MERSİN – Diyarbakır Cezaevi’nde baskı ve işkenceye bedeniyle karşı koyan ve Newroz’un simgesi olan Mazlum Doğan’ın ablası Arife Doğan, “Mazlum mücadelesi gereği önemli biriydi ve o eylemiyle gerekeni yaptı. Leyla da Mazlum gibi haksızlığa, tecride ve halkın geleceği için bedenini ortaya koydu” dedi.
Demirci Kawa'nın zalim Dehak'a karşı direnişini yüzyıllar sonra Diyarbakır Cezaevi'nde 21 Mart 1982'de 3 kibrit çöpüyle Newrozlaştıran PKK'nin öncü kadrolarından Mazlum Doğan’nın (Çağdaş Kawa) ablası Arife Doğan, Mazlum’un yaşamını ve o günden bugüne değişmeyen baskı ve direniş geleneğini anlattı.
‘ARKADAŞLARINA DERS VERİYORDU’
6 kardeş olduklarını ve hepsinin de Dersim'in Mazgirt’in Yaşaroğlu köyünde doğduklarını anlatan Doğan, babaların Karakoçan'da bir ev tutup, ilkokulu olduklarını ardından ise Elazığ'a taşındıklarını söyledi. Kardeşlerden Mazlum, Fevzi ve Delil'in Karakoçan'da ortaokulu okuduğunu ve Mazlum zekiliğine dikkat çeken Doğan, “Bir gün babam okula gidiyor. Okul müdürü Kemal Bey’e diyor ki; ‘Kemal, Mazlum, Fevzi ve Delil’i matematikten bırak. Zayıf ver ki yazın çalışsınlar' Ancak; Kemal Bey babama; ‘Amca benim işim olunca sınıfta Mazlum’a bu görevi veriyorum. Benim yerime matematik dersi işliyor, arkadaşlarıyla. Dolayısıyla ben Mazlum’u nasıl bırakayım’ diyor. Ortaokul son sınıfta bir sınav öncesi Mazlum, evin merdivenlerinde inip çıkıyordu. Sınav öncesi olduğu için kızdım ona, 'niye ders çalışmıyorsun. Yarın matematik sınavın var' diye. Ben ona kızarken Kemal Müdür bize geldi. Kolumdan tutarak beni içeri aldı. 'Karışma. Benim yerime ders veriyor. Onun ihtiyacı olsa çalışırdı' dedi. O seviyede bir çocuktu" diye anlattı.
‘MÜCADELEYE ERKEN YAŞTA BAŞLADI’
Mazlum Doğan’ın kitap okumayı çok sevdiğini dile getiren Doğan, “Edebiyat öğretmeni vardı. O zaman bize kitaplarını getirmişti; saklayalım diye. Babam da onun kitaplarını muhafaza etmek için bostanda su kanallarının geçtiği yerlere gömmüştü. Tabii daha sonra ortalık rahatlayınca Mazlum gitti onları çıkardı. Su kaçırmış, buz tutmuşlar. Onları güneşe bıraktı. Buzlar çözülünce sayfalarını tek tek büyük bir hassasiyetle açtı" dedi.
‘ÇALIŞAMAZSAN BAŞARAMAZSIN DERDİ'
Mazlum Doğan’ın diğer ablası Serap Doğan’la ortaokulda iken Eskişehir’e gittiğini ve ders çalışamadığı için derslerinin kötüleştiğini anlatan Abla Doğan, “Mazlum, ‘Ne kadar zeki olursan ol, çalışmazsan başaramazsın. Ne kadar vasat olursan ol, çalışarak başarırsın’ derdi. Kendi seviyesine göre çalışıyordu, ama biz öyle düşünmüyorduk. Dersleri hep iyiydi" diye hatırlattı.
