Diyarbakır Tabip Odası Başkanı: Herkese eşit ve nitelikli sağlık hizmeti

img

DİYARBAKIR - Performansa dayalı sağlık hizmeti sunumundan vazgeçilmesi gerektiğini belirten DTO Başkanı Mehmet Şerif Demir, herkese eşit, parasız, nitelikli, ulaşılabilir ve anadilinde sağlık hizmeti sunulmasını istedi. 

 
Devlet hastaneleri ve sağlık kuruluşlarında çalışanlara yönelik mobing ve şiddet uygulamaları devam ederken, yoğunluk nedeniyle doktor başına düşen hasta sayısı bir hayli arttı. Diyarbakır Tabip Odası (DTO) Başkanı Mehmet Şerif Demir, sağlık alanında yaşanan sıkıntıları Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.  
 
‘HEKİM BAŞINA 100’ÜN ÜZERİNDE HASTA DÜŞÜYOR’
 
Mevcut sağlık sisteminin hastaneleri işletme, hastayı müşteri olarak gören bir bakış açısına sahip olduğunu kaydeden Demir, “Sağlık hizmetinde nitelikten ziyade niceliğe önem verilmesinden kaynaklı ne kadar çok kazanırım ve daha çok kar mantığı var. Dolayısıyla ne kadar fazla hasta, ne kadar çok tetkik, görüntüleme yapılması, o kadar kazanç demek. Performansa dayalı sağlık sisteminde; hekimlere en az şu kadar hasta bakacaksınız dayatması yapılıyor. Geçen hafta da Kocaeli’nde kamuoyuna yansıyan il sağlık müdürünün hekime 72 randevulu hastaya bakılacak demesinin nedeni de bundan. Günde 72 randevulu hastaya, bir de randevusuz ve tetkiklerin kontrolü için gelen hastalarla birlikte bakılacak hasta sayısı 100’ün üzerine çıkıyor. Bu bir hastaya 5 dakika bile ayıramamak anlamına geliyor. Oysa ki hastanın içeriye girmesi, oturması, şikayetlerini dinlemek, muayenesinin yapılması, tetkiklerin istenilmesi, sonuçlarının değerlendirilmesi, ilacını yazılması, nasıl kullanması gerektiğinin anlatılması ve dikkat etmesi gereken önerileri söylenmesi 5 dakikada yapmak imkansız. Dünya sağlık örgütünün belirlenmiş olduğu standart 20 dakikadır. Bunun sonucu hem hasta mağdur oluyor, hem de çalışan mağdur oluyor” ifadelerini kullandı. 
 
‘HASTALIKLARIN GÖRÜLME ORANI BÖLGEDE YÜKSEK’
 
Sağlık alanında tüm sorunların bölgede katmerli bir şekilde yaşandığını dile getiren Demir, sağlık hizmetinde bölgeler arasındaki eşitsizliğin her geçen gün arttığını söyledi. Bebek ölüm oranları, kronik hastalıklar, kanser oranı, genetik hastalıkların görülme oranı gibi birçok alanda bölgede oranların daha yüksek olduğuna işaret eden Demir, “Yine hasta başına düşen hekim ve sağlık çalışanı oranı, bölgeler arasında çok büyük farklar var ve yetersiz. Dolayısıyla bu gibi sıkıntılar, zaten var olan sağlığa erişimi daha da sıkıntılı hale getiriyor” dedi. 
 
‘İDARİ BASKI ARTARAK DEVAM EDİYOR’
 
Hekimlerin ve sağlık çalışanların yaşadığı sıkıntılara değinen Demir, söyle devam etti: “Performansa dayalı ek ödeme sistemine geçiş sağlık sistemini piyasaya teslim ederek hekimlerin ve sağlık çalışanların çalışma koşullarını bozmakta, özlük haklarını elinden almaktadır. Hekimler başta olmak üzere tüm sağlık çalışanların üzerinde performans, ciro ve idari baskı artmış, iş güvencesi ortadan kaldırılmış. Hekimler ve sağlık çalışanları düşük ücretlere çalıştırılmaya zorlanmaktadır. Performans dayalı sağlık sitemi sağlık çalışanları arasında iş barışını bozduğu, ekip ruhunu ortadan kaldırdığı gibi, sağlık hizmetinin sunumunda nitelik yerine nicelik (daha çok sayıda hasta bakma, daha çok tetkik isteme, ameliyat, görüntüleme, vd.) gözetilmeye başlanmıştır.”
 
