürt sorunun çözümünde en üst nokta olan 28 Şubat Dolmabahçe Mutabakatı’nın açıklandığı ve Erdoğan’ın reddederek süreci “buzdolabına” kaldırdığı bir dönemde, 7 Haziran seçim sürecine kapı aralandı. 31 Mart seçimlerine benzer şekilde siyasi iktidar kendisi dışındaki her kesimi “Haçlı ittifakının” bir parçası olarak ilan etti. CHP, MHP, HDP, FETÖ ve PKK’nin kendilerine karşı ortak bir kampanya yürüttüğünü ileri sürdü. 
 
Aynı zamanda siyasi iktidar ekonomik ve siyasi sıkışmışlığını “çözüm süreci”ni kendisine siyasi ve oy kazanımı olarak döndürmeyi hedefledi. 7 Haziran seçimlerini “Türk Tipi Başkanlık Sistemi” üzerinden kurgularken, “400 milletvekili verin” ve “Ben halkın seçtiği cumhurbaşkanıyım” gibi Erdoğan’ın ifadeleri bunun göstergesiydi. 
 
7 HAZİRAN’IN SONUÇLARI
 
7 Haziran seçimleri iki önemli sonucu doğurdu: Birincisi, seçimlere parti olarak giren HDP’nin yüzde 13 oy alması halkların önündeki barajın yıkılması, demokratikleşme sürecinin önünün açılması ve halkların Meclis’te temsil edilmesini sağladı. İkinci olarak, AKP’nin “400 milletvekili” hayaline darbe vurarak, tek başına iktidar olmasına ve başkanlığa giden yola engel oldu. 
 
Seçim sonuçları ardından Erdoğan’ın seçimden önce sık sık dile getirdiği “B ve C planları devreye girer” tehditleri hayata geçmeye başladı. “B ve C planlarının” ne olduğuna dair iktidar seçimden önce 5 Haziran 2015 tarihinde HDP’nin Diyarbakır mitinginde DAİŞ’lilerin bombalı saldırısıyla bir ipucu vermişti. Ardından yine DAİŞ’lilerin 20 Temmuz’da Suruç’ta yaptığı katliam, 22 Temmuz’da Ceylanpınar’da iki polisin öldürülmesi ve ardından 24 Temmuz’da PKK’ye yönelik yoğun hava saldırısı çözüm sürecini bitirdi ve AKP’nin “iktidar yoksa savaş var” politikası devreye girmiş oldu. 
 
Türkiye tarihinin en kanlı katliamı olan DAİŞ’lilerin yaptığı 10 Ekim Ankara Katliamı dahil, DAİŞ’in Antep hücresi tarafından yapılan tüm katliamlarda devlet görevlilerin açık ihmali ve katliam zemin hazırlayan pratikleri yargı süreçlerinde raporlarla ortaya çıktı. Keza dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, 10 Ekim katliamının oylarını artırdığını açıklamıştı.
 
SAHTE KOALİSYON DÖNEMİ!
 
Türkiye’de daha önce görülmemiş düzeyde şiddetin arttığı 2015 yaz aylarında bir yandan da siyasi partiler arasında koalisyon görüşmeleri sürdü. Cumhurbaşkanı seçimlerden tam 4 gün sonra kapandığı Saray’ında ortaya çıktı ve yollarına devam edecekleri mesajlarını verdi. 
 
2000’lerden bu yana Erdoğan’ın önünü siyaseten açan iki güç; CHP’li Deniz Baykal ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise seçimlerden sonra yine devreye girdi. 
 
10 Haziran 2015 günü yapılan Baykal ve Erdoğan görüşmesi ile MHP’nin Meclis Başkanlığı’nda AKP’den yana tavır koyan tutumu, 1 Kasım seçimlerine kadar gelen süreci belirledi. MHP’nin 7 Haziran öncesindeki “Başkanlık sistemi İmralı sistemidir” duruşu, 7 Haziran sonrasında başkanlık sistemini fiiliyattan resmiyete dönüştüren bir tutuma evirildi. 
 
HDP tutumun, AKP’nin 15 Temmuz 2015 tarihindeki ziyaretinde, “Barış, Adalet ve Demokrasi” başlıklı bir çözüm planı sunarak gösterdi. 
 
CHP, MHP ve AKP ise bir koalisyon görüşmesi sürecine girdi. 13 Ağustos günü Kılıçdaroğlu-Davutoğlu görüşmesinde koalisyon çıkmadı. AKP, aylarca CHP’yi masada tutmayı başardı ve baskın seçim için gerekli şartların oluşması sağlandı. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Başbakan'dan bize şu ana kadar bir koalisyon değil, 3 aylık seçim hükümeti teklifi geldi” açıklaması, 67 gün boyunca yurttaşların “koalisyon beklentisi” ile oyalandığının göstergesiydi. 
 
