DEM Parti için sürecin ön koşulu 'umut hakkı'nın uygulanması 2025-04-24 10:45:43 ANKARA- Süreç içinde iktidarın cezaevi politikasını değiştirmesinin şart olduğunu söyleyen DEM Parti Meclis Adalet Komisyonu Üyesi Dilan Kunt Ayan, sürecin ilerlemesi için "umut hakkı” düzenlemesinin bir ön koşul olduğunu belirtti.  Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), bugün saat 10.30'da Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile daha önce ertelenen görüşmesini yapacak. Görüşmeye, DEM Parti Meclis Grup Başkanvekilleri Gülistan Kılıç Koçyiğit ve Sezai Temelli ile DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı ve Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eşsözcüsü Öztürk Türkdoğan katılacak. Adalet Bakanlığı'nda gerçekleşecek bu toplantıda heyet, sürece dair görüş ve önerilerinin yer aldığı bir dosyayı Bakan Tunç'a sunacak.   Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat'ta gerçekleştirdiği "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın temelini oluşturan, "Kürt sorununun çözümü için işaret ettiği hukuki zemininin" sağlanması ve bu yönde somut adımların atılması beklenen görüşmede, heyet; öncelikle mevcut yasal düzenlemelerde değişiklik yapılması gerektiğini vurgulayacak. Görüşmede, masaya yatırılacak en konuların başında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi, Avrapa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) verdiği "umut hakkı" ihlali kararının uygulanabilmesi için yasal düzenleme yapılması ve hasta tutsakların durumu olacak.     Meclis Adalet Komisyonu Üyesi DEM Parti Riha Milletvekili Dilan Kunt Ayan, DEM Parti ile Bakan Tunç arasında gerçekleşen görüşmenin yanı sıra, Öcalan'ın işaret ettiği hukuki zeminin uygulanabilirliğine dönük değerlendirmelerde bulundu. Dilan Kunt Ayan, DEM Parti'nin bu konudaki hazırlıklarını kapsamlı bir şekilde sürdürdüğüne dikkat çekti. Türkiye'deki antidemokratik uygulamaların en üst seviyeye ulaştığını belirten Dilan Kunt Ayan, hem mevcut kanunların hem de mevcut ancak uygulanmayan kanunların hukuksuzluk yaydığını ifade etti.   'ÖCALAN'IN ÖZGÜR KOŞULLARDA OLMASI GEREKİYOR'   Mevcut sürece dair iktidarın cezaevi politikasında değişiklik yapmasının şart olduğuna vurgu yapan Dilan Kunt Ayan, Abdullah Öcalan ve diğer politik tutsaklara dönük tecridin bir an önce sonlandırılması gerektiğini dile getirdi. Dilan Kunt Ayan, "Sayın Öcalan'ın pozisyonunu oynayabilmesi için, rol ve misyonunu oynayabilmesi için bu süreci gerçekten barışla taçlandırabilmesi için özgür koşullarda olması gerekiyor. Bunun için de elbette ki devletin adım atması gerekiyor. Bu çok zor bir şey değil" dedi.    UMUT HAKKI   AİHM'in 2014 yılında verdiği Öcalan/Türkiye kararına atıfta bulunan Dilan Kunt Ayan, buna karşın 11 yıldır Türkiye'nin tek bir adım dahi atmadığını belirterek, "Türkiye'nin kararı uygulamasıyla birlikte çok büyük bir yasa ya da değişiklik yapmasına gerek yok. Türkiye'nin ulusal ve uluslararası kanunları uygulamasıyla birlikte sorun çözülecek" ifadelerini kullandı.    “Umut hakkı”nın uygulanmasının sürecin "ön koşulu" olduğunun altını çizen Dilan Kunt Ayan, "Bu olmazsa olmazdır" dedi.   