Ellerine silah almayan Malakanlar hakkında bilinmeyenler 2017-12-22 09:01:29 KARS - Hac, ikon, savaş ve dinlerin tüm dayatmalarını reddeden Malakanlar, dünyanın en pasifist etnik grubu olarak da biliniyor. Kendisi de Malakan olan Kars Kültür Sanat Derneği Başkanı Vedat Akçayöz, komünal ve dışa kapalı olan Malakanlara ilişkin araştırmalarını anlattı.   1600’lü yıllarda Rusya'da 200 günlük Moloko yani “Süt orucunu” ve Çar’ın dini iktidar olmasını reddettikleri için Ortodoks Kilisesi’nden ayrılan Malakanlar, dünyanın en pasifist grubu olarak da biliniyor. Haç ve ikon gibi nesneleri reddedip, Tanrı ile aralarına girmek isteyen herkese karşı gelen Malakanlar’ın bir diğer önemli özelliği ise ellerine silah almamaları. Dinsel inanışlarındaki farklılık ve silah almayı reddetmeleri nedeniyle birçok kez sürgüne tabi tutulan Malakanlar, sürgün yerlerinden biri olan Kars’ta az sayıda da olsa hala yaşıyor.   20 yıldır Malakanlar üzerine araştırma yapan ve aynı zamanda "malakan" olan Kars Kültür Sanat Derneği Başkanı Vedat Akçayöz, Malakanlarla ilgili bilinmeyenleri Mezopotamya Ajansı’na (MA) anlattı.    Malakan ismi nereden geliyor? Malakanları kısaca anlatır mısınız?   Ortodoks Kilisesi'nden ayrılmış bir mezhep olan Malakanlar, İncil, Tevrat ve Zebur kitaplarının sentezi olan Güneş kitabına taparlar. Eski Ahit'i de kutsal kitap olarak kabul ederler. Hristiyanlıkta belirli dönemlerde yasaklanan “Hayvansal gıdaları tüketme yasağına” uymadıkları ve süt içtikleri için isimleri, Rusça “Süt” anlamına gelen “Moloko” kelimesinden gelmiştir. Ortak bir yaşamı benimseyen bir topluluktur. 1800’lü yıllara gelindiğinde Rus Çarı tarafından bölgeye sürülürler.    DAİŞ din adına insanların kafasını kesiyor, Yahudiler Filistinli çocukları katlediyor, Hıristiyanlar da aynı şekilde insanları öldürüyor. Fakat Malakanlar, insanın tanrının yeryüzündeki yansıması olduğuna inandıkları için öldürülmelerine karşıdırlar. Komşusunu tanrının bir parçası olarak görürler.    Sürgünün gerekçesi neydi?    1800'lü yıllara kadar komünal bir şekilde Azak Denizi civarında hayatlarını sürdürdüler. Bu sürecin sonunda ise Rus Çarı ile sıkıntılar tekrar başlar ve din değiştirmeleri için yoğun baskı yapılır. Son olarak ise, "Ya Kafkaslara gidersiniz, ya da bizim dinimizi kabul edip burada kalırsınız" denilir. Dini kabul etmedikleri için halkın yüzde 95’lik büyük bölümü savaşın kazan gibi kaynadığı Kafkaslara sürülür. 1840’lı yıllara gelindiğinde Çar’ın baskısıyla istemeden de olsa savaşa katılırlar. Bu Osmanlı İmparatorluğu ile yapılan savaş döneminde yaşanır. Dukhoborlar da Malakanlar gibi aynı kaderi paylaşmış bir halk. Savaşmayı kabul etmeyen Dukhoborlar ve Malakanlara savaşın geri cephesinde yük taşımacılığı görevi verilir.    Sonra neler oldu?    25 Haziran 1895’te Malakan ve Dukhoborlar, Azerbaycan’ın Slaviyanka, Gürcistan’ın Orlofko ve Türkiye’nin Karahan köylerinde “ellerimiz kirlendi” diyerek silahlarını yakıyor. Askerlerin işkencesine maruz kalıyorlar ancak bir daha ellerine silah almıyorlar.   