Taşdemir: Srebrenitsa gibi Cizre’nin failleri de yargılanacak

  • kadın
  • 13:45 18 Aralık 2019
  • |
img

ANKARA - Gündemdeki gelişmeleri değerlendiren HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Dilan Dirayet Taşdemir, sokağa çıkma yasakları sürecinde yaşananlara dikkat çekerek, Srebrenitsa'da katliam faillerinin yargılandığı gibi Şırnak, Sur, Cizre, Nusaybin'de insanlığa karşı suç işleyenlerin yargılanacağını ifade etti. 

 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü Dilan Dirayet Taşdemir, partisinin Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Taşdemir’in gündeminde dördüncü yılını geride bırakan kent ablukaları başta olmak üzere güncel gelişmeler vardı. 
 
1996 yılında yaşamını yitiren Kürt dengbêj Ayşe Şan’ın ölüm yıl dönümü olduğunu hatırlatan Taşdemir, “Ömrü hep mücadele ile geçti. Bir taraftan erkek egemen sisteme, bir taraftan asimilasyona karşı mücadele etti. Geride pek çok eser bıraktı. Aramızdan ayrılışının 23’üncü yıldönümü. Bir kez daha kendisini saygı ile anıyorum” diye konuştu. 
 
‘VAHŞET VE HUKUKSUZLUK YAŞANDI’
 
Taşdemir, sokağa çıkma yasakları dönemine dair, “16 Ağustos 2015’te Muş Varto’da Ekin Wan'ın infaz edilmesiyle başlayan sokağa çıkma yasaklarının yıl dönümü tam bir vahşet ve hukuksuzluk yaşandı. 3 aylık bebekten 80 yaşındaki insana kadar ayrım gözetmeksizin yüzlerce insan katledildi. Binlerce insan yerinden yurdundan edildi. Aileler halen yakınlarının cenazelerini arıyorlar. Bütün dünyanın gözü önünde bu vahşet yaşandı. Belgeleri, tanıklıkları hepimizin hafızasında” dedi.
 
Uluslararası kurumların sokağa çıkma yasakları döneminde yaşananları ortaya çıkarması beklediklerini belirten Taşdemir, “Nasıl ki Guernica, Srebrenitsa ve Darfur katliamları insanlık hafızasında lanetlenmiş ve üzerinden uzun zaman geçse de failleri yargılanmaktan kurtulamamışsa, Şırnak, Sur, Cizre, Gever, Nisêbîn’de yaşanan insanlığa karşı suçlarda er veya geç yargılanacaktır" ifadesinde bulundu. 
 
Pakistan’ın eski Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref’in yargılandığını hatırlatan Taşdemir, “Anayasayı ihlal ederek pek çok hukuksuzluğa imza attı, bugün kendisi yargılanıyor. O gün kendisinin yargılanacağını söyleyenlere karşı gülüp geçiyordu. Unutulmasın ki insanlığa karşı suçlarda zaman aşımı yoktur. Onlar da bunu engellemek için yasakçı, baskıcı politikalarına başvuruyorlar. Kadınlar olarak bunun açığa çıkması için mücadelemize devam edeceğiz” diye konuştu. 
 
2014 yılı Ekim ayında Milli Güvenlik Kurulu toplantısında alınan Çöktürme Planı’nın sürecin zihniyeti olduğunu belirten Taşdemir, şöyle devam etti: “Yaşanan vahşetin açığa çıkması için hakikatlerin bilinmesi gerekiyor. Bu sürece ilişkin algı operasyonları, kara propaganda yürütüldü. Hakikat, AKP tarafından ters yüz edildi. Bu sürecin yeniden ele alınması gerekiyor. AKP’nin bir yandan müzakere ve diyalog derken diğer taraftan sinsice yok etme ve tasfiye hazırlığı içinde olduğunu gördük. Bu siyaset ve adına çökertme planı dedikleri plan ile Kürt halkının iradesini kırma, Kürt halkını bir kez daha yok etme siyaseti devreye konmuştur.”
 
‘İNSANLIĞA KARŞI SUÇ DÖNEMİ’
 
7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP’nin iktidardan düşmesi sonrası baskıların arttığını ifade eden Taşdemir, “Gazetecilere, emekçilere, aydınlara, kadınlara demokratik siyasete darbe yapıldı. Halkın iradesi gasp edildi. Bu süreci bir vahşet ve insanlığa karşı işlenen suçlar dönemi olarak görüyoruz. 16 Ağustos 2015 tarihinden 11 kentte 51 ilçede tespit edilebilen 351 defa sokağa çıkma ilan edildi. 2 bin 425 kişi hayatını kaybetti. 2 bin 583 kişi yaralandı, ciddi hak ihlalleri yaşandı, cenazelerin alınması engellendi. Cenazeler sokakta çürümeye terk edildi. Defin hakkı bile engellendi ciddi işkence vakaları yaşandı”  diye konuştu. 
 
Taşdemir, bugün halen Kürt illerinde hak ihlallerinin etkilerinin devam ettiğini belirterek, “Bununla mücadele edenler ve hakikati ortaya çıkarmaya çalışanlar hedef alındı. Bugün Cizre’ye, Nusaybin’e gittiğimizde görürüz. Bu hakikatin üzerine, insan cenazeleri üzerine TOKİ’ler inşa edilmiş. Sanki böyle bir vahşet yaşanmamış gibi bir durumla karşı karşıyayız” dedi. 
 
Taşdemir, sokağa çıkma yasakları döneminde kadınların vahşet ve trajediyi en derinden yaşayanların başında geldiğini söyledi. 
 
