Çocuk Hakları Günü: İhlaller devlet eliyle derinleştiriliyor 2025-11-19 10:03:46   AMED - Çocukların sağlık, barınma, eğitim ve yaşam hakkı noktasında birçok ihlale maruz kaldığını dile getiren Amed Çocuk Hakları Ağı Eşsözcüsü Berfin Elçi, devletin birçok çocuk ihlalini derinleştirici politikalar yürüttüğünü ifade etti.    Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 20 Kasım 1989’de kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin ardından, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü olarak ilan edildi. BM tarafından dünya genelinde çocukların karşı karşıya kaldıkları hak ihlallerini gündeme taşımak amacıyla hazırlanan sözleşmeyi 1994 yılında onaylayan Türkiye, sözleşmenin gerekliliklerini yerine getirmedi. Öyle ki, her yıl onlarca çocuk iş kazasında yaşamını yitiriyor, barınamıyor, eğitim göremiyor, sağlık hakkından yararlanılamıyor ve çocuk yaşta evlendiriliyor. Amed Çocuk Hakları Ağı Eşsözcüsü Berfin Elçi, çocuk hakları noktasında yaşanan ihlallere ve bu ihlallerin nasıl giderilebileceğine dair değerlendirmelerde bulundu.    15 YILDA 21 ÇOCUK ZIRHLI ARAÇ İLE KATLEDİLDİ   Özellikle Kürdistan'da uzun yıllardır devam eden güvenlikçi politikalar nedeniyle çocukların birçok hak ihlaline maruz kaldığına dikkat çeken Berfin Elçi, bölgedeki askeri operasyonların, çatışmalı süreçler gibi birçok durumun çocukların yaşam hakkını ihlal ettiğine dikkat çekti. Çocukların 1990'lı yıllarda gözaltında zorla kaybettirilme suçlarının mağduru haline getirildiğini belirten Berfin Elçi, 2008 ile 2023 yılları arasında İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) tespit ettiği verilere göre zırhlı araç çarpması sonucu yaşamını yitiren 45 kişiden 21'inin çocuk olduğunu aktardı.    ‘CEZASIZLIK ÇOCUK ÖLÜMLERİNDE DE VAR’   Çatışmalı ortamdan kaynaklı yaşam hakkı ihlal edilen Helin Hasret Şen, Mehmet Uytun, Nihat Kazanhan, Cemile Çağırga, Ceylan Önkol gibi birçok çocuğun dosyasının cezasızlıkla sonuçlandığını hatırlatan Berfin Elçi, faillerin ya cezasızlıkla ya da göstermelik cezalarla ödüllendirildiğine dikkat çekti. Berfin Elçi, çocukların 2000 yıllardan itibaren çatışmalı ortamın uzun bir süre devam etmesinden kaynaklı ortaya çıkan birçok hak ihlalin mağduru haline geldiğini sözlerine ekledi. Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ne dikkat çeken Berfin Elçi, çocuklara dönük ortaya çıkan bu hak ihlallerinde faillerin tespit edilmesi ve cezalandırılması gerektiğini vurgulayarak, “Aynı zamanda devlet düzeyinde de bir af dilenmesi gerekmektedir” dedi.     BARINMA, EĞİTİM VE SAĞLIK   Çocukların barınma, sağlık, eğitim gibi alanlarda da çokça ihlale maruz kaldığını sözlerine ekleyen Berfin Elçi, yoksulluk nedeniyle rutubetli, kötü koşullardaki evlerde yaşayan çocukların, ruhsal ve fiziksel gelişim bakımından olumsuz etkilendiğini kaydetti. Yaşanan depremler sonrası binlerce çocuğun hala konteyner kentlerde yaşadığını dile getiren Berfin Elçi, “Sokakta ekonomik nedenlerden dolayı aile içi şiddet sonucu sokağa itilen birçok çocuk var. Devletin aslında koruma altına aldığı yurtlarda çocukların birçok hak ihlaline maruz kaldığını biliyoruz. Aynı zamanda mülteci çocuklar da güvenli yaşam alanlarından çok uzakta” diye belirtti.   