1895’li yıllarda Çar’ın ordusunda bir dini ayin sırasında Malakan ve Dukhoborlar ellerindeki silahları bıraktılar. Bu tutum ise Ruslar tarafından “isyan” olarak algılandı. İki halk, 25 Haziran 1895 tarihinde Azerbaycan’ın Slaviyanka, Gürcistan’ın Orlofko ve Türkiye’de Karahan köylerinde “Ellerimiz kirlendi” diyerek silahlarını yaktılar. Bu da Çar’ın tepkisine yol açtı. Silahları yaktıkları meydanlarda askerlerin işkencesine maruz kalan bu iki topluluk, buna rağmen ellerine bir daha silah almadı. Silah yakma olayı Malakan ve Dukhoborlar'ın savaşa karşı ilk kez örgütlü başkaldırısıdır. Bu başkaldırı Hindistan'ın ruhani lideri Mahatma Gandi hareketinin de felsefi stratejisi olmuştur.    Her iki topluluğa yapılan işkence sonucunda Rus yazar Levy Tolstoy “Çağrı” adlı bir bildiri yayınlıyor. Bildiride “Ey insanlık Kafkaslarda savaşmak istemedikleri için silahlarını yakan topluluklar baskılara maruz kalıyor ve öldürülüyorlar. Bütün dünya halkları yardımcı olsunlar” diyor. Ardından da Diriliş adlı romanından kazandığı paraları onlara gönderiyor.   Malakanlar Kars’a nasıl göç etti ve burada nasıl bir yaşam kurdular?    1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra imzalanan Ayestefanos Antlaşması ile Malakanlar, Kars bölgesine yerleştirildiler. Azınlık olarak o dönemde Dukhobor ve diğer azınlıkların sayısı 18 bini buluyordu. Bu sürecin sonunda Malakanlar, Kars’ın 35 köyüne yerleşiyorlar. Malakanlar sulak alanlarda değirmenler yapıyor ve tahıl ihtiyaçlarını buradan karşılıyorlardı. Malakanlar, komünal bir yapıları olduğundan çok çabuk ve başarılı bir üretim safhasına geçip zenginleşirler. Hala kentte Malakanlar döneminden kalan mandıralar var. Halen halk arasında “Malakan ineği”, “Malakan atı” tabirleri kullanılır.    Kars’ın Solan Rengi Molokonlar” belgeselinizde 6-7 Eylül olaylarının Malakanların bölgeden göç etmesinde etkili olduğunu işliyorsunuz. Nasıl etkilendiler?   Bölgede yaşayan Malakan ve Ermeniler, 1. Dünya Savaşı’nın yaşandığı 1912’den başlayarak 1962 yılına kadar yaşanan baskılar nedeniyle dünyanın farklı ülkelerine göç ettiler. Özellikle 6-7 Eylül 1956 yılındaki İstanbul olayları sırasında bir grup Malakan da bölgeden ayrılmaya başladı. Bu süreçten sonra bölgenin en zenginleri arasında olan Malakanlar, bir yıl sonra Türkiye’den gideceklerini varsayarak bütün mülklerini, değerinin çok altında sattılar. Buna rağmen sattıklarının parasını da alamadılar ve yokluğa düştüler. Fakat aradan 1 yıl geçmesine rağmen yokluğa düşen Malakanların, Rusya’ya gitmesine izin verilmedi. Rusya ve Amerika gibi devletlerarasında gerginlikler ve krizler Malakanların Rusya’ya gitmesine engel teşkil etti. 1956 yılında başlayan bu süreç 1962 yılına kadar sürdü ve Malakanlar yoksullaştılar. 1962’den sonra da tüm engellemelere ve “Rusya’ya gitmeyin” baskısına rağmen bir kısım Malakan Rusya’ya göç etti.    Malakanlar yerleştikleri yerlerde nasıl sıkıntılarla karşılaştılar?   Malakanlar üzerinde araştırma yapmak için 2008 yılında annemle birlikte Rusya’ya gittim. “Bu bölgeden giden Malakanlar ne yapıyorlar? Orada nasıl yaşıyorlar? O sürecin sonunda neler kazandılar ve neler kaybettiler? Orada topluma entegre olabildiler mi?” gibi soruların cevaplarını araştırdım. Maalesef Malakanlar yerleştikleri hiçbir yere entegre olamadılar. Rusya'ya giden Malakanlara “Turko” dediler, içlerine almadılar ve dışladılar. Hep dışlanan bir toplum olarak yaşadılar. Türkiye’de ise hep “Rus tohumu” diye anıldılar. Hala da dünyanın vatansızlarıdırlar. Kars’a özlem duyuyorlar fakat birçok Malakan da “Biz orada kalsaydık perişan olurduk. Rusya’da devlet en azında bize yardımlarda bulunuyor. Sigortamız ve hayat garantimiz var” diyor.    