Demirer: Geçmişin ve bugünün yüküyle 1 Mayıs’a

img
İSTANBUL - Kapitalizmin ücretli kölelik düzenine karşı 1 Mayıs'ın dünden bugüne işçi sınıfının belleği olduğunu dile getiren Marksist yazar Temel Demirer, “Sırtımızda geçmişin ve bugünün ağır yüküyle 1 Mayıs'a gidiyoruz” dedi.
 
1 Mayıs Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü, 1 Mayıs 1886’da ABD'de 350 bin işçinin 8 saatlik çalışma hakkı için sokağa dökülmesinden bu yana dünyanın dört bir yanında kutlanıyor. İşçilerin grevleriyle başlayan eylemler, polis ve sokak çeteleri tarafından kanla bastırıldı. Eylemler sırasında polisin açtığı ateş sonucunda 4 işçi yaşamını yitirirken, 4 işçi de eylemlere öncülük ettiği gerekçesiyle idam edildi. Amerika’da yaşananlara sessiz kalamayan uluslararası işçi örgütleri harekete geçti. 1889’da toplanan 2’nci Enternasyonal, Amerikalı işçilerin mücadelesini desteklemek için dünya çapında eylemler düzenledi. 1890'dan başlamak üzere 1 Mayıs'ı da, "Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü" olarak kabul etti.  O günden bu güne her yıl 1 Mayıs’ı işçiler alanlarda kutluyor. 
 
Yıllarca müdahalelerin ve yasakların gölgesinde işçiler tarafından kutlanan 1 Mayıs Türkiye'de ise 22 Nisan 2009'da Meclis'te alınan kararın ardından 27 Nisan 2009'da Resmi Gazete'de yayımlanarak resmi bayram olarak ilan edildi. 
 
Marksist yazar Temel Demirer ile 1 Mayıs’ın önemini ve Türkiye’deki gelişim sürecini konuştuk.
 
YASAKLARA RAĞMEN YÜRÜMEKTİR
 
1 Mayıs’ın, kapitalizmin ücretli kölelik düzenine karşı dün olduğu gibi bugün de mücadelenin ve isyanın günü olduğuna hatırlatan Demirer, “1 Mayıs işçilerin belleği, sınıfın hafızasıdır; zulüm, vahşet ve 1977 Taksim Meydanı’dır” dedi. 1 Mayıs’ın bir farkındalık günü olduğunu vurgulayan Demirer, “Yasaklara aldırmadan, her adımda çoğalarak yürümektir. Haramilerin yolları kesmesine; paranın padişahlığına itirazın günü; yelin işçiden yana estiği gündür. Ve şimdi 2020’nin 2021’ye devrettiği 1 Mayıs daha da önemlidir” diye belirtti.
 
'TAKSİM KIZIL KARANFİLİMİZ'
 
“1 Mayıs bir Fransız proleter için sınıf mücadelelerinin mirası zarif bir müge çiçeğidir” diyen Demirer, “Coğrafyamızda da bizim müge çiçeğimiz ya da kızıl karanfilimiz de Taksim Meydanı’dır. 1 Mayıs 1977’de polis panzeriyle ezilen 17 yaşındaki Dev-Lis’li Jale Yeşilnil’dir.  1990 1 Mayıs’ın da yasaklanıp, 20 bin polis, yüzlerce panzer, boyalı sular ve eğitimli köpeklerle korunan Taksim’in özgürleştirilmesi için harekete geçen 19 yaşındaki İTÜ Elektrik Mühendisliği öğrencisi Gülay Beceren’in, Pangaltı’da plakasız beyaz bir minibüsten açılan ateşle yaralanarak felç edilmesidir. Veya 1989’da Mehmet Akif Dalcı’nın Tarlabaşı’nda güpegündüz katledilmesi, 1996’da Kadıköy’de üç kişinin emekçinin öldürülmesidir. Lafı uzatmaya gerek yok. Sırtımızda geçmişin ve bugünün ağır yüküyle gidiyoruz 1 Mayıs’a” ifadelerine yer verdi.
 
CUMHURİYET İLE YSAKLANDI 
 
Cumhuriyet Türkiye’sinde uzun süre adının bile anılması yasak olan 1 Mayıs’ın Osmanlı döneminde yasak olmadığını anımsatan Demirer, şöyle devam etti: “İşçi örgütlenmesinin en gelişkin olduğu Selanik’te ilk kez 1911’de tütün, liman ve pamuk işçileri tarafından kutlanmıştı. İstanbul’da ilk kitlesel 1 Mayıs kutlaması da 1912’de yapılmıştı. 1920’de, İstanbul işgal altındayken dahi işçiler Haliç’ten başlayarak Karaköy üzerinden Beyoğlu’na kadar yürümüşlerdi.” 
 
