ANKARA - "Özgür ve eşit yaşamda ısrarcıyız, örgütleniyoruz” konferansında konuşan DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, “Ev ev, kapı kapı gezip, örgütlülüğü büyüteceğiz" dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi’nin, birinci merkezi konferansı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İnşaat Mühendisleri Odası’nda başladı. “Özgür ve eşit yaşamda ısrarcıyız, örgütleniyoruz” şiarıyla gerçekleştirilen konferans iki gün sürecek. "Kadın örgütlenmesi ve kadın ittifakı" konularının tartışılacağı konferansa, Eş Genel Başkan Tülay Hatimoğulları'nın yanı sıra 200’e yakın delege katıldı.
DİRENENLERİN KONFERANSI
Açılış konuşmasını yapan Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, kadına yönelik şiddet, katliamların ve kadın yoksulluğunun arttığı bir dönemde konferansı gerçekleştirdiklerini belirtti. Türkoğlu, “Ancak bir o kadar mücadelemizin de yükseldiği bir dönem. Bu konferans; savaşa karşı onurlu barışı savunan, kadına yönelik şiddet ve katliamlar karşısında direnen kadınları, Narin, Ceylan ve Leyla şahsında katledilen çocukların hesabını sormaktan vazgeçmeyen, iktidarın itibarını sarsan 'Emine Şenyaşar’ın adalet talebi talebimizdir' diyen kadınların konferansıdır. Bu konferans, kadın yoksulluğuna karşı emeğini savunan, 'göçmen karşıtlığına karşı mülteci kadınlarla dayanışacağız' diyen, özel savaş politikalarına karşı mücadeleyi büyütenlerin konferansıdır. Bu konferans, kayyım gaspına karşı ‘irademizin gasp edilmesine izin vermeyeceğiz’ diyen, doğa düşmanlarına karşı deresini, ormanını, köylerini ve toprağını savunan, ev içi emeğimizin sömürülmesine karşı direnen kadınların konferansıdır” dedi.
KADIN TUTSAKLAR UNUTULMADI
Cezaevlerinde direnen kadınları da unutmayan Türkoğlu, “Selam olsun zindanlardan sokaklara direnen, örgütlenen ve ‘örgütlü mücadele yaşatır' diyen kadınlara. Bizler zulme karşı direnişin ilhamını mücadele tarihimizden alıyoruz. Tarihten bugüne direnen, bu uğurda yaşamını yitiren, zindanlarda rehin alınan yoldaşlarımızın mücadelesini omuzlayarak yolumuza devam ediyoruz. Figen Yüksekdağ, Leyla Güven, Ayşe Gökkan, Semra Güzel sahsında tüm kadın siyasi tutsakları selamlıyoruz” ifadelerini kullandı.
JIN, JIYAN, AZADÎ
Konuşması sık sık “Jin, jiyan, azadî" sloganıyla kesilen Türkoğlu, kadın örgütlülüğüne her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğunu vurguladı. Türkoğlu, "Bugün bu yolu daha güçlü örmenin, yol ve yöntemlerini konuşmak, tartışmak ve kararlaştırmak için kadın örgütlenme konferansımızı gerçekleştiriyoruz. Kapitalist erkek egemen iktidarların güç ve paylaşım savaşları tüm dünyaya yayılmış durumdadır. Savaşlardan beslenen bu zihniyet doğa katliamlarını, ekolojik yıkımı, sömürüyü, kadına yönelik şiddet ve katliamlarını, çocuk katliamlarını, kadın yoksulluğunu beraberinde getiriyor" dedi.
DÜNYADA KADIN DÜŞMANLIĞI
Savaş gerçekliğine değinen Türkoğlu, şöyle devam etti: "Bu savaşlar kadınların savaşı değil. Bu savaşlar halkların savaşı değil. Gençlerin, işçilerin, emekçilerin, yoksulların savaşı değil. Bu savaş, erkek egemen iktidarların savaşıdır. Kadın düşmanı kapitalistlerin, sermayedarların savaşıdır. Bu iktidarların en büyük ortak özelliği kadınlara, kadınların kazanımlarına saldırmaktır. Afganistan’da Taliban kız çocuklarının okula gitmesini yasakladı. Son olarak 'Erdem Yasası' diye bir yasa ile ‘kadınlar toplum içerisinde duyulacak sesle konuşamayacak’ dendi. Fas’ta ve Irak’ta cinsiyetçi iktidarlar, her fırsatta çocuk yaşta evliklerin önünü açmak için yasalar çıkartma gayretindeler. İran’da faşist molla rejimi kadınların sesini, sözünü kısmak, baskılamak için idam dahil her türlü politikayı hayata geçiriyor. 'Jin, jiyan, azadî' sesinden korkan rejimin, insan hakları savunucusu Şerîfa Muhemedî ve Pexşan Ezîzî hakkında verdiği idam kararı kadın düşmanlığının son göstergesidir.
