DBP Eş Genel Başkanı Arslan: 31 Mart kayyumlarla hesaplaşma günü

img

DİYARBAKIR - DBP Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan, 31 Mart yerel seçimlerinin kendileri açısından “kayyumlarla hesaplaşma günü” olduğunu söyledi.

 
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kayyum raporunun açıklandığı toplantıda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
Arslan sözlerine PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle 113 gündür açlık grevi eylemini sürdüren DTK Eşbaşkanı Leyla Güven ve cezaevlerinde açlık grevi eylemini sürdüren tutukluları yanı sıra yerine kayyum atanıp, tutuklananan DBP’li belediye eşbaşkanlarını selamlayarak başladı.
 
28 ŞUBAT
 
28 Şubat’ın yıldönümüne işaret ederek, Türkiye’nin tarihte darbelerle anılan bir ülke olduğunu söyleyen Arslan, “28 Şubat bir yanı ile darbeyi hatırlatırken, diğer yanı ile Cumhuriyet tarihinde yaratılan bütün problemlere çözüm ışığı olabilecek Dolmabahçe Mutabakatını bizlere hatırlarıyor. 28 Şubat hem darbeleri  hem de halkların özlemini duyduğu ve gelişmesini istediği demokratik çözümü temsil edecektir. AKP’nin darbeci zihniyeti Türkiye’de böyle bir demokratikleşme sürecinin önünü aldı. Türkiye halkları açısından önemli bir tarihtir. Türkiye ya darbe zihniyeti ile yüzleşerek demokratik çözümü geliştirecek ya da halklarımızın ortak yaşam geleceğini karartacaktır” diye konuştu.
Kürt siyasetinin ise ülkede yaşanan sorunların demokratik yöntemlerle çözümü için mücadele ettiğini ifade eden Arslan, “Türkiye’nin darbelerle yüzleşmeden, demokratik çözümün gelişmeyeceğini acı tecrübeler edinerek öğreniyoruz. 28 Şubat 1997 darbesiyle yüzleşilseydi, 28 Şubat 2015’teki Dolmabahçe Mutabakatı ile Türkiye demokratik bir sürece girebilirdi” dedi.
 
‘ATANMIŞ BAKANLAR ÜLKEYİ YÖNETİYOR’
 
DBP Eş Genel Başkanı, sözlerinin devamında AKP hükümetinin politikaları sonucu Türkiye’nin bugün çöküşe girdiğini de söyledi. Arslan, bu konuda şunları söyledi: 
“Kürtleri darbelerle, kayyumla yönetme anlayışı, Türkiye’yi sistem olarak çöküsün içine getirmiştir. Kürt belediyelerine kayyum atayarak, sistemin düze çıkacağı zannedilmesin. Kürtlere atanan kayyumla kimse mücadele etmediği için, Kürtleri kayyumla baş başa bıraktıkları için kayyum sadece Kürdistan’da değil, bugün Türkiye kayyumla yönetiliyor. Bir grup atanmış bakanlarla yönetiliyor. Milletvekilleri seçilmişlerdir, bir cümle söz söyleyemezken, atanmış bakanlar Türkiye’yi yönetiyor. Kayyumdan söz edeceksek, Kürtlerin belediyesine atanan kayyumlar, aslında Türkiye halklarına atanmıştır.”
 
‘TÜM DARBELER KİRLİDİR’
 
Kürt sorununun Türkiye’nin temel sorunu olduğunun altını çizen Arslan, “Türkiye’de alternatif yaşamın önüne geçmeye çalışıyorlar. Türkiye’de demokratikleşmenin önünü açacaksak, öncelikle bu darbeci zihniyetten vazgeçmek lazım. AKP, Türkiye’de iktidara gelirken, 28 Şubat postmodern darbenin mağduriyetini anlıyordu. Ama askeri darbeyi iktidar darbesine dönüştürmüştür. Bizim açımızdan tüm darbeler kirlidir. Ama sivil darbenin daha çirkin olduğunu biliyoruz” ifadelerini kullandı.
 
‘5 NİSAN TOPLUMSAL KUTUPLAŞMANIN BAŞLANGICIDIR’
 
Aslan, ardından Dolmabahçe Mutabakatı’nın önemi üzerinde durdu. Arslan, bu konuda şunları dile getirdi: 
 
