İmralı tecridi Adalet Bakanlığı'na soruldu

img

ANKARA - Uluslararası komplonun yıldönümünde İmralı’daki ağırlaştırılmış tecridi Meclis gündemine taşıyan HDP, “Toplumsal barışın tesisinin önünde bir engel olarak duran İmralı tecridinde neden ısrar edilmektedir” diye sordu.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Batman Milletvekili Feleknas Uca, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 15 Şubat 1999 yılında uluslararası komployla Türkiye’ye getirilmesi ve ağır tecrit altında İmralı Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulması ve aynı cezaevinde tutulan diğer tutuklular üzerindeki tecrit uygulamasına dair Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yanıtlaması talebiyle Meclis Başkanlığı’na yazılı soru önergesi verdi.  Önergede, “Öcalan, İmralı Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde, uluslararası hukuk ve uluslararası sözleşmelerin çiğnendiği koşullarda tutulmaktadır. Dünyanın farklı ülkelerinde ve Türkiye’de her yıl 15 Şubat’ta gerçekleştirilen eylem ve etkinliklerle bu duruma dikkat çekilmekte, Sayın Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşmasının önemine vurgu yapılmaktadır” denildi.
 
‘ÖCALAN ÇÖZMEK İSTİYOR’
 
Öcalan’ın Kürt sorununu karşılıklı diyalog ve müzakereyle çözmek istediğinin altı çizilen önergede, “Bu sorunu Türkiye’nin demokratikleşmesi sorunu olarak değerlendiren; Kürt halkının eşit haklara sahip olmasının ve halklarımızın barış içinde, kardeşçe yaşamasının önündeki engellerin kaldırılması için çabalayan bir kişi olarak hükümet ve devlet heyetleri ile görüşmektedir. 23 yıldır tecrit koşullarında yaşayan Sayın Öcalan’ın Kürt sorununun demokratik siyasi çözümünde en önemli isim olduğu hem çözüm sürecinde AKP Hükümeti ve devlet kurumları tarafından da kabul edilmiştir. Bugün ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son açıklamaları göz önünde bulundurulduğunda çözümün adresinin Sayın Öcalan olduğunu görmekteyiz” diye belirtildi.
 
İŞKENCE BOYUTUNDA
 
Öcalan’ın bir hafta içinde sorunu bitireceğine dair beyanı hatırlatılan önergede, şu ifadelere yer verildi: “İmralı Cezaevinde tutulan Abdullah Öcalan, yapılan 200 günlük açlık grevi eylemlerinin ardından 2 Mayıs 2019’da Adalet Bakanlığının özel izniyle 8 yılın ardından avukatlarıyla görüşmüştür. Son avukat görüşmesi ise 7 Ağustos 2019 tarihinde gerçekleşmiştir. Daha sonra ise kendisiyle hiçbir şekilde temas sağlanmamıştır. 27 Nisan 2020 tarihinden beri aile görüşüne izin verilmeyen Öcalan’la ilgili yasal bir hak olarak aralıksız her gün yüz yüze görüşme talebinde bulunan avukatları hiçbir başvuruya olumlu yanıt alamamıştır. Ailesinin sağlığı ile ilgili endişe duyması üzerine Sadece kardeşiyle telefon görüşmesi gerçekleştiren Sayın Öcalan’ın görüşmesi de yarıda kesilmiştir. Sayın Öcalan’ın dış dünya ile temas sağlayabileceği bütün araçlar ellerinden alınmıştır. Kendisinden sağlıklı bir haber alınmamasının yanı sıra mevcut koşullar, sosyal ve duyusal izolasyonu kötü muamele ve işkence boyutuna ulaştırmıştır. 
 