SAVAŞA KARŞI KADIN DAYANIŞMASI
AKP-MHP iktidarı, her fırsatta Kürt halkına ve kadınlara saldırıyor. Rojava’ya yönelik saldırıların temelinde bu düşmanlık vardır. Federe Kurdistan Bölgesi’nde işbirlikçiler, paramiliter güçler eliyle yürütülen savaş, bunun açık göstergesidir. İki kadın gazeteci Gulistan Tara ve Hêro Bahadîn Türkiye’nin İHA saldırısı ile katledildi. Katledilen kadın gazetecileri anarak bir kez daha 'Özgür Basın susturulamaz' diyoruz. Şimdi buradan en güçlü şekilde sesleniyoruz. Ortadoğu halklarının ve Ortadoğulu kadınların birbirine kırdırılmasına izin vermeyeceğiz. Bulunduğumuz coğrafyada en güçlü kadın örgütlülüğünü gerçekleştirerek savaş karşıtı kadın dayanışmasını oluşturacağız. Bu ağı tüm dünya kadınları ile öreceğiz. Kadın özgürlük mücadelemiz bu sorumluluğu bizlere yüklemektedir. Haklarımızı ve kazanımlarımızı daha güçlü korumak için bunu yapacağız, yapmak zorundayız.
İMRALI TECRİDİ
Bu ülkenin en can yakıcı sorunu Kürt sorunudur dedik. Kürt sorununda çözümsüzlükte ısrar; savaşta, yoksullukta, sömürüde, şiddette ısrar demektir. AKP-MHP faşist iktidarı bu çözümsüzlüğü dayatarak, Sayın Öcalan üzerindeki tecridi derinleştirerek ülkeyi uçuruma sürüklemeye devam etmektedir. Tecride karşı olmak savaşa karşı olmaktır. Tecride karşı yükselen ses; onurlu barışta ısrar edenlerin sesidir. Bu sesi duymayan, çözümsüzlüğü dayatan iktidar yok olmaya mahkumdur. 12 Eylül’ün darbeci zihniyetinin devamı olan bu iktidar elbette yok olacaktır. 12 Eylül’den ders çıkarmayan iktidarın halklara cezaevleri üzerinden bir tecrit rejimi inşa ediyor. Bu iktidarı uyarıyoruz; 12 Eylül’den ders çıkarmadınız, tecrit siyaseti, ülkede demokrasiyi konuşmaya engel olan bir yerde. Bugün Anayasa tartışmalarıyla karşımıza gelen iktidar önce bunları düşünsün.
CEZAEVLERİ
Bugün cezaevlerini ölüm evlerine çeviren, infazları yakarak tutsakların umut hakkını ellerinden alan iktidar şunu iyi bilsin ki biz kadınlar bu devranın sürmesine izin vermeyeceğiz. Cezaevlerinde başta kadınlar olmak üzere her bir yoldaşımızın sesi, isyanı bizlerin mücadelesini büyütme gerekçesidir. Bu haksız hukuksuz uygulamalara son verecek olanda biz kadınların örgütlü mücadelesi olacaktır. Tecridi kıracak, Kürt sorununda demokratik çözümü sağlayacakta işte kadınların bu güçlü iradesidir. Çünkü bizler farklılıklarımızla bir arada ortak yaşamın savunucularıyız. Paradigmamız çoğulculuğu esas alır. Farklı kimlikleri, dilleri, kültürleri en güçlü şekilde temsil edenleriz. Gün bu farklılıklarımızla birlikte ortak yaşam ısrarını büyütme, geliştirme günüdür. Ezilen, yok sayılan tüm kesimlerle bileşik kadın mücadelesini büyütme günüdür. tecridi kırma, onurlu barışı inşa etme günüdür.