'HASTA TUTSAKLARIN YERİ HASTANELERDİR'   Cezaevlerindeki hasta tutsakların koşulsuz tahliyesinin sağlanması gerektiğini dile getiren Dilan Kunt Ayan, "Hasta tutsakların yeri hapishaneler değil, hastanelerdir. Türkiye'de bin 500'ün üzerinde ağır hasta tutsak söz konusu. Çok üzülerek söylüyorum ki mevcut Adli Tıp Kurumu (ATK) dahi iktidarın kendi elinde bulundurduğu ve siyasallaştırdığı bir kurum. Özellikle politik tutsaklara dair ağır hasta mahpus olmalarına rağmen keyfi yaklaşımlarını görüyoruz. Oysaki ATK'nin böyle bir görevi yok. Bir kişi cezaevinde kendine bakamayacak durumdaysa infazı 3 aylık, 6 aylık belli periyotlarla ertelenebilecekken maalesef ki ATK'nın bu yönde yapmış olduğu kararlarla bunun olmadığını görebiliyoruz" diye konuştu.   'GÖZLEM KURULLARININ KALDIRILMASI GÜNDEMDE'   Pandemi sürecinde etkinleştirilen İdari ve Gözlem Kurulları'nı "kişiyi özgürlüğünden mahrum bırakma kurulu" olarak tanımlayan Dilan Kunt Ayan, "Normalde bir kişinin özgürlüğünden mahkum bırakılabilmesi kararını ancak ve ancak hukuk mercileri karar verebilir, ancak bu kararı İdari Gözlem Kurulu' adı altında oluşturdukları kurulla idareye devretmiş durumdalar. İdarenin içerisinde psikoloğun, cezaevi müdürünün, bazı kurullarda savcının da olduğu bir kurul oluşturmuşlar. Ve bu kurulda asıl amaç aslında kişiyi özgürlüğünden de mahkum bırakmak. Her ne kadar infazı tamamlanmış olsa bile topluma faydalı olmadığına dönük bir gerekçe göstererek maalesef bu kişilerin infazları yakılıyor. Özellikle 30 yıllık tutsakların tamamında görebiliyoruz. Birçoğu 6 aylık hatta 1 yıllık infaz yakmalarla karşı karşıya kalıyorlar. Mevcut siyasal iktidardan da böylesi adımları atması konusunda da elbette ki beklentiler var" şeklinde konuştu.    'DEMOKRATİKLEŞME ADIMLARINA UYGUN DEĞİL'   AKP Meclis grubu tarafından son biçimi verilerek Meclis Başkanlığı'na sunulması beklenen 10'uncu Yargı Paketi'ne işaret eden Dilan Kunt Ayan, "Adalet Komisyonu üyesi olmasına karşın paketin taslağını basından öğrendiği bilgisini verdi ve "Mevcut siyasal iktidarın böylesi taktikleri var. Bir taslağa dair tepkiyi ölçmek istiyorsa önce bir basında sızdırır ve gelen tepkilere göre bunu işletir. Bu 55 maddelik taslakta aslında mevcut 27 Şubat çağrısına denk gelen, mevcut demokratikleşme adımlarına uygun gelen bir taslak olmadığını görebiliyoruz" diye belirtti.   İKTİDARIN HAZIRLIKLARI    Taslağın, yeni suçlar ihsas ettiğini ve suçların cezalarını arttırdığını ifade eden Dilan Kunt Ayan, şöyle devam etti: "Elbette ki bu 55 maddelik taslak henüz sunulmadı. Yaklaşık 1,5 aydır ortalıkta dönüyor fakat sunulmadığını da görebiliyoruz. Demokratikleşme adımları beklenirken, cezaevleri ölüm evlerine dönüşmüşken, buralara dair düzenlemeler yapılması beklenirken, böyle taslaklarla iktidarın önümüze gelmiş olması hem bu süreç boyutuyla ne kadar samimi olmadıklarını gösterecekti. Nitekim ki durduruldu. Bu sevindirici bir şey bizler adına. Fakat yine hazırlıklarının olduğuna dair duyumlar alıyoruz."    