Emine Şenyaşar’ın mücadelesini kitaplaştırdı: Bu adalet gemisidir

img
URFA - Emine Şenyaşar'ın direnişini "Nemrut zihniyetine karşı Hz. İbrahim adaletinin güncellemesi" olarak tanımlayarak kitaplaştıran yazar Ali Oruç, "Emine bir tanrıça gibi Nemrut diyarında her sabah adalet sarayın önünde direnişe durdu" dedi. 
 
Urfa'da 14 Haziran 2018 tarihinde eşi ve iki oğlunu AKP’li milletvekili İbrahim Halil Yıldız ve yakınlarının saldırısında kaybeden Emine Şenyaşar, yas tutmak yerine adalet mücadelesi vermeye başlayan Emine Şenyaşar, 9 Mart 2021 tarihinden bu yana Urfa Adliyesi önünde Adalet Nöbeti tutuyor. Fiziki polis engellemeleri, mevsimsel ve sağlık sorunlarına rağmen 66 yaşında her gün adliye binası önünde adalet diye haykıran Emine Şenyaşar, adalet talep edenler için bir sembol haline dönüştü. 
 
Nöbete başladığından bu yana binlerce kişi ve yüzlerce demokratik kitle örgütü tarafından ziyaret edilen Emine Şenyaşar’ın yaşadıkları, belgesellere, şiirlere ve bestelere konu oldu. 30 yıla yakın cezaevinde tutulan Kürt yazar Ali Oruç’un da Emine Şenyaşar’ın mücadelesini kitaplaştırdı. 
 
Yakın zamanda kitap raflarında yerini alacak olan “Adalet” kitabına dair yazar Ali Oruç sorularımızı yanıtladı.
 
Kitabınızda Şenyaşar ailesinin mücadelesini tercih etmenizin nedenini açıklar mısınız?
 
 
Adalet kitabı; adaleti arayanların kitabı, kolektif sesi ve dramıdır. Adalet kitabını ben yazmadım. O, bu iradeyi, bu kararlığı göstermeseydi, bu kitap yazılmazdı. Direnerek adaletin peşinden koştu. Şimdiye kadar kimsenin tek başına yapamadığını yaptı.
 
Bu kadim topraklarda birçok adaletsiz olay yaşanmış ve yaşanıyor. Tarih boyunca adaletin en fazla kör topal uygulandığı bir coğrafyadır. Şimdi adalete ekmek ve su kadar muhtaç olduğumuz bir dönemdir. Şenyaşar ailesinin dramı birçok aileden sadece biridir. Şenyaşar ailesinin şahsında yaşanan tüm adaletsizlikleri, sessiz kalanların acısını ve sessini kamuoyuna taşımaya çalıştım. Adalet kitabı; adaleti arayanların kitabı, kolektif sesi ve dramıdır. Adalet kitabını ben yazmadım. Yüreğinde yaralı bir kadının çığlıklarını direnişe dönüştüren, imkânsızlığa teslim olmayan, çaresizliğe sığınmayan, evinde oturmayan, tek başına, ‘teröristlikle’ suçlanan bu kadim toprakların kültürüyle yıkanan Emine ana yazdırdı. Kar, kış, yaz, sıcaklık demeden, her türlü baskı, tehdit, dışlanmışlık karşısında yalnız başına adaleti aradı. Direnerek adaletin peşinden koştu. Şimdiye kadar kimsenin tek başına yapamadığını yaptı. O, bu iradeyi, bu kararlığı göstermeseydi, bu kitap yazılmazdı. İki oğlu, eşi insanlık dışı bir şekilde öldürüldü ve iki oğlu ölümden kıl payı kurtuldu. Emine’nin iradesi, adalet arayışıdır. Bu kitap; Urfa Adalet Binası’nın önünde onun direnmesinin eseridir. 
 
Kitabı yazarken en çok zorlandığınız konu ne oldu?
 