Çocukların sağlık hakkına erişim noktasında da problemler yaşadığını belirten Berfin Elçi, bu noktadaki ihlallerin giderek derinleştiğine işaret etti. Berfin Elçi, “Çocukların sağlık hakkı için yalnızca tedavi değil; aynı zamanda koruyucu önlemlerin alınması, ruhsal gelişimlerini destekleyecek politikaların geliştirilmesiyle de doğrudan ilgili. Bu sağlık hakkından yararlanamayan çocuklar arasında özellikle mülteci çocuklar ve engelli çocuklara yer alıyor” dedi.     Eğitim hakkı ihlallerinde ise bölgesel eşitsizliğin göze çarptığını söyleyen Berfin Elçi, ekonomik nedenlerle birçok çocuğun eğitimine devam edemediğini kaydetti.    ANADİLDE EĞİTİM   Berfin Elçi anadilde eğitimin anayasal güvence altında olmadığını, Kürtçe ya da farklı dillerde seçmeli eğitim olsa da birçok yerde seçmeli dil olarak sunulmadığını ya da öğretmen atamasının yapılmadığını belirtti. “Türkiye’de çocukların karşı karşıya kaldığı hak ihlallerinin önemli bir bölümü, mevcut yasal düzenlemelerden ve uygulamadaki politik tercihlerden kaynaklanmaktadır” diyen Berfin Elçi, anadilde eğitim hakkını engelleyen düzenlemelerin bunun en görünür örneklerinden biri olduğunu kaydetti.  Eğitim dilinin yalnızca Türkçe olarak tanımlanmasının, çocukların hem kültürel kimlikleriyle bağını zayıflattığını hem de pedagojik gelişimlerini olumsuz etkilediğini belirten Berfin Elçi, bu sebeple kanunda açıkça anadilde eğitimin bir hak olarak tanınması gerektiğinin altını çizdi.   ‘MESEMLER KAPATILMALI’   Yoksulluktan kaynaklı çalışmak zorunda kalan çocuklara dikkat çeken Berfin Elçi, çocuk işçiliğine dair ise şunları söyledi: “İşverenler de çocukları ucuz iş gücü olarak gördükleri için onları çalıştırma eğiliminde oluyorlar. Tabii ki de Türkiye'deki kanunlar ve anayasayla çocuk işçiliği yasak ama burada da denetimin eksik yapıldığını ve çocuk işçiliğinin önüne geçilemediğini görüyoruz. Daha doğrusu Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı MESEM’lerde çocuk işçiliğinin özendirildiğini, çocukları denetimsiz bir şekilde işverenlerin sorumluluklarına verildiğini görüyoruz. MESEM’lerin kesinlikle kapatılması lazım ve MESEM’ler dışında oluşturulan çocuk işçilerinin de tespit edilip işverenlerin cezalandırılması ve bunun önlenmesi için koruyucu önleyici politikaların geliştirilmesi gerekmekte. İş Kanunu’nda ‘hafif işler’ ifadesiyle 14 yaşını doldurmuş çocukların çalışmasına izin verilmesi, belirsiz tanımı nedeniyle çeşitli sektörlerde kötüye kullanılmakta ve özellikle mevsimlik tarım işçiliği ile kayıt dışı üretim alanlarında çocuk emeğinin sömürülmesine yol açmaktadır.”   ‘DEVLET KORUMA YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜ YERİNE GETİRMİYOR’   “Devlet çocukları her türlü istismardan, ihmalden, şiddetten korumakla yükümlüdür” diyen Berfin Elçi, buna karşın Türkiye’de çocukların yaşam hakkının ihlal edildiğini, zorla evlendirildiğini, sağlık, eğitim ve barınma hakkının engellendiğini belirtti. Berfin Elçi, “Bunlar da gösteriyor ki devlet koruma yükümlülüğünü yerine getirmiyor” diyerek, devletin bunlarla doğrudan mücadele etmesi gerektiğini vurguladı. Eşitlikçi, sosyal politikalar geliştirilmesi gerektiğini sözlerine ekleyen Berfin Elçi, “Anadilde eğitim hakkı tanınmalı. Çocuk işliği ve çocuk evliliğine yönelik önleyici politikalar geliştirilmeli. Çatışma ortamından dolayı birçok çocuk yaşam hakkı ihlaline maruz kaldı, yaralandı, kalıcı hasarlar meydana geldi. Bu çatışmalı ortamı doğuran güvenlikçi politikalardan vazgeçmeli. Bunun zararlarını ortadan kaldırılması için gerekli önlemleri almalı ve ortaya çıkan zararları da tazmin etmeli” diyerek, yapılması gerekenleri sıraladı.   ‘YASALAR UYGULANMIYOR’   Türkiye'nin hem kendi iç mevzuatında hem de taraf olduğu birçok uluslararası sözleşmede çocuk haklarına dair düzenlemelerin yer aldığını belirten Berfin Elçi, fakat bunların yeterli olmadığını dile getirdi. Berfin Elçi, “Çocuk yaşta evliliklerin önünün açılması, MESEM’lerde çocuk işçiliğinin özendirilmesi gibi birçok devlet eliyle derinleştirilen çocuk hak ihlalleri mevcut” dedi.  Elçi şöyle devam etti: “Yasal mevzuatlarda değişikliğe gidilmesi gerekmekte. Çocuk hakkı ihlaline yönelik yasalar mevcut ama tam olarak uygulanmadığı için bu ihlaller ortaya çıkıyor. Aynı şekilde ‘Çocuğun rızası var’ adı altında failler cezasız bırakılıyor ya da çok az ceza alıyor. Bu da tabii ki de erken yaşta zorla evlilikleri körüklüyor.  Var olan yasalar uygulanmalı, eksik olan yasalarda ise düzenlemeye gidilmesi gerekiyor.”   Çocuklara yönelik cinsel istismar, şiddet ve kötü muamele vakalarında sıkça karşılaşılan cezasızlık sorununda mevcut yasal boşluklar ve geniş takdiri indirim uygulamalarından kaynaklandığını sözlerine ekleyen Berfin Elçi, “Failin ‘iyi hali’, ‘mağdurla evlenme’ girişimi ya da çocuğun beyanındaki tutarsızlıklar, kimi mahkemelerde ceza indirimi sebebi yapılabilmektedir. Oysa çocuk adalet sisteminde çocuğun üstün yararı gereği, çocuğun beyanının esas alınması, takdiri indirim sebeplerinin sınırlandırılması ve çocuğun ikincil travmaya maruz kalmaması için tek seferlik ifade yöntemlerinin zorunlu hale getirilmesi gerekmektedir” diye belirtti.    KOMİSYONA RAPOR SUNULDU   Berfin Elçi, Amed Çocuk Hakları Ağı olarak Kürdistan'daki “Çocuk Hak İhlali” gözlemlerini oluşturarak, Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Demokrasi ve Kardeşlik Komisyonu’na sunduklarını aktardı. Berfin Elçi, “Kürdistan'da çatışmalı süreçlerden kaynaklı çocukların yaşadığı hak ihlallerini, yaşam hakkı ihlallerinin çok fazla arttığını, çatışmalı sürecin ortaya çıkardığı ekonomik krizden çocukların da etkilendiğini belirttik. Komisyondan beklentimiz bu raporu da dikkate alarak Kürdistan'daki çocuklara yönelik hak ihlallerini önleyici tedbirler, kararlar alması ve bu tür hak ihlallerinin bir daha yaşanmaması için gerekli ortamın oluşturulmasını sağlamalarıdır” diye kaydetti.   ‘ÇOCUK DOSTU KENTLER’   Çocuklara yönelik hak ihlallerinin giderilmesi noktasında birincil sorumluluğun devlete ait olduğuna dikkat çeken Berfin Elçi, konuşmasını şöyle tamamladı: “Devlet çocuk haklarına dair sözleşme ve anayasadaki kendi iç mevzuatındaki düzenlemelere göre çocukların birçok hakkını güvence altına almak zorunda. Devletin görevi çocuklara yardım etmek değil, çocukların haklarını teslim etmek. Bunun yanında yerel yönetimlere de çok iş düşüyor. Yerel yönetimler Çocuk Dostlu Kentler oluşturmak noktasında çalışmalar yapmalı. Park ve bahçeler iyileştirilmeli, ışıklandırmalar arttırılmalı. Aynı zamanda yoksullukla mücadele eden ailelere sosyal yardımlar yapmalı. Kendi bünyesindeki yerlerde çocuk işçilerinin çalıştırılmaması noktasında mücadele etmeli. Aynı zamanda ücretsiz kreşlerle çocukların eğitimine destek vermeli. Sivil toplum da ihlaller yaşanırken raporlama yapmalı, sahada direkt çocukların yanında yer almalı ve onlarla birlikte mücadele etmeli.”   MA / Rukiye Payiz Adıgüzel