HEDEF ÖRGÜTLÜLÜĞÜ GÜÇLENDİRMEK
Mücadele gerekçelerimize sıkı sıkıya bağlanıyoruz. Ancak tüm bu kriz ve kaosun biz kadınların yaşamlarında açtığı yaraları da çok iyi biliyoruz. Çünkü bunu bizzat yaşıyoruz. Artan pahalılıkla yaşıyoruz. Geçim derdi ile emek sömürüsü ile yaşıyoruz. Yoksullukla sınanarak yaşıyoruz. Bugün bir kilo yağın, bir kilo domatesin hesabını yapmak zorunda kalan kadınlar kendi bireysel ihtiyaçlarını dahi hatırlamıyor. Kadınların mücadele ettiği yoksulluk, bu savaş siyasetinin bir sonucudur. Bu yoksulluğu kabul etmeyeceğiz. Emeğimizin sömürülmesine karşı tarlalarda, atölyelerde, evlerde en geniş kadın örgütlülüğünü oluşturacağız. Nereden vurulmuşsak oradan en güçlü şekilde ayağa kalkacak örgütleneceğiz. Ev ev, kapı kapı, tarla, tarla, köy köy, mahalle mahalle gezeceğiz, toplanacağız farkındalık çalışmalarımızla bu örgütlülüğü büyütecek emeğimizin sömürülmesine, kadın yoksulluğuna izin vermeyeceğiz.
NARİN GÜRAN CİNAYETİ
Bu iktidar kadın düşmanıdır. Politikalarıyla kadına yönelik şiddeti besleyen AKP-MHP iktidarı, çocuk katliamlarını da arttırmaktadır. Bugün kamuoyunda hepimizin dikkatle araştırdığı ve sorulara cevap aradığı Narin Güran katliamı, AKP-MHP iktidarının kadın ve çocuklara yönelik oluşturduğu politikaların, erkek egemen ‘güçlü aile’ odaklı çalışmalarının, tüm devlet kurumlarının ve siyasetinin resmidir. İktidarın politikalarıyla toplumun nasıl bir çürümeye maruz bırakıldığının net halidir. Birileri ilk günden beri manipüle etmeye çalıştı, iktidarın vekili, iktidarın kadın düşmanı ittifakı, faillerin ortaya çıkmaması için Narin’in katliamında nasıl bir rol ve suç işlediler bütün kamuoyu gördü.
HİZBULKONTRA VURGUSU
Adalet, İçişleri, Aile ve Sosyal Politikalar bakanları kadın ve çocuk cinayetlerinden sorumlu bakanlar, Tavşantepe köyüne geliyor. Adeta çocuk ve kadın katliamlarını önleyecek politikaları ortadan kaldıranlar, bu ülkenin bu duruma gelmesini sağlayan zihniyetin failleri olay yerinde buluşuyor. Narin ve nice çocuğun yaşaması için çaba sarf etmeyenler çocuğun mezarını ziyaret ediyorlar. 90’lı yılların paramiliter güçleri, Hizbulkontra ile kol kola yürüyenler Narin’in cenazesinde, mezarında bir araya geliyorlar. Bu olayın ardından Hizbulkontralar çıkıp partimizi hedef alarak, işledikleri insanlık suçlarının, kadına, çocuğa yönelik suçlarının üzerini örtmeye çalışıyorlar. İyi bilinsin ki; bu halk ve kadınlar, bu katilleri 90’lı yılların faili meçhul cinayetleri işleyen kontraları çok iyi tanır ve bilir. Dün olduğu gibi bugün de bu çürümüş zihniyetin karşısında en güçlü mücadeleyi vereceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Narin’in, katledilen tüm kadınların ve çocukların hesabını sormaktan vazgeçmeyeceğiz.
6 AYDA 205 KADIN KATLEDİLDİ
2024 yılının ilk 6 ayında 205 kadın erkekler tarafından katledildi. 117 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu. Bu iktidarın cezasızlığı besleyerek failleri güçlendirmesi, cesaretlendirmesi sonucunda Ağustos ayında 33 kadın erkekler tarafından katledildi. Kadınları yaşatmak değil yaşamlarına kasteden politikalarıyla bu katliamlar meşrulaştırıldı. İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilerek bu yapıldı. Her bir maddesi kadınların yaşam hakkını savunan bu sözleşme iktidarın hedefi oldu. Bugün işlenen kadın cinayetlerinin kurbanı boşanma aşamasındaki kadınlar olurken; bu iktidar boşanmayı zorlaştırarak, nafaka hakkına göz dikerek, bu katilleri cesaretlendirdi. 6284 sayılı yasayı yargı paketleriyle kırpmaya çalışarak politikalarını sürdürdü. En son kadınların evlendikten sonra kendi soyadlarını kullanamayacaklarını belirterek, kadını özne olarak görmediğini bir kez daha tescilledi.