‘GÜNDE 30 SAĞLIKÇI ŞİDDETE UĞRUYOR’
 
Sağlıkta şiddetin maalesef hayatın bir parçası haline geldiğini dile getiren Demir, resmi verilere göre günde 30 sağlık çalışanının şiddete uğradığını ve bunun öncelikli nedenleri arasında Sağlıkta Dönüşüm Programı olduğunu söyledi. Hastaların sağlık hizmeti alırken yaşadıkları her zorluğun sorumlusu olarak sağlık çalışanlarını gördüklerini vurgulayan Demir, “Tüm sorunların sorumlusu olarak hekimler ve sağlık çalışanlarının görülmesi nedeniyle sağlıkta şiddet arttı” şeklinde konuştu.
 
‘HASTANEDEN ÇOK AVM’LERE BENZİYOR’
 
Şehir Hastaneleri mantığının doğru bulmadıklarını kaydeden Demir,“Şehir hastaneleri, şehirden kilometrelerce uzaklıkta vatandaşın ulaşımın güç olduğu bölgelere kuruluyor. Bu hastaneler kamuya ait değildir. Özel şirketler tarafından hazine arazileri üzerine dış finansman ile yaklaşık 3 yılda tamamlanan hastanelere bakanlık kiracı oluyor. Ve 25 yıl boyunca yüksek kira bedelleri ödemek zorunda kalıyor. Maliyetleri 4 yıllık kira bedelline mal olacakken, 21 yıl daha kira bedeli ödemek zorunda kalıyoruz. Düşünülen tüm şehir hastaneleri projeleri bittiğinde sağlık bütçesinin yaklaşık üçte ikisini şehir hastaneleri kiraları oluşturacak. Sayıştay raporlarında da görüldü ki, ciddi sıkıntıların ve büyük yolsuzlukların olduğu tespit edildi. Bunların hepsi ne yazık ki vatandaşın cebinden çıkacak. Hastaneden çok AVM’lere benziyor. Şehir hastanelerini başhekimler değil CİO’lar yönetiyor. Dolaysıyla buralar hastanesi deme şansımız yok ve sağlık hizmetini sunumunda büyük problemler var” diye belirtti. 
 
YAŞANAN SIKINTILARA ÇÖZÜM ÖNERİLERİ…
 
Demir, sağlıkta yaşanan sorunlara ilişkin çözüm önerilerini şöyle sıralayarak konuşmasını tamamladı: “Niteliğe değil niceliğe önem veren, mesleki değerleri ve evrensel tıp etiği ilkelerini yıpratan performansa dayalı sağlık hizmeti sunumundan vazgeçilmelidir. Sağlıkta Dönüşüm Programı sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılmalı, şehir hastaneleri modelinden bir an önce vazgeçilmeli ve yapılan tüm şehir hastanelerin de kamuya devredilmeli. Başaklandırılmış bir sağlık sitemi kurulmalı. Performansa dayalı ücretlendirme son bulmalı, emekliliğe yansıyacak insanca yaşanılacak bir ücret politikası belirlenmeli. Sağlık hizmetlerinin planlanmasında, sunumunda ve genel olarak kamusal faaliyetlerin organizasyonunda bütün kararları tek bir merkezden değil, sağlık sistemindeki sorunlar ve çözümlerle ilgili olarak meslek örgütü, sendikalar, demokratik kitle örgütlerinin ve toplumun görüş ve önerilerini dikkate alınmalıdır. Herkese eşit, parasız, nitelikli, ulaşılabilir ve anadilinde sağlık hizmeti sunulmalıdır” diye konuştu.