Amed vekil adayı Eren: Kürt sorununun çözümü için en önemli aktör Öcalan'dır

img
AMED - Devletin Kürt inkarı üzerinden politika yürüttüğünü belirten Yeşil Sol Parti Amed milletvekili adayı Serhat Eren, “Bu ülkenin en büyük sorunu Kürt, demokrasi ve özgürlükler sorunudur. Kürt sorununun çözümünün en önemli aktörü de Sayın Öcalan’dır” dedi.  
 
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine sayılı günler kalırken, siyasi partiler 14 Mayıs’a hazırlanıyor. Sahaya hızlı giriş yapan Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) de Edirne’den Kars’a tüm illerde halk buluşmaları, büro açılışları, esnaf ziyaretleri gerçekleştiriyor. Kendisi de Amedli olan ve memleketinden 5’inci sıradan aday olan avukat Serhat Eren, tecrit başta olmak üzere Kürt sorununun çözümü için çalışacağını dile getirdi. 
 
Serhat Eren
 
‘DEVLETİN ZULMÜYLE KÜÇÜK YAŞLARDA TANIŞTIM’
 
Eren, henüz küçük yaşlarda her Kürt gibi devletin zulmüyle karşı karşıya kaldığını belirterek, “1977 yılında Amed’in Kulp ilçesinde dünyaya geldim. Her Kürt gibi çocukluğumda okuldayken devletin acımasız yüzüyle tanıştım. Henüz Türkçeyi bilmediğimiz dönemlerde devletin bir temsilcisi gibi duran eğitim kurumundaki öğretmen zulmüyle tanıştım. Dolayısıyla devletin acımasız yüzüyle ilkokulda tanıştım daha sonraki yıllarda da her bir Kürt gibi sürekli bir şekilde acımasız yüzüne ve zulmüne maruz kaldık. Lise 2’de Kulp’un devlet tarafından yakılması neticesinde Diyarbakır’a göçmek durumunda kaldım. Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okudum. 2000 yılından beri de Diyarbakır’da avukatlık yapıyorum. Sivil toplum örgütlerinde çalıştım, 15 yılı aşkındır Diyarbakır Barosu’nun bütün kurullarında çalıştım. Bir dönem HDP PM üyeliği yaptım son dönemde ise Hukuk ve İnsan Haklarından sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcılığı yaptım” diye belirtti. 
 
‘HALK FAŞİZMDEN KURTULMAK İSTİYOR’
 
Halkın artık AKP-MHP iktidarından kurtulmak istediğini sözlerine ekleyen Eren, “Seçim bölgelerinde çalışıyoruz, dolaşıyoruz, halkla temas kuruyoruz. İnsanların yaklaşımından şunu çok açık bir şekilde çıkarıyoruz, insanların gözlerine bakınca dahi 20 yıllık AKP-MHP faşizminden kurtulmanın olanaklı olduğunu ve bu konuda halkın umut beslediğini görebiliyoruz. Sokak sokak, köy köy gezdiğimiz yerlerdeki insanlar bu faşist sistemden kurtulma çabasının olduğunu ifade etmek gerekiyor. Hem Amed kent merkezi hem de ilçelerde kolluk güçlerinin, özellikle polisin çalışmalarımızı engelleme çabası içerisinde olduğunu da ifade edebilirim. Bütün partiler seçime giriyor ve bütün partilerin eşit, adil bir şekilde seçim çalışması yapması gerekiyorken partimize yönelik devletin yıllardır saldırısı seçim döneminde de devam ediyor. Fakat Kürtler tarihlerinde bu engellemeleri hep aştı bundan sonra da aşacaktır. Seçime de büyük bir motivasyon ve heyecanla çalışmaları yürütüyoruz, başaracağız” dedi. 
 