Roman yazılırken kurulan kurgu kahramanların şahsında verilir. Yazarın manevra alanı geniş olur. Bire bir yaşanan bir olayı yazmak yazarın manevra alanını daraltır, yazım gücünü kısıtlar. Olaya bağlı kalmak ve kahramanları olduğu gibi vermek zorundadır. Yazar yaşanmış olay dışına çıkamaz. Kitap roman akışıyla yazılmış olsa bile tarihsel ya da belge niteliğine bağlı kalmak zorundadır. Benimde öyle oldu. Emine ana, olaya tanık olanlar ağlayarak, hıçkırıklar içinde boğularak anlatılar. Onlarla ağladım. Yaraları tazeydi, tekrar yaralarını deşmeyelim diye gereken birçok soruyu soramadım. Sorularım boğazımda düğümlenip kaldı. 
 
Kitapta olaya dair birçok şeye yer verdiniz. İhanet, baskı, katliam, zindan, tehdit gibi birçok şey yaşanıyor. Siz bunu kaleme alırken ne hissettiniz? 
 
Yaralarım tuzlandı. Yaşadığım birçok olayı tekrar yaşamış oldum. İş yerini, hastaneyi, Şenyaşar binasını, mahalleyi, sokakları, köyleri gezdim, kamaraya çektim. Mahkeme tutanaklarından oluşan bine yakın sayfayı okudum. Avukat arkadaşlar ile konuştum. Kamara kayıtlarını defalarca, kare kare izledim. Olaya tanık olan, bilgi sahibi olanlarla tek tek konuştum. Adalet kitabı kolektif bir vicdanın ortak sesidir. Urfa da Nemrut zihniyetine karşı Hz. İbrahim adaletinin, halkçı tarafının güncellemesidir. 
 
Emine köyde büyümüş, okul yüzünü görmemiş, berdel geleneğiyle evlenmiş, sınır köyünde anne olmuş, bir kelime Türkçe bilmeyen, adaletsizliği kabul etmeyen iradeli bir kadındır. Duruşunu bin yıların kültür ve özgür yaşamından alıyor. Kerbela’da Hz. Hüseyin ve yanında direnenlerin başına gelenleri kız kardeşi taşa, toprağa, uçan kuşa ve yere göğe anlatmıştır. Derwêş iyi savaşır, Edûlê’de onu destansı bir anlatımla halka mal eder. Haklı olmak yetmiyor. Önemli olan haklılığını insanlara anlatmaktır. Emine de aile faciasını herkese anlatmak için baş koymuş, söz vermiş ve ant içmiştir.
 
 
 Emine bir tanrıça gibi Nemrut diyarında her sabah adalet sarayın önünde direnişe durdu. Bu çok önemli bir duruş ve sivil itaatsizliktir. Meşru ve demokratik bir haktır. Eylemini yaratan ve büyütendir.
 
Emine, iki oğlu ve eşi öldüğü zaman ölmüş. Mezarını adalet sarayının kapısının önünde kazmış. Bu hem siyasi hem hukuki hem de ahlaki bir eylemdir. Her gün bu ölüm törenine kendisi geliyor. Yas eyliyor. Adalet ve hak arıyor.  Adalet arayan, adalet tacını başına indiren bir annedir. Her anne ağlar, üzülür, acı çeker. Ama her anne devletten hesap soramaz. Devletin yaptığı taraflı adaletsizliğine karşı ölümü, tutuklamayı göze alarak direnemez. Dünyada gelip geçmiş birçok kadın tanrıça vardır. Sayısız tanrıçalar tarihe tanıklık etmiştir. Bazıları kral unvanını aldıkları için kraliçe adını almışlar. Bunlar taç kraliçeleridir. Bazıları yaşam ve üretim içinde olmuş, derin bir sezgi gücü, iradeli, harekete geçen, yaratıcı, saf ve temiz bir yaşama sahip olmuşlardır. Bunlara Bilgelik Tanrıçası adı verilir. Kimisi ay, kimisi güneş, kimisi rüzgar, kimisi bereketli toprağın ana tanrıçası ve bilge kadınlarıdır. Kadınsı mantığı ve pratik zekayı temsil ederler. Erkek egemen zihniyet ile savaşır, eşitlik ve adalet savaşını verirler. Haklıydılar ve büyük direndiler. Her haklı büyük direnmez. Haklılık ve diriliş bütünleşince, tarihi direniş filizlenir. Umudu, istenci büyük olanın direnişi de büyük olur. Emine bir tanrıça gibi Nemrut diyarında her sabah adalet sarayın önünde direnişe durdu. Bu çok önemli bir duruş ve sivil itaatsizliktir. Meşru ve demokratik bir haktır. Eylemini yaratan ve büyütendir.
 
