'Vatandaşlara arsenikli su vererek zehirliyorlar'

MELETÎ - Altın madenciliğinin yarattığı tahribatlara dikkat çeken Metalurji Mühendisi Cemalettin Küçük, “Siyanür, arseniki ortaya çıkarır. Arsenik, kimyasaldır. Uşak Eşme’de yer altı suyunda arsenik miktarı 280 miligrama çıkmıştır” dedi. 
 
Türkiye’de bulunan 13 bin 418 maden ocağı, Gayri Safi Yurtiçi Hasılatı (GSYH) içinde yüzde 1,3 pay tutuyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Yönetim Kurulu Başkanı Rüstem Çetinkaya’nın açıkladığı verilere göre, dünyada bulunan 90 madencilik tipinin 80’i Türkiye’de faaliyette. Son yıllarda birçok bölgede artan madenlerden biri de altın madenleri. Şu an Türkiye ve Kurdistan’da 19 altın madeni faal durumda.
 
Bin 74 Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) başvurusunun yapıldığı Meletî’nin Yeşilyurt Şerefhan sahasındaki aktif altın madeni bunlardan sadece biri. Yine Wêranşar (Doğanşehir) ilçesine bağlı Hudut, Kalecik, Dedeler ve Bahçeler kırsal mahallelerinde ise, altın arama faaliyeti için 40’tan fazla sondaj çalışması başlatıldı. 
 
Metalurji Mühendisi Cemalettin Küçük, maden sahalarındaki doğa talanına dair konuştu.
 
YILLIK ÜRETİM 3 BİN TON 
 
Maden arama işlemi ile maden işletmeciliğini birbirinden ayırmak gerektiğine dikkat çeken Küçük, "Arama işlemi sırasında tartışıp bitirmemiz gerekiyor. Çünkü işletmeye geçildiği zaman iş işten geçmiş olur. O zaman sondaj çalışması, kayaçların kaldırılması, topografyanın değiştirilmesi, ormanın sıyrılması, toprağın yok edilmesiyle hayat bitmiş olur. ‘Kimyasalı tartışıp çözersek gerisini çözmüş oluruz’ deniliyor. Bu yanlış bir tartışmadır. Kimyasal tartışmalarına gelene kadar zaten doğa tahrip edilmiş olur” dedi. 
 
Yüksek ihtisasını siyanürle altın arama üzerine yaptığını kaydeden Küçük, “Altın aramasını siyanür ve diğer kimyasallara bağlamak doğru değildir. Tartışmaya şuradan bakacağız. Yaşamsal koşulların, sağlıkla ilgili koşulları değerlendirdiğimiz de başkalarının da yaşamını etkilemeden ve canlıları da yok etmeden bir işletmenin konuşulması gerekiyor. Ama biz kapitalizmin belirlediği ihtiyaçlar doğrultusunda bir dünyada spekülasyon aracı olarak altını konuşuyoruz. Tarihsel süreçte dünyada 200 bin tona yakın altın üretilmiştir. Bugün yıllık üretilen altının ortalaması 3 bin tondur. Bunun sadece yüzde 1’i zorunlu kullanılmaktadır. 3 bin ton altın ürettiğinizde yüzde birini zorunlu kullanıyorsanız, 3 bin tonu 100 sene dünyaya yeter. Bugün altın Afrika’da yerin derinliklerinden çıkarılır ve soygunlara karşı yüksek güvenlikle New York ya da Paris’te yerin derinliklerinde saklanır” diye belirtti. 
 
AÇIĞA ÇIKAN KİMYASALLAR 
 
Maden arama işleminde önce gözle bir değerlendirme yapıldığını anlatan Küçük, “Daha sonra jeofiziksel olarak tahribat yapılmadan işlemler yapılır ve son olarak jeolojik olarak çeşitli kazılar ve sondajlar yapılır. Tespitler yapıldıktan sonra maden çıkarılma işlemi başlar. Bu alanlara maden sahası diyebilmemiz için iki alanda değerlendirmemiz gerekiyor. Birincisi; halk ve doğa açısından bakmak gerekiyor. İkincisi ise; emperyalistler açısından bakmak lazım. Bugün teknik olarak doğa açısından baktığımız zaman dünya da bir altın madeninin olması mümkün değildir. Bir yere maden sahası diyebilmemiz için orayı işlettiğiniz zaman elde ettiğiniz minarelerin, cevher içindeki tenor miktarına bakmak lazım. Diğer metaller için yüzde orana bakılırken, altın için milyonda oranına bakılır. Buna göre altın için doğanın altının üstüne getirildiğini görüyoruz. Hiçbir kimyasal kullanmadan altın zerreciklerini doğadan seçmeye kalksanız bile bu kayaçların parçalanmasıyla ortaya çıkacak kimyasal yapılanmayı göz ardı edemezsiniz” ifadelerini kullandı.
 
