AMED - Sürecin ‘öznesi’ konumunda olan cezaevleri için devletin adım atmamakta ısrar ettiğine dikkat çeken Amed TUAY-DER Eşbaşkanı Yeter Erel Tuma, Kürtçe konuşmanın dahi yasak olduğu bir süreçten geçtiklerini söyledi.
Amed Tutuklu Aileleriyle Yardımlaşma Derneği (TUAY-DER) Eşbaşkanı Yeter Erel Tuma, cezaevlerinde infaz yakma, tahliyelerin engellenmesi, sağlık ve iletişim hakkının engellenmesi, fiziki ve psikolojik şiddet gibi birçok sorunun yaşandığına dikkat çekerek, hasta tutsaklar başta olmak üzere cezaevlerindeki hak ihlali uygulamaları için acil adım atılması çağrısı yaptı. Yaşanan hak ihlallerine ilişkin Yeter Erel Tuma, “Zindandaki arkadaşlar dilekçelerle başvuru mekanizmalarını kullanarak maruz kaldıkları ihlalleri ulaştıramayacak durumdalar. Bu da bir şekilde cezaevi yönetimleri tarafından engelleniyor. Dolayısıyla bize ihlaller iki yöntemle ulaşıyor: Birincisi aileler üzerinden, ikincisi de avukat arkadaşlarımız tarafından. Avukat arkadaşlarımız belli periyotlarla ziyarete gittiklerinden dolayı bizim en güvenli ve en hızlı şekilde bilgi alabildiğimiz mekanizma aileler oluyor” dedi.
TUTSAKLAR ÖLÜME MAHKUM EDİLİYOR
Cezaevlerinden gelen hak ihlallerinin sürekli bir hal aldığını belirten Yeter Erel Tuma, “Hak ihlallerinin başında: Birincisi ve en önemlisi sağlık hakkına erişim meselesi. Özellikle ağır hasta tutsaklar ağız içi arama, çıplak arama, kelepçeli muayene gibi durumları reddettikleri için sağlık haklarına ulaşamıyorlar. Mesela çok yakın zamanda Amed’de anjiyo olmak üzere hastaneye kaldırılan bir arkadaşımız kelepçeli bir şekilde ameliyat edilmek istenmiş, bu durumu kabul etmediği için ameliyatı ertelendi. Henüz ameliyatı yapılmamış. Kelepçenin açılmaması ameliyat hakkının engellenmesi oluyor. Aynı zamanda bu tutsakların ölüme mahkûm edilmesi demektir. Benzer bir olay Erzurum Dumlupınar Cezaevi’nde kalan Mazlum Ersin arkadaş için de yaşandı. Beyin anjiyosu olacaktı. Kelepçe ile ameliyatı gerçekleştirmek istediler. Üstelik doktorun kelepçeyi kabul etmemesine rağmen kolluk güçleri izin vermedi. Mazlum Ersin geri cezaevine gönderildi ama ölüm riski taşıyor. Ağır hasta tutsakların sağlık erişiminin engellenmesini arkadaşlarımızın ölüme mahkûm edilmesi olarak adlandırıyoruz” ifadelerini kullandı.
KUYU TİPİ CEZAEVLERİ
Bir diğer hak ihlalinin görüş yasağı olduğunu kaydeden Yeter Erel Tuma, “Siyasi tutsaklar eskisi gibi koğuş tipi gibi yapılarda kalmıyorlar. Hak ihlallerinin sistematik olarak yaşandığı kuyu tipi hapishanelerinde bulunuyorlar. Y ve S tipi ne demek? Ailesiyle görüşmesi engellenmesi demek. Aslında onların sosyal hayatlarına, iletişim haklarına doğrudan müdahaledir. 22 saat tek başına bir hücrede geçiren kişinin iletişim hakkının engellenmesi işkencenin başka bir boyutudur. Ama baktığımız zaman hem anayasada hem uluslararası sözleşmelerde güvence altına alınan bu haklar cezaevleri yönetimlerince keyfi olarak engelleniyor. Dolayısıyla da ihlallerin en ağır boyutlarından biri de iletişim yasakları” olduğunu belirtti.
KÜRTÇE YASAĞI
Kürtçe konuşmanın dahi yasak olduğu bir süreçten geçtiklerini dile getiren Yeter Erel Tuma, “Mesela bir aile dedi ki: ‘Kürtçe konuştuğumuz için cezaevi görevlileri bize 'Kürtçe konuşmayın, anlaşılmıyor' deyip Türkçe konuşmamızı istediler. Diyarbakır 5 No’lu cezaevinde yapılan uygulamalar bugüne kadar devam ediyor. Kürtçe konuşma meselesini aşabilmiş değil. Bu tür müdahaleler hâlâ var” diye ifade etti.
