İZMİR- Yazar Hacay Yılmaz, kaleme aldığı “Acıları Ortaktı” romanında acılarına tanıklık ettiği insanların hikâyelerini ortaklaştırdı.
"Umudun Serüveni", "Sürgün İnsanları", “Hiç böyle düşünmemişti” ve "Nehirler Okyanusa Akmalı" kitapların yazarı Hacay Yılmaz, 207 sayfalık kitabıyla yeni romanı "Acıları Ortaktı" ile yeniden okurlarıyla buluştu. Daha önceki kitaplarında olduğu gibi yeni kitabında da tanıklık ettiği hikâyeleri yazın dünyasında buluşturan Yılmaz, acıların müsebbibinin aynı sistem olduğunu savunarak, ortaklaşan acılarla buluşturuyor okuyucuyu. Bir Kürt kadının, batıda bir kentte en yakınındakileri koruma çabası, maden işçisi eşini katliamda kaybeden bir kadının acıları, bütün bunlara tanıklık eden bir gazetecinin, gerçekleri duyurmaya çalışırken, hakkında açılan onca dava dosyasıyla uğraşmak zorunda kalması...
Yazar Yılmaz’la yeni romanı üzerine konuştuk.
'CEZAEVLERİNDEKİ TALEPLER SAHİPLENMELİ'
Konuşmasına "Acıları Ortaktı" romanının ön sözünde yer alan "esaret" vurgusuyla başlayan Yılmaz, "Romana başladıktan kısa bir süre sonra 2016 yılında evim basılarak ‘Örgüt üyeliği’ iddiasıyla gözaltına alındım ve sonra da tutuklandım. Evimde romanımı yazdığım bilgisayarıma da el konulmuştu. Cezaevinde kaldığım yerden yazmaya çalıştım. Kırıklar Cezaevi'ndeki yoldaşlarım, yazmam için gerekli tüm özverileri gösteriyordu. Romanın taslağını, tahliye olduktan çok sonra alabildim, pandemi döneminde de son halini aldı. Bugün cezaevlerinde işkence ve hak ihlalleri artmış durumda. Tecritte ve hak ihlallerine karşı açlık grevleri sürüyor. Defalarca benzer süreçlere dahil oldum, yaşamı savunan tüm demokratik kamuoyunun, onların taleplerini sahiplenmesi gerekiyor" dedi.
‘NEREYE BAKSAK ACI GÖRÜRÜYORUZ’
Romandaki kahramanların kişiliklerinde sembolleşmiş kimlikleri, sınıfsal konumları ve yaşadıkları acıların ortaklaşması üzerinden bir hikaye anlattığını belirten Yılmaz, kurguladığı karakterleri şöyle anlattı: "Bir Kürt kadını, maden katliamında eşini kaybeden bir kadın, muhalif bir gazeteci ve diğer karakterlerle bu topraklarda yaşanan onca sorunun, ödenen bedellerin ağırlığının ve umudun etrafında örülen bir roman diyebilirim. Tanıklık ettiğim onca şey bana bir kez daha gösterdi ki, bu coğrafyada nereye bakarsak hep acı görürüz. Aynı sistem tarafından bunca acı yaşatılıyor. Emekleri sömürülen işçilerin, dereleri zehirlenen köylülerin, kadınların, Kürtlerin, Alevilerin mücadelelerine tanık oldum. Lise öğrencisiyken katıldığım 1977 1 Mayıs'ında ölen arkadaşlarımızın yaraları hala taze. En son Roboski'de Kürt halkına yönelik katliama tanık olduk. Tüm bu katliamları yaşayan insanları, romanıma taşımak istedim. Bunu yaparken de farklı kesimlerin yaşadığı acıları ortaklaştırmak istedim."
BOĞAZİÇİ UMUDUN SİMGESİ
Türkiye toplumunun temelinde güçlü bir dayanışmanın olduğunu dile getiren Yılmaz, sistemin tüm aygıtlarıyla bunu engellemeye çalıştığını belirtti. Sistemin tüm kutuplaştırma çabalarına rağmen, insanların birbirlerinin acılarında ortaklaşmaya, birbirleriyle dayanışmaya devam ettiklerini romanıyla bir kez daha göstermeye çalıştığını söyleyen Yılmaz, "İnsanlar çoban ateşi misali her yerden başını eğmeyeceklerini gösteriyorlar. Bunun en son örneği Boğaziçi direnişi, bu toplumun derinlerinde mayalanan umudun ve dayanışmanın, direncin bir göstergesi, simgesi" diye konuştu.
'MUHALEFET MÜCADELEYİ ORTAKLAŞTIRABİLMELİ'
Boğaziçi öğrencilerinin "Kayyım rektör istemiyoruz" talebiyle başlayan eylemlerinin, "aşağı bak" emrine karşı boyun eğmeyerek insan onurunu korumaya yönelik bir direnişe evrildiğini belirten Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı: "Boğaziçi öğrencileri ve toplumun büyük bir kesiminin, 'aşağıya bakmayacağız' diyerek, kadınların 'Korkmuyoruz, biat etmiyoruz' diyerek haykırdığı bu gelenek, Pir Sultan'dan, Şeh Sait'ten, Denizlerden, Zilan'dan gelen bir miras. Gezi'de de bu geleneği gördük. Tarih bir kez daha bu geleneği yazacak. Bugün muhalefete düşen görev, toplumun farklı kesimlerinin bu direnişini, ortak bir mücadeleye dönüştürülme becerisini yaratabilmek. Bu başarılabilirse, boyumuzu eğmek isteyenlerin, boylarını eğebiliriz. Baş eğmediğimiz sürece kazanabiliriz."
MA / Sevda Aydın