‘SAVAŞTEPE’YE SÜRGÜN EDİLDİ’
Mazlum’un Tunceli Öğretmen Okulu'nda okuduğunu ve orada sağ-sol olaylarının fazla olduğunu hatırlatan Doğan, şöyle devam etti: "Mazlum ve arkadaşlarını gözaltına almışlar. İşkence etmişler. Ayaklarının altı hep parçalanmış falakadan. Sonra bırakmışlar. Yatılı oldukları için yatakhaneye geliyorlar. Müdür ‘Tunceli il sınırını terk edin’ diyor. O zaman da çok araba yoktu, seyrek olurdu. Gece ise hiç olmaz. Bunlar il sınırı dışına çıkmak için yaya yola çıkıyorlar. Geliyorlar Turişmek’e. O gece araba olmadığı için orada kalıyorlar. Sonra herkes kendi memleketine gidiyor. Benim haberim geç oldu. Ben müdürle tartıştım. 'Bazı öğrencilere gölge oluyorsunuz bazılarına da işkence yapıyorsunuz' dedim. Zaten ben müdürün huzuruna giderken o yanına bir polis çağırdı. Polisle beraber içeri girdi. Tanık göstermek istedi herhalde. 'Biz meslektaşız, ama idarecilik sizin gibi olmaz, siz öğrenciler arasından ayrım yapıyorsunuz. Öğrencilere işkenceye ve zulme izin veriyorsunuz' dedim.
Epey tartışmıştık. Mazlum da arkadaşlarıyla birlikte bizi dinliyor. Dışarı çıktım sarılıyor boynuma, iyi yaptın diye. Sonra sürgüne yolladılar onları. Mazlum’u Savaştepe’ye yollamışlardı. Diğer arkadaşlarını da farklı farklı yerlere yolladılar. Savaştepe’de çok hareketlilik yokmuş sağ sol olaylarında. Mazlum gidince bayağı hareketlilik oluyor. Kendini kamufle etmek için sigara içmeye başlıyor. Sigara içtim de beni sürdüler' desinler diye."
‘BABAMDAN PARA İSTEMEZDİ'
Savaştepe’de yazdığı mektuplarının okunduğunu ablasına söyleyen Mazlum Doğan başka bir adres göstererek mektuplarının oraya yollanmasını ister. Doğan, o günleri ise şöyle anlattı: “Mazlum babamdan para istemezdi. Benden isterdi. Paraya ihtiyacı olunca ‘Sığınacak son kalemsin’ derdi. Oradayken Mustafa Ekmekçi’nin (gazeteci) kalemiyle okul müdürü hakkında bazı yazılar yazıyordu. O zaman Mustafa Ekmekçi'nin kalemiyle diye bir takım insanların gönderdiği yazılar çıkardı. Onun da öyle birkaç yazısı var. Savaştepe Öğretmen Evi’ndeyken Mustafa Ekmekçi'nin kalemiyle yazmış. Değişik şeyler yapardı. Mesela babama mektup yazmış. Altına da not düşmüş. ‘Baba bu mektubu okuyabilmen için önce ateşe tutman lazım."
‘HACETTEPE'YE YERLEŞTİ’
Daha sonra kendisiyle birlikte kardeşleri Serap ve Mazlum sınava girmek için Ankara’ya gittiklerini sözlerine ekleyen Doğan, “Ben ve Serap bizim köylünün evinde kalıyorduk. Sınava 5 gün vardı. Babam 'Mazlum’u kimsenin yanına yerleştirmeyeyim, otelde bir odada tutayım ki ders çalışsın' dedi. Tek kişilik bir oda tuttu ona. Mazlum ise, 'Banyo yapamıyorum ihtiyacımı karşılayamıyorum. Ama olsun beş gün idare ederim' dedi. Son gün dolaşayım diye çıkıyor. Biraz dolaştıktan sonra sınava dinç girmek için eve gelip erkenden yatmak istiyor. Geldiğinde diyor ki 'Bu sefer su akıyor, ama musluk bozuk kapanmıyor. Çorabımı tıkıyorum, kravatımı tıkıyorum ama biraz geçtikten sonra tekrar ses geliyor. Sabaha kadar uyumadım. Yorgun ve kazan gibi bir kafayla sınava girdim. Sorular dağıtıldı ilk soruya bile başlayamıyorum. Kafam durdu sanki. Millet geldi yarısına ben daha başlamadım. Sonra cebimden sigarayı ve çakmak çıkardım. Ağzıma ters koymuşum bir yaktım ses çıkardı. Herkesin dikkatini çekti gülmeye başladı. Ben de güldüm baktım ters yakmışım. Onu bıraktım, sonra ikinci bir sigara çıkardım. Bu sefer onu doğru yaktım. Elimi kafama dayadım. Düşündüm. Birden kafamı toparladım. Bu sefer şakır şakır yaptım, ama ne kontrol edebildim ne de eksik kalanları tamamlayabildim’ dedi. Ama buna rağmen Hacettepe Ekonomi’ye girdi” diye konuştu.