HUKUKTA YERİ ALMIYOR
 
Her tutuklunun veya hükümlünün, ailesi ve avukatlarıyla iletişim kurabilmesi yasalarla ve Türkiye’nin bağlı olduğu uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış bir haktır. Hükümlü ve tutuklulara tecridin uygulanmasını yasaklayan kural, işkence yasağıyla aynıdır ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. Maddesi’nde de yasaklanmıştır. Türkiye Anayasa’nın 17’nci maddesinde de tecridin uygulanmaması gereken bir işkence yöntemi olduğu belirtilmektedir. Dolayısıyla 20 yıldır İmralı Adası F Tipi Cezaevinde bulunan Abdullah Öcalan’a ve aynı cezaevinde bulunan diğer mahpuslara uygulanan tecrit ne iç hukukta ne de uluslararası sözleşmelerde yer almaktadır.
 
AİHM’E AYKIRI
 
Bu kapsamda, Avrupa İşkencenin Ve Gayriinsani Ya Da Küçültücü Ceza Veya Muamelenin Önlenmesi Komitesi (CPT) tarafından 28-29 Nisan 2016 Türkiye’de İmralı F Tipi Ceza İnfaz Kurumu (CİK) ziyaretine ilişkin rapor 20 Mart 2018 tarihinde yayınlanmıştır. CPT bu raporda, İmralı Cezaevinde tutulan tüm mahpusların herhangi bir gecikme olmaksızın aile ve avukatları tarafından ziyaret edilmelerinin sağlanması yönünde gerekli adımların atılması çağrısını yinelemiştir. CPT, ayrıca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış mahpuslara yönelik rejimin belirtilen notlar ışığında tamamen değiştirilmesi ve ilgili mevzuatın da buna uygun olarak düzenlenmesi yönündeki tavsiyesini ifade etmiştir. Buna istinaden, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, yayınladığı 24 Ocak 2019 tarihli karar metninde, CPT’nin, Abdullah Öcalan ve İmralı’daki diğer mahpuslara uygulanan tecride ilişkin tavsiyelerini takip etme ve Türkiye’yi bu tavsiyelere uyma çağrısında bulunmaktadır. Öte yandan; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Abdullah Öcalan’ın şartlı salıverilme hakkına sahip olmaksızın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmesini de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı bulmuştur.”
 
Uca, konu bağlamında Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a şu soruları yöneltti: 
 
“* Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan her açıklamasında İmralı’yı adres gösterirken, Sayın Öcalan ise Kürt sorununu bir hafta içinde çözebileceğini beyan etmesine rağmen, mutlak tecridin uygulanmasının sebebi nedir? Toplumsal barışın tesisinin önünde bir engel olarak duran İmralı tecridinde neden ısrar edilmektedir?
 
* Sayın Öcalan’a uygulanan tecridin hukuki dayanağı nedir? Türkiye’nin imzacısı olduğu uluslararası sözleşmelerde ve iç hukukta işkence olarak tanımlanan tecrit uygulamasına son vermeye yönelik bir girişiminiz olacak mıdır?
 
* Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olarak şartlı salıverilme hakkına sahip olmaksızın hapis cezasına mahkûm edilen Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasına yönelik gerekli hukuksal zemini sağlamaya yönelik bir çalışmanız mevcut mudur?
 
* Türkiye’nin üyesi olduğu AKPM’nin (Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi) karar metninde belirtilen, Sayın Öcalan ve İmralı’daki diğer mahpuslara ilişkin çağrısı dikkate alınıp, bununla ilgili yasal bir düzenleme yapılacak mıdır?
 
* CPT raporunun tavsiye kararlarında belirtildiği gibi, Sayın Öcalan’ın ve İmralı’daki diğer mahpusların haberleşme ve görüş haklarını kullanmalarına ilişkin gerekli adımlar atılacak mıdır? İmralı’da gerçekleşecek aile ve avukat görüşü hakkında CPT’ye aylık bilgilendirme yapılacak mıdır?
 
* CPT, Türkiye’deki cezaevlerinde kötü muamele ve işkence tespit etmiş ve Türkiye Hükümetini bunu sonlandırması için uyarmıştır. CPT’nin bu uyarısı dikkate alınmış mıdır? İşkence ve kötü muameleyi sonlandırmak için ne tür adımlar atılmıştır? Mahpuslara işkence ve kötü muamelede bulunan kişiler hakkında herhangi bir soruşturma açılmış mıdır?”