ANKARA - Taksim Meydanı’nın işçi ve emekçilere yasaklanmasına karşı “1 Mayıs her koşulda Taksim’dir” diyen sosyalist parti temsilcileri, alanlarda birleşerek, talepleri birlikte yükseltme çağrısı yaptı.
AKP-MHP iktiranın büyük bir yenilgi aldığı 31 Mart Yerel Seçimleri’ne dair tartışmalar sürerken, sonuçlara etki eden ekonomik ve siyasi krizin yarın 1 Mayıs alanlarına da yansıması bekleniyor. Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) ihlal kararını tanımayanlara karşı 1 Mayıs’ta Taksim’de olacaklarını belirten sosyalist parti temsilcileri, “Emeğimiz, özgürlüğümüz ve geleceğimiz için birleşelim” çağrısı yaptı.
1 MAYIS’TA ALANLARA!
Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) Dönem Sözcüsü Mahir Gürz, “Emeğimiz, özgürlüğümüz ve geleceğimiz için birleşelim. 1 Mayıs'ta alanlara” diye belirtti. Dünyada yaşanan savaş ve sömürü politikalarına işaret eden Gürz, “Ezilen ve sömürülen emekçilerin yarattıkları değerlerin üzerine çöreklenen bir avuç sermaye sınıfı, düzenini korumaya çalışırken, dünya işçi sınıfı ve yoksul ezilen halkları, ‘üreten ve yaratan biz olduğumuza göre, yöneten de biz olmalıyız’ diyerek, sömürüsüz, savaşsız ve talansız bir dünyanın yaratılması mücadelesini vermektedir. Coğrafyamızda da 1 Mayıslar ‘Birlik, mücadele, dayanışma’ şiarıyla ve mücadele kararlılığıyla tüm baskı, saldırı ve engellemelere rağmen kesintisiz olarak kutlanarak bugünlere gelmiştir. 1 Mayıs'ın mücadele süreci açısından Taksim Meydanı'nın kuşkusuz ki tarihsel devrimci bir anlamı bulunmaktadır. Bu anlamda işçi sınıfı, emekçiler ve devrimciler açısından somut koşullara ve gelişmelere bağlı olarak değişkenlik ve özgünlükler barındırsa da İstanbul için tarihsel anlamda 1 Mayıs alanı her koşulda Taksim olmuştur” ifadelerini kullandı.
Gürz, Taksim’e dönük engellemelere karşı devrimci, sosyalist ve demokratik cephe ile emek güçleri cephesinden güçlük bir politik iradenin ortaya çıktığını söyledi. İktidarın AYM’nin ihlal kararına rağmen Taksim Meydanı’nı işçi ve emekçilere yasaklamasına değinen Gürz, şunları belirtti: “Bu, sermayeden yana emeğe düşman sömürücü sınıfsal karakterin bir sonucudur. Yasakların meşru olmadığını ve asla kabul etmediğimizi bir kez daha belirterek başta Taksim olmak üzere Türkiye ve Kuzey Kürdistan'ın dört bir yanında alanlarda olacağımızı vurgulamak isteriz. Bu vesileyle bütün işçi ve emekçileri, emperyalist savaşa, faşizme, sömürüye, açlığa, yoksulluğa, geleceksizliğe ve gericiliğe karşı 1 Mayıs'ta alanlara çıkmaya çağırıyoruz.”
UMUT SOSYALİZMDE
Mevcut sistemin salt seçimlerle değiştirilemeyeceğini dile getiren Devrimci Parti Genel Başkanı Elif Torun Öneren, ancak buna karşın 31 Mart seçimlerinde “AKP-MHP iktidarı yıkılamaz” algısının sona erdiğini söyledi. Halkların gücünün farkına vardığını belirten Öneren, söz konusu bu gücün 1 Mayıs alanlarına da yansıyacağını ifade etti. Öneren, “Sömürgecilere, onların savaş politikalarına ve ücretli köleliğe karşı, ‘Umut sosyalizmde, işçiler iktidara’ şiarıyla 1 Mayıs alanlarına çıkacağız” dedi.
‘31 MART UMUT DALGASI YARATTI’
AKP iktidarının topluma vadedebileceği bir şey kalmadığını kaydeden Emekçi Hareket Partisi (EHP) Sözcüsü Özge Akman, “Mevcut ekonomik kriz, sermayenin git gide zenginleştiği, emekçilerin ise açlık sınırının altına düştüğü bir hale geldi. Emekçi halklar, AKP rejiminin yarattığı krizlere 31 Mart’ta ‘yeter’ demiştir. Bu da bize umut dalgası yarattı. İşçi sınıfının ekonomik ve siyasi mücadelesi İçişleri Bakanlığı’nın izinlerine tabii değildir. Taksim ısrarı bir günlük bir konu değildir. Devrimciler, kadınlar ve Kürt halkı olarak işçi sınıfıyla bir kez daha Taksim’e çıkmak için hareket edeceğiz. AKP’ye seçim sonuçlarını meydanlarda bir kez daha göstereceğiz” diye belirtti.
‘1 MAYIS’TA ALANLARDA BİRLEŞELİM’
EMEK Partisi (EMEP) Dîlok Milletvekilli Sevda Karaca ise, işçi ve emekçilerin bir sınıf savaşı verdiğini dile getirdi. Karaca, devamında da şunları söyledi: “Devletin sermayenin kalkanı olduğu bu savaşta, patronlar cephanesini yine işçinin emeğiyle, kanıyla dolduruyor. Bugün uluslararası ve yerli sermayenin ucuz emek sömürü cennetine dönüştürülen ülkede işçilerin çalışma koşulları giderek ağırlaşıyor. İşçiler, iş güvenliği yoksunluğunun yarattığı can pazarıyla ve düşük ücretlerin oluşturduğu açlıkla mücadele ediyor. Her cephede hayatta kalma mücadelesi var. Sendikalaşmaya, örgütlenmeye, greve, itiraz etmeye müsaade edilmeyen; bütün itirazların devletin her türlü mekanizmasıyla bastırıldığı bir düzen söz konusu.
AKP-MHP iktidarının 12’nci Kalkınma Planı ve Orta Vadeli Programı ile işçiler kötü çalışma ve yaşam koşullarına zorlanmaktadır. Buna karşın ise ülkenin yoksul halkı, ezilenleri, işçi ve emekçileri yerel seçimlerde iktidara set çekti. Şimdi bu savaşta en güçlü silah olan üretim gücüne sahip olan işçiler için bir adım daha ileri, tek adam iktidarı ve onun temsil ettiği sermaye sınıfına ise geri adım attırma zamanı. Devletin ve sermayenin işçi ve emekçileri her yönüyle sıkıştırdıkları bu çemberi yıkmanın, iktidarın tahtında kalıcı bir çöküş sağlamanın en önemli koşulu işçi sınıfının; hiçbir ayrım yapmadan, sınıf kardeşlerine ve kendilerine, üretimden gelen güçlerine güvenerek bir araya gelebilmesi; talepleri etrafında birleşmesidir. Ancak bu koşulla kalıcı bir zafer mümkün olabilir. O nedenle bu sene 1 Mayıs’ta birleşmek ve birlikte mücadele etmek her zamankinden daha önemli. İnsanca yaşam ve çalışma koşulları için, güvenceli iş ve gelecek için, işçi cinayetlerinin son bulması için, ücretlerin yoksulluk sınırının üzerine çıkarılması ve vergide adaletin sağlanması için bütün işçi ve emekçiler, ezilen halklar hem işyerlerinde hem de 1 Mayıs alanlarında taleplerini birlikte haykırmalıdır.”