‘İKİ OKUL BİRDEN OKUMAK İSTEDİ’
Mazlum aslında fen ya da kimya bölümü okumak istediğini dile getiren abla Doğan, Savaştepe Öğretmen Evi’ndeki Milli Güvenlik hocasının Mazlum Doğan için “Mazlum sen zeki bir çocuksun. Bu ülkenin geleceği için çok önemlisin. Ekonomi çok önemli sen kimyayı falan bırak ekonomi oku” dediğini söyledi. Mazlum sonraki sene tekrar sınava girmek ve iki üniversiteyi birlikte okumak istediğini ifade eden Abla Doğan, şunları söyledi: “Bu arada devrimcilik biraz daha had safhaya çıkınca sınava girmeyi bıraktı. Hatta ikinci sene birinin adına sınava girdi. Siyasala yerleştirdi onu. Sonra belli seviyeye gelince okulu bırakıp mücadeleye devam etti. Benim haberim oldu. Ben de Ankara’da okuyordum o zaman. Çok yalvardım. 'Hepimiz solcuyuz, bırakıp gitmek ne, sizler bu ülke için gereklisiniz. Hem okuyup hem devrimcilik yapamaz mısın' diye epey tartışmıştık. Ancak biz Mazlum’un cenazesini alınca Diyarbakır’da teslim eden asker, Mazlum için 'Hacettepe Ekonomi 4’üncü Sınıf öğrencisiymiş' dedi. Çünkü, son sınıfa kadar gelmiş. Çünkü gelip sınava girmiş.”
ANNESİ RADYODA İSMİNİ DUYMUŞ
Elazığ’da yürürken kardeşi Delil’le karşılaştıklarını dile getiren Doğan, devamla “Delil de onun gibi illegalleşmişti. Öğretmendi istifa etmiş. Karşılaştığım gece orada bir araya geldik. Biraz sohbet ettik. Bana, 'Abla olur ki bir gün hani eve bir haber gelir Mazlum tutuklandı falan diye, sahip çıkmayın. Haberiniz yokmuş gibi yapın. Çünkü başka kimlikle yakalanmış olabilir' dedi. İçime o günden sonra kuşku düştü ama konduramadım da. Meğer o zaman Mazlum başka kimlikle cezaevindeymiş.
Polis bizim eve geliyor baskın falan yapıyor. Ama biz Mazlum'un cezaevinde olduğunu bilmiyorduk. Annem o aralar bana, 'radyo dinliyordum orada sanki Mahsum Doğan donmuş olarak bulundu' diye bir şeyden bahsettiler' diye anlattı. Yani ismi Mahsum diye anlıyor. Ama ben anneme 'Mahsum nerede, Mazlum nerede' dedim. Meğer radyo, kaçışını vermiş. Annem onu öyle anlamış. O zaman kimliği açığa çıkmış. Delil de o yüzden öyle söylemiş" diye belirtti.