Cumhuriyet ilanı sonrasında 1 Mayıs’ın yasaklandığını dile getiren Demirer, 1925’te kabul edilen Takrir-i Sükun Kanunu ile bu yasağın sürekli hale getirildiğini ifade etti. Demirer, “56 yıl sonra da 1976’nın 1 Mayıs’ında Taksim’de kutlandı. Ancak 1 Mayıs’ın kutlanmasından öylesine korkuldu ki, 1977’de iç ve dış odaklı ellerin katkılarıyla katliam gerçekleştirildi. 34 kişi öldürüldü, 136 kişi yaralandı. Ölenlerin otopsisi yapılmadı, fotoğraflar kayboldu. Polis telsizlerinin bant kayıtları kayboldu. 1977’de Taksim Meydanı’nda yaşanan Kanlı 1 Mayıs’taki Beyaz Renault’da kimler vardı?  Yanıt çok açık. Patronların ücretli kölelik sistemi. İşte tam da onlara karşı 2021’de meydanlara çıkıyoruz” diye konuştu.
 
TOHUMLAR BOY VERECEK
 
Emile Zola’nın, 1860’larda kaleme aldığı Germinal’de, “Maden ocaklarının derinliklerinden bir ordu, filizlenmekte olan bir yurttaşlar ordusu fışkıracaktı; evet, tohum yeşerecek ve güneşli bir günde toprağı delip çıkacaktı” sözlerini aktaran Demirer, şunları söyledi: “O gün bugündür, böyledir bu: Baskıların, sömürünün yoğunlaştığı, patronlar kârlarını kâr kattığı, emekçilerin açlığa, sefalete mahkûm kılındığı her yerde, önce tohum atılır. O tohumlar toprak altında hayata tutunur, yeşerir. Ve bir gün toprağı çatlatarak gün yüzüne boy verirler.” 
 
KAR PATLAMALARI GERÇEKLEŞİYOR
 
Pandemi krizi olarak gösterilmeye çalışılan tarihsel sistem krizinin şiddetinin dünyayı sardığına işaret eden Demirer, şunları dile getirdi: “Pandemi günleri, burjuvazinin tepesindekiler için varoluşsal sancılarına çare aramak üzere yoğun mesai harcadıkları bir sürece dönüşürken, bu süreci fırsat belleyip işçi ve emekçilerin kanını sinekten yağ çıkarırcasına emenler rekor kâr patlamaları gerçekleştiriyor.  Verilere göre yeni bir emek rejiminden çok; yoğunlaşıp, yaygınlaşan kapitalist talandan söz etmemizi gerektiriyor.” 
 
ÇELİŞKİLERİ GİZLEYEMİYORLAR 
 
Dünyanın en zengin 500 kişisinin salgın gölgesinde servetlerine yaklaşık 1.8 trilyon dolar kattığını belirten Demirer, dünya genelinde 400 milyondan fazla insanın ise işini kaybettiğini söyledi. Demirer, “Koronavirüs ile gelinen noktada durum öyle bir hâl aldı ki, kapitalizmin ürettiği devasa çelişkileri gizleyemez oldu” dedi.
 
YASAKLALARA AŞİNAYIZ
 
Sınıflı sömürücü devletlerde adalet duygusunun gelişmediğini sözlerine ekleyen Demirer, yaşadığımız coğrafyada da durumun böyle olduğuna işaret etti. Demirer, devamla şunları ifade etti: “Daha bir yıl önce 1 Mayıs 2020’de de sokağa çıkma yasağı pandemi nedeniyle değil; 1 Mayıs’ın emekçiler tarafından kutlanmasını engellemek üzere ilan edilmiş bir yasaktı. Bu duruma önceki senelerden aşinayız. Devletin malumun ilamı 1 Mayıs ve Taksim Meydanı takıntısına tarih tanıkken; bu da bir ‘sır’ falan değil; yani dün neyse bugün de böyledir.” 
 
SAYGIYLA SELAMLARIM
 
1 Mayıs yasaklarına karşı direnenleri, “Sadece saygıyla, minnetle selamlarım” diyen Demirer, “Direnişteki işçileri, Çalışanlar için Sağlık Platformu’nu, 1 Mayıs Platformu’nu özetle Birleşik Emek Cephesi ile 1 Mayıs’ta sokaklarda olma ve üretimi durdurma kararlılığının iradesine hayranlığımı ifade edebilirim. Bir de Ulrike Meinhof’un, ‘Eğer bir insan kendini savunmuyorsa, ölür. Eğer ölmezse, diri diri gömülür’ sözlerini anımsatıyorum” diye belirtti.
 
Şimdi seçme ve taraf olma zamanı olduğuna vurgu yapan Demirer, “1 Mayıs 2021’in hepimize hatırlattığı soru şu: Hangi taraftasın?” diyerek sözlerini bitirdi.
 
MA / Kadir Güney