‘Akbelen’e sahip çıkıldığı gibi Cudi’ye de sahip çıkılmalıdır’

img
ŞIRNEX - Yeşil Sol Parti Şirnex İl Eş Sözcüleri, Cûdî ve Gabar dağları ile Besta bölgesinde 3 yıldır askerlerin gözetiminde korucuların eliyle süren ağaç kıyımına dikkat çekerek, “Akbelen’e sahip çıkıldığı gibi, Cûdî’ye de sahip çıkılmalıdır” çağrısında bulundu. 
 
Şirnex’te 1990’lı yıllarda Cûdî ve Gabar dağları ile Besta bölgesinde bulunan yüzlerce köy, devletin “güvenlik” ¬politikalarıyla yakılarak boşaltıldı. Köyleri yakılan binlerce insan, topraklarından göç etmek zorunda kaldı. 30 yıl önce koruculuk dayatmalarıyla yakılan köylerde, bugün yine “güvenlik” adı altında ağaçlar kesiliyor, ormanlar yakılıyor. Asker gözetiminde korucuların eliyle 2020’den beri Besta bölgesi ile Cûdî, Gabar ve Cilênimêja dağlarında başlatılan ağaç kıyımı, 3 yıldır aralıksız bir şekilde sürdürülüyor. Ağaçların kesildiği alanlara askeri kule, kalekol ve “güvenlik” yolları yapılırken, ağaçlar kütük halinde TIR’lara yüklenerek, götürüldüğü kentlerde satılıyor. 
 
ORMANLARIN YÜZDE 10’NU YOK OLDU
 
Şirnex Barosu Çevre ve Kent Komisyonu’nun verilerine göre, 2020’den bugüne kadar yapılan ağaç kıyımı nedeniyle kentteki ormanlık alanların yüzde 7 ile yüzde 10’u arasında tamamen yok edildi. Bugüne kadar 200’den fazla aile kıyımın durdurulması için Şirnex Barosu’na başvurarak, sorumlular hakkında dava açtı. Ağaç kıyımının yanı sıra birçok bölgede 2020 yılından bu yana çıkarılan yangınlara müdahale edilmedi, müdahale etmek isteyen yurttaşlar da askerlerce engellendi. 
 
Besta’da 37 farklı noktada, Cûdi Dağı’nda 28 farklı bölgede ve Gabar’da petrol araması adı altında birçok bölgede ağaç kıyımı sürüyor. Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Gelecek) Şirnex İl Eş Sözcüleri Ahmet Başak ve Gülsüm Atak, ağaç kıyımına dikkat çekerek, dayanışma çağrısında bulundu. 
 
‘KURDİSTAN DOĞASI YOK EDİLİYOR’ 
 
Başak, 1990’lı yıllarda Kurdistan’da köylerin devlet baskısıyla yakılarak boşaltılmasını hatırlatarak, “O dönem güvenlik adı altında ormanlarımız ateşe veriliyordu. Ancak her baharın gelişlinde doğamız, kendi küllerinden yeşerip, kendini yeniliyordu. Son yıllarda ise artık orman yangınlarının yanında bu defa korucular eşliğinde ormanlarımız talan ediliyor. Tek amaçları Kürtlük adına ne varsa tümden yok etmektir” diye belirtti. Bu durumun Kürtlere yönelik imha ve inkar politikalarının bir parçası olduğunu dile getiren Başak, “Bugüne kadar Kürtler, fiziki şiddetle, baskıyla, gözaltıyla, sürgünlerle sindirilmek istendi. Şimdi de Kurdistan doğasını yok etmeye çalışıyorlar. Özellikle korucular eşliğinde ormanlık alan yok edilerek, bir rant alanına çevrildi” diye konuştu.
 
GÖRMEDİM, DUYMADIM, BİLMİYORUM! 
 
Başak, Akbelen’e verilen desteğin Cûdî ve Gabar’a verilmediği eleştirisinde Başak, “Söz konusu Kurdistan olunca, ‘görmedim, duymadım, bilmiyorum’ yaklaşımı var. Bu yaklaşım yanlıştır. Nerede bir doğa kırımı varsa, doğaseverler ve sosyalist ideolojiyi benimseyenlerin buna karşı durmaları gerekir. Parti olarak, doğaya yaklaşımımız bellidir. Nerede bir doğa kıyımı olursa, her zaman bunun karşındayız. Olması gereken de budur. Cûdî’de yaşanan kıyım karşında birkaç eylemin ötesine geçemedik ve yeteri kadar gündeme taşıyamadık. Bu da bizim eksikliğimizdir” şeklinde konuştu. 
 
ORMAN KIYIMI RAPORLAŞTIRILACAK
 
Kürt halkının tarihten bu yana doğayla hep iç içe yaşadığını ifade eden Başak, “Kürtler neolitik dönemde sadece avcılık yapıyordu. Özellikle dişi canlıya dokunulmuyordu. Doğaya kutsallık atfederdi. Saygısı vardı. Kısacası doğa yok olursa, Kürtler de yok olur. Dolayısıyla doğa kıyımına karşı Mezopotamya Ekoloji Hareketi (MEH) öncülüğünde bir komisyon kurup, orman kıyımıyla ilgili bir rapor hazırlayacağız” dedi.
 
‘HALK DOĞASINA SAHİP ÇIKMALI’ 
 
Orman yangınları ve ağaç kesiminin yapıldığı bölgelerde halkın bağ ve bahçelerinin olduğuna dikkat çeken Gülsüm Atak, “Yakılan yerlerde fıstık, menengiç, alıç gibi farklı farklı meyve ağaçları vardı. Halk gidip bahçelerinde çalışıyordu. Menengiçten kahve yapardık. Ancak bugün bundan geriye bir şey kalmadı. Bunun yanında bir bölge yasaklı ise, herkese yasaklı olmalıdır. Özellikle yasak ilan edilen bölgeler, ağaç kıyımı ve maden arayanlara açık ama halka kapalıdır. Bölgede 3 yıldır devam eden kıyıma karşı bugüne kadar istenilen bir ses çıkmadı. Özellikle biz kadınlar tepki vermede geç kaldık. Kadınlar olarak bu kıyıma ‘yeter’ demeliyiz ve sesimizi yükseltmeliyiz. Bir ağaç bizim için çok önemlidir. Akbelen ormanları için yükselen ses, Cûdî, Gabar ve Besta’da yaşanan orman kıyımı ve yangını için de çıkmalıdır. Halkımız da doğasına sahip çıkmalıdır” diye belirtti. 
 
MA / Zeynep Durgut - Mehmet Güleş