Ailesinden 6 kişiyi çatışmalarda yitirdi: Devlet samimiyse adım atmalı 2025-04-22 09:07:08 COLEMÊRG - Çatışmalı süreçte 1 oğlunu, 3 torunu ve 2 yeğenini yitiren Sinem Bor, Abdullah Öcalan’ın çağrısını desteklediklerini belirterek, devletin somut adımlar atması gerektiğini söyledi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat’ta kamuoyuna deklare edilen "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı"nın üzerinden 55 gün geçti. Ancak çağrının muhataplarından iktidar ve devlet kanadından henüz somut bir adım atılmış değil. Çatışmalı süreçte yakınlarını yitiren aileler, devletin adım atması yönündeki çağrılarını sürdürüyor.    Yaşanan çatışmalarda 1 oğlunu, 3 torununu ve 2 yeğenini yitiren Sinem Bor, sürecin sahiplenilmesini istedi.    AİLEDEN 6 KİŞİ YAŞAMINI YİTİRDİ   Colemêrg’in Gever (Yüksekova) ilçesinde yaşayan 75 yaşındaki Sinem Bor’un torunları Serhildan Bor (Sidar Zagros)19 Haziran 2020 tarihinde Zap’ta, Aysel Bor (Evîndar Gelî) 26 Ağustos 2015’te Şirnex’te yaşamını yitirdi. Yine çatışmada hayatını kaybeden torunu Barış Bor’un (Cudi Gever) cenazesine ise ulaşılamadı. Yeğeni Erhan Aşkan ( Şevger Gever) Şirnex’in Cîzîr (Cizre) ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasaklarında, Agit Bor (Boran) Besta’da 2016 yılında yaşanan çatışmada yaşamını yitirdi. Sinem Bor’un oğlu Ali Bor (Gever Zafer) da 28 Ekim 2018’de Kato’da çıkan bir çatışmada yaşamını yitirdi.     OĞLU, YEĞENİ VE TORUNU TUTSAK    Yaşadıkları tüm acılara rağmen mücadeleden vazgeçmeyen Sinem Bor’un oğlu Cemil Bor “Örgüte üye olma”, torunu Fırat Bor ve yeğeni Metin Aşkan “Devletin birlik ve bütünlüğünü bozma” iddialarıyla cezaevinde tutsak bulunuyor. Oğullarından Veysel Bor, devletin baskıları nedeniyle sürgün hayatı yaşıyor.    ÇÖZÜM MÜCADELE    Gever Barış Anneleri Meclisi'nde aktif şekilde yer alan Sinem Bor, onurlu bir yaşam için mücadele ettiklerini söyledi. Kimsenin ölmediği özgür bir dünyanın inşa edilmesi gerektiğini belirten Sinem Bor, ancak eşit ve özgür bir ortamda halkların birlikte yaşayabileceğini dile getirdi.    Gever’e 45 yıl önce taşınan Sinem Bor, çocukları 1990’lı yıllarda siyasi parti çalışmalarına katıldıktan sonra kendisinin de Barış Anneleri’nin çalışmalarına dahil olduğunu söyledi. Çalışmalarda yer aldıktan sonra çevresinin baskılarına maruz kaldığını belirten Sinem Bor, “İlk başladığımda herkes karşı çıkıyordu. ‘Senin ne işin var bu işlerde? Çocukların mahvolacak’ diyorlardı. Ancak hep ‘Bu mücadele kutlu ve görkemli bir dava. Yer almazsak Kürtler nasıl hak sahibi olacak? Bu halkın yaşadığı baskıdan kurtulmasının tek yolu bu mücadele’ dedim. Mücadele benim için bir irade ve vicdan meselesi oldu. Bugün de yarın da herkesin elini taşın altına koyması, vicdanıyla hareket etmesi gerekiyor. Çocuklarımızı bu zulümden başka türlü kurtaramayız” diye belirtti.    TEK İSTEĞİ SAVAŞIN DURMASI    Devletin baskı ve zulmüyle ilk olarak oğlu Veysel Bor’un siyasi çalışmalarda yer almasıyla tanıştığını söyleyen Sinem Bor, bu süreçte yaşadıklarını şöyle anlattı: “Oğlum polisler tarafından kaçırılıp tam 40 gün boyunca gözaltında tutuldu ve işkenceye maruz kaldı. O halini gördüğümde çığlıklar atarak feryat ettim. Yüzü kömür gibi kapkaraydı. ‘Oğluma neden böyle yaptılar? Ne suçu vardı?’ diye sordum. Ancak bana zarar gelmemesi susmamı söyledi. O an orada çaresizlik içinde sustum. Oğlum için battaniye ve yemek getirmemi istediler. Ancak dönene kadar onu Colemêrg’e götürmüşlerdi. Colemêrg’e gittiğimde Wan’a, oradan da Mûş Cezaevi’ne sevk edildiğini öğrendim. Resmen oğlumu benden kaçırıyorlardı. Oğlum yaklaşık 1 yıl cezaevinde kaldı. Daha sonra diğer oğlum Ali, yaşadığımız onca şeyi kabul etmedi ve PKK’ye katıldı. Mücadelemiz, Veysel ve Ali ile birlikte o zaman başladı.”    Oğlu Ali’nin 2018 yılında yaşamını yitirdiğini söyleyen Sinem Bor, “Çok ağır bedeller ödedik. Sadece her halk gibi özgür, eşit ve barış içinde bir yaşam için. Canım ve ciğerim yanıyor. 15 yıl boyunca kesintisiz bir şekilde barış mücadelesi verdim. Geçirdiğim felç nedeniyle yüzüm ve kolumun sol tarafı tutmuyor. Ayaklarım artık beni taşımıyor. Dizlerimin bağı çözüldü. Ama buna rağmen barış için mücadele etmeye hep hazır oldum. Tüm Gever halkı beni tanır. Bunca acıya rağmen tek talebim hep barış oldu. Bir gün pişmanlık duymadım. Yeter ki kan dökülmesin. Bu savaş dursun. Benim ciğerim yandı, başka anaların ciğeri yanmasın. Buna asker ve polis anneleri de dahil. Allah’tan tek dileğim bu sürecin bir an önce sonuçlanması ve dökülen kanın durmasıdır. Allah kimseye acı yaşatmasın. Fikirlerimiz farklı olabilir ama acımız ortaktır” ifadelerini kullandı.    ‘ZAFERE DÜNDEN DAHA YAKINIZ’   Mücadelede zaferin dünden daha yakın olduğuna dikkat çeken Sinem Bor, şöyle devam etti: “Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı çağrı sonrası her günlerinin büyük bir moral ve heyecanla geçtiğini söyledi. Başlatılan sürecin halkta büyük bir umut yarattığını vurgulayan Sinem Bor, “Bu süreci olumlu ve kıymetli görüyoruz. Sonuna kadar da destekliyoruz. Devletin artık adım atması gerekiyor. Af çıkarılsın. Devlet gerçekten samimiyse siyasi tutsakları serbest bıraksın. Cezaevlerinin kapıları bir an önce açılmalı. Bu halk daha fazla acı kaldıracak durumda değil.”   MA / Ruken Polat - Mazlum Engindeniz