Dindar: Milyonların konuştuğu Kürtçe, yok saymanızla yok olmaz 2025-12-10 20:11:53   ANKARA - Uçak seyahati sırasında Kürtçe anonsa yer verilmemesine tepki gösteren DEM Partili Mahmut Dindar, “Kürtçe bu ülkede milyonların ana dilidir, yok saymakla yok olacak bir dil değildir” diyerek, Kürtçe bilen personelin istihdam edilmesini istedi.   Halkların Eşitlik  ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Milletvekilleri Mehmet Rüştü Tiryaki, Mahmut Dindar, Sevilay Çelenk ve Yılmaz Hun,  Meclis Genel Kurulu’nda görüşülen Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığı ile bağlı kuruluşların bütçelerine dair konuştu.   İlk olarak söz alan Mehmet Rüştü Tiryaki, dünyadaki diğer ülkelerinde de benzer oranlarda yol yapıldığını ancak bu ülkelerin AKP gibi yollar ile övünmediğini ifade etti. Bu ülkelerin yaptığı yollara ve kilometrelerine değinen Tiryaki, “Demirel'in dediği gibi ‘Bizim yaptığımız yolları ikiye böldünüz, biraz genişlettiniz, boşuna yol propagandası yapmayın.’ Gerçekten bu asıl yollar, otoyollardır. Demir yollarında da durum bundan daha iyi değil ve Türkiye fiber optik konusunda da bundan daha iyi değil” dedi.   'ULAŞIMDA BÖLGESEL EŞİTSİZLİK VAR'   Söz alan Dindar ise Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü bütçesine dikkat çekti. Seyahat hakkının anayasal bir hak olduğunu ve tüm yurttaşlar eşit bir şekilde faydalanması gerektiğini belirten Dindar, “İktidar politikaları sonucunda bazı kesimler kolaylıkla bu haklara erişebiliyorken bazı kesimler de bu haklardan mahrum bırakılıyor. Ulaşımda bölgesel eşitsizlikler, fahiş bilet fiyatları, sefer kısıtlamaları ya da keyfî kapatma kararları yalnızca teknik bir erişim sorunu değil, doğrudan doğruya insan haklarının ihlalidir. Van bölgede en yoğun nüfusa sahip bir metropoldür. Buna rağmen, 2025 yılında Van Ferit Melen Havalimanı üç ay boyunca uçuşa kapatıldı. Van Havalimanı'nın kapatılması sonucu halklarımız Muş'a, Ağrı'ya, Hakkâri'ye gitmek ve oradan uçmak zorunda kaldılar” diye kaydetti.   WAN-İRAN HAVA YOLU TRAFİĞİNİN OLMAMASINA TEPKİ   Batı illerindeki hava yolu trafiğine ve yüksek imkanlara işaret eden Dindar, “Van, Hakkâri, Muş gibi illerde yeterli safer yok, alternatif yok, makul bilet fiyatları yok. Van'dan Ankara'ya, İzmir'e gelmek, İstanbul'dan Paris'e gitmekten daha pahalı ve zor olmamalıdır. Bu, halkımıza yapılan büyük bir saygısızlıktır, haksızlıktır ve derhâl son bulmalıdır. Van, İran sınırında olan bir kentimizdir. Sınırın iki yakasında Kürt halkı yaşamaktadır. Konulan sınır duvarlarına ve tüm ayrıştırma politikalarına rağmen halklarımız birbirinden koparılamamıştır. Van'a İran'dan her yıl yüz binlerce turist gelmektedir. Aynı şekilde Vanlılar da hem ticari hem de turistik nedenlerle yoğun bir şekilde İran'a gitmektedir. Buna rağmen Tahran'dan, Tebriz'den Van'a direkt uçak seferleri yoktur. Van'a gelmek isteyen İranlıların önce İstanbul'a gitmeleri gerekiyor. Peki, bilet fiyatları ne kadar sizce? İstanbul-Paris bileti 6-7 bin lirayken Van'dan Tebriz bilet fiyatları 25 bin ila 45 bin lira arasındadır. Bu nasıl bir şeydir arkadaşlar?” diye sorarak, tepki gösterdi.   'YOK SAYMAK İLE YOK SAYILMAZ'   Dindar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü ve uçak firmalarının Kürtçe duyuru ve yönlendirme yapmamasıdır. Arkadaşlar, yurt içi seferlerinde Van'a giden yolcuların yüzde 90'ı Kürt olan bir uçakta İngilizce anons yapılmaktadır ama Kürtçe anons yapılmaması sizce de ayırımcılığın bir örneği değil mi Sayın Bakan, buradan soruyoruz. Kürtçe bu ülkede milyonların ana dilidir, yok saymakla yok olacak bir dil değildir. Havalimanlarında ve uçak seferlerinde Kürtçe bilen personelin istihdam edilmesi ve Kürtçe yönlendirme yapılması için Hükûmetin ve Bakanlığınızın en başta yerine getirmesi gereken bir sorumluluktur. Ayrımcılıktan vazgeçin.”   