MARDİN - Şırnak ve Cizre’de 21 Mart 1992’de katliam yapılırken, aynı gün tek kurşunun sıkılmadığı Nusaybin için dönemin Başbakanı Demirel’in “teşekkür” etmesi halkı sokağa döktü. Bir gün sonra 16 kişinin katledildiği kentte yaralanan Taybet Ak, “Bir gün olsun aklımdan çıkmıyor” dedi.
Tarihe “Kanlı Newroz” olarak geçen 1992 Newroz kutlama merkezlerden biri de, Şırnak ve Cizre’den sonra Mardin’in Nusaybin ilçesi oldu. On binlerce kişinin katıldığı 21 Mart 1992’deki kutlamalarda olay yaşanmadı. Nusaybin’de Newroz kutlamaları devam ederken, Şırnak ve Cizre’deki katliamların haberi henüz bölgeye ulaşmamıştı. İlerleyen saatlerde katliam haberi ilçede duyulurken, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, gün boyu hiçbir olayın yaşanmadığı Nusaybin’e “teşekkür” konuşmaları ilçede öfkeye sebep oldu.
HALKA KURŞUN YAĞDIRILDI
Newroz kutlamalarının sona erdiği ilçede Şırnak ve Cizre Newrozunda yaşanan katliamların haberinin yayılmasıyla birlikte gelen “teşekkür” açıklaması sonrası 22 Mart’ta binlerce Nusaybinli sokağa döküldü. Katliamları protesto etmek için sokağa çıkan binlerin buluştuğu nokta, “Kopruya Şehîda/Şehitler Köprüsü” olarak bilinen Çağ Çağ Deresi’nin üzerindeki köprü oldu. Köprünün üzerinde panzerlerle barikat kuran polislerin “dağılın” anonslarına, Nusaybinliler oturma eylemi başlatarak, sloganlarla cevap verdi. Dağılmayan kitlenin üzerine kurşun yağdırmaya başlayan polisler, halkın üzerine panzerleri sürdü.
CENAZELER DEREYE DÜŞTÜ
Açılan ateş ve halkın üzerine sürülen panzerler nedeniyle resmi rakamlara göre 16 kişi, Nusaybinlilere göre 21 kişi katledildi, 106 kişi ise yaralandı. Birçok kişi kendisini korumak amacıyla köprünün altına saklanmak zorunda kalırken, yaşamını yitirenlerden ikisinin cenazesi, Çağ Çağ Deresi’nde Kuzey ve Doğu Suriye’ye bağlı Qamislo kentine sürüklendi. Cenaze daha sonra buradan ilçeye getirildi. Dereye düşen birçok yaralı ise yurttaşlar tarafından kurtarıldı. Nusaybin’de devam eden olaylar günlerce sürerken, yüzlerce kişi gözaltına alındı, işkenceye uğradı, yaralılar tedavilerini evlerinde yapmak zorunda kaldı, çok sayıda kişi de aldığı kurşun yaralarından dolayı sakat kaldı.
KAYYIM NEWROZ ANITINI YIKTI
Sorumluların açığa çıkarılmadığı katliamın üzerinden 21 yıl geçtikten sonra Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) yönetimindeki Nusaybin Belediyesi, katledilenlerin anısına Newroz Alanı’na anıt dikti ancak 2016 yılında belediyeye atanan kayyımın ilk hedefi Newroz Anıtı oldu. Anıtın yerine saat kulesi dikildi. Çağ Çağ Deresi üzerindeki “Şehitler Köprüsü” ise, sokağa çıkma yasaklarının ardından bakımsızlıktan dolayı yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya.
Nusaybin’in 1992 Kanlı Newrozunda iki akrabasını kaybeden ve kendisi de yaralanan Taybet Ak (50), açılan ateş sonucu sol bacağına isabet eden kurşun yarası nedeniyle 28 yıldır bir ayağı sakat olmasına rağmen hiçbir Newroz’u kaçırmadı. 1992 Newrozunu anlatan Ak, kutlamaların akşama kadar sürdüğünü belirtti.
HALKIN ÜZERİNE PANZER SÜRÜLDÜ
Newroz günü herhangi bir olayın yaşanmadığını ifade eden Ak, ertesi gün (22 Mart) sabahın ilk ışıklarıyla birlikte halkın yeniden sokağa döküldüğünü belirtti. Kendisinin de kalabalıkla birlikte sokağa çıktığını ifade eden Ak, “Köprünün başına vardığımızda panzer yolumuzu kesti. Hepimiz bekledik, sonra panzer gaza bastı halkın üzerine sürdü. Halkın üzerine sürmesiyle birlikte kimimiz kendimizi köprünün altına attık, kimi de suya atladı. Suya düşüp ölenler oldu, akıp gidenler oldu, yaralananlar oldu. Ben o sırada kendimi köprünün altına bıraktım” dedi. Köprünün altında duvara sırtını duvara dayayıp oturmak istediği sırada açılan ateşle bacağından vurulduğunu belirten Ak, “Ayağım tamamen uyuşmuştu. Oynatamıyordum. Rahmetli annem de sudan karşıya geçebildi. Elimle işaret ederek onu çağırdım. Gelemiyordu. Ondan sonra bayıldım. Şehit oldu dediler” diye konuştu.
OTOBÜSLE HASTANEYE KALDIRDILAR
Olayların sona ermesinin ardından yaralıların Mardin’deki hastaneye kaldırıldıklarını dile getiren Ak, “O zaman belediyenin kırmızı otobüsleri vardı. Onlarla götürdüler. Ne kimsenin çıkmasına ne de girmesine izin vermiyorlardı” dedi. Annesinin olaylar sonrasında uygulanan sokağa çıkma yasağı nedeniyle Nusaybin’e dönemediğini ve hastanede kalmak zorunda kaldığını aktaran Ak, yaralanmasının ardından yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: “Pansuman yapmışlardı bacağıma. Annem beni gördükçe ağlıyordu. Neden ağladığını sordum. Diyarbakır’a sevk edileceğimi, felç kalma ihtimalim olduğunu söyledi. İşlemlerimi bitirdikten sonra Diyarbakır’a sevk ettiler. 25 gün Diyarbakır’da tedavi gördüm. Ameliyat edeceklerini söylediler. Sonra Adana’ya gönderdiler. Orada da ameliyat oldum, sonra Tarsus’a yönlendirdiler. Yaklaşık 2 yıl tedavi gördüm. Şu an da bacağım cansız halen. Ayağımı doğru atamıyorum.”
‘O GÜN AKLIMDAN ÇIKMIYOR’
O günün aklından çıkmadığını vurgulayan Ak, sözlerine söyle devam etti: “Aklımdan çıkmıyor ama halen başım dik. O gün büyük bir moralle sokağa çıktık. Süleyman Demirel’in ‘Nusaybin’e teşekkürler’ açıklaması insanları çok kızdırmıştı. Zoruna gitmişti herkesin. Sabah bunun üzerine çıktık. Her şey çok iyiydi. İnsanlarımıza sahip çıktık. Olaylar olmazsa daha iyiydi. Ama aklımdan çıkmıyor. Başım diktir. O günler ne kadar baskı da olsa iyiydi. Korku vardı ama insanlar sokağa çıkıyordu. O gün aklıma geldikçe duygulanıyorum. Arkadaşlarım aklıma geliyor, hayal ediyorum. Bir gün olsun aklımdan çıkmıyor.”
MA / Ahmet Kanbal