‘‘IŞİD BİZİZ’ YAZIYORLARDI’
 
Aynı zamanda abluka döneminde kadınlarla dayanışma içinde olduklarını ifade eden Taşdemir, “Bu dönemin hafızasını oluşturmak için Kadın Meclisi olarak ciddi çalışmalar yürüttük. Sokağa çıkma yasakları sürecinde, kadın bedeninin cinsiyetçi politikalarla nasıl hedef alındığı ortaya çıktı. Kadınlar güçlü bir direniş sergilediler. Bu kentlerde cinsiyetçi faşizm bir devlet politikası olarak yürütüldü. Öncü kadınlar hedef alındı ve katledildiler. Esedullah Timi denilen çetelerin duvarlara yazdığı yazılarla kadınların bedeninin nasıl hedef haline getirildiğini hatırlıyoruz. O dönem ‘IŞİD biziz’ yazıları yazıyorlardı. O dönem yaşananlar Kobanê, Efrin, Şengal’den farklı olmadığına tanıklık edildi” dedi. 
 
Taşdemir, kadınların hedef haline getirilmesinin tesadüfi olmadığını vurgulayarak, “Aynı zamanda bu politikalarla kadınların direncini ve direnişini kırmayı hedeflemiştir. Bu dönemde bu kadar pervasız bir saldırı politikası yürütüldü. Yaşam alanlarında yaşayan, sokağına sahip çıkan bütün kadınlar hedef alındı. Seve Demir, Pakize Nayır, Fatma Uyar gibi kadınlar hedef alındı, suikast ile yaşamlarına son verildi. PM üyemiz Mehmet Yavuzel’in annesi Hanım Yavuzel bugün cezaevinde. Halen Cizre’de cenazesine ulaşamayan 14 aile var” ifadelerin kullandı.
 
Kevser Eltürk’ün (Ekin Van) bedenini teşhir edilmesiyle verilen mesaja karşı kadınların  “Kadınlar direnişi giyinir” diye cevap verdiğini belirten Taşdemir, “Kadınlar 4 yıldır sokakta, her yerde erkek iktidarla mücadelesini sürdürüyor” dedi.
 
Taşdemir, konuşmasının devamında şunları söyledi: “O sürece ilişkin anlatılacak çok şey var, çok biriken ve travmalara neden olan bir süreç yaşadık. Bütün bu vahşet karşısında mücadele eden, direnişi yükselten yılmayan, bu yok etmeye karşı bir kadın gerçekliği var. Kadınların bu durumundan AKP’nin kaygı ve korku duyduğunu görüyoruz. Son dönemlerde dans eden kadınlardan. Vahşet kadar bir var olma ve direnme mücadelesi olarak tarihe not düşmek gerekir. O dönemde annelerimiz çokça ‘dünya böyle zulüm görmüş mü’ diye feryat ederken 21’inci yüzyılın en büyük acılarına tanıklık ettik. Tüm yurttaşlarımızı saygı ile anıyor bu katliamların bir gün siyaset ve uluslararası alan nezdinde sorulacağını belirtmek istiyoruz.
 
'AKP ANAYASAYI İHLAL EDEREK İLERLİYOR'
 
Çökertme politikası 2015 yılından beri devrede ve bir konsept olarak ilerletiliyor. Bugün bu plan kayyım olarak ilerletiyor. Tıpkı Kuzey ve Doğu Suriye politikasında olduğu gibi çökertme planının tam hız devrede olduğunu söyleyebiliriz. AKP kendisine karşı mücadele eden, direnişi yükselten Kürtlere ve kadınlara karşı bu politikayı yükseltiyor. Kadın muhalefeti susturmaktı ama gelinen aşamada teslim olan, yok olan bir kadın muhalefeti yok. Bütün zor koşullarda mücadeleyi yükselten bir kadın gerçekliği var. AKP bir yenilgi almıştı ve bu yenilgisini örtmek için Anayasayı ihlal ederek bir yol izliyor. Bunun adı da kayyımdır. Dün 28'di bu sabah 31 belediyemiz gasp edildi. Dün de Varto Bulanık ve Erentepe belediyelerimiz gasp edildi. Kayyım bir yok etme siyasetidir. Kürt halkının seçme ve seçilme hakkını yok etme siyasetidir. Yeni bir sömürge siyasetinin AKP tarafından yürütülen adıdır. Rant, kayırmacılık, yolsuzluk almış başını gidiyor. Bu siyaset merkezde olduğu gibi yerelde de hayata geçirilmiş durumda. Bu rant alanlarını yandaşlarla paylaşmak için bu kadar yönelim geliştiriliyor. 
 
'GASP HDP İLE SINIRLI KAYMAYACAK'
 
Demokrasi güçlerinin şunu çok iyi bilmesi gerekiyor. Bu gasp yaklaşımı sadece HDP ile sınırlı kalmayacağın dünkü Urla örneğinde gördük. Kayyım bir yönetme rejimidir. Talimatlı yargı ile bu süreci geçirmek istiyor. Bugün asıl büyük tehlike AKP’nin yaratmak istediği kayyım rejimidir. Bütün kurumlar aynı tehlike ile karşı karşıyadır. AKP ülkeyi çökertme, çürütme siyaseti izliyor. Halkın gündemine baktığımızda temel gündem kayırmacılık, yoksulluk, yolsuzluktur. Bunun önünde en büyük engel, HDP siyaseti olarak görülüyor. Bu kayyımcı siyaset toplumun temel dinamiklerini aşındırıyor. Dolayısıyla bu ülkenin en büyük bela AKP iktidarının kendisidir. AKP  iktidarının uygulamaları son bulmadığı sürece ülkenin gelişmesi, demokratikleşmesi mümkün değil. Bütün muhalefetin buna dur demesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.”