Cezasızlık politikası kadın katillerini koruyor

İZMİR - Cezasızlık politikasının kadına yönelik şiddet ve katliamları arttırdığını belirten KCDP İzmir Temsilcisi Tülin Osmanoğulları, “Bu durum katillerin hiç yakalanmamasına ve tamamen cezalardan kurtulmalarına yol açıyor” dedi.    
 
Kadına yönelik şiddet sistematik bir şekilde devam ederken, katliamlarda da her geçen gün artış yaşanıyor. Şiddetin olağan hale geldiği ülkede failler ya yakalanmıyor ya yargı sürecinde cezasız bırakılıyor ya da  hafif cezalarla ödüllendiriliyor. Bu da şiddetin devlet eliyle teşvik edildiğini ortaya koyuyor. 2010-2024 yılları arasında yaşanan katliamların yüzde 30’unda faillere “haksız tahrik” ve “iyi hal” indirimleri uygulandı. 
 
Muğla’da 2000 yılında Pınar Gültekin'i katleden Cemal Avcı hakkında verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozuldu. Fail Avcı'ya, "Tasarlayarak ve canavarca hisle kasten öldürme suçundan” verilen ağırlaştırılmış müebbet, “haksız tahrik” indirimi ile 23 yıla düşürüldü. Yine İstanbul'da 2021 yılında evli olduğu Emine Akgül'ü katleden Levent Akgül hakkında verilen ağırlaştırılmış müebbet cezası daha sonra "haksız tahrik" indirimiyle 17 yıl 6 aya indirildi.
  
FAİL EN YAKININDAKİ ERKEK 
 
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun (KCDP) verilerine göre, 2024 yılında en az 394 kadın, erkekler tarafından katledildi, 259 kadın şüpheli şekilde yaşamının yitirdi. JINNEWS’in şiddet çetelesine göre ise, bir yılda en az 358 kadın katledildi, 221 şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. KCDP'nin verilerine göre, kadınların yüzde 42'si evli olduğu erkekler tarafından katledildi. 2017-2023 yılları arasında ise şüpheli kadın ölümleri yüzde 82 arttı. 
 
KCDP İzmir Temsilcisi Tülin Osmanoğulları, faillere uygulanan "cezasızlık" politikasına dair konuştu.    
 
CEZASIZLIK KATLİAMLARI ARTIRIYOR 
 
Katliamdan önce geçmişe dönük araştırma yapan faillerin, duruşmalarda çeşitli bahaneler öne sürerek, indirim almaya çalıştığını belirten Tülin Osmanoğulları, ceza indirimlerinin kadın katliamları ve şüpheli kadın ölümlerini arttırdığını söyledi. 29 Mayıs 2018 tarihinde katledilen Şule Çet'i anımsatan Tülin Osmanoğulları, "Şule Çet cinayetinde 'intihar etti' denildi ve failler ilk iki yıl tutuklanmadı. Kamuoyunda çokça şey tartışıldı. 'O saatte, orada ne işi vardı?' denildi. Kadınlar olayın şüpheli ölüm olduğunu çokça gündeme getirdi ve mücadele etti. O davada dudak okuma, olay yeri canlandırma ve bilirkişi raporlarıyla cinayet olduğu yıllar sonra ortaya çıktı. Şunu görüyoruz; cezasızlık politikası artık bu ülkede kadın katillerinin hiç yakalanmamasına sebep oluyor ve tamamen cezalardan kurtulmalarına yol açıyor.  Çünkü şüpheli kadın ölümleri aydınlatılmıyor. Ancak işte kamuoyuna yansıtılmışsa, kadınlar bunun mücadelesini veriyorsa aydınlatılabiliyor. Yine İzmir'de Duygu Bölükbaşı davasında olduğu gibi olay bir intihar vakası olarak ele alınıyor ama Duygu'nun ailesinin mücadelesi sonucunda intihar olmadığı ortaya çıkartılıyor. Yargılama devam ediyor ama sanık tabii ki ‘intihar etti’ diyor” ifadelerini kullandı. 
 
GÜLİSTAN DOKU, ROJİN KABAİŞ 
 
Wan'da kaybolduktan 18 gün sonra cenazesi bulunan Rojin Kabaiş ile 2020 yılında Dêrsim'de kaybolan ve halen bulunamayan Gülistan Doku'yu hatırlatan Tülin Osmanoğulları, aydınlatılmayan her olayın kadın ölümlerini arttırdığını vurguladı. Cezasızlık politikasının siyasi iktidarın düşünce yapısının vücut bulmuş hali olduğuna dikkat çeken Tülin Osmanoğulları, "2024 yılında yayımladığımız veriler şuana kadar ki yayınladığımız en yüksek kadın cinayeti ve şüpheli kadın ölümü verisine sahip. Bu bir tasedüf olabilir mi?" diye sordu. 
 
‘KARŞILARINDA KADIN MÜCADELESİ VAR’
 
İktidarın kadınları “aile” içerisine hapsetmeye çalıştığını söyleyen Tülin Osmanoğulları, şöyle devam etti: "Bu ülkede kadına şiddet ve kadın yoksulluğu sorunu var. Çocuklar yatağa aç giriyor. Kadınlar ve çocuklar açlık sınırının altında çalışıyor. Ülkeyi yönetenler neyi dert edindi? Normal doğum mu, sezaryen doğum mu? Çünkü nüfusu arttırma ve kadını eve kapatmak gibi dertleri var. Oysa mevcut doğmuş olanlar korunmuyor. Daha Narin'e olduğunu kimse bilmiyor. İşte Şirin olayını yaşadık. 'Yenidoğan Çetesi' diye bir çete çıktı. Resmi gazetede yayımlanan yönetmelikle, özel hastanelerde önceden planlanmış sezaryen doğum yasaklandı. Ancak sağlık ücretsiz ve ulaşılabilir değil. Kadın cinayetlerini önlemek yerine kadınların nasıl doğum yapacağı ile ilgileniyorlar. İktidarın kadınları daha fazla çocuk doğurması için esnek çalışma planını gündeme getirdiğini biliyoruz. Kadınların güvencesiz, köle gibi ve evde çalışmasını istiyorlar.  Kadınların evin içinde her türlü erkek şiddetine boyun eğmesini sağlıyorlar. Bu da bir cezasızlık politikası değil midir? Erkeğin kadına yönelik uyguladığı her türlü şiddet yanına kar kalıyor. O evin içine hapsolan kadına hiçbir şekilde yaşam hakkı yok.  Siyasi iktidarın temsilcilerinin o kadar korkunç bir dili var ki bir kadın vahşice öldürülüyor. Bu ülkede açlıktan ve yoksulluktan beş tane çocuk yanarak ölüyor. Annesi daha çok gündem ediliyor. Bu politikalar devam ettiği müddetçe kadın cinayetleri de artacaktır, çocuk istismarları da artacaktır. Ama bunun karşısında tabii ki her zaman yükselen bir kadın mücadelesi var." 
 
MA / Uğurcan Boztaş