CEZAEVİNDEN KAÇIŞ
Doğan, Mazlum’un cezaevinde kaçış hikayesini ise şu sözlerle anımsatıyor: “Kendini bir battaniyeye sararak, avludaki çöp varilinin içine oturmuş. Arkadaşları o gün akşama kadar üzerine çöp atmış. Ancak aksilik bu ya, o akşam çöpleri toplamaya götürmemiş askerler. Ertesi güne kadar Mazlum çöp varilinin içinde kalmış. Dışarıda olan Delil ve arkadaşları çöp aktarma noktasında beklemeye koyulmuş. Ancak askerler onların bulunduğu yere değil, başka bir noktaya dökmüş varili. O sırada battaniye yuvarlanmış. Mazlum kaskatı kesildiği için çöp varilinin içinden çıkınca ister istemez refleks vermiş. Askerin biri tam gitmek üzereyken battaniyenin kıpırdadığını fark etmiş. Uzun süre soğukta aynı pozisyonda kalınca da kaçamamış. O günden sonra deşifre olmuş ve Mazlum olduğu anlaşılmış."
'CEZAEVİNDE ÖZEL UYGULAMA VARDI'
Kaçma olayından sonra Mazlum Doğan'ın mektubuyla tutuklu olduğunu öğrendiklerini aktaran Doğan, o günden sonra görüşüne gittiklerini belirtti. Cezaevinde o dönem büyük baskıların olduğunu ve özel uygulamaların olduğunu vurgulayan abla Doğan, “Cezaevindeki durumunu en çok arkadaşları bilir tabii. Ama dışarda aileler çok sıkıntılıydı. Görüş için gidiyorsunuz zaten kabini buluncaya kadar saniyeler kalıyordu. 'Biz iyiyiz sen nasılsın' Bu kadardı görüşme. Karşılıklı bir iletişimde bulunamıyorsunuz oldukça büyük baskı ve zulüm altındaydılar” dedi.
‘HER GÖRÜŞE İŞKENCE’
Anne ve babasının Mazlum Doğan'ın görüşüne gitmek için Diyarbakır’da ev tuttuklarını ve her hafta görüşüne gittiklerini dile getiren Doğan, “Fakat görüşe çıkanlar sonra çok işkence görüyormuş. Tutsaklar ailelerine, ‘bizim görüşümüze gelmeyin, siz her geldiğinizde biz ekstradan zulüm görüyoruz’ demişler. Ama Mazlum, hiçbir zaman annemle babama öyle bir şey demedi. Annem ile babam dışarıda diğerlerinden çok sonra öğrenince bu durumu, dediler ki ‘Biz diyemedik Mazlum siz eziyet görüyormuşsunuz biz bu hafta gelmeyelim. Mahsus ona dedik ki oğlum biz Diyarbakır’da çok kaldık biraz ara vermek istiyoruz Karakoçan’a gitmek istiyoruz. Bir süre gelmemeyi düşünüyoruz’ dedik diyor. Öyle ayrılmışlar. Ama sonra yine Diyarbakır’da beklediler” diye anlattı.
‘ÖLÜMÜNÜ RÜYASINDA GÖRMÜŞ’
Cezaevi önüne giden annesiyle babasına birinin "İçeride çok değerli biri yaşamını yitirdi" dediğini anımsayan Doğan, “Direkt, 'Mazlum' diyememiş. Görüşe de çıkmadığı için bir hafta sonra annem ile babama söylüyorlar yaşamını yitirdiğini” dedi. Mazlum’un ölümünü rüyasında gördüğünü vurgulayan abla Doğan, o rüyasını şöyle dile getirdi: “Rüyamda Kesire Yıldırım’ın küçük kardeşi geldi. Dedi ki bana; 'Mazlum seninle görüşmek istiyor.' 'Mazlum nerede' dedim. 'Mazlum cezaevinde bir konuşma yapmış. O konuşmada onun önemini fark etmişler. Ateş etmişler kanadından vurmuşlar. O arıya dönüşmüş' dedi. Ben de, 'İyi de o arıların içerisinde hangi arının Mazlum olduğunu nasıl bileceğim?' diye sordum. O da, 'Onun arısı bellidir' cevabı verdi. Ben gidiyorum böyle. Rüyamda hakikatten bir sürü arılar uçuşuyordu. Aralarında bir arı var, bir ışık saçıyor ki o ışık huzmelerinin içinde altın zerrecikleri var. Öyle bir ışık yayıyor ki etrafında. Onunla konuşmak istiyorum. Ama üzgün olduğu için konuşmuyor. Ben uyandığımda arı çok faydalı bir hayvan iyi bir hayvan, güneşin bir kutsiyeti var. Dolayısıyla Mazlum için iyi bir şey olacak sanıyordum. Ama meğer onun şehadetiymiş. Sonra babam gelince Mazlum’un öldüğünü anladım. Sonraki anlamı ise işte bu çevresini aydınlatmasıdır. Orada verdiği mesajdı, onun orada önemli bir arı olması.”
