ANKARA - Dünya Hapisteki Yazarlar Günü’nü değerlendiren tutsak yazarlar, cezaevinde yazmanın “mücadele ve toplumdan kopmama inadı” olduğunu belirtti.
Uluslararası Yazarlar Birliği (PEN), 15 Kasım 1981 yılından aldığı karar doğrultusunda 15 Kasım gününü Dünya Hapisteki Yazarlar Günü olarak ilan etti. Her yıl 15 Kasım günü cezaevlerinde yaşanan hak ihlali ve kötü muameleye uğrayan dünyadaki yazar ve gazetecilerin durumuna dikkat çekmek etkinlikler gerçekleştiriliyor.
Diyarbakır 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde tutulan ağır hasta tutsak yazar Halil Güneş, 15 Aralık 2021’de yaşamını yitirirken, Murat Türk, Gültan Kışanak, İlhan Sami Çomak, Layla Atabay, İbrahim Tikan, Ozan Alpkaya, Ramazan Çeper, Zeki Bayhan ve Abdurrahim Akalp ise cezaevinde tutulan yazarlardan sadece bazıları. 15 Kasım Dünya Hapisteki Yazarlar Günü’ne ilişkin soru gönderdiğimiz tutuklu yazarlar Zeki Bayhan ve Abdurrahim Akalp, değerlendirmelerde bulundu.
‘CEZAEVİ YAZIMSAL ÜRETİME SAYISIZ ENGEL ÖRDÜ’
Kırıklar 2’Nolu F Tipi Cezaevi'nde tutulan yazar Zeki Bayhan, cezaevlerinde yazımsal üretime yönelik sayısız engel örüldüğünü belirterek, “Hapishanede yazmak zordur. Hapishane rejimini düşünsel, yazımsal üretimin önünde görünür görünmez sayısız engel örmüştür. Size gelen bir sayfalık mektup bile ancak kontrollerden geçirerek ‘Görülmüştür’ damgasıyla elinize ulaşır. Kaynak sorunu yaşarsınız, istediğiniz kitaplara ulaşmasınız. Muhalif kitaplara hiçbir zaman arası iyi olmamış olan hapishane rejimi eşten, dosttan gelen kitapları sınırlı bile verir” dedi.
‘CEZAEVİNDE ÇIKMIŞ BİR KİTAP DİRENİŞÇİDİR’
Cezaevinde yazılan bir kitabın okuyucuya ulaştırmanın birçok zorluğu olduğunu belirten Bayhan, cezaevinde çıkmış kitapların direnişçi olduğunu söyledi. Bayhan, “Bu sorunları sabırla, emekle, dayanışmayla bir şekilde alıp bir kitap yazdığınız diyelim. Dışarı çıkarmanız hiç kolay değil. Çünkü sudan bahanelerle engellenmesi işten bile sayılmaz. Kitaba el konulur, tutsak edilir ve mahkemelere düşer. Şansınız varsa vicdanlı bir heyete denk gelirseniz, kitabınız ‘bu çalışmada yaptığınız bir şey yok’ gerekçesiyle tahliye edilir. Tahliye olur ama çilesi bitmez kitabın. Bu kez onu bilgisayara kim geçirecek, kim redaktör edecek, yayın evine kim gönderecek, yayınevinin ihmalkârlığıyla kim uğraşacak derdi başlar. Bütün bu sorularla baş edebilen tutsak azdır. Hapishanede yazılıp dışardaki okura oluşan bir kitap bu zorluklardan geçmiş inatçı ve direnişçi kitaptır” ifadelerini kullandı.