'GERÇEK İLE YANLIŞI AYRIŞTIRILMAZ KILIYOR'   Söz alan Sevilay Çelenk de Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na dikkat çekti. Sevilay Çelenk, söz konusu kurumun hakikati erişilmez kılmaya ve gerçeği ile yanlışı ayrıştırılmaz kılmaya çalıştığını ifade etti. Bant daralma ve içerik çıkarma ile erişim yasaklarına işaret eden Çelenk, “Bu yeni mimari içindeki görevi iktidar lehine ifade özgürlüğü alanını baskılamak ve bu anlamda da bir sansür ve propaganda aygıtı olarak işlev görmektir; iktidar lehine bir propaganda ve sansür aygıtıdır. Şimdi, yeni on birinci yargı paketi kapsamında da birçok yeni düzenleme bu alandaki haklarımızı iyice daraltan bir etki yaratıyor. AKP iktidarları döneminde son sekiz yılda 1 milyonu aşkın web sitesine erişim engeli getirildi. Bu erişim engellerini ayrıntılı incelediğimizde muhakkak göreceğiz ki web siteleri arasında ayrımcı, ırkçı politikalarla ilişkili olarak da çok fazla ihlal var” dedi.   'BÖLGESEL ADALETSİZLİK BELGESİ'   Söz alan Yılmaz Hun ise şöyle konuştu: "2026 bütçesinde bir kez daha görüyoruz ki faize ayrılan pay tarıma, eğitime, sağlığa ve sosyal politikalara ayrılan payı katbekat aşmıştır. Yani çiftçi borç içinde kıvranırken, gençler işsizlikle boğuşurken, emekliler açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edilirken bu iktidar bütçeyi faiz lobilerine, müteahhitlere ve rant çevrelerine teslim etmiştir. Urfa'da hâlen okul yetersiz, Van'da kreş yetersiz, Ağrı'da, Iğdır'da hastane yetersiz ama sarayın itibarı için sınırsız kaynak var. Kürt halkının yoğun yaşadığı illerde işsizlik rekor seviyedeyken, gençler göçe mecbur edilirken bütçenin en büyük payı yine güvenlik harcamalarına, yandaş vakıflara ve denetimsiz kamu ihalelerine gidiyor. Bu bütçe, yalnızca ekonomik değil bölgesel adaletsizlik belgesidir.   YASAKLARIN MERKEZİ HALİNE GELDİ   Bütçe, bir toplumun hangi kesimi yaşatacağına, hangi kesimi yok sayacağına dair açık bir belgedir. Bütçe tercihleriniz sizi ele veriyor. Bu bütçe, yoksulluğu yönetmeyi, baskıyı kurumsallaştırmayı, eşitsizliği kalıcı hâle getirmeyi hedefliyor. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu kâğıt üzerinde düzenleyici ve denetleyici bir kurumdur. Ancak fiiliyatta, bugün gelinen noktada düzenleyen değil sansürleyen, denetleyen değil talimat uygulayan bir yapıya dönüştürülmüştür. İnternette erişim bugün artık bir lüks değil temel bir insan hakkıdır, haber alma hakkıdır, ifade özgürlüğüdür, örgütlenme özgürlüğüdür. Ancak BTK bugün bu özgürlükleri koruyan bir kurum olmaktan çıkmış erişim engellerinin, bant daraltmalarının ve keyfî yasakların merkezî hâline gelmiştir. Türkiye bugün dünyada en fazla internet sitesi engelleyen ülkedir.   DAYANIŞMAYI ENGELLEDİ   6 Şubat depremlerinin ardından milyonlarca insan enkaz altındaki yakınlarından haber beklerken yardımlaşmanın en kritik olduğu saatlerde sosyal medya platformlarına yönelik bant daraltma uygulandı. İnsanlar yardım çağrısını yapamadı, koordinasyon çöktü, dayanışma engellendi. Bu ülke depremde bile vatandaşın feryadını duymaktan korkan bir yönetim anlayışına mahkûm edildi. BTK, afet anında iletişimi güçlendirmek için değil, eleştiriyi engellemek için devreye sokuldu. Kurumun yaptığı bant daraltmalarından kaynaklı olarak dijital mecralarda ticaret yapan, geçimini buradan sağlayan binlerce kişi olumsuz etkilenmektedir, bu durum ülke ekonomisine de ciddi zararlar vermektedir.   KÜRTÇE YAYIN YAPAN HESAPLAR KAPATILIYOR   Ayrıca, Kürtçe yayın yapan sosyal medya hesapları, haber siteleri, dijital kültür sanat sayfaları sistematik olarak hedef alınmaktadır. Kürtçe şarkı paylaşan bir hesap, Kürtçe haber yapan bir sayfa, Kürtçe siyasal değerlendirme yapan bir kullanıcının hesabı bir gecede kapatılabiliyor; mahkeme kararı yok, gerekçe yok, şeffaflık yok. BTK'nin 2024 pazar verilerinde bile bölgesel eşitsizlik kendini açıkça göstermektedir. Kürtlerin yoğun yaşadığı illerde hane başına düşen fiber oranı ülke ortalamasının belirgin bir biçimde altında kalmaktadır yani bölgesel ekonomik eşitsizlik dijital alanda da yeniden üretilmektedir. Öğrenciler uzaktan eğitime bağlanamıyor, esnaf e-ticarete ulaşamıyor, gençler dijital dünyaya katılamıyor ama BTK'nin bütçesi büyüyor. Kime yarıyor? Halka değil, sermayeye ve iktidarın denetim aygıtlarına.”