Malakanlarda erkek-kadın ilişkileri nasıldır?   Malakanlar siyaset ve her ideolojiden uzak, yaşamlarını iç dünyalarına göre yaşayan bir toplumdur. Kadın ve erkek ilişkilerinde de düzen ve komünal yapı mevcut. Malakanlar, dışa kapalı, devletin otoritesine pasifist bir şekilde karşı gelen, basit yaşayan ve savaşı tamamen reddeden bir topluluktur. Bir kadın ya da erkek dışarıdan biriyle evlendiğinde Malakan toplumu tarafından dışlanır.     Malakan olduğunuzu ne zaman öğrendiniz?    Ben 6 yaşındayken (1962) dedem evimize gelmişti. Anneme, Malakanlar’ın gittiğini söyleyince annem de ağlamaya başladı. Ben de anneme niye ağladığını sordum. Annem de, “Malakanlar gidiyor” dedi. “Malakanlar ne demek anne?” dedim. Annem de “onlar benim canlarım ve gidiyorlar, ben de burada yalnız kaldım” dedi. O zaman Malakan olduğumu öğrendim ve 20 yıldır da Malakanlar hakkında araştırma yapıyorum.    Müslümanlaşan Malakan var mı? Onların hikayelerini dinleme şansınız oldu mu?    Nenem Anna dedemle evlendikten sonra Müslüman olmuş. Ancak hep dışlanmış. Örneğin çok güzel yemek yaparmış. Onun yemeklerini yiyen aile bireyleri ve köydeki komşuları, sonrasında 3 kere ağızlarını besmeleyle yıkarmış.    Benim nenem Anna, dedemle evlendikten sonra Müslüman olmuş. Müslüman olan nenem Anna her fırsatta Müslümanlar tarafından dışlanıyor. Şöyle bir anekdot anlatmak istiyorum; Nenem Anna, Kars'ın Çakmak köyünde yemek pişiriyor. Köyün kadınları da o yemeği yemek için gizlice bir yerde buluşuyorlar. Ama kadınlar yemek yedikten sonra köyde bulunan pınarın başına gidip besmeleyle ağızlarını yıkıyorlar. Bunu Malakanlı birinin elinden yemek yedikleri için yapıyorlar. Aynı şey nenem Anna’nın ailesinin içerisinde de sürüyor. Anna çok iyi yemek yapıyor. Yemeği yapan Anna, servis eden Anna; ama Anna’nın yemek yediği kabı evdekiler besmele ile üç kere yıkayıp farklı bir yere bırakıyorlar. Anna bunları görünce ruhsal açıdan çöküyor. Yani Malakanlar evlendiği zaman ne kiliseye yar oldular ne de camiye yar oldular.    Kars'ta şuan kaç Malakan var?   Kars’ta şuan 15 asimile olmamış Malakan var, onlar da son jenerasyon. İkinci ve üçüncü kuşaktan Malakanlar var ama onlar, tüm yapılarıyla asimile olmuş. Benim bu çalışmalarımdan sonra Malakanlar da nasıl bir topluluk olduklarını okuyup anlamaya çalışıyorlar. Amacım asimile olmuş bu topluluğu tekrar gün yüzüne çıkarmaktır. Çünkü dünyayı yöneten otoritenin Malakanlardan alacağı çok önemli derslerin olduğunu düşünüyorum. Kars’ta kalanlar da Malakan olduklarını gizliyorlardı. Bu çalışmalardan sonra açığa vurmaya başladılar. Dünyada ise Malakan ve Dukhobor nüfusu 3 milyon kadar.    Malakanların her yıl oyuncak da olsa silah yakma günleri oluyor. Bu geleneğin içerdiği mesajları anlatır mısınız?   Malakanlar dini inanış olarak Tevrat, İncil ve Zebur’un sentezi olan Güneş Kitabı'na tapıyorlar. Malakanlar, insanları tanrının yeryüzündeki yansımaları olarak gördükleri için insan öldürmeye karşıdırlar ve her yıl bu mesajı veriyorlar. Malakanlar pasifist bir topluluk olduğu için Dukhoborlar birlikte Karahan köyünde savaşmamak için silahlarını 25 Haziran 1895 yılında yakıyorlar. Ben de elimden geldiğince her yıl 25 Haziran’da o köye gidiyorum ve oyuncak silahları yakıyorum. Malakanlar da her yıl aynı ritüeli yaparak savaşlara karşı tepkilerini gösteriyorlar.    MA / Mahmut Ruvanas