‘YAZMAK KOPMAMA İNADIDIR’
Cezaevinde yazmanın direnmek olduğunu aktaran Bayhan, cezaevi koşullardan yazarlık yapan birisinin toplumdan ve mücadeleden kopmadığının göstergesi olduğunu söyledi. Bayhan, “Hapishane rejimi siyasi tutsakları toplumda ve mücadeleden tecrit ederek politik düşünce ve inançlarından koparmak, politik bir mevtaya dönüştürmek ister. Bu koşullarda yazmak mücadeleden toplumda kopmama inadıdır ve direnmektir. Bir devrimci tutsak için yazmak entelektüel bir faaliyet değildir. Yalnızca topluma dokumak mücadeleye dair söz söylemektir. Direnişin içine olmaya devam etmek, ona katkı yapmaktır. Şöyle düşünün; 10 veya 20 yıl hapishanede tecrit altında tutulmuş bir tutsak güncel bir politika dergisine bir makale yazıyor. Makaleni entelektüel düzeyi elbette önemlidir. Ama daha önemli bir şey var. 20 yıl tecrit edilmiş bir tutsağın güncel politikaya dair söz kuruyor olması onun mücadeleden ve toplumdan koparılmadığını, hapishane rejimine karşı direndiğini gösterir. Uzun yıllar hapiste tutulmuş bir tutsağın içinde bulunduğu koşullara rağmen ideolojik politik mücadeleye dair bir kitap yazması mücadele perspektifini halka taşıyabilmesi direniş kültürü bakımında büyük değerli bir katkıdır. Devrimci tutsak yazarlıkta kişisel entelektüel başarıda gözü yoktur ve olmamalıdır. Onlar inançları idealleri için yazarlar. Yazarlar yazdıkları amaçlarına hizmet ettiği müddetçe anlamlıdır ve değerlidir” ifadelerini kullandı.
‘ÖZGÜRLÜK KAVGASINDA OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ’
Dışardan sürdürülen mücadeleden kopmayacaklarını belirten Bayhan, sözlerini şöyle tamamladı: “Hapishanede yazmak direnmektir ve direniyor olmak yaşıyor olmak demektir. Hapisteki yazarlarla bir dayanışma kurulamaz mı? Hapisteki yazarların sorunlarını işleyen, eserlerini tanıtan bir internet sitesi düşünülemez mi? Her 2 veya 3 yılda bir Kasım ayının ortalarında mesela Diyarbakır, İstanbul, Van, İzmir gibi merkezlerde hapisteki yazarların eserlerinden stantlar oluşturup imza günleri düşünülmez mi? Biz yazmaya devam edeceğiz. Mücadeleye, geleceğe dair sözümüzü, sesimizi topluma ulaştırmaya çalışacağız. Dışarda akan yaşamdan, yürüyen mücadeleden kopmama arzusu ve iradesi içindeyiz. Özgürlük kavgasında olmaya devam edeceğiz. Hapisteki Yazarlar Günü hepimize kutlu olsun.”
‘ÜRETMEK ZAMANIN RUHUNU ANLAMAKTIR’
Sincan 1’Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi tutulan yazar Abdurrahim Akalp ise, yazar için mekan değil zamanın önemli olduğunu söyleyerek, “Özgürlüğü kapatmak demek zamanı durdurmaktır. Yazmak ve zaman olgusunu iyi okumak gerek. Yazar için mekan değil zaman önemlidir. Zamanın ruhunu mekana hakim kılmak olur. Zindan zamana en iyi anlam katan mekanlardır. Çünkü üretmek zamanın ruhunu anlamakla, zamana anlam katmak ile olur. Onun için zaman ve mekan değil, yazara özgürlük katan yazmaktır” dedi.
‘YAZARLIK HAPİS EDİLEMEZ VE YAZAR ÖZGÜRDÜR’
Tarihe adını yazdıranların, yazarların, yaşamlarının bir döneminde tutuklandıklarını belirten Akalp, yazarlığın aynı anda devrimcilik olduğunu söyledi. Akalp, “Çünkü sistemin özgürlük karşıtı alanları zindanlardır. Onun için muhalifler olarak gördüğü yazarları, hapse tıkmakla yetinmemiş, yazarlık silahı olan kalemlerini de ellerinde almaya çalışmıştır. Fakat özgür olan yazar ise kalem yerine ruhuyla mekanlar dışına çıkıp mazlumların, ezilenlerin öncülüğünde devam etmiştir. Yazarlık aynı zamanda devrimciliktir. Fikirleriyle ürettikleriyle öncülük ediyordur. O yüzden yazan için zindan ceza değil alternatiftir, zamana anlam katan mekândır. Mekanı özgürlük okuluna çevirmektir. Yazarlık cesaret işidir ve bedelini göze almaktır. Tarihte olduğu gibi bugüne yazarlar sistemin hedefindeler. Baskıyla hapishaneye atılarak özgürlükleri kısıtlanmak isteniliyor. Bu yazar için nerede olduğu değil, nasıl mücadele ettiği önemlidir. 15 Kasım Hapisteki Yazarlar Günü özgür mekanlarda kutlamak için yazarlık hapis edilemez ve yazar özgürdür” ifadelerini kullandı.
MA / Hakan Yalçın