‘MESAJI MİLYONLARA ULAŞTI'
Mazlum’un eyleminin yarattığı etkiye dikkat çeken abla Doğan, şunları ifade etti: “Yurtdışına gitmiştim Maşallah vardı. Bana orada demişti ki ‘Mazlum’la bizi görüştürmüyorlardı. Ancak bir ara Mazlum’u havalandırmaya çıkarmışlardı, tokalaşmak için bize izin vermişlerdi. Önemli bulduklarının kulağına Mazlum ‘Bir şey denemedik ölmesini bilmek gerek. Benim de kulağıma söyledi' Hala hayattadır Maşallah. Televizyonda da dinledim Maşallah'ı, ama böyle bir konuya değinmedi. Maşallah ‘Bu bir mesajdı, aslında biri eylem koysun istedi. Ama hiçbirimiz böyle bir eylemi göze alamadığımız için Mazlum mecbur kaldı bu eylemi kendisi koydu’ dedi.”
Doğan, “Onlar kendilerine ‘biz ilkleriz, ardıllarımız için öyle bir temel atacağız ki asla yenilgi olmayacak bunda’ demişlerdi. Onlar ilklerdi, öleceklerini biliyorlardı. Bile bile bu yola çıkmışlardı. Ancak tabii ki yaşasaydı belki çok daha faydalı olurdu. Şu an ki faydası da azımsanacak bir şey değil. Çünkü ardılları bu mesajı çok iyi aldılar, Öcalan mesajı iyi aldı, arkadaşları iyi aldı ve dörtler eylem koydu. Mazlum'un mesajı milyonlara ulaştı” diye konuştu.
‘HALKI İÇİN GEREKENİ YAPTI’
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkan ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in başlatmış olduğu süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eyleminin Newrozlaşan Mazlum Doğan’ın eylemiyle aynı amaçları taşıdığını, her ikisinin de halkı için bedenini ortaya koyduğunu vurgulayan Doğan, sözlerini şöyle tamamladı: “Mazlum mücadelesinde önemli biriydi. Ondan dolayı kendisi ortaya koyduğu eylemiyle halkı için gerekeni yaptı. Ben o dönemler Mazlum yaşasaydı çok daha önemli ve iyi şeyler yapardı diyordum ama cezaevinde olan biteni daha sonraki yıllarda öğrendiğimde özellikle teslimiyeti öğrendiğimde Mazlum’un güçlü bir eylem pratiğine girmesini bende haklı buldum. İnanmışsanız bir mücadeleye ve uğruna ölümü gerekli duyuyorsanız ancak ve ancak bu durumda onur duyarsınız ve saygı gösterirsiniz. Mazlum Kürt halkı için bir simgeye dönüştü.
LEYLA’LAR DA MAZLUMLARIN ARDILLARIDIR
Mazlum o zulme ve baskıya karşı bir eylem koydu, onlardan sonra da dörtler ve sonrasında da Hayriler, Kemaller devraldı. Eylemlerinde başarılı oldu. Leyla da bir Mazlum gibi bu haksızlığı bu tecridi ve bu halkın geleceği için bedenini ortaya koydu. Ona saygı duyuyorum Leyla’dan sonra eyleme girenler Leylaların ardıllarıdır. Tıpkı Mazlumun ardılları gibi. Dilerim ölüm olmadan meseleler çözülür. Ne olursa olsun Leyla’nın mücadelesi azımsanmayacak bir mücadele, büyük bir mücadele kendini yatırdığı bu direnişinden dolayı da ona saygı duyuyorum ve başarılar diliyorum.”
MA/Ergin Çağlar