Sivillere yönelik arttan şiddet ve “sahte koalisyon görüşmeleri” sonucunda 7 Haziran seçimleri iptal edildi. Günümüzde bütün muhalefetin diline pelesenk olan “sivil darbe” ifadesini, 7 Haziran seçimlerinin iptal sürecinde ilk kez HDP yönetimi kullanmıştı, ancak yeterli desteği göremedi.
 
7 HAZİRAN’A SAHİP ÇIKILSAYDI 
 
İstanbul seçimlerinin iptali, Erdoğan’ın 7 Haziran öncesi dile getirdiği “B ve C planlarının” devreye konulduğu sürece benzetiliyor. Bu noktada HDP Sözcüsü Günay Kubilay, şu değerlendirmeyi yaptı: “31 Mart seçimleri AKP’de çok büyük bir kan kaybı olduğunu gösterdi. Kan kaybı sürecini durdurmanın amiral gemisi İstanbul idi ve 7 Haziran seçimleri sonrasının bir benzeri oyalama sürecine girildi. 35 gün geçti. AKP yetkilileri, ‘Bir şeyler oluyor’ diyerek, hiçbir tane delil sunamadı. AKP-MHP iktidar bloğu, YSK eliyle bir sandık darbesi gerçekleştirerek, İstanbul seçimlerini iptal ettiler. Dolayısıyla 7 Haziran ile 31 Mart sonrası İstanbul’un iptali aynı mantalitedir. 7 Haziran dönemi sandıktan çıkan siyasi iradeye herkes sahip çıksaydı, AKP’nin dışındaki 7 Haziran sonuçlarına sahip çıkan partiler birlikte bir adım atsalardı, sandıktan çıkana, sokakta sahip çıkacak bir iradesi ortaya konsaydı, bugün sistematik olarak darbeler dönemine girilmezdi. İstanbul seçimi bugün iptal edilmezdi.”
 
‘MANTELİTE AYNI’
 
Kubilay, 7 Haziran sonrası CHP’nin merkezi politikalarını eleştirerek, “Bu süreçlerde CHP merkezi politikalarının sorumluluğu büyüktür. İyi düşünülmesinde fayda var. Bugün 31 Mart seçimlerinde İstanbul’un iptale edilmesini sağlayan mantalite aynı zamanda bizim eş genel başkanlarımızın, milletvekillerimizin dokunulmazlıkları kaldırarak, tutuklamasına sağlayan mantalite ile aynıdır” dedi.
 
‘SANDIK İLE SOKAK BİRLEŞMELİ’
 
Kubilay, 7 Haziran’da gerekli tutumu göstermeyen muhalefet güçlerine, “Demokrasi İttifakı” çağrısı yaptıklarını söyledi. Kubilay, şöyle konuştu: “Süregiden otoriter rejim ve onun ortaya çıkardığı yıkıcı sonuçlara itirazı olanları ortak paydaya çağırıyoruz. Hem parlamento içi hem parlamento dışı muhalefetedir çağrımız. Ben demokrasi gücüyüm diyen, demokrasi ortak paydasında buluşmak durumdadır. 7 Haziran örneğinde görüldüğü gibi sadece kazanmak yetmez. Sandıkta kazandığınızı sokaklarda, fabrikalarda, tarlalarda, üniversitelerde, tersanelerde, yaşam nerede sürüyorsa sahip çıkmak gerekiyor. Türkiye’de şu anda sandıktan çıkan iradeye rıza göstermeyen, o iradeyi bir şekilde yasal zor yoluyla değiştirmek isteyen bir anlayış var. Anti-demokratik darbeci zihniyet var. Bu zihniyeti önleminin yolu sadece iradeyi sandığa yansıtmak değil, onunla birlikte sandık ile sokak iradesini birleştirmektedir.”
 
HDP YİNE SAHNEDE 
 
7 Haziran üzerinden geçen 4 yıl içinde gelişen şiddetin en büyük maruz kalanı ise siyaset arenasında HDP oldu. Fakat HDP, 7 Haziran’dan sonra 31 Yerel Seçimlerde “Kürdistan’da kazanmak, Türkiye’de kaybettirmek” stratejisiyle sahneye çıktı. Gazeteci-yazar Veysi Sarısözen, şu değerlendirmede bulundu: “7 Haziran’dan sonra topyekûn saldırılar hiçbir sonuç doğurmadı ve HDP 31 Mart'ta AKP'yi yenilgiye uğrattı. AKP-MHP koalisyonunun HDP'ye karşı yürütmüş olduğu saldırılar, çok ağır yaralar açmış olmakla birlikte hiçbir sonuç vermedi. 7 Haziran 2015’te indirilen darbeyi, 31 Mart'a indirilen darbe takip etti. 23 Haziran seçimlerinde de aynı darbe indirilirse, göreceğiz ki AKP için işler karışacak. Büyük olasılıkla yeni partilerin kurulma süreci hızla gelişecek.”
 
MA / Selman Güleryüz – Deniz Nazlım