'Erdoğan kanlı kurallarını Avrupa ülkelerinde uygulamak istiyor'

img

İSTANBUL - Alman Sol Parti (Die Linke) Milletvekili Cansu Özdemir, Almanya ile Türkiye hükümetleri arasındaki ilişkilerin, Türk hükümetini cesaretlendirdiğini söyledi. Özdemir, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı da "kanlı kurallarını Avrupa ülkelerinde uygulamak istemekle" suçladı.

Türkiye-Almanya arasındaki diplomatik ilişkiler, 2017 yılında tarihinde hiç olmadığı kadar gerildi. Arka planla ekonomik ilişkiler daha da büyütülürken, karşılıklı restleşmelerle başlayıp, seyahat uyarıları, Nazi suçlamaları ve yolcuların köpekle aranması gibi uygulamalarla kendisini gösteren siyasi kriz, Almanya'nın İncirlik Üssü'ndeki askerlerini çekip, Ürdün'deki El Azrak Üssü'nde konuşlandırmasına kadar vardı. Geride bırakılan yılda bunlar yaşanırken, yeni yılın ilk günlerinde başka bir tablo karşımıza çıktı.
 
Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel'in 2 Ocak günü evinde ağırladığı Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'na eliyle çay ikramında bulunduğu kamuoyuna yansıdı. 
 
Almanya ile Türkiye arasında başlayan bu siyasi yakınlaşma ile birlikte, Almanya'da yaşayan Türk gruplarının girdiği ırkçı yapılanmalar ve Amedspor futbolcusu Deniz Naki'ye yapılan silahlı saldırıyı Alman Dıe Lınke (Sol Parti) Milletvekili ve Die Linke Hamburg Meclisi Grup Başkanı Cansu Özdemir, Mezopotamya Ajansı'na (MA) değerlendirdi.
 
'GERÇEK ANLAMDA BİR KRİZ YAŞANMADI'
 
Almanya-Türkiye ilişkilerinde gerçek anlamda bir kriz yaşanmadığını dile getiren Özdemir'e göre, geçen yıl Eylül ayına kadar, yani Federal Meclis seçimlerine kadar hükümet partileri olan CDU ve SPD, Alman toplumunun ve kamuoyunun Türk hükümetine dönük tepkisini görünce sert bir dille karşılık vermek zorunda kaldı. 
 
Seçim sürecinin ardından ise, Alman hükümetinin kullandığı dilin yumuşamaya başladığını belirten Özdemir, "Secim süreci geçtiğine göre, tekrar ortak hükümet oluşturmaya çalışan CDU ve SPD partileri, artık halkın ve kamuoyunun tepkisini dikkate almak zorunda kalmadığını düşünüyor. Kafa tuttuğu ve ilişkileri aşırı derecede bozulan devletlerle ilişkilerini düzeltmeye çalışıyor. Siyasi gücünün yeteceğini, boyun eğdirtebileceğini düşündüğü Erdoğan'ın güçsüzlüğünün farkına vardı. Türkiye'nin de yaşadığı ekonomik sıkıntılar nedeniyle Almanya ile yakınlaşmaktan başka seçeneği kalmadı. Çünkü Alman yatırımlarına ihtiyacı var ve Almanları Antalya sahillerin de görmek istiyor" dedi.
 
'ÇIKAR İLİŞKİSİ KURULDU'
 
Sol Parti Milletvekili Özdemir, Türkiye'nin "sadık dostu" olarak tanımladığı Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel'den ise zaten farklı bir yaklaşım beklenemeyeceğini ifade etti.
 
Alman Dışişleri Bakanı Gabriel'in daha önce 'Deniz Yücel bırakılsın, biz de Türkiye'ye silah ihracatına onay veririz' diyerek kamuoyunu yanıltmaya çalıştığını, fakat bunu başaramadığını söyleyen Özdemir, şunları söyledi: "Almanya ile Türkiye arasında krizin olduğu 2017 yılının ilk dört ayında, Türk ordusu Alman silah firmalarından 5 milyon 600 bin Euro değerinde silah ve mühimmat satın aldı. Yani silah satışı bunca diplomatik krize rağmen durdurulmadı. Rehinelerin serbest bırakılmasını panzer fabrikasıyla ödüllendirmek isteyen Gabriel, 'Çıkar ilişkilerimizi geliştirelim, kimin cezaevinde olması, kimin katledilmesi, hangi muhalifin Almanya sınırları içerisinde suikast saldırısına uğraması umurumda değil' politikası uyguluyor." 
 
'HER ZAMAN KÜRTLERİ KURBAN ETMEYE ÇALIŞTILAR'
 
Alman hükümetinin Türkiye'deki insan hak ihlallerini hiçbir zaman ciddi anlamda dile getirmediğini ve eleştirmediğini vurgulayan Özdemir, "Alman devleti diplomatik ilişkilerinde ahlaki ve etik olarak davransaydı, Türkiye'yle ilişkilerini düzeltmeye çalışmazdı. Gabriel kendi evinde Çavuşoğlu'nu ağırlamazdı ve önünde resmen diz çökmezdi" ifadelerini kullandı. 
 
