‘Türkiye, evrensel insan haklarına karşı tavır almıştır’

img

ANKARA - Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen ilk ülke olarak tarihe geçtiğini belirten hukukçular, “Karar Anayasa’ya aykırı. Cumhurbaşkanı, yürütme ve yasama yerine geçerek yetkisiz olduğu bir konuda işlem yapmıştır. Dolayısıyla yok hükmündedir. Bunun iç hukukumuzdaki karşılığı bu” dedi. 

 
Avrupa Konseyi tarafından 11 Mayıs 2011 tarihinde imzaya açılan İstanbul Sözleşmesi, Türkiye’de 1 Ağustos 2014'te yürürlüğe girdi. “Aile yapısını bozduğu” iddiasıyla iktidarın hedef odağına aldığı Sözleşme, gece saatlerinde Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile feshedildi. Tepkilerin yükseldiği fesih kararını kadın hukukçular değerlendirdi. 
 
Kadın hakları aktivisti avukat Ceren Kalay Eken, kararın Anayasa’nın 90’ıncı maddesi gereği iç hukuka aykırı olduğunu vurguladı.
 
YOK HÜKMÜNDE
 
İstanbul Sözleşmesi’nde sebep ya da hal belirtmek için herhangi bir şartın olmadığını söyleyen Kalay Eken, “Her ülke kendi iç hukukunda belirtilen usule bağlı kalmak şartıyla fesih kararı verebilir. Sözleşme, Avrupa Birliği’ne (AB) bağlı olduğu için usulen fesih bildirimini konseye bildirmesi gerekiyor. ‘Ben feshettim ve sözleşmeden çıktım’ diyerek, konseye bildirim yapacak. Bu bildirim üzerinden sözleşme maddesi, ‘3 ay geçerlidir” diyor. Bu 3 ay içerisinde o ülkede ileride boşluk oluşmasın diye bu konuyla ilgili düzenleme yapılması gerekiyor. İç hukukta Anayasa’ya göre, uluslararası sözleşmeler nasıl feshedilir diye baktığımızda Anayasa’nın 90’ıncı maddesinde hüküm çok açık. ‘Uluslararası sözleşmeler temel insan haklarını düzenledikleri için ancak Meclis kararıyla feshedilebilir’ diyor. Bu zaten Anayasa’nın yıllardır var olan ve çok temel bir hükmüdür. Bu ülkede hiçbir düzenleme Anayasa’nın üzerinde olamaz” dedi. 
 
Ancak son yıllarda hukuksuzluklara yenilerinin eklendiğini ifade eden Eken, “Cumhurbaşkanı, Olağan Üstü Hal’i (OHAL) bahane ederek kendisi için çıkardığı Kanun Hükmünde Kararname’yle (KHK) ‘Uluslararası sözleşmeleri tek başına onaylama ve tek başına kaldırma’ yetkisini kullanıyor. Bu kararı da buna dayandırıyor. Fakat OHAL KHK’si OHAL ile sınırlı kalması gereken bir şeydir. O ana özel ve o anın aciliyetine dair değil. Geçerli olduğu tartışılır ama geçerli olduğunu iddia etsek bile Anayasa’nın 90’ıncı maddesi dışına çıkılamaz. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı’nın tek başına yaptığı bu işlem bizim için yok hükmündedir. Meclis’in onayına sunulması ve Meclis’in bu kararı vermesi gerekiyor. Bunun iç hukukumuzda karşılığı bu” ifadelerini kullandı. 
 
YETKİ VE GÖREV GASPI
 
Hem bir hukukçu hem de bir kadın olarak bu kararı kesinlikle tanımadıklarının altını çizen Eken, “Bu bir yetki ve görev gaspıdır. Sözleşmeden geri çekilmenin uluslararası anlamda da birçok yaptırımı olacaktır. Bir ülke kendi kendine ‘Ben Muz Cumhuriyetiyim hiçbir uluslararası kanun tanımıyorum’ derse, o ülke aklı başında yatırım yapmayacaktır. Dolayısıyla böyle bir dönemde bu kadar kıymetli bir sözleşmeden bu şekilde hiçbir gerekçe olmaksızın çıkılması kabul edilemez” diye belirtti. 
 
Tüm dünyada, kadınların bugüne kadar ki en güçlü zamanını yaşadığını vurgulayan Eken, kadınların mücadelesiyle Türkiye’nin de ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi için verilen kararın sürdürülebilir bir karar olmadığına dikkati çekti.
 
TÜRKİYE TARİHE GEÇTİ
 
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği’nden (ÖHD) Avukat Çiğdem Kozan da, Türkiye’nin “insan hakları ile ilgili bir sözleşmeden çekilen ilk ülke” olarak tarihe geçtiğini belirtti. Türkiye’nin evrensel insan ve kadın haklarına dair değerlere karşı tavır aldığını dile getiren Koz, “Avrupa Birliği’ne girme konusundaki ısrarının devam ettiğini söyleyen bir ülkenin yaptığı bu hamle iki hareket arasındaki tezatlığı da gözler önüne serdi. Türkiye bununla kendini evrensel insan hakları standartları dışında konumlandırdı” dedi.
 
YETKİSİZ KARAR 
 
Sadece Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle sözleşmeden çekilmenin mümkün olmadığını yenileyen Kozan, devamında şunları söyledi: “Anayasa Madde 90: ‘Uluslararası sözleşmelerin Meclis’in onayı ile yürürlüğe gireceğini’ düzenlemiştir. İstanbul Sözleşmesi de Meclis’in oy birliğiyle aldığı kararla yürürlüğe girmiş olup; sözleşmenin feshi de yine aynı usulle mümkün olabilir. Ayrıca Anayasa madde 104: ‘Temel hak ve özgürlüklerin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenlenemeyeceğine’ yer vermiştir. Bu sebeple yapılmış olan fesih; Meclis’in görev alanına giren bir konuda Cumhurbaşkanı’nın yetkisiz olarak işlem yapması anlamına gelmektedir. Yani yürütme, yasama yerine geçerek yetkisiz olduğu bir konuda işlem yapmıştır.”
 
CAN SİMİDİ 
 
Kozan, İstanbul Sözleşmesi’nin herhangi bir ayrım gözetmeksizin şiddeti önlemeyi amaçladığını ifade ederek, şöyle devam etti: “Taraf devletlere de toplumsal cinsiyet eşitliği ekseninde kapsayıcı politikalar üretmeyi ve uygulamayı ayrıca kadına yönelik şiddetin boyutu hakkında istatistik verilerinin toplanması ve kamuoyu ile paylaşılması konusunda sorumluluk yükler. Bununla birlikte aslında eril yapıyı değiştirecek zihniyet değişikliği yaratılması konusunda da devletlere sorumluluk yükler. İstanbul Sözleşmesi’nin kabulünden sonra iç hukukta düzenlenen 6284 Sayılı Yasa da şiddete uğrayan kadınların, çocukların ve ayrım yapmaksızın tüm bireylerin; önleyici koruyucu tedbirlerden faydalanmasını sağlamaktadır. Yani şiddete karşı kişilere bir can simidi sağlamaktadır. Şiddete uğrayan kişi yasada yer alan koruma tedbirlerinden yararlanabilmektedir. Bu gibi sonuçları olan bir sözleşmeden dönmenin yaratacağı sonuçları da hep birlikte yaşayacağız.”