İSTANBUL - Meclis’teki komisyona 55 sayfalık bir rapor sunan ÖHD Eş Genel Başkanı Serhat Çakmak, "Sayın Öcalan’ın dinlenmesi komisyon açısından tarihi bir sorumluluk" dedi.
Kürt sorununun demokratik çözümü bağlamında Meclis’te kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” 14’üncü toplantısını 8 Ekim’de tamamladı. Toplumun farklı kesimlerinden birçok kesimi dinleyen komisyonun 13’üncü toplantısına hukuk örgütleri katıldı. Toplantıda yer alan Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Eşbaşkanları Ekin Yeter ve Serhat Çakmak, yaptıkları sunumun yanı sıra çözüme ilişkin görüş, öneri ve düzenlemelerin bulunduğu 55 sayfalık raporu komisyona sundu. Raporda, Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) kaldırılması, kadına dönük şiddetin engellenmesi, anadilde eğitim, kayyım politikalarının son bulması, yargı bağımsızlığı, “umut hakkı”nın güvenceye alınması gibi birçok başlık yer aldı.
Komisyonda dinlenen ÖHD Eş Genel Başkanı Serhat Çakmak, sundukları raporun detaylarına ilişkin ajansımıza konuştu.
ÖNCELİKLİ TALEP TMK’NİN KALDIRILMASI
Meclis çatısı altında Kürt sorunun konuşulmasının süreci meşrulaştırdığını belirten Çakmak, komisyonun sürecin hukuki güvenirliği açısından da önemli olduğunun altını çizdi. Komisyona ilettikleri taleplerden birinin de TMK’nin kaldırılması ya da belirli revizelerin yapılması olduğunu dile getiren Çakmak, TMK’nin “istisnai” bir kanun olduğunu ve istisnai cezalar ön gördüğünü söyledi. Çakmak, “Bu aynı zamanda istisnai yargılama usulü demek. İstiklal Mahkemeleri, Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM), Özel Yetkili Mahkemeler ve şu andaki İhtisas Mahkemeleri aslında TMK kapsamında olan suçları yargılayan mahkemeler ve istisnai bir rejime tabi. Biz adil ve dürüst bir yargılama için ‘istisnai’ rejimden çıkılması gerektiğini düşünüyoruz. TMK her yönüyle adil olmayan bir yargılamaya sebep oluyor. Esas itibariyle 3713 sayılı TMK’de her bir madde ayrı bir belirsizliği içeriyor ve ‘istisna’ olma halinden kaynak sürekli artırıcı cezayı ön görüyor. TMK, infazda eşitsizliğe yol açıyor, verilen cezada eşitsizliğe yol açıyor. Bu yönüyle öncelikli talebimiz TMK’nin kaldırılmasından yana. TMK’nin 4’üncü, 5’inci maddelerinin komple kaldırılması, 17’nci maddesinin ise revize olması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘TARAFSIZ VE BAĞIMSIZ YARGI’ SORUNU
Raporlarında hukuksal değişikliklerin önünü açmaya çalıştıklarına dikkat çeken Çakmak, yargının tarafsızlığının ciddi bir problem olduğunu söyleyerek, ekledi: “Yargı bağımsızlığı AK Parti ile başlayan bir problem değil. Bu, Cumhuriyet tarihinden bu yana Seyit Rıza’yı, Şêx Said’i, 49'lar davasını, darbe dönemi davaları, 90’lı yıllardaki faili meçhul dönemi tamamını ele alırsak, bu ülkede bir politik dava gerçekliğini ve politik davalarla birlikte yargı iktidar ilişkisini görmemiz gerekiyor. Bu yargılamalarda ‘istisnai’ hükümler uygulanıyor. ‘İstisnai’ hükümler ‘istisnai’ yasalarla birlikte yapılıyor. Bu istisna olma hali ülkede politik dava gerçekliğini ortaya koyuyor. Bu da yargının tarafsız ve bağımsız olmadığını gösteriyor. Sadece bu da değil, şekli açıdan da yargının bağımsız olmadığı görülüyor. Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) üye seçimini bir siyasi parti lideri yapıyor, liyakat, ölçüt, kriter hiçbir şey yok. Bu hukuki değil. Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) seçilmesi de şekli anlamda yargının tarafsızlığına ciddi anlamda gölge düşürüyor. Yine yargıçlar siyasi referanslar göz önüne alınarak belirleniyor. Bu durumda hangi yargıç ya da savcı kendini rahatsız hissedebilir. Bununla ilgili değişikliklerin de yapılması esastır.”