Özdemir, Alman hükümetini Türkiye'deki insan hakları ihlallerini hiçbir zaman ciddi anlamda dile getirip, eleştirmemekle de suçladı. 
 
"Ne 90'lı yıllarda Kürt köyleri yakılıp yıkılırken, ne Kürtler katledildiğinde ne de Cizre'de insanlık suçu işlenirken. Bu kirli pazarlıklar uğruna her zaman Kürtleri kurban etmeye çalıştılar" diyen Özdemir, Türk devletinin terör örgütü DAİŞ'i desteklediği bilinmesine rağmen, bu konuda bile eleştiriler de bulunulmadığını kaydetti.
 
SİYASİ, DİNİ VE SİLAHLI AĞ KURULDU
 
Özdemir, uzun süredir göz yumulduğu için Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Almanya'da rahat bir şekilde bir ağ kurabildiğini ve bunu gittikçe de güçlendirdiğini belirterek, ülkede çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu ırkçı gruplara dikkat çekti.
 
Özdemir, "Bu ağın üç kolu var; siyasi, dini ve silahlı. Silahlı ve en tehlikeli kolunu oluşturan "Osmanen Germania" (Almanyalı Osmanlılar) isimli çete grubu, 2015 yılında oluşturuldu ve devreye konuldu. AKP Milletvekili Metin Külünk'ün bu çeteye para aktardığı ortaya çıktı. Bu parayla silah satın alındı" dedi.
 
'ERDOĞAN KANLI KURALLARINI AVRUPA ÜLKELERİNDE DE UYGULAMAK İSTİYOR'
 
Özdemir, HDP Milletvekili Garo Paylan'nın gündeme getirdiği tetikçi grupların suikast için Avrupa'ya gönderildi yönündeki sözleri üzerinde de durdu. Özdemir, "Paris katliamında üç Kürt kadın siyasetçinin katledilmesinde, Kongreya Civakên Demokratîk a Kurdîstaniyên Eurupa (KCDK-E) Eş Başkanı Yüksel Koç'a yönelik suikast planlarını ortaya çıkardığımızda ve son olarak Deniz Naki'ye yönelik suikast girişiminde bunu görebildik. Ölüm listesinde yazan bütün kişileri öldürmek istiyorlar, muhalifleri susturmak ve aynı zamanda muhaliflere gözdağı vermek istiyorlar. Erdoğan, kendi kanlı kurallarını Avrupa ülkelerinde de uygulamak istiyor. Alman devleti bunca yıl bu ciddi tehlikeye susarak ve göz yumarak çıkar ilişkilerini ön plana koydu. Eğer Alman devleti tedbir alsaydı, Yüksel Koç'a yönelik suikast planlarını Kürt kurumları ve Kürt kitlesi değil, koskoca güvenlik makamları ortaya çıkarırdı ve önlerdi. Eğer tedbir alınsaydı ve kaç yıldır ifade ettiğimiz ve sağlam kanıtlar sunduğumuzda ciddiye alınsaydı, belki Naki böylesi bir saldırıya maruz kalmazdı" diye konuştu.
 
'TEHLİKE ARTIK FARK EDİLDİ'
 
Amedpsorlu oyuncu Deniz Naki'ye yönelik silahlı saldırı olayını kamuoyu ve Alman gazetecilerin yakından takip ettiğini belirten Özdemir, Türk oluşumlarının geldiği tehlikeli boyutun artık fark edildiğini dile getirdi. 
 
Naki'ye dönük saldırıyla ilgili görüştükleri gazetecilerin şok içinde olduğunu ve inanmakta zorluk çektiğini aktaran Özdemir, kendilerine 'Böylesi bir saldırı nasıl olur da Almanya sınırları içinde yaşanabilir?' sorusunun sık sık yöneltildiğini paylaştı.
 
UYARIDA BULUNDU!
 
Gazeteciler tehlikenin ciddiyetini anlarken, güvenlik makamları ve hükümetin ise hala durumu ciddiye almayıp, farklı yönlere çekmeye çalıştığını belirten Özdemir, "Deniz Naki, dik duruşu, kimliği, barışa ve insan haklarına ilişkin yaptığı açıklamalarıyla Türk devletinin hedefindeydi. Bu saldırılar kesinlikle bağımsız saldırılar/yönelimler değil. Naki'nin silahlı saldırıya uğraması, korkutma ve tehdit amaçlı değil, öldürme amaçlıydı. Çünkü susturulmak istendi ve böylece diğer muhaliflere de gözdağı verilmek istendi. Alman hükümetinin henüz bir açıklama yapmaması ve olayı farklı yönlere çekmek istemeleri, Türk hükümetini açıkça cesaretlendiriyor. Eğer, Almanya bu saldırıdan sonra da bu tehlikeyi yeterince ciddiye almazsa, nice saldırılara maruz kalanlar olacak" uyarısında bulundu.
 
MA / Yasin Kobulan