İZMİR – İHD İzmir Şubesi ve kayıp yakınları, 3 Haziran 1994 yılında Urfa’nın Suruç ilçesinde gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Mustafa Saygı’nın akıbetini sordu.
İnsan Hakları Derneği (İHD), İzmir Şube üyeleri ve kayıp yakınları ile “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın”, “Hasta mahpuslar serbest bırakılsın” eylemlerinin 435’inci haftasında Konak’ta bulunan Başbakanlık binası önünde bir kez daha bir araya geldi. “Kayıplar belli, failler nerede?”, “Tek tipe hayır” ve “Kayıplar vicdanındır, sahip çık” pankartı açan İHD’liler ve kayıp yakınlarına Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili adayları Mehmet Aker ve Ayşe Yılmaz’ın yanı sıra çok sayıda kişi destek verdi. İHD ve kayıp yakınları adına açıklamayı İHD İzmir şube yöneticisi Ahmet Çiçek yaptı.
Türkiye’de kaybetmenin tarihi bir devlet politikası haline getirildiğini vurgulayan Çiçek, “İHD’nin verilerine göre 839 kayıp vardır. 2006’daki ‘5’inci Kayıp Kurultayı’nda bu sayı bin 228’e çıkarken, ilerleyen zamanlarda sayı bin 247 olarak belirtilmiştir. OHAL ile birlikte genel merkezimiz ve şubelere gelen 14 başvuru mevcuttur. Bu durum değişik zamanlarda da olsa kayıp gerçeğinin hala devam ettiğini göstermektedir. Çünkü mahkemelerde JİTEM kurucusu olan kişilerin söyledikleri ve gazetelere de yansıyan JİTEM itirafçılarının bizzat isim vererek söyledikleri dikkate alındığında muhalif kesimleri sindirmek ve yok etmek için kullanılan hukuk dışı bir yöntem olduğu ve bir politika olarak uygulandığı gerçekliğiyle karşılaşırız” dedi. Faillerin cezalandırılmamasının gerekçelerini soran Çiçek, “Bu sorunun çözümü bu konuyla ilgili sözleşmeleri imzalamaktan ve iç hukukunu buna uyarlamaktan geçmektedir. Yeni bir seçim sürecine girmeye başladığımız şu günlerde ülkeyi yönetmeye aday olanlara bu durumu sürekli hatırlatacağız. ‘Kayıplar’ gerçeğini kabul edin ve cezasızlık zırhı kaldırılsın. Her hafta bu gerçeği gündeme getirmeye çalışan kayıp ailelerine ve İHD’ye söz verilsin” diye konuştu.
‘MUSTAFA SAYGI, 1994 YILINDAN BERİ KAYIP’
Ardından 3 Haziran 1994 yılında Urfa’nın Suruç ilçesinde kaybedilen Mustafa Saygı’nın akıbetini soran Çiçek, şöyle devam etti: “Mustafa Saygı, evli ve 2 çocuk babasıydı. Motosikletiyle, Suruç ilçe merkezinden Aşağı Çirik köyündeki evine giderken, Suruç ilçesi Yoğurtçu (Şixiz) köyünde Devlet Su İşlerine (DSİ) ait geçici karakolda görev yapan 5’inci Bölük Komando taburunda görevli askerlerce durdurularak gözaltına alındı. Recep Yıldız adlı köylü tarafından ancak 2 gün sonra annesi Ayşe Saygı’ya, Mustafa Saygı’nın gözaltına alındığı haber bildirildi. Recep Yıldız adlı köylü olayı ‘Ben ve İsmet Şahin Yurtçiçeği köyünde yüksek gerilim hattını tamir etmeye gitmiştik. Şehir merkezinden dönerken Yoğurtçu köyünde bulunan Jandarma karakolunda görevli jandarmalar tarafından durdurulduk. Aynı anda Mustafa Saygı’da durdurulmuştu. Bizim kimliklerimize bakıp bıraktılar. Mustafa’yı ise alıp götürdüler’ diye anlattı. Bunu üzerine annesi ve kardeşi Mehmet, hemen Mustafa’yı Yoğurtçu köyündeki geçici Karakola sordular. Karakol, Mustafa Saygın’ın ilçe Merkez karakolunda olduğunu, soruşturmasının devam ettiğini ve 3 gün sonra soruşturmasının biteceğini ve kullanmış olduğu motoru iade edeceklerini söyledi. Ancak Mustafa geri dönmedi. Ailesi Suruç Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyet dilekçesi verdi. Savcılık dilekçeyi işleme koyarak, İl Merkez komutanlığına Mustafa’yı sordu. Merkez komutanlığı, savcıya Mustafa’yı gözaltına almadığını söyledi. Oysa Mustafa’yı hem gözaltına alma esnasında, hem de Jandarma karakolunun bodrumunda görenler vardı. Karısı Dursun Saygı, devletin tüm kurum ve kuruluşlarına yazılı başvuruda bulunarak eşinin bulunmasını istedi. Bir sonuç alamadı. Suruç Cumhuriyet savcılığı 13 Temmuz 2006 tarihli 2005/208 Soruşturma, 2006/298 No’lu dosya ile ‘Kovuşturmaya yer olmadığı’ kararını verdi. Kararda, o dönem karakolda görev yapanların sorgulandığı ve haksız gözaltı olduğuna, ancak zaman aşımından dolayı ölümünün değerlendirilemeyeceği belirtildi. Biz insan hakları savunucuları ve kayıp yakınları, kayıplarımızın akıbetini sormaya ve davaların takipçisi olmaya devam edeceğiz.”
Açıklamanın ardından 10 dakikalık oturma eylemi gerçekleştirildi.