TÜM TUTSAKLARA EŞİT BİR İNFAZ YASASI   Yeniden şekillenmesi beklenen İnfaz yasasından, hem adli hem de politik tutsakların ayrım gözetilmeden faydalanabilmesi gerektiğine dikkat çeken Dilan Kunt Ayan, şunları söyledi: "Bir kişi hangi suçtan ceza alırsa alsın, infazının aynı koşullarda, eşit koşullarda olmuş olması gerekiyor. Şu an bile biliyorsunuz ki politik tutsakların aileleriyle görüntülü görüşme hakkı yokken, ama adli tutsakların böyle bir hakka sahip olmuş olması bile burada bir infaz rejiminde ayrımcı bir infaz rejimi olduğunu gösteriyor.  O yüzden bizlerin beklentisi, demokratik ve hak ve özgürlüklere dayalı bir infaz rejiminin oluşturmasını sağlayan bir kanun tasarısının gelmesini bekliyoruz."   İKTİDARDAN TMK DEĞİŞTİRİLMESİNE DİRENÇ    Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) da tamamen yürürlükten kaldırılması gerektiğini aktaran Dilan Kunt Ayan, DEM Parti'nin bu konuda çalışmalar gerçekleştirdiğini söyledi. TMK'ye denk düşen yasaların zaten Türk Ceza Kanunu'na yer aldığını hatırlatan Dilan Kunt Ayan, şöyle devam etti: "314-2 zaten örgüt üyeliğini ortaya koyan bir yasa zaten. Bunun için özel bir kanuna ihtiyaç olmadığını ifade ediyoruz. Şayet bununla ilgili bir düzenleme yapılacaksa, mevcut sürecin ufkuna, sürecin ruhuna uygun ve denk düşecek şekilde düzenleme yapılması gerekiyor. Sadece örgüt üyeliği değil, 220/7 ile ilgili de yani 'örgüt üyeliği olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme' gibi bir yasa da var Türk Ceza Kanunu'nda. Fakat bununla ilgili Anayasa Mahkemesi defalarca karar verdi. 'Siz bir kişiyi soyut gerekçelerle örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek gibi bir suçla cezalandıramazsınız' dedi. Çok net Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı. Fakat bu karara rağmen maalesef ki mevcut siyasal iktidarın bu konuda eli titriyor. Bu yasayı kaldırmamak için muazzam bir direngenlik gösterdiğini de görebiliyoruz. Ama biz 27 Şubat çağrısı ile birlikte bir an önce bu kanunların uygulanmasına dair siyasal iktidarın adım atacağına olan bir inancımızın olmasını ifade ediyoruz."   YASAL GÜVENCE MESELESİ   2013-2015 yılları arasındaki süreçte yürütülen faaliyetlerin, dönemin siyasetçileri hakkında sonraki yıllarda bir cezalandırma aracına dönüştürüldüğünü anımsatan Dilan Kunt Ayan, şunları kaydetti: "Sıralamış olduğumuz tüm tasarıların tamamı kanunla güvence altında alınmadığı sürece, bir süreç nitelendirmesi yapmamız söz konusu olmayacak. Olası bir durumda, TMK'deki eğer değişiklikler yapılmazsa, kişilerin kendilerini ifade etme biçimlerinden kaynaklı yargılanmaları tekrardan devam edecek anlamına geliyor bu. O yüzden bunların yasal güvence altına alınması gerekiyor. Hiç zor bir şey değil. Nasıl bugün Meclis'e, yargı paketleri adı altında, torba yasalar adı altında bir sürü antidemokratik kanunlar geliyorsa, bunların hepsi bir kenara bırakılacak ve bizlerle birlikte, yani Meclis'te grubu bulunan tüm partilerle birlikte bir çalışma grubu oluşturulacak. Bu çalışma grubu da 27 Şubat çağrısına denk gelecek, yasa tasarları hazırlığını yapacak. Bunlar önce komisyonda görüşülecek, daha sonra Meclis'e gelecek, Meclis'ten sonra da yasalaşacak. Eğer bunlar yasalaşırsa ancak, sonraki adımların tamamında 2013 süreçlerini hatırlatacak şeyler olmayacağını görebileceğiz. 2013 sürecini hatırlayacak olursak, sürecin bitmesiyle birlikte büyük bir garabeti görebildik."    MA / Fırat Can Arslan