KADINLAR HİJYEN MALZEMELERİNE ULAŞAMIYOR
Cezaevindeki kadın tutsakların yaşadığı sorunlara dikkat çeken Yeter Erel Tuma, “Kadın arkadaşların maruz kaldığı, kadın olmaktan dolayı yaşadığı hak ihlalleri var. Özellikle hijyen malzemelerine ulaşamayan kadın tutsaklara ihtiyaç duydukları malzemeler temin edilmiyor. Ya da bu malzemeler cezaevi kantinlerinde çok fahiş bir fiyata satılıyor” dedi.
İNFAZ YAKMALAR
Aralarında hasta tutuklu ve 30 yıllın doldurmuş çok sayıda tutuklunun infazının hukuksuz bir şekilde yakıldığı veya tahliyesinin engellendiğini hatırlatan Yeter Erel Tuma, “İnfazı ertelenmiş bir sürü hasta tutsak var. Örnek: Mustafa Karatepe, 4’üncü evre kanser hastası. İnfazı tamamlanmış ama tahliye edilmiyor. Önüne bir sürü engel koyuluyor. Adli Tıp Kurumları da bunlardan bir tanesi. Hasta tutsakların cezaevinde kalması için gerekli tüm kararların verildiği bir merkez hâline gelmiş. Tek başına kalamayacak, bakıcıya ihtiyacı olan hasta tutsaklara ‘Tek başına kalabilir’ diye rapor veriyor. Bu kararların siyasi kararlar olduğunu biliyoruz.” Adli Tıp Kurumu’nun aldığı siyasi kararların denetlenmesi çağrısında bulunan Yeter Erel Tuma, yaşam hakkı dahil olmak üzere bütün haklarının iadesi için Adli Tıp Kurumu’nun aldığı kararların incelenmesi gerektiğini söyledi.
ABSÜRT GEREKÇELER
Tahliyeleri engelleyen cezaevi yönetiminin ortaya absürt gerekçeler koyduğunu söyleyen Yeter Erel Tuma, “Erzincan Cezaevi’nde kalan Ardıl Çeşme’nin 30 yılın ardından 2 kere tahliyesi ertelendi. İdare Gözlem Kurulu’nun gerekçesi ise ‘Örgütle ilişkisinin devam etmesi.’ Böyle bir iddianın gerçek olması neredeyse mümkün değil. Çünkü arkadaş 30 senedir cezaevinde” diye ifade etti.
SÜREÇ CEZAEVLERİNE UĞRAMIYOR
Sürecin cezaevlerine yansımaması için özel bir uğraş içine girildiğini kaydeden Yeter Erel Tuma, “Dışarda ılımlı, barışa giden, sakin bir süreç var. Ama cezaevlerinde böyle bir durum yok. Dışarda süreç böyle sakin devam ederken, bunu hazmedemeyenlerin zindandaki arkadaşlarımıza işkenceye varan yaklaşımları gerçeğiyle karşı karşıyayız” dedi.
Cezaevlerinin sürecin ‘Öznesi’ olduğunu kaydeden Yeter Erel Tuma, “Mecliste bir komisyon oluşturuluyor. 50 yıllık bu sürecin mağdurları olarak değil, öznesi olarak kabul edildiğini görmek istiyoruz. Onurlu, adil bir barış için asgari şartımız, siyasi tutsakların serbest bırakılmasıdır. O arkadaşların burada olması ve bütün arkadaşlarımızın sürece dair etkin ve aktif bir şekilde özne olması gerekiyor” diye belirtti.
MÜCADELEYE DEVAM
Cezaevlerinde yaşanan sorunlara ilişkin mücadele yürütmeye devam edeceklerini kaydeden Yeter Erel Tuma, “Destek mekanizmalarını kurmak ve ailelere ilgili desteği sağlamaya yine ÖHD iş birliğiyle tutsakların hukuki ihtiyaçlarına cevap olmaya devam edeceğiz. Bizim arkadaşlarımız yalnız değildir. Tutsaklar bizim ailemizdir. Cezaevlerinde onlara uygulanan işkenceyi asla kabul etmiyoruz ve bunu göstermek için gerekirse Türkiye’nin öbür ucuna gidip raporlamayı yapar, basın açıklamalarıyla bu ihlalleri görünür kılmaya devam ederiz. Var gücümüzle mücadeleye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
MA / Fethi Balaman