RAPORDA ‘UMUT HAKKI’ VURGUSU
“Umut hakkı”nın uygulanması noktasında çok sayıda çalışmalarının olduğunu ve bunun güvenceye alınması için raporda yer verdiklerini belirten Çakmak, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının kaldırılıp yerine süreli bir hapis cezasının getirilmesi ve koşullu salıverilmesi imkanını tanıyacak bir mekanizmanın kurulmasını vurguladıklarını söyledi. İmamın dahi bulunduğu Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulları’nın hukuki standarda uymayan bir mekanizma olduğuna işaret eden Çakmak, koşullu salıvermeyle ilgili daha hukuki bir mekanizmanın oluşturulması gerektiğinin altını çizdi.
KADIN ÖZGÜRLÜKÇÜ BİR YAŞAM
Komisyonda kadına dönük şiddet, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kayyım politikaları ve uluslararası sözleşmelerin uygulanması konularına da değindiklerini vurgulayan Çakmak, “Kadın özgürlükçü bir yaşam talebimiz var. Burada bunun dile getirme nedenimiz insanlık tarihinden bugüne egemen olan eril zihniyet hep kaos, savaş ve iktidarları getirdi. Kayyım Olağanüstü Hal (OHAL) getirildi ve kalıcı olarak geliştirildi. Kayyım kanunun mülga edilmesi gerekiyor. Yerel yönetimlerde eşitliğin sağlanması gerekiyor. Anayasa’nın 127/ 4 fıkrası İçişleri Bakanlığı’na bir takdir yetkisi sunuyor. Hakkında soruşturma kovuşturma bulunan belediye başkanlarının görevden alınarak yerine yeni bir temsilcinin atanmasıyla ilgili. Bu kanun maddesinin uygulanması, istisnai bir hale getirilmesine dair önerimiz vardı. Ayrıca görevlendirmenin İçişleri Bakanlığı tarafından değil, belediye meclisi tarafından yapılması önerimiz vardı. Öte yandan uluslararası sözleşmeler konusu var. Temel hak ve özgürlüklere ilişkin, anadil hakkına ilişkin, yerel yönetimlerle ilgili konulan tüm çekingenlerin kaldırılması gerekiyor. Bu Anadille ilgili yasal değişiklikler yapılmalı. Dilin kamusal alanda kullanılması gerekiyor. Seçmeli dersle bu durum çözülemez” ifadelerini kullandı.
‘ESASLI BİR DİNLEME’
Komisyonda dinlemelerini süreç açısından “olumlu” değerlendiren Çakmak, şöyle devam etti: “Ancak bu işi başından bugüne getiren, gerek kendi örgütü açısından gerekse bu müzakere süreci açısından bu kadar sorumluluk ve risk alan Sayın Öcalan’ın dinlenmesi esaslı bir meseledir. Dinlenmesinin komisyon ve devlet açısından ciddi bir test olduğunu düşünüyoruz. ‘Bu örgütü bu yüzden kurdum, müzakereleri bu yüzden başlatıyorum. Bu sorumluluğu bu yüzden aldım. Size şu noktalarda katkı sunabilirim’ diyebilecek bir insanı Meclis’in dinlememesinin önünde hiçbir engel yok. Bu, sürece katkı sunacak ve bir eşiği aşacak bir yola da götürür bizi. Bir süreç başladı ama devam edip etmemesi tarafların süreç içindeki güvenilirliğin artmasına bağlı. Gerçekten komisyon, görüşme sonrası Sayın Öcalan’dan sürece dair geri dönüşler aldığında kendisine olan güveni de artacaktır. O yüzden Sayın Öcalan’ın dinlenmesinin komisyon açısından tarihi bir sorumluluk olduğunu düşünüyoruz.”
MA / Ömer İbrahimoğlu