Ev işçisi kadınlar: Güvenceli iş ve emeklilik hakkı istiyoruz

  • kadın
  • 09:03 7 Aralık 2021
  • |
img

İSTANBUL - İki milyondan fazla ev işçisi kadın, sigortasız ve güvencesiz çalışıyor. Kadınlar, ev işçiliğinin işçi statüsüne alınmasını, emeklilik hakkı ve sosyal güvence istiyor. 

Türkiye'de ev işçisi kadınlar uzun çalışma saatleri, işin düzensizliğinin getirdiği gelir süreksizliği, psikolojik, fiziksel, cinsel şiddet, iş cinayetleri, kayıt dışı istihdam, sosyal güvenceden mahrum olmanın yanı sıra, bel fıtığı, cilt-deri gibi meslek hastalıkları gibi sorunlarla karşı karşıya kalıyor. 189 sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO )Sözleşmesi ve 201 sayılı ILO “Ev İşçileri İçin İnsana Yakışır İş” tavsiye kararı ile ILO’nun 177 sayılı Evde Çalışma Sözleşmesi’ni imzalamayan Türkiye, ev işçisi kadınları “işçi” kapsamında değerlendirmediği için kadınlar, kendilerine İş Kanunu’nda yer bulamıyor. Türkiye'de şu anda kayıt dışı ve statüsüz çalıştırılan 2 milyondan fazla ev işçisi kadın, çeşitli sorunlarla karşı karşıya. Çocuk- yaşlı bakımı ve ev temizliği gibi işlerde çalışan kadınların yaşadıkları sorunlara dikkat çeken İmece Ev İşçileri Sendikası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Tülay Korkutan, bu çalışma kolunda güvencesizliğin üst düzeyde olduğunu kaydetti.
 
SİGORTASIZ  ÇALIŞTIRILMA  
 
Ev işçisi kadınların yaşadığı sorunlara değinen Korkutan, sorunların en başında sosyal güvencesizlik, emeklilik hakkının tanınmaması ve işçi statüsüne alınmamanın geldiğini ifade etti. Bu nedenle çalışma ödeneği, sağlık ve sosyal güvenlik haklarından yararlanamadığını belirten Korkutan, ev işçilerinin yaşanan hukuksuzluğa karşı büyük bir mücadelesi olduğunu dile getirdi. Korkutan, “Ev işçisi kadınların yaşadığı en büyük sorunlardan biri işçi yasası kapsamına alınmamalarıdır. Türkiye'de işçi yasası kapsamında olan işçiler de ciddi sorunlar yaşıyor. Ancak ev işçileri bunun en altında. Çünkü bir ev işine gittiklerinde orada bir çok sorunla karşılaşıyorlar. Bizim temas ettiğimiz ev işçilerinin yarısından fazlası sigortasız çalışıyor” diye konuştu. 
 
'İŞ YASASI KAPSAMINA ALINSIN'
 
Ev işçilerinin iş yasası kapsamına alınması ve insana yakışır iş koşullarının sağlanması gerektiğini söyleyen Korkutan, bu kapsamda Türkiye’nin İLO ve 189 Ev İşçilerine İnsana Yakışır İş Sözleşmesi’ni imzalamasını talep ettiklerini belirtti. Korkutan, sözlerini şöyle sürdürdü:“2014 tarihli sunulan yasa ile ev içinde çalışan kadın işçilere sigorta hakkı tanınacağı iddia edilmişti. Fakat bir işyerinde aylık olarak 10 günden az çalışan kadın işçiler ‘işçi’ sayılmamıştır. İşçi kabul edilenler ise; yüksek primler, sigorta edimlerine hak kazanmak için gereken prim gün sürelerinin uzunluğu, aylık bağlama oranlarının düşüklüğü ve sigorta işlemlerindeki bürokratik zorluklar karşısında kayıtsız çalışmaya devam etmek zorunda bırakılmıştı.” 
 
PATRONU KORUYAN YASA
 
Patronların ev işçisi kadınlara hastalık ve yaşlılık primlerini ödemediğini belirten Korkutan, iş kazası ve meslek hastalığı primi alabilmeleri için ise aynı yerde 10 gün çalışma şartının olduğunu ifade etti. Ancak ev işçisi kadınların bir yerde 10 gün veya daha fazla çalışamadığını dile getiren Korkutan, bu nedenle bu yasanın patronu korumak için çıkarıldığını vurguladı. Bu duruma itiraz ettiklerini belirten Korkutan, “Çalışan işçi camdan düşüp yaşamını yitirirse işverenin sorumluluğu olmuyor. Yasayı patronun başı belaya girmesin diye çıkarmışlar. Normalde ev işçiliğinin emeklilik hakkının 10 günlük zamana sıkıştırılmaması gerekiyor. Sonuçta ev işçileri evin içine girdikleri zaman yemek, temizlik, çocuk bakımı da yapıyor.  Bazen hayvanlara ve yaşlı bakımı da yapıyor bir mesleki standartı yok” diye belirtti. 
 
