TMMOB ‘İzmir Çevre Durum Raporu’nu açıkladı

img

İZMİR – TMMOB Çevre Mühendisler Odası İzmir Şubesi, “Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası” kapsamında, “İzmir Çevre Durum Raporu”nu açıkladı.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, 31 Mart – 5 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirilen “Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası” kapsamında hazırladıkları “İzmir Çevre Durum Raporu”nu Alsancak’ta bulunan binalarında yaptıkları basın toplantısıyla açıkladı.“Dünden bugüne mücadelemizde ekolojik yıkıma karşı, doğanın, emeğin yanındayız” başlığıyla hazırlanan raporu TMMOB Çevre Mühendisler Odası İzmir Şube Başkanı Emine Helil İnay Kınay açıkladı.

Her yıl ayrı bir tema ile çevre sorunlarının çeşitli yönlerine dikkat çekmek amacıyla kutlanan 5 Haziran Çevre Günü 49’uncu yılını pandemi gölgesinde geride bıraktıklarını belirten Kınay, pandemiyle birlikte “Ekolojik Yıkım”ın kabul edildiğini ve 2021 yılı temasının ise “Ekosistem Restorasyonu” olarak belirlendiğini kaydetti.

 ‘ÇEVRE PLANLAMASINDAN UZAK’

Ülkede yaşanan çevre planlaması sorununa ilişkin bilgilendirmelerde bulunan ve ülkenin çevre planlamasında uzak olduğunu kaydeden Kınay, “Bugün su kaynaklarımız, yer altı sularımız, toprağımız havamız kirlenmiş durumda. Yapılan bilimsel araştırmalar, ilgili kamu kuruluşları değerlendirmeleri ve TÜİK istatistikleri bu gerçeği önümüze koyuyor. Yüzey sularımızın yüzde 80’i, yeraltı sularımızın büyük kısmı kirlenmiş durumda; vatandaşlarımızın yüzde 50’si sağlıklı içme suyuna ulaşamıyor. Kentlerimizde hava kirliliği boyutları artıyor. Yeşil alanlarımız yok denecek kadar az. Tarım alanlarımız, meralarımız yapılaşma, sanayi, enerji vb. yatırımlarla amaç dışı kullanılıyor” şeklinde konuştu.

‘ÜLKE DOĞA VE YAŞAM TALANI İLE KARŞI KARŞIYA’

Son yıllarda gerçekleşen faaliyetler, çılgın projeler, izinler ile ülkenin her yerinde doğa ve yaşam talanı ile karşı karşıya kaldıklarının altını çizen Kınay, “Ülkemizin her yanında yaşanan kent ve doğa talanı ve çevre sorunlarının birçok örneğini Homeros’un ‘Gök kubbenin altındaki en güzel şehir’ olarak tanımladığı İzmir’de de yaşamaya devam ediyoruz” dedi.

‘KENTİN ÇEVRE SORUNLARI BÜYÜYOR’

Kınay, kente yaşanan çevre sorunlarını ise şu şekilde sıraladı:

* İzmir Kentinin içme, kullanma ve tarımsal sulama amaçlı su kaynakları olan Gediz, Küçük Menderes, Kuzey Ege Havzalarında su kalitesi en kötü seviyede ve kirlenmeye devam ediyor. Planlanan önlemlerin uygulanması halinde bile kısa ve orta vadede etkili sonuç alınamayacağı öngörülüyor.

* Kentleşme, artan kentsel göç ve nüfus ile yapılaşmanın getirdiği altyapı yetersizlikleri, su kayıpları seller, körfezde koku problemi olarak karşımıza çıkıyor. Kentleşme ve sanayileşme sorunlarından birisi olan Hava Kalitesi ve Atık Yönetiminde de karnemiz iyi değil. İzmir Kenti bir taraftan Aliağa ve Sanayi tesislerinden kaynaklanan, plansız kentleşmesinin de getirdiği hava kalitesi problemleri ile boğuşurken, bölgemizde termik santral projeleri bütünsel yaklaşımdan uzak planlama süreçleri ile devam ediyor.

* Bir taraftan ülkemizin ilk düzenli depolama tesisi olan ve son günlerde İBB’nin atıktan enerji elde edilmesi yönelik projesi ile doğru bir yaklaşım yürüttüğü Harmandalı Depolama alanının yıllar içerisinde plansız kentleşme ile yapılaşmanın ortasında kalmış olmasının yarattığı problemlerle uğraşıyor, diğer taraftan atık değil kaynak olarak görülmesi gereken günlük 3 bin 500 ton çöpünü kaynak olarak değerlendirecek ve bertarafına yönelik gerçekleştirmeyi planladığı entegre katı atık bertaraf tesisine yönelik yer seçimine yönelik süreçleri tamamlamaya çalışıyor.

* İzmir Kenti; bütünsel planlama ilkeleri hiçe sayılarak yaşadığı ‘Gelişim’ sürecinde; kentin her yerinde karşımıza çıkan kentsel dönüşüm adı altında kontrolsüz yapılaşmalar, gökdelenler, AVM’ler ile altyapı eksiklikleri, trafik, gürültü ile boğuşan Egenin İncisi olmaktan çok uzakta bir geleceğe doğru hızla yol alıyor.

* Kentin planlanması ve gelişimi adı altında sadece ekonomik kaygı odaklı, ekolojiyi, çevresel yaşam kalitesini dikkate almayan, bölgenin yaşam kalitesini olumsuz etkileyecek tüm projelerin ÇED süreçlerinde ortak senaryonun tekrarlandığını görüyoruz. ÇED adı altında içi boşaltılmış dnay belgeleri ile yürütülen çalışmalara ilişkin açılan davalar, bilirkişi raporları ile ÇED süreçlerinin yetersizliğinin ispatlanması, kazanılan davalar ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından bu süreçler hiç yaşanmamışçasına aynı projelere yeniden ÇED belgeleri düzenlenmesi artık alıştığımız yöntemler haline geldi. ÇED oyunu aynı yöntemle her projede devam ediyor.

* ‘Turizm Projesi’, ‘Planlama’ adı altında kalkınma, istihdam gibi sihirli kavramlar ile kentin ekolojik, doğal özellikleri korunması gereken alanları ranta kurban ediliyor.

 * Gemi Söküm tesislerinde yapılan işlemlerin nasıl kontrol edilemediği KUITO ve ETHANE Gemileri ile yaşamıştık. Bugün Aliağa’da Söküm için geleceği iddia edilen Fransız Donanmasına ait savaş gemisi ile süreç yeniden bir kez daha karşımıza çıktı. Gemi Söküm Tesislerinin yarattığı kirlilik devam ediyor.

* Gaziemir’de 2007 Yılında tespit edildiği ortaya çıkan radyoaktif atıklarla ilgili süreç hala devam ediyor. Ülkemize girişi yasak olan nükleer atıkların oraya nasıl geldiği, kimler tarafından getirildiği hala bilinmiyor, Hukuki süreçler devam ediyor, Acil Müdahale çalışması yapılması gereken Gaziemir Nükleer Atıkla yaşamaya devam ediyor.”

Kınay, son olarak doğaya sahip çıkma çağrısında bulundu.