“Türkiye’deki sorunların çözümü, darbe zihniyeti ile yüzleşilmesiyle mümkündür. O süreç tarihi anlamda boşa çıkarılmamış olsaydı, Erdoğan’ın süreci bitirme yaklaşımı gelişmemiş olsaydı, 28 Şubat Türkiye’de barışın önünü açacaktı. Bu AKP darbesiyle boşa çıkarıldı. 5 Nisan 2015’ten beri Sayın Öcalan’a uygulanan insanlık dışı ağır tecrit politikası ile Türkiye’nin geldiği nokta ortadadır. Türkiye’nin temel sorunu, toplumsal sorundur. Bu sorunlar ortadan kaldırılmadan hiçbir sorunun çözülemeyeceğini biliyoruz. 5 Nisan, toplumsal kutuplaşmanın başlangıcını ifade ediyor. Sayın Öcalan şahsında değil, Türkiye’nin tamamında tecrit var. Bugün Türkiye’nin selam verebileceği ülke dahi kalmamıştır. Tecrit ve darbe yaklaşımı Türkiye’yi yaşanmaz hale getirmiştir. Kayyum Kürtlerin iradesine atanmaya çalışıldı, orayla sınırlı kalmadı temel bir anlayışa dönüştü.” 
 
‘KÜRTLERİ AKP ZULMÜ İLE BAŞBAŞA BIRAKMA ANLAYIŞI’
 
AKP hükümetinin politikalarına karşı muhalefete birlik çağrısında bulunan Arslan, şunları söyledi: 
 
“Türkiye’deki bütün muhalefete sesleniyorum; Kürtleri AKP’nin zulmü ile baş başa bırakma yaklaşımı, sadece Kürtlerle sınırlı kalmıyor ve ülkeyi yaşanmaz bir hale getiriyor. Kürtlerin demokrasi ve özgürlük talepleri ile ilgili, Türkiye’de siyaset yapan bütün çevrelerin güçlerini Kürtlerle yan yana getirerek, AKP’nin kayyum zihniyetine karşı mücadele etmelidir. Kürtlere yoldaş olmayanların, bu politikalardan şikayet etme hakkının olmadığını düşünüyoruz. 
 
‘KAYYUMLARLA 31 MART’TA HESAPLAŞMAMIZ GEREKİYOR’
 
Türkiye’de kayyum zihniyeti yönetimdedir. 31 Mart bizim için dönüm noktası olmalıdır. Sorun belediyeleri yönetmek değildir. Türkiye’de özgürlükçü anlayışı ortadan kaldırmak isteyen anlayışa karşı demokratik anlayışın olduğunu göstermek açısından 31 Mart seçimlerini kazanmak zorundayız. Bakınız kayyumların ilk icraatı, halkların, kadınların kendi kendini yönettiği alanları kapatmak oldu. Bu ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanı tekçiliğe inanıyor. Kendisinin dışında olan tüm diller, farklılıklar, toplumun yarsını oluşturan kadınlar, onun için hiçbir anlam ifade etmiyordu. Tüm bunlar kayyumlar eliyle bir bir saldırarak, ortadan kaldırıldı. Bu zihniyetle mücadele etmek için bizlerin belediyeleri ele geçirmesi gerekiyor. Kayyumlarla 31 Mart’ta hesaplaşmamız gerekiyor. 
 
‘TEKÇİ ANLAYIŞA KARŞI ÇOĞULCU ANLAYIŞ’
 
2014 yerel seçimlerde güçlü sonuçlar elde ettik, bu dönem daha güçlü sonuçlar elde edeceğiz. Kürdistan’da ciddi bir ittifak söz konusudur. Belediye başkan adaylarımızı, kayyum politikaları ile hesaplaşmak, halkı onurlu bir şekilde temsil edebilmek için, ittifak politikalarını doğru temelde halka yaymak gerekiyor. AKP’nin dayattığı tekçi anlayışa karşı çoğulcu anlayışı açığa çıkartmamız gerekiyor. 
 
‘KARANLIĞI YIRTIP ATMAK İÇİN’
 
2014’te seçilen bir çok arkadaşımız cezaevlerine konuldu, görevlerinin başında değiller. Şuanki belediye eşbaşkanlarımızın onların da hesabını 31 Mart’ta sorması için seçimlere güçlü girmeliyiz. Başaracağımıza olan inancımız tamdır. Bunu daha güçlü kılmak bizim çabamız ile orantılı gelişecektir. Her adayımızın almış olduğu sorumluluğun kıymetli olduğunu düşünüyoruz. Ama bu süreci güçlü bir hesaplaşmaya dönüştürmek, tekçiliği dayatan zihniyette karşı nasıl geliştirileceğinin cevabını ortaya koymamız gerekiyor. Sadece bir belediye temsil etmek değil, sorunların çözülmesi için alternatif yaşamın olduğunu Türkiye’ye anlatmak zorundayız. AKP’nin tekçi politikaların mecbur olmadığımızı 31 Mart’ta anlatmak zorundayız. Türkiye’ye dayatılan karanlık geleceği yırtıp atmak için herkesin Kürtlerle bir araya gelmesi ve el ele vermesi gerekiyor.”