Tüm bunlar yaşanırken kadının adının çıkarıldığı Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 4 yıllık “vizyon belgesi’ açıkladı. Belgenin neredeyse her maddesi; kadınların içerisinde katledildiği aileyi güçlendirme, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin dayattığı rolleri yasalarla güvence altına alma, kadınları evlere hapsetme, erkeğe verilen aile reisliği rolünü pekiştirme üzerinden hazırlanmıştır. Bu bir vizyon belgesi değil, kadın-erkek eşitsizliği belgesidir. Kadını özne olarak görmediklerinin resmi belgesidir.
TÜİK VERİLERİ
Yine aynı bakanlık tarafından kadına yönelik şiddete ilişkin kapsamlı bir saha araştırması yapılacağı yakın zamanda dillendirildi. Evet en son araştırma 2014 yılında yapılmıştı. O günden sonra söz konusu bakanlık tek bir veri açıklamadı. Bu veriler kapsamında kadına yönelik şiddetle mücadele politikaları üretmeye dönük tek bir girişimde bulunmadı. Bu saha araştırması için iş birliği yaptığı kurumlara bakıldığında söz konusu araştırmanın güvenirliği şüphelidir. Evet işbirliği yapılan diğer kurumları sıralamadan tek bir kurumun adını söylemem bu şüphemiz için yeterlidir. Bu çalışma TÜİK ile birlikte yürütülecekmiş. Hani şu iktidarın arka bahçesi gibi çalışan TÜİK. İşsizlik, yoksulluk, enflasyon verilerini gizleyerek her şeyin güllük gülistanlık içerisinde olduğunu söyleyen TÜİK.
EĞİTİM POLİTİKALARI
Tüm kurumlarıyla çürümüşlüğün siyasetini yapan AKP-MHP iktidarı kendine makbul birey ve toplum inşa etmek isterken, ‘Türkiye Yüzyılı’ eğitim modeliyle çocuklar ve gençler için bir tehdit haline gelmiştir. Eğitim politikalarıyla kutuplaştırıcı, ayrımcı ve eşitsizliği daha da derinleştirmektedir. Eğitim-öğretim yılına açlık ve yoksullukla başlayan öğrenciler şimdi de iktidara şükür etsin müfredatıyla yetiştirilmek istenmektedir. Cinsiyetçi, tekçi, ayrımcı, bir eğitim sistemine karşı anadilde, parasız, özgürlükçü laik, cinsiyet eşitlikçi, eğitim politikalarını hayata geçirilmesi için her yerde mücadele edeceğiz.
ŞİDDETLE MÜCADELE
Kurumlarımızla, platformlarımızla, mücadele ağlarımızla, yerel yönetimler politikalarımızla mücadeleyi ilk gün olduğu gibi bugün de en güçlü şekilde yürütüyoruz. Ancak bunun yetmeyeceğini biliyoruz. Yaşamlarımızın gasp edilmesine, çalınmasına asla izin vermedik vermeyeceğiz. Bunun yolu da yöntemi de bizler açısından bellidir. Şiddetle en güçlü şekilde mücadele ağını örgütleyecek var olanları büyüteceğiz. Atölye çalışmaları ile kadın buluşmaları ile gitmedik ev çalmadık kapı bırakmayacağız. Kurumlarımızı, sığınaklarımızı çoğaltarak bu iktidarın kadın düşmanı politikalarına karşı en güçlü şekilde örgütleneceğiz. Özel savaş aygıtları ile Kürt kadınlar, gençler üzerinden yürütülen kirli savaşı boşa düşürecek olanda bu mücadelemizdir. Yerel yönetimlerimizle, derneklerimizle, bileşik mücadele ağlarımızla birlikte kadına yönelik şiddetle en güçlü şekilde mücadele etmeye devam edeceğiz. Yaşamlarımızı kadın düşmanı iktidarın insafına, yasalarına bırakmayacağız.
Bizler Rosaların, Sakinelerin, Sevelerin, Kader Ortakayaların, Sibellerin, Hevrin Xelef’in, Rojava’da gerçekleşen devrimin öncülüğünü yapan kadınların yoldaşlarıyız. Jîna Emînî’nin saçının telini isyanlaştıran ‘jin, jiyan, azadî’ felsefesi etrafında tüm dünya kadınlarını birleştirenleriz. Gulistan’ın, Hero’nun, Nagihanın kalemi yere düşmeyecek sözünü verenleriz. Yaşasın kadın dayanışması, jin, jiyan, azadî.”
Türkoğlu’nun konuşmasının ardından konferans, basına kapalı devam etti.