Abdullah Öcalan’ın ‘umut hakkına’ vurgu yaptı

ANKARA- AİHM’in PKK Lideri Abdullah Öcalan’a ilişkin verdiği ihlal kararına değinen HEDEP’li Serhat Eren, “Cezanın gayri insaniliğini ne zaman konuşmaya başlayacaksınız?” diye sorarak, tepki gösterdi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Amed Milletvekili Serhat Eren, Azerbaycan’a asker göndermeye ilişkin tezkere görüşmelerinde, 25 yıldır İmralı Adası’nda bulunan F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde ağır tecrit altında tutulan ve 32 aydır kendisinden haber alınması engellenen PKK Lideri Abdullah Öcalan durumuna dikkat çekti.

‘KOMPLO KURULDU’

Kürt Lider Seyid Rıza’nın ve arkadaşlarının katledilişinin yıl dönümüne değinen Eren, “Komployla teslim alınmış daha sonra ise şekli bir yargılama sonucu idam edilmişlerdir. Direnişin önderleri idam edilmelerine rağmen Dersim’e düzenlenen soykırım harekâtı devam etmiş, resmi rakamlara göre 12 bin, Dersimlilere göre ise 70 bin kadın, çocuk, yaşlı, genç uçaklardan atılan kimyasal bombalarla, kurşuna dizilerek, kayalıklardan atılarak katledilmiştir. Seyid Rıza şahsında Dersim’de yitirdiğimiz bütün canları anıyor, bu insanlık dışı katliamı gerçekleştirilenleri kınıyorum” dedi.

‘HEP HAYIR DEDİK’

Bu güne değin tüm savaş ve askeri tezkerelere hayır dediklerinin altını çizen Eren, “Azerbaycan ve Ermenistan arasında tarihsel olarak yıllardır devam eden, zaman zaman azalıp zaman zaman artan gerilim ve çatışmalı süreç, son olarak 2020 yılında bir savaşa dönüşmüş, 44 gün süren savaşta iki tarafta 5 bini aşan asker ve yüzlerce sivil yaşamını yitirmiştir. Üstelik bu savaşa Türkiye doğrudan silahlı kuvvetleri ve teknik imkanlarıyla dahil olmuş ve yaşanan insani kayıplarda rol oynamıştır. Yine iki devlet arasında yaşanan savaşa Suriye ve Libya’dan getirilen selefi gruplar dahil edilmiş ve uluslararası savaş hukuku defalarca taraflarca ihlal edilmiştir” diye konuştu.

‘SAVAŞTAN BESLENİYOR’

AKP’nin Azerbaycan’ı silahlandırarak bölgede savaşın fitilini ateşlemeye çalıştığını dile getiren Eren, “AKP iktidarı tıpkı Suriye, Rojava ve Güney Kürdistan’da olduğu gibi Dağlık Karabağ’da da savaş ve çatışmadan beslenen bir politik hattı benimsemektedir. Bizler savaşların iktidar amaçlı olduğunu, çelişkileri ve çatışmaları sonlandırmayı değil daha da derinleştirdiğini, derin bir yozlaşmayı beraberinde getirerek siyaseti, diplomasiyi, çözümü, diyaloğu tasfiye ederek ortadan kaldırdığını, halkların ellerindeki birikimlere en kısa yoldan el koymanın bir aracı olduğunu çok iyi biliyoruz. AKP iktidarı da kardeş ülke Azerbaycan, tek millet iki devlet söylemleri altında bu savaşa bir meşruluk elbisesi giydirerek hukuki alt yapısını oluşturmaktadır. Bizler bu savaşın hiçbir boyutunda olmayı kabul etmiyor, halkların birikimlerine el konulmasını reddediyoruz” diye belirtti.

‘SEBEP AKP’

Azerbaycan’ın Ermenistan’a ait ele geçirdikleri bölgelerde inanç mekanlarına saldırdığını, Ermenilere ait mezarları tahrip ettiğini dile getiren Eren, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tecavüz edilen Ermeni kadın askerler, göç ettirilen 90 bin Ermeni, ateşkese aykırı davranışlar ve sivillere yönelik hak ihlalleri AKP iktidarı tarafından hep görmezden gelinmiştir. Bu savaşta aynı acıları Azerbaycan halkı da yaşamıştır. Aynı hak ihlallerine, aynı katliamlara onlarda maruz kalmışlardır. Bizler bu savaşta asla bir tarafı tutmuyoruz. Savaşın kazananı değil kaybedenidir her zaman halklar. Sonuç olarak, AKP iktidarı eliyle Türkiye iki komşu ülke arasındaki yaşanan kanlı çatışmalarda taraf olmuş ve uzun vadede Türkiye halklarının zarar görebileceği bölgesel bir düşmanlık yaratmıştır.”

