İSTANBUL - Demokratik Kurumlar Platformu, tecridin kaldırılması ve Kürt sorununun çözümü için Amed'de 13 Ekim'de yapılacak büyük miting için "Gelin hep birlikte demokratik geleceğimiz ve özgürlüğümüz için mücadele edelim" çağrısı yaptı.
Amed'de açıklama yapan Demokratik Kurumlar Platformu, "Abdullah Öcalan'a özgürlük, Kürt sorununa çözüm" kampanyasına yeni bir aşama kazandırdıklarını açıkladı.
“Komploya karşı direniyoruz, özgürlük için Amed’de buluşuyoruz” başlığıyla açıklanan metinde, 13 Ekim'de Amed'de yapılacak büyük mitinginin çalışmalarının startının verildiği belirtildi.
Demokratik Kurumlar Platformu, benzer bir açıklamayı İstanbul'da da yaptı. Beyoğlu ilçesinde bulunan bir otelde yapılan açıklamaya siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinden çok sayıda isim katıldı. Açıklamanın yapıldığı salonda, "Komploya karşı direniyoruz, özgürlük için Amed'de toplanıyoruz" pankartı yer aldı.
'ÖZGÜRLÜK YÜRÜYÜŞÜ'
Açıklamanın Türkçesini Marmara Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MATUHAY-DER) Eşbaşkanı Dilek Sönmez Demir, Kürtçesini ise Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Marmara Eşsözcüsü Mevlüt Aykoç okudu. Yapılan açıklamada, "9 Ekim Uluslararası komplosunu ve komplocuları tümden yenilgiye uğratmak, İmralı İşkence sistemini paramparça etmek ve Kürt sorununa demokratik çözümü getirmek için başlattığımız Özgürlük Yürüyüşümüzün 13 Ekim’e kadar sürecek olan kampanyasına Kürdistan’daki ve Türkiye’deki tüm demokrasi güçlerini davet ediyoruz. Gelin hep birlikte yan yana demokratik geleceğimiz ve özgürlüğümüz için mücadele edelim" çağrısı yer aldı.
‘9 EKİM’DE BİR DARBEDİR’
Deklarasyonun okunmasının ardından söz alan Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Cengiz Çiçek, başlatılan kampanyanın anlamına değinerek şunları söyledi: “Bu kampanyanın odağı 26’ncı yılına doğru gidilen 9 Ekim komplosu olacak. Ama özellikle bu özgürlük kampanyasının startının 12 Eylül’de verilmesi bizim için çok önemli. Aslında 9 Ekim’de 12 Eylül gibi bir darbeydi. Bundan 44 yıl önce 12 Eylül darbecileri Türkiye’deki demokrasi güçlerine ve onların mücadelesine onların şahsında Türkiye ve Kurdistan halklarının özgürlük mücadelesine dönük bir darbe gerçekleştirdi. Aslında 12 Eylül darbesi sadece ulusal bir darbe değil planlamasından aşamasından icra edilmesi aşamasında kadar bir NATO ve darbesiydi. 9 Ekim komplosu da tıpkı 12 Eylül darbesi gibi başta Kurdistan halkının özgürlük mücadelesi olmak üzere demokrasi mücadelesine dönük bir darbeydi.
'DARBELER KALICILAŞTIRILMAK İSTENİYOR'
Komplo ve darbeler sisteminin ülkede kalıcı hale getirilmek istendiğini kaydeden Çiçek, “12 Eylül ve 9 Ekim rejimi bugün itibariyle Türkiye ve Kurdistan’ın ezilen halklarına dönük kalıcı bir rejim haline dönüştürülmek istenmektedir. Bir aylık kampanyanın özünde de bu kalıcılaşmaya karşı Türkiye ve Kurdistan halklarının emekçilerinin demokrasi ve özgürlük mücadelesinde kararlaşma günü olarak nitelendirilebilir” dedi.
EVRENSEL DEĞERLERİN TESİSİ MÜCADELESİ
Konuşmasında, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük mutlak tecride de dikkat çeken Çiçek, “Bir ülke düşünün kendisini hukuk devleti ve demokratik bir sistem olarak tarif edecek ama kendi yasalarını bile uygulamayacak. Kendi yasalarını uygulamayan ve yasalarının dışına çıkan sistemlere komplocu sistem denir. Onun rejimlerine de komplocu korsan rejimler denir. O nedenle başta anayasal ve yasal haklarının tesis edilmesi başta olmak üzere Kürt halkının statü ve özgürlük mücadelesi bugün AKP-MHP itiffakı eliyle tamamen tasfiye edilmek ve boşa çıkarılmak istenmektedir. O yüzden bıkmadan usanmadan şunu söylememiz gerekiyor; Karşımızdaki rejim ve faşist ittifak komplocu ve yasadışı bir rejimdir ve bu yasadışılığa karşı yürütülen her mücadele hukukun, ahlakın ve evrensel değerlerin tesis edilmesi mücadelesidir” dedi.