GÖÇMEN İŞÇİLER
 
Türkiye’de göçmen ev işçilerinin durumuna da değinen Korkutan, göçmen ev işçilerinin iki kat sömürüye maruz katlığını belirtti. Korkutan, göçmen ev işçisi kadınların koşullarına dair şunları söyledi: “Çok daha ucuza çalıştırılıyorlar, tacize ve tecavüze maruz kalıyorlar. Sendika olarak bizim taleplerimizden biri de göçmen ev işçilerinin de işçi statüsüne alınmasıdır. Göçmenlerin oturma ve ev izinleri olamadığı için zaten kaçak çalışıyorlar ve çoğu yatılı çalışıyor. Çocuk bakımında ve ev işçiliğinde çalışırken patronları tarafından pasaportlarına el konuluyor. Normal ev emekçisi kadınlara göre ücretlerin yarısını alıyorlar. Kadınlar haklarını arayamıyor çünkü aradığı zaman çeşitli tehditlere maruz kalıyor. Pasaportunu elinden alınma, şikayet edilmek ile tehdit ediliyor bu yüzden bir çok hak gasplarına maruz kalıyorlar.” 
 
SİGORTASIZ ÇALIŞTIRILDI
 
İMC Sendikası’nın kurucu üyesi ve aynı zamanda ev işçisi olan Zeynep Ayvalıtaş (49), 14 yaşından beri ev temizliği, dikiş, örgü, tamir gibi işler yaparak geçimini sağlamaya çalıştığını ifade etti. Çocuk yaşta evlendirilen ve çocuklarına bakmak için ev işçiliğine başladığını anlatan Ayvalıtaş, temizliğe gittiği binanın kapıcısı tarafından taciz edilince korktuğu için bir daha gitmediğini belirtti. 
 
Daha sonra 2007’de bir temizlik şirketinde işe başladığını ifade eden Ayvalıtaş, “Dört sene boyunca aynı maaşla çalıştım. Zam istedim, beni 50 TL çalmakla suçlayıp itibarımı zedelemek istediler. İşi bıraktım. Rahatsızlandım ve kalp spazmı geçirdim. Hastaneye gidince sigortamın yatırılmadığını öğrendim” diye belirtti. Daha sonra çalıştığı yerde ücretinin eksik ödendiğini ve işten ayrıldığını anlatan Ayvalıtaş, ev temizliğine giden kadınların birçok tehlikeyle karşı karşıya kaldığını ifade etti. 
 
CAN GÜVENLİĞİ
 
Ayvalıtaş, can güvenliklerinin “şansa” bağlı olduğunu vurgulayarak, “Her an düşüp yaralanabilir ya da ölebilirsiniz. Yine taciz, hakaret ve hırsızlıkla itham edilme durumları ile karşı karşıya kalıyoruz. Örneğin bir gün ütü yapıyordum ve ütü elimde yanmaya başladı. Kadın fişi çekti de yanmaktan kurtuldum. Birçok arkadaşım camdan düşerek yaşamını yitirdi. Evde çalıştığı sırada kalp krizi geçirip, hastaneye bile götürülmeden getirilip eve bırakanlar oldu. Yani ev işlerinde sigortamız olamadığı için işçi olarak görülmüyoruz. Talebimiz işçilere verilen haklarının bize de verilmesidir” dedi. 
 
SÜREKLİLİĞİ YOK 
 
31 yıldır ev işçisi olarak çalışan Sultan Karasu (53), üç çocuğunu eve temizliğine giderek büyüttüğünü söyledi. Her gün sabahın erken saatlerinde uyandığını ve işe gitmek için bazen dört araç değiştirdiğini anlatan Karasu, “Ev temizliği çok zor ve hiçbir güvencesi yok. Günde 250 -300 TL arasında bir ücret alıyoruz ve haftanın her günü gidemiyoruz. Gittiğim zaman önce cam ve kapıların tozunu alma, yemek, ütü yapma gibi evin bütün işlerini yapıyorum. Akşam saat 18:00’dan önce çıkamıyorum işten. Yemek molası ise sadece 10 dakika. Pandemi döneminde bize temizliğe çağırıp cüzzamlı muamelesi yapıldı. Benim yaptığım yemeği yiyorlardı ama yemek yediğim tabağı ve bardağı diğerlerinden ayrı tutuyorlardı” dedi.
  
GÜVENCE TALEBİ 
 
Bazen günlük yevmiyelerini dahi alamadıklarını ve haklarının iş veren tarafından gasp edildiğini vurgulayan Karasu: “Maçka’da resim sergisi galerisi olan birinin evine gittim. İşim bitti ve paramı veren olmadı.  Bende evin güvenliğine, ‘benim ücretim bırakıldı mı’ diye sordum. ‘Hayır’ dediler. Yevmiyemi istediğimde akşam yatırılacağını söylediler. Ama değişik bahanelerle paramı vermediler. Ev Emekçileri Sendikası’nı aradım onlar arayınca beş dakika sonra param yatırıldı. Yani ev emekçilerini genellikle sahipsiz zannediliyor. Diğer işçilerin sosyal haklarından biz de yararlanmak istiyoruz. Eşit hak, eşit ücret istiyoruz, yasal olarak işçi statüsüne alınmak istiyoruz” ifadelerinde bulundu. 
 
MA / Esra Solin Dal