‘ŞİDDET REJİMİNDEYİZ’

Yargıtay ve AYM arasında çıkan krizi de değinen Eren, “On yıllardır Kürtlere başka bir hukuk işletilmesine herkes göz yumdu.  2016’da Kürt siyasi aktörlerinin dokunulmazlıkları kaldırılırken CHP en önde saf tuttu. Kürt halkının demokratik yollarla siyasete katılması elbirliğiyle engellenmeye çalışıldı. Kürtler yaşadıkları bütün haksızlıklara ve hukuksuzluğa rağmen demokratik siyasette ısrar etse de Kürtlerin yaşadığı ‘olağanüstü hal’ ve ‘istisna hali’ Türkiye’de yaşayan ve demokratik bir yönetim arzulayan herkesin sorunu haline maalesef gelemedi. Dışarıda uluslararası hukuku göz ardı ederek, içeride ise kalıcı bir istisna hâli yaratarak, gene de hukuku uyguladığını öne süren bir şiddet rejimindeyiz” dedi.

‘TECRİT GENİŞLEDİ, SİZİ DE SARDI’

“Türkiye için istisna halinin başında İmralı hapishanesi geliyor” diyerek sözlerini sürdüren Eren, “Hiçbir tutsak yoktur ki avukatıyla, vasisiyle, ailesiyle görüşemesin, telefonda konuşamasın, mektuplaşamasın. Ama Sayın Öcalan bugün bu haklarından mahrum, 32 aydır, yani neredeyse 3 yıldır tam bir tecrit altında. Dünyada 74 ülkede siyasetçi, aydın, yazar, sanatçı ve hukukçular tecride son verin çağrısı yapıyor, kulaklarınızı tıkadınız. Bir gün şu kürsüde sesinizi çıkardınız mı? Sayın Öcalan, her hükümlünün hakkı ne ise o hakka sahiptir dediniz mi? Bugüne dek buna ilişkin muhalefetten bir söz söyleyen oldu mu? Neden söylemiyorsunuz? Şimdi bu tecrit genişledi, çemberine sizi de aldı” diye belirtti.

‘UMUT HAKKINA’ DİKKAT ÇEKTİ

Eren, sözlerine “Can Atalay’ın bugün böyle cezalandırılmasının nedeni de Kürtlerin yanında yer almasıdır” diyerek devam etti. Eren,  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) PKK Lideri Abdullah Öcalan hakkında 18 Mart 2014’te verdiği karara da işaret etti. Eren devamla, “Türkiye kararında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının, koşullu salıverilme hakkı yani umut hakkı olmaksızın ölünceye kadar infaz edilmesi AİHS’in 3. maddesini yani işkence ve kötü muamele yasağını ihlal eder dedi, sustunuz, infaz kanununu değiştirmediniz. Bugün Osman Kavala da aynı cezayı aldı, ölünceye kadar hapis cezasının gayri insaniliğini ne zaman konuşmaya başlayacaksınız?” diye sordu.

‘YILLARDIR UYGULANMIYOR’

Eren, son olarak şöyle konuştu: “Zaten yıllardır, AYM kararları da AİHM kararları da uygulanmıyor. Anayasa yok, kanun yok, uluslararası antlaşmalar yok, çetelerin ahbap-çavuş ilişkileri ve ortak düşmanları var, Kürtler. Bizi bugünlere getiren Kürtlere yapılanlara karşı muhalefetin sessizliğidir. Darbe Anayasasını değiştirelim diyoruz, fakat AİHM ve AYM kararlarının uygulanmadığı ve iktidarın sürekli yargı mensuplarına akıl verdiği, emir verdiği, gruplaştırdığı bir ortamda insan hak ve özgürlükleri lehine ve yargının tarafsızlığını sağlayacak Anayasa değişikliklerini yapmak mümkün mü, kesinlikle hayır. Bugün hukukun ters yüz edilmiş halinin sebebi, yurttaşları dost-düşman diye ayıran, hukuku da düşmanca uygulayan, yurttaşıyla yargıyı araç kılarak savaşan bugünün avcısı AKP-MHP iktidarıdır.”