Emine Şenyaşar’ın Adalet Nöbeti 535’inci gününde devam ediyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
 
Eylemleri biterse, hukuk sureci de biter. Sonuç alıncaya kadar bu demokratik, insani, adalet hakkını ve sivil itaatsizlik tavırlarını sürdürmelilerdir. Hz. Eyüp sabrını Adalet sarayının bahçesine taşımışlar. Tanıdığım kadarıyla Emine bu iradeye, kararlığa ve bilince sahiptir. Hayat ve yaşanan adaletsizlik ona çok şey kavrattı ve çok şeye tanık oldu. Tek başına adalet oldu, örgüt oldu ve kamuoyunun vicdanını ve desteğini kazandı. Tek başına yürüdü, bugün arkasında vicdan ordusu vardır. Toprağa gidenler geri gelmez ama yaralanan vicdanın, adaletin kısmen tezahür olması yaraya merhem olur.  
 
Kitabınızda Urfa ve Suruç halkına bir siteminiz var. Bu sitem neden kaynaklanıyor?
 
 
 Denizin ortasında batan bir gemi var ve bu adalet gemisidir. Yamalı adalet, dikenli, insanları ve vicdanı yaralayan, hiçleştiren adalete dönüşmüştür. 
 
Olay yerel bir sorun değildir. Ben insanım diyen herkesin sorunudur. Suruç halkı yaşanan adaletsizliğin hem tanığı hem de sanığıdır. Suruç halkı genelde devrimci, demokrat, yurtsever, bedel ödeyen bir halktır. Olay karşısında her kesten daha fazla insani, vicdani sorumlulukları vardır. Bu biraz ihmal edildi. Sanıyorum bu sessizliğini telefi etme, Şenyaşar ailesini yalınız bırakmama çabaları giderek gelişiyor. Urfa da birçok demokratik sivil örgütü Şenyaşar ailesine destek verdi, yanında oldu. Bu iyi ve olması gerekendir. Ama yetersizdir. Urfa demokratik sivil kurumlarıyla, halkıyla ailenin yanında olmalıydı. Adalet sarayı eğitim ve örgütleme yeri, herkesin buluştuğu bir adres olmalıydı. Urfa’nın tavrı olayın seyrini çok hızlı değiştirebilir. Bu potansiyeli vardır. Öncü görevini yeterince yerine getirmediği için sitem edilmiştir. 
 
Denizin ortasında batan bir gemi var ve bu adalet gemisidir. Ülkede uygulanan adalet yarı yamalak, demokratik normlardan uzaktır. Var olan adalet bile sokakta, zindanda, adalet saraylarında, yönetim ekranında uygulanmıyor. Yamalı adalet, dikenli, insanları ve vicdanı yaralayan, hiçleştiren adalete dönüşmüştür. Yaşanan acı, ıstırap, gözyaşı ve adaletsizliği yalın bir dile, akıcı, yürek parçalayan ve bir nefeste okunacak bir esere dönüştürdük. Adalet kitabı umarım yaşanan bu adaletsizliği gidermede bir damla, Şenyaşar ilesinin umuduna ve taleplerine derman olur. Adalet kitabına ilgi, sahiplenme; sorunun çözülmesine yardımcı olacaktır. Adalet kitabı; adalet arayan herkesin kitabıdır. Adalet kitabına katkı ve desteği olan herkese teşekkürler. 
 
MA / Emrullah Acar