İZMİR - HTŞ’nin Şam'a girmesiyle SMO’nun da Kürtlerin kazanımlarına yöneldiğini belirten ADAM-DER Kurucu Üyesi Muhsin Dalfidan, Türkiye'nin Ortadoğu'da yayılmacı bir siyaset izlediğini ancak bunun haklılık zemini olmadığını ifade etti.
Heyet Tahrir el-Şam'ın (HTŞ) Suriye rejimini devirmesiyle sonuçlanan saldırılarıyla birlikte Türkiye ve ona bağlı Suriye Millî Ordusu'nun (SMO), Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik başlattığı saldırılar devam ediyor. Çatışmalarda, Tişrîn Barajı ve Qereqozak Köprüsü etrafında yoğunlaşan çatışmalar devam ediyor. ABD arabulucuyla Suriye Demokratik Güçleri (QSD) ile Türkiye arasından süren ateşkes görüşmelerinden ise henüz sonuç alınmazken, Türkiye ve SMO'nun Kobanê'ye sınırına askeri yığınak yapmaya devam ediyor. QSD Genel Komutanı Mazlum Abdi ise, Kobanê'nin riskli bir durumda olduğunu ifade etti.
Saldırılar ve Türkiye'nin Yeni-Osmanlıcılık politikası arasındaki ilişkiye işaret eden Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği (ADAM-DER) Kurucu Üyesi Muhsin Dalfidan, "Orada kendi varlığını, hukukunu, statükosunu ve onurunu korumak için mücadele eden bir halk var" dedi.
KÜRESEL SERMAYENİN ROLÜ
Kuzey ve Doğu Suriye'nin Türkiye için bugüne kadar tehdidine dair somut bir durum yaşanmadığını belirten dair Dalfidan, bu durumda başka ülkenin topraklarına asker göndermenin uluslararası hukuk ve meşru müdafaa hakkı kapsamında kabul edilemeyeceğini söyledi.
Bu durumun Türkiye için dezavantajlı bir durum olduğunu belirten Dalfidan, “'Ülkemi savunmak için yapıyorum' diyorsun; ama Suriye sınırları içerisinde faaliyet yürütüyorsun. Türkiye son zamanlarda Yeni-Osmanlıcılık hayallerini depreştirmeye çalışıyor. Türkiye'nin Misak-ı Milli sınırları dışarısında ciddi bir yayılmacılık politikasının geliştirme imkanının olduğunu düşünmüyorum. Elbette ki otorite boşluklarından dolayı belli genişlemeler sağlayabilir; ama küresel güçlerin izin verdiği ölçüde hareket edebilir. Küresel sermaye güçleri buna izin vermeyecektir. Dolayısıyla Türkiye'nin gücünün sınırını bilmesi gerekir. Yayılmacı politikanın haklılık zemini yoktur" ifadelerini kullandı.
AMAÇ KÜRTLERİN KAZANIMLARINI YOK ETMEK
HTŞ'nin Şam'a ve SMO'nun Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik saldırıları başlatması arasında bir ilişki olduğunu ifade eden Dalfidan, HTŞ'nin Şam'ı ele geçirmesiyle birlikte SMO'nun "Kürtlerin kazanımlarını bertaraf etmenin tam zamanıdır" diye düşündüğünü ifade etti. HTŞ ve SMO arasında doğrudan bir ilişki olduğunu belirten Dalfidan, "Elbette ki iki grup arasında farklılıklar da var. Yarın öbür gün ikisi arasında çatışma olmayacak, diye bir durum söz konusu değil. Öte yandan Türkiye'nin SMO'ya Kuzey ve Doğu Suriye'ye saldırı talimatı verdiği biliniyor. Eğitim, barınma, lojistik ve birçok yönden SMO Türkiye'nin kontrolünde olduğu gizli değil. Türkiye de bunu inkar etmiyor. Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik saldırıların amacı Kürtlerin kazanımlarını bertaraf etmek" diye konuştu.
Politikayı ve onu hayata geçirecek güç arasındaki ilişkiye dikkati çeken Dalfidan, ABD'nin bu gücüne işaret ederek, "Dolayısıyla ABD'nin bölgede her iki güce de ihtiyacı var. Türkiye olası bir pazarlık masasında elini güçlendirmek için saldırılara devam ediyor. ABD'nin Kürtlerin tamamıyla imha edilmesine göm yummayacağını düşünmüyorum. İnsan halkları ve demokrasi anlamında mı, hayır, bununla ilgisi yok. Emperyal çıkarları için bu imhaya göz yummayacağını düşünüyorum. Dolayısıyla bölgede kalıcı bir barışın olma ihtimali bana göre hemen hemen yok" şeklinde konuştu.
'DAİŞ İLE SMO ARASINDA GEÇİŞKENLİK VAR'
DAİŞ'in tamamen tasfiye edilmediğine işaret eden Dalfidan, DAİŞ ve SMO arasındaki geçişkenliğe dikkati çekerek, "Bu örgütler arasında hem ilişkiler var hem de çatışmalar var. Dolayısıyla aralarında geçişkenlikler de var. Bu yüzden 'SMO arasında hiç DAİŞ'li yoktur' demek pek mümkün değil. DAİŞ'in deşifre olmamış kadrolarını SMO'nun içerisine göndermesi muhtemel" diye belirtti.
DAİŞ'lilerin sadece Rojava'da değil, Türkiye'de de olduğunu belirten Dalfidan, geçtiğimiz günlerde Atatürk Havalimanı'nda 45 kişinin ölümüne neden olan DAİŞ üyelerinin serbest bırakılmasına işaret etti. DAİŞ'lilerin serbest bırakılmasını eleştirerek, "Biz 10 Ekim katliamını biliyoruz. Bu katliam öncesinde faillerin ne yaptıkları mahkeme tutanaklarında ortaya çıktı. Bu bağlamda serbest bırakılmaların da siyasi hesaplar olduğunu düşünüyorum. Bu tahliyelerin demokratik perspektifle ve hukuksal zeminde olup olmadığı çok tartışmalı" ifadelerini kullandı.