‘ARSENİK KİMYASALDIR’
 
Siyanürlü altın işletmeciliğinin iki yöntemle yapıldığını ifade eden Küçük, şöyle dedi: “Altın kimyasal olarak işletiliyor. 1886 yılında bu yöntem bulundu. Bugün gelişen teknoloji ve makinelerin büyümesiyle birlikte çok büyük kütlenin parçalanmasıyla onların içerisinden altın sızdırılıp alınabiliyor. Burada iki işlem yapılıyor. Birincisi; yığılmadır. Büyük kütleleri doğanın içine yığıyorsun, üstten siyanürlüyorsun. Diğeri ise çok ince boyutlara öğütüyorsun ve tankta süzerek altını içinden alıyorsun. Doğada toplanılan kütleleri 6-11 milimetre kadar öğütüyorsunuz. Tanklarda yapılan işlemlerde, 10 mikrona kadar öğütülüyor. Kütleleri bu kadar küçük parçalara ayırdığınız zaman mikron seviyesinde tozlarla muhatapsınız. Bunun içerisinde zerrecik altınları elle bile seçmiş olsanız, ortada bir kimyasal var. Örneğin Erzincan’ı ele aldığımız zaman sülfürlü bileşikler var ya da başka yerde arsenikli bileşenler var. Malatya bölgesine baktığımız zaman Adana’nın doğusundan Hekimhan’a, Sivas’tan İzmir’e kadar ki bölge yoğunluklu arsenikli bir coğrafyadır. Arsenik, kimyasaldır. Halk arasında adı zırnıktır. Siyanür kullanıldığında arsenik hemen ortaya çıkar. Ama genel olarak hiçbir şey kullanmasanız bile tane serbestleşmesinden ortaya çıkar. Bu kadar yoğun birliktelik içerisinde yaşayan kayaçların mikron düzeyinde bölünmesiyle tane olarak ortaya çıkar. Dünyanın iki keskin kimyasalı vardır. En önemli kimyasallardan biri sudur. Suyla temas ettiğinde tepkime başlar. İkincisi de havadır. Havada azot, oksijen, hidrojen var. Doğanın içinde milyonlarca yıl kapalı olarak tutulan kimyasallar bu iki kimyasalla buluşunca tepkime başlıyor. Doğada bunlar karşılaştığı zaman hiçbir işlem yapmasınız bile yeni kimyasal bir süreç başlatılmış oluyor.”
 
‘İÇ KANAMALARA NEDEN OLUR’
 
Altın işletmeciliğinin açık alanda yapıldığına dikkat çeken Küçük, “Bu süreçte hidrojen ve siyanür kullanılır. Bunda basınç koşulları, sıcaklık farklılığı, konsantrasyon farklılığı, rüzgar süpürmesi, diğer gazlarla birlikte taşınması gibi birçok etkenle doğaya yayılıyor. Doğaya yayılan hidrojen ve siyanür, siyanik asit olarak doğada yerini alır. Bu çok zehirleyicidir. Hem yavaş yavaş zehirlenmelere hem de doğada asit zehirlenmelere neden olur. Daha büyük tehlikesi doğada, başta arsenik olmak üzere ağır metalleri çözer. Arseniği çözdüğü zaman herkesin suyunda zırnık olur. Şu an bu değerlendirmeleri yaptığımızda Uşak Eşme’de yıllardır işletilen altın madeniyle ilgili olarak Eşme Bölgesi’nde yeraltı suyuyla ilgili yapılan çalışmalarda 10 miligramın üstünde olmaması gereken arsenik miktarı 280 miligrama çıkmıştır. Bu su sulama yoluyla besin zincirine giriyor ve insan bedenine girdiği zaman özellikle böbreklerde zararı oluyor. Arsenik, insan bedenine girdiği zaman iç kanamalara neden olur” diye belirtti. 
 
‘TBMM SERMAYEYE ÇALIŞIYOR’
 
Türkiye’de maden çıkarmalarının özellikle son yıllarda arttığını ve bunun önünün yasalarla açıldığını vurgulayan Küçük, şöyle devam etti: “Buna kim izin veriyor? Türkiye hükümetleri özellikle AKP Hükümeti. 21 yılda 22 defa madencilik faaliyetleri ve madencilikle ilişkili olan çeşitli tarımsal faaliyetleri değerlendiren yasaları değiştirdi. Yönetmelik ve tüzükleri saymaya gerek bile yok. Temel mesele kim izin veriyor? Sermayenin her türlü çalışmasına izin vermek üzere TBMM’yi çalıştırmaktalar. Onun için bu iş kopmuş durumda. Kazanılan davalar, yargı kararları uygulanmamakta. Sivas Kangal-Çetinkaya-Bayırtepe’de 3 defa yargı kararıyla iptal ettirdiğimiz altın işletmesi Türkiye’nin en büyük şirketi tarafından işletilmekte. Orada vatandaşlara arsenikli su vererek vatandaşları zehirlediler.”
 
MA / Ömer Akın