‘İNKARA KARŞI ÇÖZÜM GÜCÜYÜZ’
 
Devletin Kürt inkarı üzerine hareket ettiğini vurgulayan Eren, “Kürtlerin dilini, kültürünü, değerlerini ve varlığını reddetme ve bu değerlerine saldırmayı uzun yıllardır önüne almış bir devlet sistemiyle karşı karşıyayız. Tamamen Kürdün yokluğu, inkarı üzerine inşa edilmiş bir sistemle karşı karşıyayız. Özellikle 2015 yılından sonra Kürtleri bir bütün olarak hem Kürtleri hem Kürt siyasetçilerini tasfiye etme çabası çok sistematik bir şekilde hayata geçirilmiş durumda. Bir sürü il, ilçe yöneticilerimiz, parlamenterlerimiz, eşbaşkanlarımız, hukuka aykırı bir biçimde gözaltına alındı, tutuklandılar. Partilerimiz kapatılmasına ilişkin davalar açıldı, Kobanê Davası dediğimiz kumpas davası açıldı, çok sayıda siyasetçimiz orada yargılanıyor. Yine cezaevlerinde binlerce insanımız haksız bir şekilde hiçbir suçları olmamasına rağmen cezaevlerinde rehine olarak tutuluyorlar. Bütün bunların amacı kuşkusuzu Kürt siyasetini tasfiye etmek, Kürtlerin siyasal alanda mücadelelerini engellemek, yok etmek üzerine kurulu bir politikanın sonucudur. Dolayısıyla insan hakları alanında o kadar çok ihlal var ki cezaevlerinden başlayan ihlal sokakta insanların düşüncelerini, meramlarını ifade etme konusunda da bir engele dönüşüyor. Yine birçok sivil toplum örgütünün örgütlenmesini ortadan kaldıracak bir uygulamayla da karşı karşıyayız. Biz Meclis’e bu ülkenin temel sorunlarını çözecek güçte olduğumuzu her seferinde ifade ediyoruz” diye konuştu. 
 
‘SAYIN ÖCALAN ROLÜNÜ OYNAMALI’
 
PKK lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin ülkedeki tüm sorunlarla bağlantılı olduğunu sözlerine ekleyen Eren, şöyle devam etti: “Parlamento zemini tek başına Türkiye’deki temel ve belki de yüz yıllık sorunları çözmenin tek alanı değil. Toplumun bir bütün olarak talebini güçlü bir şekilde ifade edilmesi gerekiyor, biz aslında o taleplerin Meclis’te dile getireni ve çözeni olarak oraya gitmeyi düşünüyoruz. Bu ülkenin en büyük sorunu Kürt, demokrasi ve özgürlükler sorunudur. Kürt sorunun Meclis zemininde çözülmesi için bir çaba içerisinde olacağımızı ifade edebilirim. Kuşkusuz bu tek yetmiyor, Kürt sorunun çözümünün adreslerinden biri ve en önemli aktörü Sayın Öcalan’dır. Sayın Öcalan’ın Kürt sorununun çözümünde rolünü oynayabilmesi için tecridin mutlaka kalkması gerekiyor. İşte bu seçim birçok yönüyle hem sistem hem AKP-MHP faşizmiyle hesaplaşacağımız bir seçimdir.” 
 
‘KAYBEDECEK BİR DAKİKAMIZ YOK’
 
Eren, konuşmasının devamında halklara çağrıda bulunarak şunları dile getirdi: “Bütün Kürtlere ve özellikle de Amed halkına çağrımız, bu seçimde AKP-MHP faşizmini, zulmünü ortadan kaldıracak, tarihin çöp sepetine atacak bir duruş ortaya koymaları. Özellikle 14 Mayıs’ta insanlar kendi iradelerini sandığa yansıtacak ama 14 Mayıs’tan önce bizim yapmamız gereken çok şey olduğunu ifade etmek istiyorum. Amed halkından özellikle şunu istiyorum, her bir Amedlinin kendi evini, binasını, mahallesini, köyünü, sokağını, ikna etmesi gerekiyor. Dolayısıyla bizim 14 Mayıs’a kadar kaybedecek bir dakikamız bile yok. Buna ilişkin bir çalışmanın ortaya koyulması gerekiyor. 
 
HALKIMIZ ROLÜNÜ YERİNE GETİRMELİ
 
14 Mayıs’ta da Amed’te 12 vekil toplamda da 100 vekil çıkarmak suretiyle 3’üncü yolun temsiliyetini sağlayacak aynı zamanda halkların bir arada yaşayabileceği, kendi dili, kültürü, inancıyla farkıyla kendisini yaşatabileceği, bu haklarının da anayasal güvence altına alacak yeni bir toplum sözleşmesini inşa etmenin yolu da 14 Mayıs’tan geçiyor. Bu nedenle halkımızın bu tarihi seçimde rolünü yerine getirmesini istiyoruz.”
 
MA / Eylem Akdağ - Mehmet Güleş